SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Alınan Kiloların Bebeğin Cinsiyeti ile İlişkisi Var mı?

Gebelikte bebeğin cinsiyeti ile ilgili bilimselliği olmayan fakat halk arasında doğru olduğuna inanılan birçok işaret vardır. Yaşı daha büyük olan ve birkaç kez annelik tecrübesi yaşamış kadınlar genç anne adayının gebelik sırasında vücudunda olan değişiklikleri yorumlayarak bebeğin cinsiyetini tahmin etmeyi severler.

Örneğin, “erkek bebek bekleyen anne adayları, hamilelikte fazla kilo alma eğilimindedir. Bu kilolar genellikle mide çevresinde fazladır ve bu yüzden göbeği daha sivri görünür”

Bebeğimin Cinsiyeti Ne?

A.B.D’deki The University of Georgia akademisyeni Kristen J. Navarra’nın yaptığı araştırmaya göre; gebelik sırasında 11 kilodan fazla alan anne adaylarının erkek bebek sahip olma ihtimali %50’den fazla. Anne adayı, 18 kilo aldıysa oran %52,5 ve 27 kilo aldıysa ihtimal %54 oluyor. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber analizi yapan doktor erkek embriyo ve fetüslerin metabolizmalarının daha hızlı olduğunu ve daha fazla kaloriye ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Erkek embriyolar hayata kızlara göre daha hızlı hücre bölünmesi ve yüksek metabolizma hızı ile başlıyorlar. Fark ikinci trimesterde daha da artıyor ve doğumda da ortalamada erkek bebekler 100 gram daha ağır doğuyorlar.

Navarra’nın makalesi PLOS One‘da yayınlanmış. Araştırmada kaynak olarak 1990-2012 yılları arasında A.B.D’de gerçekleşen 68 milyon doğum bilgisi kullanılmış.

Suistimale açık bir araştırma. Ne dersiniz, bilerek daha fazla kilo alarak erkek bebek sahibi olmaya çalışanlar çıkar mı?

Hamilelikte Alınan Kilolara Dikkat

Gebelikte kilo alımı anne adayının boyuna göre değişir. Uzmanlar gebelik boyunca toplam 10 ila 17 kg arasında kilo almayı normal kabul ediyor. Kilo alımı ilk 3 ayda az daha sonraki 6 ayda daha fazladır (ortalama ayda 2 kilo gibi). Gebelik öncesi fazla kilosu olanlar bunu hesaba katmalı. En az +10 kilo almak ciddi kilo fazlalığı yapacaktır.

Sonuç olarak erkek bebek bekleyen hamile adayları, fazla kilo alabilir. Ancak bu durum, bilerek daha fazla kilo almak ile erkek bebek sahibi olunacağı anlamını taşımıyor. Bu sebeple hamilelikte alınan kilolara dikkat edilmeli ve doktorun önerdiği diyet programına uyulmalıdır.

Op. Dr. Seval Taşdemir
Kadın Hastalıkları, Doğum
ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir
https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Annenin Aldığı Kilo Bebeği Etkiler mi?

Gebelik boyunca kilo almak normaldir, hatta gereklidir. Ancak sağlıklı olan bu kiloları karbonhidratlı ve şekerli gıdalar yerine sağlıklı besinlerden almaktır.
Tüm hamilelik süresince anne adayının ortalama 12 kilo alması normal kabul edilir. Gebelik öncesi zayıf olan anneler biraz daha fazla (15-17 kilo) alabilirler. Hamileliğin başında aşırı kilolu olan annelere fazla kilo almaları önerilmez ve genellikle 7-8 kilo almaları yeterli kabul edilir.

Alınan kiloların yaklaşık 3-4 kilosu bebek, 1 kiloya yakını plasenta (bebeğin eşi), yaklaşık 1 kiloya yakını bebeğin suyu, 1 kilosu rahimin büyümesine bağlı, 1,5 kilo annenin artan kan miktarı, 1 kilo büyüyen göğüsler, 1-2 kilo da annede su depolanmasından kaynaklanır. Geriye kalanı ise yağ depolarıdır.
Anne karnındaki bebek annenin yediklerinden besleniyor düşüncesiyle, ‘iki canlısın, iki kişilik yemelisin’ şeklindeki toplum baskısı birleşince kararsız kalan anne adayı aşırıya kaçabilir. Üstelik hormonal değişiklikler nedeniyle birçok anne ya kendini frenleyemez ya da bulantısını bastırmak için karbonhidratlı gıdalara yönelir.

Kalp Damar Hastalıklarına Davetiye Çıkarıyor

Toplumumuzda kilolu bebek doğurmak bir başarı göstergesi olarak kabul edilip, takdir edilir. Anne adayının ne kadar çok yerse o kadar kilolu ve sağlıklı ‘nurtopu gibi/topaç gibi’ bir bebek doğuracağına inananlar günümüzde bile var. Oysa fazla kiloların sağlığa zararlı olduğunu duymayan, bilmeyen kalmadı. Aşırı beslenen üstelik şişman ve yağ oranı yüksek bir anne adayının karnında gelişen bebeğinin sağlığı da olumsuz etkilenir. Annenin fazla kiloları çocuğun erken yaşta kalp damar hastası olma ve zamansız ölüm riskini artırır. Fazla kilolar; kalp damar hastalıklarından diyabete, kanserden bunamaya kadar birçok hastalığa davetiye çıkarır.

Öte yandan iyi beslenmeyen, olması gerekenden zayıf anne adaylarının bebekleri de anne karnındayken yetersiz beslenmeye maruz kalırlar. Yeterli besin alamayan bebek içgüdüsel olarak canını kurtarmak ve doğacak hale gelmek için geliştirmesi gereken bazı şeylerden fedakârlık eder. Büyümesi, hormonal ve sinirsel gelişmesi gerektiği gibi olmaz. Bu eksikliklerin acısı yıllar sonra çıkar.
Araştırmalar, anneleri hamileyken fazla kilolu ve şişman olan çocukların normal kilolu annelerin çocuklarına göre kalp damar hastası olma ve ölüm riskinin yüzde 30-35 yükseldiğini göstermiştir.

Fazla Kilolar Anneyi de Bebeği de Tehdit Ediyor

Ailenin beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı bebekliğinden itibaren çocuğun gelişmesinde belirleyici olur. Bol kalorili hamur işleri ve şekerli yemeklerin yendiği, hareketsiz bir aile ortamında yetişen çocuklar otuzlu yaşlarında kalp damar hastalığı yaşarsa sorumlusu kim olabilir?

Fazla kiloların anne adayının sağlığını olumsuz etkilediği de biliniyor. Hamileliğin ilk yarısından sonra yüksek tansiyon ve idrarda protein çıkmasıyla kendini gösteren ve çok tehlikeli olabilen ‘preeklampsi’ hastalığı kilolu anne adaylarında daha sık görülür. Ayrıca gebelik diyabeti, toplar damarlarda pıhtı riski, doğumun gecikme ihtimali normal kilolulara göre daha fazladır. Araştırmalar fazla kilolu anne adaylarında normal doğum yerine daha çok sezaryen yapıldığını göstermektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir
Kadın Hastalıkları, Doğum
ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tüp Bebek Tedavisinde Başarıyı Arttırmanın Yolları

Doğal yollarla gebelik elde etme şansı olmayan çiftlere tüp bebek tedavisi önerilir. Yardımcı üreme tekniklerinin gözdesi Tüp Bebek Tedavisinde anne adayının genital organındaki tüpler içinde gerçekleşen döllenme olayı laboratuvar ortamında taklit edilir. Kadın yumurta hücresi ve erkek sperm hücresinin vücut dışında özel laboratuvar koşullarında döllenmesi sağlanır. Döllenme oluştuğunda elde edilen embriyolar laboratuvar ortamında bir süre gelişmeye bırakılır. Embriyonun gelişimi adım adım izlenir. Daha sonra gebelik oluşturma olasılığı en yüksek embriyo ya da embriyolar seçilerek rahim içine yerleştirilir.

Tüp bebek tedavisinde iğneler anne adayına uygulanacağından ve takipler anne adayı üzerinden yürütüleceğinden kendisinin ruhen ve bedenen bu tedaviye hazır olması önemlidir. Tedavi öncesi anne ve baba adayının dikkat etmesi gerekenler ise şunlardır;

- Tüp bebek tedavisinde sigara ve alkol kullanımı başarı oranını düşüreceğinden tedaviye başlamadan en az 2 ay önce sigara ve alkol kullanımı bırakılmalıdır.
- Kafein kullanımı da başarı şansını düşüreceğinden çay, kahve, çikolata, kola gibi gıda ve içeceklerin tüketimi azaltılmalıdır. Örneğin kahve tüketimi günde iki fincanı aşmamalıdır. Kola ve çikolata tüketimi sınırlanmalıdır.
- Folik asit, B grubu bir vitamin olup bebeğin omurilik ve beyin yapısının sağlıklı gelişiminden sorumludur. Tüp bebek tedavisine başlamadan en az bir buçuk ay önce anne adayının folik asit kullanmaya başlaması önerilir.
- Tedavi öncesi özellikle kan sayımı yapılmalı, tiroid hormonlarına bakılmalı, kızamıkçık virüsüne karşı vücudun bağışık olup olmadığı araştırmalıdır.
- Sarılık virüsü ile ilgili testler yapılmalıdır.
- Ailede şeker hastalığı öyküsü varsa açlık kan şekeri kontrolü yapılmalıdır.
- Son altı ay içinde smear testi yapılmamışsa tedaviye başlamadan önce yaptırılmalıdır.
- Son yıllardaki araştırmalar D vitamininin üreme sistemi için etkili olduğunu göstermiştir. Tedavi öncesi vücuttaki D vitamini miktarı kontrol edilmeli eksikliği giderilmelidir.
- Tedavi öncesi mide rahatsızlığı ya da kalp kapakçığı problemi araştırılmalıdır.
- Kaliteli uyku düzeni sağlanmalı ve melatonin salgısı desteklenmelidir.
- Anne adayının tedavi süresince günlük yaşamı ve iş saatlerini planlaması gerekir. Tüp bebek tedavisi başladığında ilk 15 gün yoğun kontrol gerektiğinden gerekirse bu dönem izin kullanılmalıdır.
- BMI (vücut kitle indeksi) yüksek olanlarda tedavi öncesinde ideal kiloya gelinmesi veya en azından mevcut kilonun % 10’unun verilmesi başarı oranını arttırır.

Tüp bebek başarısızlıklarına karşı önlem olarak anne ve baba adayının genetik veya sistemik hastalıklarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı özellikle kromozom analizleri, genetik pıhtılaşma faktörleri ve immunolojik araştırmaları yapılmalıdır.
Kadın ya da erkekte kromozom problemleri varsa embriyolar transfer için seçilmeden önce, preimplantasyon genetik tarama testleri yapılmalı ve burada seçilen normal yapıya sahip embriyolar transfer edilmelidir.

Anne adayında rahim içi bozukluklar varsa tüp bebek tedavisine geçilmeden önce histeroskopi veya laparoskopi yöntemleriyle bu bozukluklar tedavi edilmelidir.

Op. Dr. Seval Taşdemir
Kadın Hastalıkları, Doğum
ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Tüp Bebek Tedavisinde Progesteron Tedavisinin Önemi

Progesteron, yumurta büyüyüp çatladıktan sonraki dönemde bu bölgede kalan hücrelerin ürettiği bir hormondur. Anne adayının düzenli yumurtlayıp yumurtlamadığı adetin 21. günü progesteron hormonuna bakılarak anlaşılabilir. Adetin 21. günü progesteron değerinin 10-15’in üzerinde olması o ay bir yumurtlama olduğunu gösterir. Gebelik varsa yumurtlamanın kesinliği ortaya çıkar. Yumurta döllenmemişse yani embriyo yoksa progesteron üretimi azalır. Rahim duvarı, salgılanan progesteron tarafından hazırlanır. Döllenme yoksa adet kanaması ile yeni bir adet döngüsü başlar.

Progesteron hormonu adet döngüsü ve gebeliğin erken aşamalarında önemli rol oynar. Tüp bebek tedavilerinde ise yumurtanın döllenmesi durumunda vücudu gebeliğe hazırlar.

Yumurta ve sperm hücresi döllendikten sonra embriyoyu beslemek üzere endometrium bezleri rahim duvarını uyarır ve kan damarlarının büyümesini sağlar. Progesteron döllenmiş yumurtanın, hazırlanmış olan rahim duvarına tutunmasını sağlar ve gebelik boyunca endometriumu korumaya yardımcı olur. Gebeliğin ilk aşamalarında progesteron ile gebeliği desteklemek ve devamını sağlamak üzere plasenta oluşur. Plasenta kurulduktan sonra, gebeliğin 12. haftası civarında progesteron, üretimi devralır. Gebelik döneminde de progesteron ‘cenin’in gelişiminde önemli bir rol oynar. Ayrıca meme dokusunun büyümesini uyarır, laktasyonu engeller, pelvik duvar kaslarını güçlendirir.

Vücuttaki progesteron seviyesi gebelik boyunca giderek yükselir. Gebelik sırasında progesteron seviyesinin düşük olması ise erken doğuma neden olabilir. Erken doğum riski taşıyan anne adaylarına sentetik progesteron verilebilir.

Progesteron seviyesinin çok yüksek olmasının ise bilinen hiçbir tıbbi sakıncası yoktur. Zaten hamilelik sırasında yüksek olması beklenen ve faydalı bir durumdur.

Progesteron, tek başına ya da östrojen ile kombinasyon halinde doğum kontrol hapı olarak kadınlar tarafından kullanılmaktadır.

Tüp bebek tedavilerinde normal progestron değerleri ise aşağıdaki gibi olmalıdır;

FolikülerFaz : 0.2-1.4 ng/ml

Luteal Faz : 4-25 ng/ml

Menopoz : 01.-1 ng/ml

Erkekte : 01.-1 ng/ml

Tüp bebek tedavisinde progesteron takviyelerinin bireysel vakalarda bir miktar fayda sağlayabildiği bilinmektedir. İlaçlar genellikle hastaların bir yumurtayı erkenden bırakmalarını (erken ovulasyon) önlemek için kullanılır. Bu ilaçlar progesteron düzeylerini etkiler. Bu nedenle, tüp bebek tedavisi sırasında yumurtalıkların progesteron oluşturma kabiliyetindeki düşüşün telafi edilmesi için progesteron takviyesine ihtiyaç duyulabilir.

Tüp bebek tedavisi sırasında genellikle yumurta toplandıktan birkaç gün sonra progesteron takviyesine başlanabilir. Progesteron takviyeleri genellikle bir vajinal fitil veya intramüsküler enjeksiyon şeklinde verilir. Mevcut araştırmalar, progesteronun oral preparatlarının etkinliğini arttırmaya odaklanmıştır, çünkü oral yoldan alındığında progesteronun yalnızca % 10’unun absorbe edildiği bulunmuştur.

Tüp bebek tedavisinde pozitif gebelik (hCG) testi sırasında progesteron takviyesi güvenle geri çekilebilir çünkü vücut bu aşamada kendiliğinden progesteron salgılamaya başlar.

Progesteron takviyesinin herhangi bir riski yoktur. Bazı kadınlarda vajinal preparatlar deşarj ve lokal tahrişe neden olabilir. Progesteron oral yoldan alındığında emilim verimsizdir. Oral progesteron ile vajinal progesteron karşılaştırıldığında vajinal yolla alınan takviye ile gebelik oranı daha yüksektir. Başarılı tüp bebek kliniklerinde progesteronun vajinal fitil veya intramüsküler enjeksiyon olarak reçete edilmesinin nedeni budur.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Sağlıklı Embriyoları Saklamak Mümkün!

Normal yollarla gebe kalamayan kadınlarda tüp bebek yöntemiyle gebelik elde edilebilir. Gebelik şansını arttıran tüp bebek yöntemi, kadından alınan yumurtanın (oosit), erkekten alınan sperm ile laboratuvar ortamında dölleyerek embriyo gelişimi sağlayıp, sonrasında embriyoyu kadın rahmine yerleştirme işlemidir. Bu uygulamalardan sonra arta kalan embriyolara dondurma işlemi uygulanarak birkaç kez transfer yapma şansı (tüp bebek denemesi) doğmaktadır ve böylelikle toplam gebelik oranı da artmaktadır.

Dondurularak saklama işlemi, çeşitli kimyasalların yardımı ile dokuların dayanıklı hale getirilerek özel cihazlarda dondurulduktan sonra, sıvı nitrojen içinde (-196 0C'de) tekrar kullanılacağı zamana kadar saklanmasıdır. Bu embriyolar, tekrar kullanılmak istendiğinde yine özel kimyasallar yardımı ile çözülür ve normal gelişimlerine devam eden embriyolar ana rahmine transfer edilir.

Kriyoprezervasyon olarak isimlendirilen bu dondurma işlemi spermlere de uygulanabilir. Meniden, MESA ile sperm kanallarından veya TESE işlemi ile testislerden (yumurtalıklardan) alınan spermler, özel kimyasallar yardımı ile dondurularak daha ileride tekrar kullanılmak üzere saklanır.

Sperm dondurma işlemi kanser tedavisi için radyoterapi (ışın tedavisi) veya kemoterapi (ilaç tedavisi) gören hastaların ileriki zamanlarda kullanılabilmesine imkân sağlar. Özellikle genç yaşta kanser tedavisi görmek zorunda olan erkeklerin, tedavi öncesinde alınarak dondurulan spermleri, çocuk sahibi olabilmesine olanak tanır.

Aşılama Yöntemi Nasıl Yapılır?

Aşılama olarak da bilinen intrauterin inseminasyon tedavisi çocuğu olmayan çiftlere uygulanan en yaygın ve basit tedavi yöntemlerinden biridir.

Aşılama yöntemi, sperm sayısı, yapısı ve hareketliliği normal ve kadının yumurta kanalları açık olan hastalara uygulanabilmektedir. Nispeten uygulanması basit ve ekonomik olan yöntem kolayca ve sıklıkla uygulanabilmektedir.

Yumurtaların ve Yumurtalıkların Dondurulması

İlerleyen anne yaşı veya çeşitli hastalıklar nedeniyle alınması gereken tedaviler yumurtalık dokusunda rezervde bekleyen yumurtalara zarar verebilmekte ve fertilite kalıcı olarak olumsuz etkilenebilmektedir. Bu nedenle alınan yumurtalar veya spermler daha sonra gebe kalabilmek için dondurulabilmektedir. Yumurtaların dondurulması embriyo ve sperm dondurulması işlemine oranla daha zordur. Çünkü yumurtalıklar bu işleme göre daha dayanıksızdır.

Yumurtalık dokusu dondurulması işlemi ise, yumurtalıklarından alınan dokuların dondurularak saklanması ve ileride yumurta elde etmek için kullanılmasıdır. Dondurularak saklanan doku parçaları tekrar yumurtalıklara yerleştirilerek gebeliğin oluşması amaçlanmaktadır.

Embriyo Dondurmanın Avantajları

Dondurulup çözüldükten sonra embriyoların yaşama olasılığı; embriyo kalitesi, dondurma evresi, dondurma tekniği, genetik faktörler ve merkezin embriyo dondurma başarısına göre değişiklik göstermektedir.

Yumurta dondurma işlemi kadınlara daha genç yaşlarda uygulandığından, kadının yaşı ilerlemiş olsa da, çözülerek tüp bebek uygulamasında gebelik elde edilebiliyor. Bu uygulama sayesinde kanser tedavisi gören kadınlar, tedaviden sonra bebek sahibi olabilir.

Yazının devamı...

Çocuğunuzla Yaş Aralığınızı Açmayın!

Anne olma yaşı, anne olabilmekle doğrudan ilişkilidir. Gebelik için yaş, kesin bir engel değildir. Fakat yaş ilerledikçe düzenli cinsel ilişkide bulunulmasına rağmen gebe kalma süresi uzayabilir.

40 yaşından sonra yumurtaların kalitesi düşer. Bu ise anne olmayı zorlaştırır, aynı zamanda tüp bebek tedavisinde başarı şansını düşürür. Yaşın ilerlemesi, gebeliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini de zorlaştırabilmektedir. Düşük yapma riski yaş ilerledikçe artmaktadır.

Öte yandan üreme sağlığı açısından kadınların biyolojik yaşı, kronolojik yaşından daha önemlidir. Bazen 45 yaşındaki bir kadın düzenli olarak yumurta üretirken çok daha genç olan bir kadında menopoz dönemine girmiş olabilmektedir.

35 yaşından büyük kadınların, 6 aydır düzenli ilişkiye girmelerine rağmen hamile kalamaması durumunda doktora görünmesi gerekir. Herhangi bir sorun görülmediği takdirde, bu hastalar, infertil (kısır) hastalar olarak görülebilir. Yaşı uygun görülen bu hastalara eşinin sperm parametleri uygun olduğu taktirde aşılama tedavisi yapılabilir. Eğer aşılama tedavilerinden fayda görülmez ise diğer yardımcı üreme teknikleri olan mikroenjeksiyon tipi tüp bebek, özellikle IMSI tekniği uygulanmalıdır.

Yaş İlerledikçe Gebelik Elde Edilmesini Zorlaştıran Sebepler

Yaş ilerlemesine bağlı olarak yumurtalar yaşlanır, döllenme oranında azalma meydana gelir, yumurtalarla taşınabilecek genetik anomali ihtimali artar. Bununla birlikte yumurtaların sayısında azalma, Endometriumun döllenen yumurtayı tutma yeteneğinin azalması, Endometriozis ve myomların artması gebe kalmayı zorlaştıran sebeplerdir. Sıralanan bu sorunlar yaş ilerlemesine paralel olarak ortaya çıkar.

Kadının yaşı ilerledikçe yumurtanın etrafında zona adı verilen tabaka kalınlaşarak embriyonun rahme tutunmasını, buna paralel olarak gebelik şansını azaltır. Zona adı verilen tabakada pencere açılması için kullanılan lazer yöntemi bu grup hastalarda gebelik oranını belirgin olarak arttırmaktadır. Lazer yardımıyla tomurcuklanma uygulamaları embriyoya zarar vermez, bu yöntem ile 38 yaş üzerindeki birçok vakada gebelik görülmektedir.

Hamilelik Şansınızı Arttıran Sebepler

Hamilelik öncesi danışmanlık almak, erken ve düzenli takip yaptırmak, sigara ve alkolden uzak durmak, doktor önermedikçe bitkisel de dahil hiçbir ilaç kullanmamak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, iyi pişmemiş ve çiğ etten uzak durmak, civa miktarı fazla balıklar yerine karides, somon, sazan, vb. olta balıklarını tercih etmek tercih etmek hamilelik şansını yükseltebilmektedir.

Tüm risklere rağmen 35 yaşından sonra da sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek mümkün. Burada önemli olan anne adayına kendisine özel takip ve tedavi planı çizebilmektir.

Yazının devamı...

Kilo ve Kısırlık Arasında Nasıl Bir İlişki Bulunur?

Obez insan sayısı hem dünyada hem de ülkemizde giderek artıyor. Ülkemizdeki erkeklerin %21 ve kadınların %42’si obez olarak kabul edilmektedir.

Obezite diğer sağlık problemlerinin yanı sıra kısırlık problemine de neden olmaktadır. Aşırı kilolu kadınlarda görülen adet düzensizliği ve yumurtlama problemi hamile kalma şansını önemli ölçüde düşürmekte ve ilerleyen dönemlerde kısırlığa yol açmaktadır.

Aşırı kilo gibi aşırı zayıflıkta hamilelik şansını düşüren etmenler arasında yer almaktadır. Kadınlarda östrojen hormonunun %66’sı yağ hücrelerinde üretilmektedir. Östrojen seviyelerinin artması ya da azalması hamileliği olumsuz yönde etkilemektedir. Çiftlerin her ikisinin de ideal kiloda olması gebe kalma olasılığını önemli ölçüde arttırmaktadır.

Kadınlarda Kilonun Etkisi

Kadınlarda çok sayıda yağ hücresi östrojen denesini bozmaktadır. Yüksek östrojen seviyesi ise yumurtlamayı engelleyen etmenlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Yüksek vücut kitle indeksi nedeniyle ortaya çıkan metabolik bozukluk yumurtanın gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Yumurtlama bozukluğu olan kadınlarda doğal gebelik şansı oldukça düşüktür. Gebe kalmak için ideal vücut kitle indeksi 21 ile 29 arasındadır. Vücut kitle indeksinin daha düşük ya da daha yüksek olması gebe kalma şansını direkt olarak etkilemektedir. Yapılan araştırmalara göre %5 oranında kilo veren obez kadınların %60’ında adet düzensizliği probleminin ortadan kalktığı ve adetlerin tekrar düzene girdiği gözlemlenmiştir.

Erkeklerde Kilonun Etkisi

Aşırı kilo sadece kadınlarda değil erkeklerde de son derece önemlidir. Aşırı kilolu erkeklerin sperm kaliteleri önemli ölçüde düşmektedir. Kadınlarda olduğu gibi erkeklerde de östrojen hormonu yağ dokusunda üretilmektedir. Ancak kadınlara göre bu üretim çok daha azdır. Yağ dokusu fazla olan erkeklerde testosteronun, östrojene oranı daha da artmaktadır. Fazla kilolu olan erkeklerde, ideal kilodaki erkeklere göre daha fazla hormon bozuklukları görülmektedir. Testosteron oranının düşmesi ile doğru orantılı olarak sperm kalitesi de düşmektedir. Erkeklerde ideal kiloya düşmek sperm kalitesinin yeniden artmasını sağlamaktadır. Vücut ağırlığının normalden az olması, bir anda aşırı kilo kaybı sperm sayısını ve sperm hareketliliğini düşürmektedir. Bu yüzden bir anda aşırı kilo vermek yerine düzenli kilo vermek daha önemlidir.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.