SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Bağışıklık Sistemi ve Düşük İlişkisi

Hamilelik döneminde bağışıklık sisteminde değişimler meydana gelebilir. Bu nedenle de hem gebelik planlayan hem de gebe olan kişilerin mutlaka sağlıklarına dikkat etmesi gerekmektedir.

Bağışıklık Sistemine Ne Oluyor?

Gebelikte bağışıklık sistemi oldukça savunmasızdır. Hamilelikte vücudun fetüsü hedef almaması için hamile kadınlarda bağışıklık sistemi geriler. Hormonların dengesizliği ve hCG hormonunun salgılanması da bağışıklık sistemini etkileyen durumlardan birisidir. Bazı durumlarda bağışıklık sisteminin embriyo ile savaşması mümkündür. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin bazılarında doğurganlığa zarar veren immünolojik uyuşmazlık görülebilir. Anneye aktarılan embriyo her iki ebeveynden genler aldığı için eğer anne ile uyum sağlayamazsa annenin bağışıklık sistemine bağlanamaz. Bu durumda da annenin vücudu embriyoyu yabancı bir oluşum olarak algılayarak savaşmaya başlar. Bu durumun sonucunda da bağışıklık sistemine bağlı olarak düşük yapılabilir.

Bağışık Sistemine Bağlı Düşüklerin Nedeni?

Sağlıklı bir hamilelik geçirmeye engel olacak bazı durumlar vardır. Anne adayının koruyucu hücre üretememesi, kanda anormal derecede inflamatuar sitokin üretilmesi, çölyak hastalığı, lupus, çikolata kisti, polikistik over sendromu gibi sorunlar embriyonun anne vücudu tarafından reddedilmesine sebep olabilir. Bu tür faktörlerin yanı sıra annenin stresli olması, sağlıklı beslenmemesi de bağışıklık sistemi kaynaklı düşüğe neden olabilmektedir.

Bağışıklık Sistemine Bağlı Düşükler Önlenebilir mi?

Düşük gerçekleştikten sonra bu durumun nedeni araştırılmalıdır. Eğer düşük yapılmasının nedeni genetik değilse bağışıklık sisteminin incelenmesi gerekir. Düşüğe neden olan faktörün öğrenilmesi için doku analizi yapılması gerekir. Genetik açıdan sağlıklı bir embriyo normal bir hamilelik oluşturamaz ve süreç düşük ile sonlanırsa bağışıklık testi yapılmalıdır. Bağışıklık sorununu ortadan kaldırmak için çeşitli tedaviler uygulanmaktadır. Gerekli araştırmalar ve tetkikler yapıldıktan sonra endometrial biyopsi ile birlikte tedavi süreci başlatılır.

Bağışıklık sisteminin embriyoyu zararlı görmemesi için ilaç tedavisi, bağışıklık aşıları(monosit aşısı, lenfosit aşısı), intravenöz immunglobulin, intravenöz lipid ve steroid protokolü uygulanabilir. Bunun yanı sıra embriyo kalitesinden emin olunan durumlarda genetik açıdan sorunu olmayan bir fetüs ile düşük yaşanırsa ya da fetüsün kalp atışı tespit edildikten sonra düşük meydana gelirse anne ve baba adaylarının ailelerinde oto-immün hastalık geçmişi olup olmadığına da bakılması gerekmektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Vajinismus ve Kısırlığa Etkisi

Vajinismus hastaları yaşadıkları cinsel sorunlardan dolayı yıllarca çocuk sahibi olamıyor.

Cinsel ilişki sırasında endişe ve korku yaşama sonucunda vücutta ortaya çıkan istemsiz kasılmalar cinsel birlikteliğin tamamlanamamasına neden oluyor. Çiftler her ne kadar ön sevişme sürecinde haz alsa da birleşme anında yaşanan korku nedeniyle hastalar geri çekilmektedir. Bu da vajinismus hastalarının gebe kalmasını olanaksız hale getirmektedir. Bazı vajinismus hastalarında cinsel terapi bir çözüm olsa da bazı hastalar bu tedaviye cevap vermemektedir. Bu kısırlıkla çok karıştırılmaktadır ancak vajinismus herhangi bir şekilde kısırlığa yol açmamaktadır. Ancak hastaların istemesine rağmen cinsel ilişkiye girememesi durumunda genel olarak yardımcı üreme yöntemlerine başvurulmaktadır.

Vajinismus ve Tüp Bebek Tedavisi

Vajinismus hastalarında cinsel birliktelik gerçekleşmediği için doğal yolla gebelik de mümkün olmamaktadır. Ancak tüp bebek gibi yardımcı üreme yöntemleri vajinismus hastalarının da çocuk sahibi olabilmesini sağlamaktadır. Tüp bebek tedavisini engelleyici herhangi bir sağlık problemi olmayan vajinismus hastaları rutin tüp bebek uygulamaları ile başarılı bir şekilde gebe kalabilir ve çocuk sahibi olabilirler.

Vajinismus hastalarında tüp bebek tedavisi herhangi bir farklılık göstermemektedir. Yumurta ve sperm hücreleri laboratuvar ortamında bir araya getirilerek embriyolar elde edilir. Daha sonra elde edilen bu embriyoların en sağlıklıları ve en canlı olanları seçilir. Kaliteli embriyolar rahme yerleştirilir ve böylelikle tedavi süreci tamamlanmış olur. Yalnızca farklı olarak transfer işlemi anestezi altında yapılmaktadır.

Hamileliğin Vajinismus Üzerine Etkileri

Gebe kalmak ya da doğum yapmak vajinismus için bir çözüm değildir. Ancak bazı durumlarda doğum yapmak anne adaylarının üzerindeki sosyal ve çevresel baskıyı ortadan kaldırmakta ve onların daha rahat hissetmesini sağlamaktadır. Bu gibi durumlarda çocuk sahibi olan vajinismus hastaları cinsel ilişkide daha az endişe yaşamakta ya da bu hastalığı tamamen atlatabilmektedir. Ancak bu durum nadiren ortaya çıkmaktadır.

Vajinismus hastalarının tek problemi gebelik elde etmek olmadığı için bebek sahibi olduktan sonra da tedavi seçeneği düşünülmektedir. Vajinanın yapısında herhangi bozukluğun olmadığı, isteksizliğin tamamen psikolojik ve duygusal olduğu durumlarda uygulanacak cinsel terapi yöntemleri vajinismusun atlatılmasına yardımcı olmaktadır. Fizyolojik temelli vajinismusda ise bu fizyolojik bozukluk ortadan kaldırıldığında hastalar kendilerine daha fazla güvenmektedir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Gebelikte Sigara Kullanımının Zararları

Sigara kullanımının vücuda büyük zararları bulunmaktadır. Gebelik sürecinde sigara tüketimi ise hem daha büyük riskleri beraberinde getirmekte hem de bebeğin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir.

Anne adaylarının hamilelik süreçleri boyunca sigara tüketmemeleri ve sigara tüketilen ortamlarda bulunmamaları gerekmektedir. Çünkü aktif içicilik kadar pasif içicilik de vücuda büyük zararlar vermektedir. Sigara içeriğinde yer alan zift, nikotin, DDT, karbon monoksit ve diğer zehir içerikli maddeler başta üst solunum yolları olmak üzere vücudun birçok bölgesini etkilemektedir. Bu maddeler nefes yoluyla alındıktan sonra bronşlar aracılığı ile kana geçer ve böylelikle sadece tüm solunum sistemi değil aynı zamanda kalp ve damarlarda dahil olmak üzere vücudun tüm organlarına ulaşır.

Sigaranın Bebek Üzerindeki Etkileri

Sigaranın bebek üzerinde oldukça tehlikeli etkileri bulunmaktadır. Bunların başında ise erken doğum gelmektedir. Sigara kullanan anne adaylarında erken doğum riski kullanmayan annelere göre oldukça yüksektir. Ayrıca sigara kullanan annelerde doğum sırasında açılması gereken kese, çok daha erken açılabilmektedir. Bu da bebeğin daha gelişimini tamamlamadan doğum yoluna girmesine sebebiyet vermektedir.

Sigara kullanan annelerde bebeğe giden kandaki oksijen ve besin miktarı çok daha düşüktür. Bu da bebeğin anne karnında gelişme geriliğine neden olmaktadır.

Sigara kullanan anne adaylarında bebeğin ani ölüm riski de önemli ölçüde artmaktadır. Bunların dışında hipertansiyon, bebeğin anne rahmindeyken plasentanın ayrılması, bebekte doğum sonrası solunum güçlüğü, süt miktarının ve besleyiciliğinin daha az olmasına da neden olmaktadır.

Sigara Kullanımı ve Tüp Bebek Tedavisi

Sigara kullanımı sadece gebelik sürecinde tehlikeli değil aynı zamanda gebelik öncesinde de tehlikelidir. Özellikle tüp bebek tedavisi görecek olan hastaların anne olmaya hazırlandıkları dönemde de sigara kullanmaması gerekmektedir.

Sigara tüketen kadınlarda kısırlık, sigara tüketmeyen kadınlara göre daha fazla görülmektedir. Sigaranın rahim, yumurtalık ve hormonlar üzerindeki olumsuz etkileri tüp bebek tedavisinde istenilen sonucun elde edilememesine neden olmaktadır. Sigara kullanımının süresi ve miktarına bağlı olarak yumurtalıklarda büyük hasarlar meydana gelebilmektedir. Sigara kullanımı ile beraber vücutta östrojen hormonu miktarı düşer ve döllenme oranı daha da azalır.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Erkek Üreme Kanallarında Tıkanıklığın Nedenleri

Erkeklerde görülen kısırlığın en büyük nedenlerinden birisi de üreme kanallarında meydana gelmiş olan tıkanıklardır. Bu tıkanıklar çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Tıkanıklığın nedenlerine göre tedavi yöntemleri de değişiklik göstermektedir. Erkek üreme sisteminde spermler testislerde üretilmektedir ve epididimde hareket yeteneğini kazanır.

Olgunlaşmış olan spermler tohum kanalı aracılığı ile dışarı çıkmaktadır. Sperm hücreleri dışarı çıkarken seminal vezikül ve prostat sıvıları ile birleşerek meni içeriğini oluşturur. Kanalların tıkanık olduğu durumlarda ise menide hiç sperm hücresi bulunmamaktadır. Bazı durumlarda ise bu kanallar doğuştan oluşmamıştır. Menide hiç sperm hücresi bulunmaması durumuna obstrüktif azoospermi adı verilmektedir. Obstrüktif azoospermi durumlarında doğal yolla gebelik pek mümkün olmamaktadır.

Tıkanıklık Neden Meydana Gelir?

Erkek üreme sisteminde epididimde, vas deferens ve ejekulatuar kanallarında tıkanıklıklar meydana gelmektedir. Bazı durumlarda ise bu kanallar doğuştan oluşmamaktadır. Daha önce geçirilmiş olan tüberküloz, bel soğukluğu ya da gonore gibi enfeksiyonlar sonucunda bu tarz tıkanıklar meydana gelebilmektedir. Ayrıca bir travma sonrası oluşan kanama da bu kanallarda iletimin sağlanmamasına neden olmaktadır.

Prostat bölgesinde yer alan ejakulatuar kanallarında ise enfeksiyonların yanı sıra idrar yolu enfeksiyonları, prostit, prostatta meydana gelen kistler ve prostat taşları tıkanıklığa neden olabilmektedir. Bu kanalların ince çaplı olması tıkanıklık riskini de arttırmaktadır. Fıtık ameliyatı gibi cerrahi müdahaleler sonrasında da tıkanıklıklar meydana gelebilmektedir.

Nasıl Tedavi Edilir?

Tıkanıklığın çift taraflı olması azoospermiye ve sonuç olarak kısırlığa neden olmaktadır. Tek taraflı yaşanan tıkanıklarda ise diğer tarafın sağlam olması nedeniyle herhangi bir bulgu ortaya çıkmayabilir.

Tıkanıkların giderilmesi için vazovazostomi, epididimovaztomi ve TUR-ED gibi cerrahi müdahaleler söz konusu olmaktadır. Bu müdahaleler sonucunda tıkanıklar giderildiğinde hastaların menilerinde sperm hücrelerine rastlanabilmektedir. Bu gibi durumlarda doğal yollardan gebelik şansı bulunmaktadır.

Ancak tıkanıklığın herhangi bir şekilde giderilemediği ya da müdahale sonrasında menide sperm hücresine rastlanmadığı durumlarda MicroTESE gibi mikrocerrahi işlemleri ile testislerin içerisinde sperm hücresi araması gerçekleştirilebilmektedir. Bu şekilde elde edilen sperm hücreleri tüp bebek tedavisinde kullanılabilir. Obstrüktif azoospermi rahatsızlığında kullanılan bu cerrahi işlemler ile sperm hücresi elde etme şansı oldukça yüksektir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Embriyo Transferi Sonrasında Yapılması Gerekenler

Embriyo transferinin gerçekleşmesi ile beraber tüp bebek tedavisi de sona ermektedir. Transfer işleminin tamamlanması aynı zamanda zorlu bir sürecin bitişi anlamına gelmektedir. Bundan sonraki süreçte ise tedavinin başarılı olup olmayacağı beklenmektedir. Ancak bu süreçte de annelerin yapmaları gereken bazı şeyler bulunmaktadır.

Transferden gebelik testine kadar olan süreç son derece önemlidir. Bu süreçte embriyo rahim içerisinde tutunmaya ve daha sonra da gelişmeye çalışır. Bunun için doğru ortamların oluşturulması gerekmektedir. Transfer işleminden sonraki ilk 12 gün oldukça önemlidir.

Tedavi başarılı olduğunda, 12. günden itibaren HCG düzeyleri gebeliği algılamak için yeterli seviyeye gelmektedir. Bu günde yapılacak kanda gebelik testi ile birlikte tedavinin başarılı olup olmadığı anlaşılabilmektedir.

Transfer Sonrası Yaşam

Yaygın kanının aksine transfer işleminde sonra 1 saatlik ya da 24 saatlik yatak istirahatlerinin başarıya arttırdığına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle transfer işleminden sonra anne adayları hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilmektedir. Transfer işleminden sonraki süreçte en çok merak edilen konulardan bir tanesi de cinsel ilişkidir.

Orgazmın rahim de yoğun kasılmalara neden olması bu konuda birçok soru işaretini beraberinde getirmektedir. Her ne kadar kasılmaların embriyonun tutunmasına olumsuz bir etkisi olmasa da transfer işleminden sonra cinsel ilişkide bazı riskler bulunmaktadır. Bunlardan ilki aşırı uyarılma nedeniyle büyümüş olan yumurtalıkların yırtılma riskidir. Diğeri ise daha nadir görülen tüp bebek hamileliği ile birlikte doğal hamileliktir.

Yapılmaması Gerekenler

Embriyo transferinden sonra kadınların yoğun tempolu sporlardan kaçınması gerekmektedir. Spor esnasında vücutta meydana gelen mekanik titreşimler embriyonun tutunamamasına sebebiyet vermektedir. Ayrıca yoğun tempolu sporlar vücut ısısını da arttırdığı için embriyonun ölme riski bulunmaktadır.

Transfer gerçekleştikten sonraki süreçte göğüslerde dolgunluk hissi, kasık ağrısı, lekeli akıntılar son derece normaldir ve herhangi bir şekilde endişe etmeye gerek yoktur.

Anne adaylarının transferden sonra ve başarılı olunan durumlarda hamilelik sürecinde sigara ve alkol tüketmemesi, aşırı yağlı ve baharatlı gıdalardan uzak durması gerekmektedir. Bu tarz gıdaların hem tedavi sürecine hem de hamilelikte bebeğe olumsuz etkileri bulunmaktadır.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Asherman Sendromu Nedir?

Asherman sendromu halk arasında rahim içi yapışıklıklar olarak bilinmektedir. Bu yapışıklıklar rahim boşluğunun bir kısmında ya da tamamında görülebilmektedir. Yapışıklıklar sonucu rahim boşluğu tıkanmaktadır. Bu yapışıklıklar genel olarak rahim içerisine uygulanan cerrahi müdahalelerden sonra ortaya çıkabilmektedir.

Asherman sendromuna neden olan cerrahi müdahalelerin başında ise kürtaj gelmektedir. Kürtaj sonrası enfeksiyon yaşanması ya da rahimde küçük bir parça kalması yapışıklık riskini bir hayli arttırmaktadır. Özensiz bir şekilde yapılan kürtaj işlemlerin büyük bir çoğunluğu Asherman Sendromu ile sonuçlanmaktadır. Kürtajın dışında myomektomi ve sezaryen operasyonlarında da yapışıklık görülme riski bulunmaktadır.

Ancak Asherman Sendromu herhangi bir operasyon geçirmemiş kişilerde de meydana gelebilmektedir. Özellikle şiddetli pelvik iltihabı geçiren hastaların büyük bir kısmında Asherman Sendromuna rastlanabilmektedir.

Hastalığın Belirtileri

Asherman Sendromu genellikle kürtaj sonrasında farklı şekillerde kendini göstermektedir. Daha önce böyle bir şikayeti olmayan kadınların kürtaj ya da diğer rahim içi cerrahi operasyon sonucunda bu belirtileri göstermesi durumunda vakit kaybetmeden uzman bir doktordan tedavi olmaları gerekmektedir.

Asherman Sendromu’nun en yaygın belirtisi adet kanamalarının bir anda kesilmesidir. Asherman Sendromu’nda adet kanamaları tamamen kesilmese bile önemli miktarda azalmaya neden olabilmektedir. Ayrıca gebe kalamama ve tekrarlayan düşükler sendromun belirtileri arasında yer almaktadır. Bu rahatsızlıklar herhangi bir diğer rahatsızlık ile kolay bir şekilde karıştırılabilmektedir. Bu nedenle fark edilmesi uzun zaman alabilir. Rahim filmi (Histerosalpingografi) ve histeroskopi ile tanı konulur.

Sendrom Nasıl Tedavi Edilir?

Asherman Sendromu’nun tedavisi yapışıklığın miktarına ve büyüklüğüne göre değişiklik göstermektedir. Hafif dereceli yapışıklıklarda rahmin içerisine spiral yerleştirilmesi ve bu süreçte rahim iç yapısının yenilenmesine yardımcı olmak için hormon tedavisi yeterli olmaktadır. Ancak daha ilerlemiş yapışıklıklarda ise cerrahi müdahale kaçınılmaz olmaktadır.

Günümüzde bu yapışıklıkların giderilmesinde en çok tercih edilen ve en güvenli operasyon yöntemi histeroskopidir. Rahim ağzından bölgeye yerleştirilen ince bir teleskop ile rahim boşluğu görüntülenebilir yapışıklıklar giderilebilir. Histeroskopi sonrasında da belirli bir süre östrojen tedavisi gerekmektedir. Operasyondan sonra rahim içi boşluğunda tekrar yapışıklıkların meydana gelmemesi için rahim içi araç yerleştirilmektedir. Bu araç iki ay boyunca rahim içerisinde kalmaktadır. Ya da rahim boşluğuna uygulanan hyaluronik asit yapılı jeller ile tekrar yapışıklıklar önlenebilir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Vazektomi Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

Son yıllarda oldukça tercih edilen doğum kontrol yöntemlerinden birisi de vazektomidir. Bu yöntem erkeğin sperm hücrelerinin testise geçmesini engeller ve bu sayede %100 koruma sağlar. Kalıcı bir doğum kontrol yöntemi olarak bilinen vazektomi özellikle Avrupa ve Amerika’da sık tercih edilmektedir. Vazektomi ile ilgili pek çok şehir efsanesi olduğu için ülkemizde çok hızla yaygınlaşmayan bu doğum kontrol yöntemi ile ilgili mitler ortadan kalktıkça kişilerin bu yönteme ilgisi de artmaktadır.

Vazektomi Nasıl Yapılır?

Vazektomi lokal anestezi ile ayakta yapılabilen kolay bir işlemdir. İşlem sonrasında hastanede kalmaya gerek yoktur. Kişi günlük hayatına kısa sürede döner. Operasyon öncesinde testislerin üzerindeki deri uyuşturulur ve buradan kesi atılır. Atılan küçük kesiden içeri girilerek sperm kanalları bağlanır. Kanallar bağlandıktan sonra operasyon tamamlanmış olur. Vazektomi operasyonundan sonra yaklaşık olarak 3 ay boyunca sperm kanallarında sperm bulunabilir. Bu nedenle operasyondan hemen sonra korunma başlamaz. 3 ay sonunda kişinin sperm testi yaptırması gerekir. Eğer test sonucunda meni içerisinde sperm hücresi görülmezse doğum kontrol yöntemi işlevini yerine getirmiş demektir. Bu testten sonra kişi korunmasız cinsel ilişkiye girebilir. Vazektomi sadece bir doğum kontrol yöntemidir. Sizi cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korumaz. Bu hastalıklardan korunmak için mutlaka prezervatif kullanmak gerekir.

Vazektomi Sonrası Geri Dönüş Olur mu?

Vazektomi kararından önce kişinin çocuk istemediğinden emin olması önemlidir. Çünkü bu operasyondan sonra kişi fikrini değiştirirse çocuk sahibi olabilmesi için yeniden operasyon geçirmesi gerekir. Geri dönüş ameliyatına ne kadar erken karar verilirse başarı ihtimali de o kadar yüksek olur. İlk beş yıl içerisinde geri dönüş şansının yüksek olduğu operasyondan eğer çok daha sonra vazgeçerseniz tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olabilirsiniz.

Vazektomi Cinsel Hayatı Etkiler mi?

Vazektomi sonrasında kişinin hayatındaki tek ve en büyük değişiklik artık meni içerisinde sperm hücresinin olmamasıdır. Bu durum dışında fiziksel olarak hiçbir değişiklik olmaz. Sertleşme sorunu, erken boşalma ya da cinsel isteksizlik gibi durumların vazektomi ile kesinlikle alakası yoktur.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

Aşılama Denemeleri ve Tüp Bebek Süreci

Aşılama ve tüp bebek tedavisi, erkeklerde sperm sayısı ve hareketliliğinin az olduğu durumlarda ya da açıklanamayan infertilite durumlarında tercih edilmektedir. Kadında herhangi bir sorun olmadığı durumlarda erkeğin hareketli sperm sayısı 5 milyonun üzerindeyse aşılama yöntemine başvurulmaktadır. Aşılama da hormon iğneleri aracılığıyla yumurtalıklar uyarılmakta ve bu uyarımdan sonra gözlem altına alınmaktadır.

Hormon iğnelerinden yaklaşık 10 gün sonra ise, yumurtanın çatlaması için ayrı bir iğne gerçekleştirilmektedir. Bu iğneden 36 saat sonra ise, spermler ince kanüller yardımı ile rahmin içerisine yerleştirilmektedir. Bu şekilde spermlerin en doğru zamanda yumurtaya ulaşması hedeflenmektedir. Bu aşamadan sonra spermlerin yumurtaya ulaşması konusunda herhangi bir müdahalede bulunulmamaktadır.

Aşılamadan Tüp Bebeğe Geçiş

İki defa aşılama işlemi gerçekleştirildikten sonra herhangi bir şekilde sonuç alınamadığında aşılama uygulamalarına devam etmek zaman kaybı olarak kabul ediliyor. Başarısızlık yaşandığı durumda bebek sahibi olmak isteyen çiftler aynı zamanda psikolojik olarak da hassas bir dönemden geçiyor. Bu nedenle iki denemeden sonra başarısız olan çiftlerin aşılama uygulaması yerine tüp bebek tedavisine geçmesi tavsiye ediliyor.

Erkekte bulunan sperm probleminin ileri seviyelerde olduğu durumlarda aşılama uygulaması başarısız oluyor. Ayrıca anne adayının tüplerinde meydana gelen tıkanıklık ya da düşük yumurtalık rezervi gibi durumlarda da diğer tedavilerin uygulanması yerine zaman kaybedilmeden tüp bebek tedavisine geçiş yapılması öneriliyor.

Tüp Bebek Tedavisi

Bebek sahibi olmak isteyen 30 yaşının altındaki çiftlere, doğal yollardan gebelik için 1 yıl boyunca denemeleri ve beklemeleri tavsiye ediliyor. 30 - 35 yaş arasındaki çiftlerde ise bu süre 1 yıl yerine 6 ay olarak kabul ediliyor. Bu süre içerisinde doğal gebeliğin oluşmadığı dönemde ise aşılama ya da tüp bebek gibi tedaviler devreye giriyor. Tüp bebek tedavisinde baba adayından alınan sperm ile anne adayından alınan yumurta hücresi laboratuvar ortamında bir araya getirilmektedir. Döllenme gerçekleştirildikten sonraki 2 ile 5 gün içerisinde döllenmiş embriyo anne adayının rahmine yerleştirilmektedir. Tüm bu işlemlerin olması yaklaşık olarak 2 hafta sürmektedir. Tüp bebek tedavisinde başarı oranı aşılamaya göre daha yüksektir.

Op. Dr. Seval Taşdemir

Kadın Hastalıkları, Doğum

ve Tüp Bebek Uzmanı

https://www.facebook.com/drsevaltasdemir

https://www.instagram.com/drsevaltasdemir

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.