SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Teknoloji (kalp) Ben

İtiraf etmem gerekiyor ki çağın bazı getirilerinden hiç memnun değilim.

Örneğin tüketim hızından.
Bizim neslimiz yenilere göre daha arada kalmış bir nesil, biz eskinin izlerini devam ettirebiliyoruz ancak çocuklarımız gerçek birer tüketim canavarları. Bunun sebebi teknoloji gibi görünse de aslında teknolojinin tek başına tüketime yönelttiği falan yok. Tam tersi eğer hem kafayı hem teknolojiyi iyi kullanırsan ortaya üretime yönelik harika işler çıktığı gibi faydaları da çok büyük oluyor.

Teknolojiyi gerçeklikten kopmak, yalnızlaşmak, asosyalleşmek, beyin hücrelerini yakmak, üretkenliği yok etmek ile doğru orantıda görmenin büyük bir cehalet olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Ancak söylemeden geçemeyeceğim bir şey daha var; eğer akıllı telefonunda veya tabletinde yüklediğin, kullandığın uygulamalar klasikleşmiş bir kaç oyun, Facebook, Twitter, Instagram’dan ibaretse üzgünüm canım… teknolojiyi doğru kullanmayanlardan ve cihazlarının hakkını veremeyenlerdensin.


*****


Senkronizasyonu seviyorum ve açıkça söyleyeyim ben Apple’cılardanım :) 15 günlük tatilime çıkmadan önce bir Apple Watch edindim ve bu sayede full senkronize oldum. Üstelik hem kendi cihazlarımla, hem de çocuklarımın cihazları ile.

Teknoloji benim için öncelikli olarak güvenlik demek.
Biri 15 diğeri 11 yaşlarındaki çocuklarım ile bu kadar karmaşık bir dönemde sürekli iletişimi sağlayabilmek büyük bir lüks. Ve ben de bu lüksü sonuna kadar kullanıyorum.
ArkadaşBul ve FaceTime uygulamaları aile üyeleri için yaratılmış gerçek birer hediye :)

Tatile çıkmadan bir gece önce Apple Watch ayarlarımı yaptım ve “Nasıl faydalı kullanırım?” sorusunun cevabını araştırmaya koyuldum.

Çalışan, büyük şehirde yaşayan, üretken, sağlığına önem veren, dünyayı, gelişmeleri, gündemi takip eden, öğrenmeyi seven, zaman ile yarışan bir kadının iPhone’unda olması gereken ve Apple Watch’u ile senkronize kullanabileceği harika uygulamaları keşfettim.
Bu uygulamaları tatilin ilk gününden itibaren kullanmaya başladım ve benim gibi teknolojiyi verimli kullanmayı bilen/öğrenmek isteyen kadınlara mutlaka tavsiye ediyorum.

Aktivite: Duruş – Hareket – Egzersiz başlıkları ile gün boyu seni ve yaptığın antrenmanları takip eden harika bir uygulama.

Phrasebook: Yabancı bir dil daha öğreneyim diyenler için şahane bir uygulama. Ben İspanyolca seçtim ancak bir sürü dil seçeneği mevcut. Şimdiden iletişim kurabilecek duruma geldim bile :)

Period Calender: Bir çok regl takip sistemi denedim ancak hem Apple Watch ile uyumlu hem de en pratik olanın bu olduğuna karar verdim. Yaklaşan regl dönemini verdiği gibi genel durum çizelgesi de tutuyor.

Seven: Günde 7 dakikanı ayıramak çok mu zor? iPhone ile birlikte gelen Sağlık uygulaması ile senkronize çalışan Seven spor yapmak isteyen ancak vakit bulamamaktan şikayet edenler için harika bir uygulama. Egzersizleri kolunuzdaki minik bir ekrandan takip edebiliyorsunuz : )

BiTaksi: Bence son zamanların en iyi uygulamalarından biri! İstanbul’da yaşayan, koşturma içinde olan ve güvenliği önemseyen herkesin bu uygulamayı kullanması lazım. Bu arada Apple Watch ile uyumlu olması tek dokunuş ile taksi çağırmayı kolaylaştırıyor :)

FitStar Yoga: Yoga sevenler buraya! Tara Stiles ile karşılıklı yoga yapmanın keyfi bir başka. Daha önce hiç yoga yapmamış ve nereden başlayacağını bilmeyenler için harika bir uygulama.

MemoryGame: Benim telefonumda oyun bulmak zordur ancak zihni çalıştıran uygulamaları seviyorum. Memory Game ayaküstü bir şeylere bakıp, oyalanmak, hafızayı güçlendirmek için güzel bir uygulama.

3 Minute Mindfullness: Lafı uzatmaya gerek yok aslında. Uykuya geçiş öncesi, stresten uzaklaşmak için, gerginliği azaltmak için, olumlu düşünceleri çağırmak için, zihni rahatlatmak için, odaklanmayı arttırmak için… neye ihtiyacın varsa o modu seç ve keyfini çıkart. Yüklediğim günden beri her gün kullandığım ve bayıldığım uygulama :)

EverNote: Yoğun çalışan insanların EverNote kullanmamasını anlayamıyorum. Gerçek bir hayat kurtarıcı. Sadece notlar değil, bağlantılar ve fotoğraflar da eklenebiliyor. Tüm cihazlarda anında senkronizasyon sağlıyor. Olmazsa olmazların başında bence :)

Trello: Ekip olarak çalışıyorsanız ve “yapılması gerekenler listeniz uzunsa Trello kullanmanızı tavsiye ediyorum. İş dağılımı, önem sırası, işleyiş takibini renkli paneli sayesinde hem eğlenceli hem de ayrışmış bir şekilde görmek mümkün.

FlipBoard: Sosyal medyayı sadece takip etmek ve gelişmelerden haberdar olmanın en seçkin hallerinden biri FlipBoard. Kolumda da kullanabildiğimi fark edince daha da sevdim kendisini :)

Sizin de kullandığınız ve faydalı olduğunu düşündüğünüz uygulamalar varsa lütfen bana mail yazın…

Teknolojiyi faydalı halde kullandığımız günler olsun :)

Papatya Somer

Yazının devamı...

Pokemon Go acılarımızı dindirdi

Şehir insanının bitmeyen çileleri olur….

Yoğun iş temposu, trafik, aile ziyaretleri, uzayan mesailer, çocukların okul taksitleri, bakıcının işi bırakması, dişçi randevusuna yetişememek, verilen ancak tutulamayan “ay mutlaka görüşelim” sözleri, dinlenmeye olan ihtiyaç, evliliği sorgulama sendromu, bekarlığı yargılama sendromu, çocuk yapsak mı telaşı, sevmediği işi yapma zorunluluğu, iş değiştirme cesaretsizliği… derken kaybolup gidiyoruz.

Sürekli bir şeyleri arıyoruz, ancak çoğu zaman neyi aradığımızı bile bilmiyoruz.

Birkaç hafta önce çok şükür bulduk!

Meğer hepimizin aradığı oraya buraya saklanmış Pokemon’larmış!

Oh be! Yaşasın

Eğer tüm dertlerinizden kurtulmak, ülkede olup biteni çözmek, maddi sıkıntılardan kurtulmak, yaratıcılığınızı ortaya çıkartmak, kendinizi iyi hissetmek, spor yapacak vakti yaratmak istiyorsanız…. Pokemon Go yükleyin :) Gerçekten.

Ben yüklemedim ama yükleyenler baya mutlu görünüyor.

Bakıyorum da suratlarında eblek bir sevinç var… Canım ne tatlılar :)

Pokemon Go’da nedir? Bilmiyorsak Öğrenelim...

Oradan oraya zıplayan garip hayvancıklar Pokemon’lar 2000’li yılların başlarında bir dönemde moda idi ve hatırladığım kadarı ile bir çok ülkede yasaklanmıştı. Zira kendini Pokemon sanarak camdan atlayan çocuklar falan oldu.

Neyse, Pokemon GO Nintendo ve Niantic'in ortak yapımı bir oyun. Şu an Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zeland ve Avustralya’da AppStore ve Google Play’den indirilebiliyor.

Henüz Türkiye'de yokmuş, ancak Türk kullanıcılar çeşitli yöntemler ile oyuna erişim sağlamış durumda. Çok akıllı milletiz yemin ediyorum...

722 tane Pokemon karakterini telefonunun kamerasını kullanarak yakalamaya çalışıyorsun. Tabii bu Pokemonlar öyle evindeki koltuğun altında, banyodaki duş perdesinin ardında falan değil.
Bütün bir şehre yayılmış, sen onların peşinde oradan oraya dolanıyorsun.

Hafta boyunca çıkan haberlerden bir kaçı şöyle;

“Pokemon ararken ceset buldu”

“Pokemon avının saatinden 20 dolar kazanacak bir iş yarattı”

“Pokemon Go sayesinde 15 kilo verdi”

Başka yazmak istediğim bir şey yok... Sevgiler....

Yazının devamı...

Pardon bakar mısınız… Kaktüsümü bulur musunuz?

Adımı Papatya koymadan önce çok fazla düşündüğünü sanmıyorum babamın. Seviyormuş…

“Çiçeklerin aslı” derdi Papatya için. Dünyanın neresinde yolda birini çevirip “çiçek çiz” desen “Papatya çizer” derdi. Abartmayı severdi canım benim :) Ben de onun gibiyim biraz.

Çiçekleri çok sevmiyorum, bakmayı yani. Öldürüyorum, solduruyorum beceremiyorum o işi.

Ama bundan bağımsız çiçek desenini, çiçek motifli kıyafetleri, çiçekler ile doldurulmuş bir tabloyu, çiçek desenli halıları, koltuk takımlarını, çiçeklerden yapılmış saç bantlarını da sevmiyorum. Fazla cicili, uyumlu ve nizami geliyor bana çiçek desenleri.

Çiçekli şeyler fazla hanım hanım duruyor.
Çiçek desenli bir bluz giysem ağzımdan küfür kaçmaması lazım gibi…

Buluşacağımız yere elinde çiçekle gelen bir erkek arkadaşımı aynı gün terk etmiştim “çiçek ile gelecek potansiyele sahipse birlikte olmamız söz konusu değil” diye düşünerek.

Sevgilisine / karısına sürekli çiçek alan adamlar bana biraz yalak gelir. Sanki bir hata yapmışta telafi etmenin peşinde gibi.

Belki de babam bana Papatya adını koyarken biraz daha düşünmeliydi.

…………

“Bunu soldurmana imkan yok, bakımı çok kolay” diyerek bir arkadaşımın bana kaktüs hediye etmesi ile 30 yaşımı geçtikten sonra bütün çiçeklere karşı aynı duyguları beslemediğimi fark ettim. Kaktüs diğerlerine göre daha farklı, daha seçiçi bir çiçek gibi geldi.

İçerisinde bulunan fosforlu çiçeği korumak için çıkarttığı dikenleri ve sert hali çok ilgimi çekti.

Kaktüs çiçeği ile tanıştıktan ve haşır neşir olduktan sonra bazı insanların da bir nevi kaktüs olduğuna ve içerisinde taşıdığı fosforlu çiçeği yalnızca bazılarına gösterdiğini fark ettim.

Maharet o çiçeğin varlığını fark etmekte, bulmakta, onu sabırla beslemekteydi… ona ihtiyacı olanı ihtiyacı olan kadar vermekteydi.

“Kendi halinde olmayı seviyor” diyerek ilgilenmediğimiz insanlar, sert bir görüntüsü var diye uzak durduğumuz insanlar, görüntüsü farklı olduğu için hayatımıza sokmadığımız insanlar….

Ya hepsi birer kaktüs ise…?

Ya içlerinde gördüğümüzde gözlerimizi kamaştıracak kadar fosforlu birer hediye yatıyorsa ..?

ÖnYargılarınızdan öperim… sevgiler..

Papatya Somer

https://www.instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

Cool Adam Kul Adamı Yer


Bu sabah karşıma bir liste çıktı. Liste başlığı şöyle; “Bir kadına bunları asla söyleme!”

Yaklaşık 25 tane maddeyi içeren listeye göz gezdirdiğimde içimden geçen şu; “Yok artık bunları bilmeyen erkek var mıdır?”

Kadınların karmaşık olduğu, ne istediklerini bilmedikleri, detaycılıkları ve evham sorunları konusunda dertli olan erkekler, kadınların istediklerini bulma yolunda kaybolacaklarına, kadınların ne istemediklerine odaklansalar sistem tıkır tıkır işleyecek.

Kadınlar ÖZETLE;

Sevilmek, ilgilenilmek, şımartılmak şahane ancak dozu kaçtığında hem sakil duruyor hem de can sıkıyor. Düşünsene koskocaman adam, işi gücü, keli feli tamam.. Peşinde fin fin fin fin dolanıyor.

Dur arkadaş, bi dur. Bi sakin…

Erkekler Bunu Neden Yapıyor?

35+ bekar bir erkek uzun zamandır yalnızsa, kafasına göre olan, görünüşünü beğendiği, uyumlu olacağını düşündüğü kadını bulduğunda kaçırmak istemiyor. Ancak bu sırada devreye giren ergenlik hormonlarına yenik düştüğünde işler sarpa sarıyor.

Sevgi mesajları, ben sensiz olamıyorum imaları, çiçekler böcekler kalpler, aşkımlar, minnoşumlar derkeeeeeennnn.. BOM!

Taktik değiştirme yoluna giden adam bir anda kendini geri çekiyor, aklı sıra kadını tavlamanın farklı bir yolunu deniyor ama sen verdin bir kere o “” mesajını be canım, yer mi kadın bu geri vitesi???

Kadınların erkeklerden çok daha önce olgunlaştığını düşünürsek; kadın gözünden ergen hormonundaki kelli felli adam oldukça itici görünebiliyor.

Durum böyle olunca, elimden kaçırmayayım derken kendi eli ile itmiş oluyor.

Kadınlar Bundan Neden Sıkılıyor?

35+ üzerindeki bekar bir kadın çoktan ekonomik özgürlüğünü eline almış, bir kaç ilişkiyi tüketmiş, derslerini çıkartmış, ne istediğinden çok ne istemediğini bilen, kendini tanıyan bir kadındır. Böyle bir kadını etkilemek için erkeğin de “Hayır” larının net olması gerekiyor.

Kadınlar Prensipli Erkekleri Seviyor
Prensipten kastımız huysuz, uyumsuz, sabit fikirli ve mızmız değil. Prensipten kastımız kendince rutinlerinin olması.

Örneğin sabah sporu gibi, formuna dikkat etmesi gibi, sigara kullanmaması gibi, içince turşuya dönmemesi gibi, ofistekilerin dedikodusunu yapmaması gibi…

Kadınlar hep der ya “Beni taşıyabilecek adam arıyorum” bunu büyük burunluluktan söylemezler. Kadını taşıyabilecek adam tanımı şöyle; yıkılmayan, devrilmeyen, yamulmayan, dediğinin ardında duran, heyecanını kontrol edebilen, seks konusunda dengeli olan.

Yetişkin bir erkeğin kadının peşinde haddinden fazla pervane olmasının, kadına muhtaç olduğu sinyallerini vermesinin, ilişkinin devamı konusunda aşırı ısrarcı olmasının, her fırsatta ilanı aşk etmesinin ve cinsellik konusunda telaşlı tavırlarının kadınlarda yarattığı etki şöyle;



Soru 1: Erkeklere bu durumu nasıl anlatırız?

Soru 2: Bu tip bir erkeği kendinizden nasıl uzaklaştırıyorsunuz?

Yazın..

Papatya Somer

https://www.instagram.com/papsmood/

Yazının devamı...

Meg ve Renee Sendromu

Ne demişler “Bekara hanımı boşamak kolaydır”. Bazıları bana kızacak biliyorum ama üzgünüm yazmadan duramayacağım kızlar.

Yıllar henüz bana fiziksel olarak tokat atmamış olduğundan böyle düşündüğümü ve bundan 15 sene sonra (şu an 36 yaşımdayım) benim de benzer hamlelerde bulunacağımı söyleyebilirsiniz ancak şuna kesin bir garanti verebilirim ki; ben değilmişim gibi görünecek hiç bir şeyi yaptırmayacağım kesin.

Neden bahsediyorum?

Bundan sanırım 1 veya 2 sene kadar önce Renee Zellweger’in bizi hüsrana uğrattığı durumu bu hafta Meg Ryan’da yaşadık. İkisinin de önceki sonraki hallerinden de göreceğimiz gibi bambaşka birer kadın oluverdiler. Güzel mi oldular, çirkin mi orasını tartışmak bana düşmüyor ancak durumu üzücü bulduğumu söylemeliyim.

Renee o tatlı yanakları ile ne de şeker ve aynı zamanda hoş bir kadınken artık gülemez bir hale gelecek kadar aldırdı yanaklarını.

Peki ya Meg? 90’larda genç kızlığı başlamış olan, “seksi değil sevimli ol” mottosunu benimseyen bizlerin o sempatik suratı, güldüğünde büzüşen gözleri ve bukleli saçları ile idolü olmuştu. Hafta başında ofise gelip magazin turu yaparken gözlerime inanamadım. Bu kadın Meg Ryan olamaz! Artık yüzüne neler yaptırdıysa Meg Ryan gitmiş bambaşka biri gelmişti yerine.

Üzgünlüğüm şundan; yaşlanmaya, buruşmaya, kırışmaya veya deformasyona karşı nasıl bir psikolojik savaştalar ki yaklaşık 50 yıldır kendilerinin olan o mimiklerden, o yüzden, o ifadelerden vazgeçip bambaşka bir kadın olmayı tercih edebiliyorlar.

Bakımlı olmak, güzel görünmek çok güzel elbette, hepimiz ayna karşısında bir sağımıza bir solumuza dönüyoruz acaba nasıl oldum diye ancak ipin ucu kaçınca hiçte hoş durmuyor açıkçası.


1. Ben bu yüzü 25’lik yaptırdım da acaba kimse 60 olduğumu anlıyor mudur? Yada “Aaaa kadına bak 60 ama valla 25 gibi helal olsun” diyor mudur?

2. Botox, germe, çekme yapan kadınların hepsi bana mı benziyor sanki? Yoksa son zamanlarda etrafa fazlaca ayna mı koydular?

Papatya Somer

https://www.instagram.com/papsmood/

Yazının devamı...

Kadının Günlüğü & Erkeğin Günlüğü

Konuyu uzun uzun anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum...

Özetle.....



Bugün kocam XXX’de bazı farklılıklar hissettim, moralim çok bozuk. Akşam iş çıkışı dışarıda yemek yemek için plan yapmıştık. Birlikte gitmeyi en çok sevdiğimiz yerlerden birine gittik. Aslında genelde buraya gittiğimizde hep çok mutlu olur.

Yemeğe gitmeden önce kızlarla buluşup alışverişe gittim, biraz fazla oyalandığım için geç kaldım. Ama 15 dakika falan bekledi beni, yani saatlerce falan bekletmedim sonuçta.

Buluşacağımız yere gittiğimde suratı biraz asıktı, “beklettiğim için üzgünüm canım” dedim sadece gülümsedi. Aslında yemek boyunca konuştuk, sohbette ettik, hatta bir ara gülümsedi bile ama genelde benim açtığım konularda konuştuk ve normalden daha dalgın gibiydi :(

Geç kaldığım için bozulduğunu düşündüm ama yemek boyunca durgunluğu devam etti. Sanki kafasında bir şeyler var gibiydi. Sorunun daha derin bir şey olduğunu düşünüyorum.

“Burası biraz kalabalıkmış başka bir yere gidelim mi?” dedim, “Gerek yok, yer kalkarız” dedi.

Yemek boyunca onu fazla zorlamamak ve sakin kalması için uzatmadım ama kahve içerken gözlerinin içine baktım ve “ Neyin var?” diye sordum, “Yok bir şeyim”. Eğer ben bir şey yaptıysam veya bana bozulduysa bunu söylemesini istedim bana “ Çok uzatıyorsun” diye cevap verdi. Onda bir farklılık sezdiğimi ve endişelendiğimi söylediğimde “ Benimle ilgili olmadığını, bilmem gereken bir şey olursa anlatacağını” söyledi.

Eve dönerken yolda ona “Seni seviyorum” diyip elini tuttum, sadece suratıma baktı ve gülümsedi, daha sonra kafasını çevirip yola odaklandı.

Bu duruma gerçekten bir açıklama bulamıyorum. Neden Neden Neden bana “ben de seni seviyorum” demedi?

Acaba sorun ne?

Eve vardığımızda kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum.

Eve girince üzerini değiştirdi ve televizyonda sevdiği bir programa takıldı, ben de pijamalarımı giyip yanına oturdum. Eline dokunmak istedim ama gözü televizyondaydı.

Sonunda “Ben yatıyorum” dedim, sadece “Tamam canım” dedi.

15 dakika sonra yatağa geldi, arkasını döndü ve uyudu :(

Elbette ben bütün gece uyuyamadım, döndüm durdum. Sanırım onu kaybediyorum. Evliliğimin bu hale geldiğine inanmak o kadar zor ki..

Sabah motosikletimi bir türlü çalıştıramadım. Daha önce de teklediği oluyordu ama sanırım bu defa sorun daha büyük. Hafta sonu tamirciye götüreyim ve bu arada lastiklerine de baktırayım.
Yemeği biraz fazla kaçırdım sanırım midem ağrıyor, en iyisi yatmadan bir soda içmek.

Papatya Somer

Yazının devamı...

"Ölmeden önce yapılacaklar" listende ne var?

Jack Nicholson ve Morgan Freeman'ın BUCKET LIST filmini izlerken iç çekip, "" diyip, ertesi gün kırtasiyeden ufak bir karakaplı almaya koşanlarımızın sayısı hatrı sayılır boyutta.

Ölmeden önce yapılması gerekenler listesi filmde de olduğu gibi çoğunlukla en uçuk, en abartı, en cıcığı çıkmış şeylerle dolu olan bir liste. Dile kolay, "" yaptın yaptın yani, sonra bir daha şansın olmayacak.

Bizim millet adrenalin işini ayrı bir seviyor, filmin ilk gösterim yıllarında herkesin dilinde "ölmeden bi bungee jumping yapmak istiyorum bir de yamaç paraşütü" lafı vardı. Bu heves yerini her sene moda olan daha ekstrem bir maceraya bırakıyor.



Hiç düşündün mü; yapmak istediklerini veya olmak istediklerini hayata geçirmek için önünde duran en büyük engel nedir?

Ailen?

Çocukların?

Aldığın Eğitim?

Maddi Olanaksızlıklar?

Yaşadığın Ülke?

Korkuların?

İnançların?

Toplum baskısı?

Diğer......

Seçeneklerden hangisini seçmiş olursan ol, ardına şu cevabı yazacağımı düşündüğünü biliyorum.

HAYIR, bunu yazmayacağım.

Çünkü aslında... belki de istediklerini yapmak konusunda karşında duran en büyük engellerden biri de "" olmaktır...

..........................

Einstein'ın; Balıktan ağaca tırmanmasını bekleyip, yapamayınca hayatı boyunca aptal olduğuna inanmasına sebep olmanın adil olmadığı ile ilgili öğüdünü unutmayalım.

Kurduğun hayaller veya yapmak istediklerini hedeflerken ne kadar gerçekçi olduğuna önem vermezsen hayal kırıklıkları o kadar büyük, tamamlanmamış listelerin de o kadar uzun olacaktır.

Planları hayata geçirmek konusunda ufak egzersizler yapmak ve günlük rutinler oluşturmak daha büyük hedeflere ulaşabilmek konusunda önemli bir yardımcı. Ancak hedeflediklerin yada istediklerinin hepsine ulaşamama ihtimalini başarısızlık olarak değerlendirmek yerine, ufak rötuşler ile yön vermek akıllıca olabilir.

Şükrettiğine Emin Misin?

Sistemin adına ne dersek diyelim şükrettiklerimizi bize verdiği aşikar.

İstediğimiz, hayal ettiğimiz ve belki de hak ettiğimizi düşündüğümüz bir çok şeyi elde edememiş olabiliriz, peki ya bizim olanlar?

Onların varlıklarının bir anda hayatımızdan çıktığını düşündüğümüzde aslında sahip olduğumuz şeylerinde bir noktada bize gelenler olduğunu fark edip, bunlara sahip olmak için verdiğimiz çabayı düşünmeliyiz.

Anlık sevinçler, hazlar ve tatminler peşinde koşarken hayatımızın temel taşlarını oluşturan sahipliklerimizin bizi yaşama bağlayan sağlam halatlar olduğunu unutuyoruz.

Vazgeçerek Özgürleşebilirsin

Hayatının sonuna kadar anne olamayacağını öğrendiğinde, uzun yıllar çalıştığın şirkette terfi almayı beklerken kovulduğunda, kazanmayı beklediğin bölümün çok altında bir puan aldığında, hayatının erkeği olduğunu sandığın adamın gerçek bir pislik olduğunu fark ettiğinde, en yakın arkadaşını trafik kazasında kaybettiğinde, yurt dışı tatili için biriktirdiğin para bir kapkaççı tarafından çalınan çantanın içinde uçup gittiğinde..... hayatı kendine zindan etmek, bundan sonraki zamanını acı içinde geçirmek, farklı hayaller kurmaktan korkmak veya başarısız olduğunu düşünmek yerine vazgeçmeyi dene....

Hayır bunun adı kadercilik değil, özgürleşmek.

Çünkü sessiz bir odaya geçip, derin derin nefes alıp, sana can veren güçten kendin için dileyebileceğin en önemli şeylerden biri;

"Bana değiştiremeyeceğim gerçekleri kabullenme gücü ver..."

.....

Görmezden geldiğimiz tek gerçek olan, bu dünyadan gidiş vakti gelene kadar

ufak olsun büyük olsun yaptığımız her şeyin yanımıza kar olduğunu aklımızda tutup, içinde bulunduğumuz zamanın keyfini çıkartalım.

İnsanlık için ufak ama kendin için büyük olan adımları küçümseme...

Papatya Somer

Yazının devamı...

"Çıkmaz sokak tabelası" gibi kaş mı olur?

Ah şu MODA denen şey yok mu ne hallere soktu bizi... Asla giymem dediklerimizi giydik, asla sevmem dediğimiz renklere büründük. Öyle zamanlar oldu ki cinsiyetler birbirine girdi moda uğruna.

Arkadan baktığında (hatta bazen önden bile baktığında) kadın mı erkek mi anlayamadığımız insanlar geçti gitti önümüzden sırf modaya uymuş olmak uğrunda...

Gelip geçiciliğin kaçınılmaz olduğu modaya uyarken dikkat etmemiz gereken en önemli şey "komik olmamak" olmalı ancak bundan daha önemli bir şey var ki; (bence) hayati önem taşıyor..

Büyük hata;

Görüntümüz üzerinde yaptığımız dokunuşlar ile modaya uymaya çalışıyoruz. Dar etek moda ise gardrobumuza mutlaka dar bir etek ekliyoruz, kısa saç moda ise gidip hemen saçları kırptırıyoruz, Panço moda ise anneannemize söylüyoruz hooop hemen bir tane örüveriyor.

Buraya kadar her şey normal. Hevesleniyoruz tabii, haklıyız! Genciz, güzeliz modaya uymak bizim de hakkımız....

Bir sabah bir uyanıyoruz; Hollywood artistlerinden biri kafayı bulmuş, gitmiş kaşlarını "Girilmez Tabelası" gibi dümdüz yapmış, ablanın biri ondan görmüş o da yapmış, aaa ofisteki kız da yapmış, vay be komşunun karısı da yapmış, okuldaki rehberlik öğretmeni de yapmış....

"Eeee benim ne eksiğim var? Ben de yapayım..." diyoruz ve işte felaket başlıyor!

Canım bu kaş yahu. Eteğe benzemez yırtıp atasın, saça benzemez bant takasın, uzatasın, pançoya hiç benzemez koltuk örtüsüne çeviresin..

Kaş bu kaş.

Suratının ortasında, en belirgin yerinde, tüm ifadeni değiştiren bir şey. Orjinal halinin altında kas yapısı olan, kaldırdığında o orjinal halindeki kasların kalkıp indiği, esasen gözlerini ondan bundan korumak için olan bir kıl topluluğu.

Kaşının sana ne gibi bir zararı dokunmuş olabilir ki onu bu hale sokacak kadar bilendin?

McDonalds'ın M'si gibi kaşın olur, altını üstünü ortasını temizlersin, Mahmut amca gibi gezmezsin onu anladık ama az önce sütü dökmüş yavru kedi gibi pişman bir duruşu neden sabitlemek istersin yüzüne?

Geçenlerde metrobüs'te kadının birinin kaşına takıldı gözüm, elde değil alamıyorum gözümü. Anlayamıyorum çünkü, incelemem lazım. Kadından papara yemekten korkmasam "Elleyebilir miyim?" diyeceğim, az kaldı.

Fark etti tabii, rahatsız oldu, haklı:)

Geometri dersinde bize bastıra bastıra öğrettikleri "karşılıklı kenarları birbirine eşit, dik ve paralel olan dörtgen" kadının suratının ortasında duruyor, nasıl bakmam?

Tamam şu an moda, anladım ancak bu moda geçince ne olacak çok endişeliyim. Bu kaşlar ile yaşamaya devam edebilecek misin?

Bir sabah uyandın, Hollywood'lu abla kaşları aldı....Evet evet komple aldı...

Hadi... buyur...

Papatya Somer

Bu da benim düz kaşlı halim...

Ne demişler Moda'ya inanma Moda'sız kalma!

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.