SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Her kadın anneliği tatmalı

Artık kadınlar her yerde ve her işin başında. Çok önemli kararları alıyorlar, sivil toplum kuruluşlarını, büyük şirketleri, şehirleri ve hatta ülkeleri yönetiyorlar. Üstelik çoğu kez erkek meslektaşlarından daha başarılı olarak...

Ama kadın olmanın herhalde en özel yanı anne olabilmek, annelik duygusunu yaşayabilmek. Biz erkeklerin ne yazık ki deneyimleyemeyeceği farklı, muhteşem bir duygu.

Bebeğin ana rahmine düştüğü günden başlayan, hormonların etkisiyle de desteklenen, ayrıcalıklı bir duygu. İçinde bir yaşamın başladığını bilmek, gün gün büyüdüğünü, geliştiğini hissetmek, hareket ettiğini duyumsamak ve en sonunda kucağına alıp, koklamak, emzirmek, beslemek…

..

Kadınların büyük çoğunluğu bu eşsiz duyguyu hayatı boyunca en az bir kez tadıyor, bazen birkaç kez. Ancak yaklaşık % 10-15 kadarı istediği halde gebe kalamıyor. Bu amaçla doktorları, hastaneleri dolaşıyor, anneliği tadabilmek, bebek özlemini giderebilmek için bazen yıllarca uğraşıyor.

Çok değil, bundan kırk yıl kadar önce gebe kalamayan kadınların önemli bir kısmına “yapacak bir şey yok, senin kanalların kapalı, eşinin spermleri yetersiz..” gibi sözler söylenip, çoğunlukla da “bu konuyu unutun ya da isterseniz evlat edinin..” gibi tavsiyeler veriliyordu.

Oysa son 30 yılda bilim ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık söylemler değişti. Çocuk hasreti çeken çiftlerin neredeyse % 90’ına “ meraklanmayın, bebeğinize kavuşacaksınız” diyoruz. Çünkü bu sorunun üstesinden gelmek için artık elimizde pek çok güçlü teknik olanaklar var. Eğer kadının yaşı 45 ‘i aşmadıysa ve erkekten de ameliyatla bile olsa spermler elde edilebiliyorsa sorunun çözümü günümüzde çoğunlukla mümkün. Yüksek teknolojiyle donatılmış Tüp Bebek Merkezleri ve bu konuda eğitimli uzman doktor ve embriyologlar ülkemizde ve tüm dünyada mutluluk dağıtmaya devam ediyor. Laboratuvarda elde ettiğimiz embriyoları yıllarca saklayıp çiftlere dilediklerinde kardeşlerini veriyoruz. Son yıllarda ülkemizde değiştirilen yönetmelikle “anne olmaya şu an hazır değilim” diyen kadınların yumurtalarını alıp laboratuvarlarımızda dondurarak üreme potansiyellerini de saklayıp koruyabiliyoruz.

Daha da ötesini söylemek gerekirse, muhtemelen önümüzdeki 10- 15 yıl içerisinde genetik ve moleküler biyoloji bilimindeki gelişmelerle çocuksuz çift kalmayacak. Son yıllarda klinik uygulamalara giren büyüme faktörlerinin dokulara uygulanması, kök hücre tedavileri ve etkili yeni ilaçlarla pek çok çiftin yüzü gülmeye başladı bile.

Ancak bu noktada önemli kadınlara önemli bir mesaj vermeyi de unutmamak gerek. Evet, yakın bir gelecekte belki çocuksuz kadın kalmayacak ve her kadın anneliği tadacak ama günümüz koşullarında doğamız kadına anne olabilmek için sınırlı bir zaman tanımış. On dört yaş civarı başlayan doğurganlık 45 yaş civarında büyük oranda sonlanıyor. Bilim bu sınırları pek yakında zorlayacak olsa da şimdilik bu gerçekleri unutmadan hareket etmeli. Bir kadın olarak kafanıza koyduğunuz her zaman ve her yaşta çalışarak şirket yöneticisi, milletvekili hatta devlet başkanı bile olabilirsiniz ama “Anne” olamazsınız. Bu güzel duyguyu ancak doğanın izin verdiği zaman sınırları içerisinde yaşayabilirsiniz. En azından şimdilik…

Bebekli ve sağlıklı günler dileğiyle.

Prof. Dr. Selman Laçin

Kadın Hast. Ve Doğum Uzm.

Yazının devamı...

Tüp bebek tedavisi için devletten destek alabilir miyim?

Çocuk sahibi olamıyor ve bu konuda eğer belli koşulları taşıyorsanız devlet desteğinden elbette yararlanabilirsiniz. Ancak bunun için yetkili bir kurumdan “tüp bebek yapılması gereklidir” şeklinde “heyet raporu” almalısınız.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63 üncü maddesinde yardımcı üreme yöntemi tedavileri finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri arasında sayılmış ve genel şartlar belirtilmiştir. Ayrıca Sağlık Uygulama Tebliği’nin Yardımcı Üreme Yöntemi Tedavileri adlı maddesinde de detaylar açıklanmıştır ( bkz. Kaynak ).

Buna göre;

Öncelikle en azından 3 yıldır evli bir çift olmanız gerekiyor. Daha önce evli iseniz ve bundan çocuğunuz olsa dahi devlet bu evliliğinizde çocuğunuz olmadığı için destek veriyor. Hatta bu evliliğinizde evlat edinmiş olsanız bile bu geçerli.

Bu destekle 3 kez deneme yapma hakkınız var. Elbette siz veya eşiniz en az 5 yıldır sigortalı ve 900 gün prim sayısını doldurdu iseniz.

Bu arada kadın en azından 23 yaşından büyük ve 39 yaşından küçük olmalı ve Tüp Bebek yaptıracağınız merkez de mutlaka SGK anlaşmalı bir merkez olmalı.

Eğer yapılan tetkiklerde görünen hiçbir sorun yok ise öncelikle iki kez aşılama tedavisi yapılması gerekiyor. Ciddi düzeyde sperm sorunlarında ise 3 yıllık bekleme şartı aranmadan ve aşılama yapılmadan Tüp Bebek yapılabiliyor. Aynı şekilde kadının çekilen rahim filmi veya laparoskopi ameliyatında kanallarının tıkalı olduğu anlaşılmış ise doğal olarak 3 yıllık evlilik şartı yine aranmıyor.

Devlet heyet raporu alanlara ne kadar maddi destek veriyor?

Günümüz rakamlarıyla bu destek 2678 TL. Ancak katkı payı adıyla bir kesinti de bu rakamdan yapılıyor. Yardımcı üreme yöntemi tedavilerinde birinci denemede %30, ikinci denemede %25, üçüncü denemede %20 oranında olmak üzere bu tedaviler için belirlenen bedeller üzerinden katılım payı hastadan alınıyor. İşlemin yapılacağı merkez eğer SGK anlaşmalı özel bir Hastane ise talep edilen Tüp bebek ücretinin kalan bölümünün de çiftin kendisi tarafından karşılanması gerekiyor.

Ayrıca önemli bir konu; yazılan ilaçların da raporda belirtilmesi kaydıyla % 80 ‘ i devlet tarafından karşılanıyor. Ancak reçete edilen ilaç çeşitlerine göre yine ödenmesi gereken ek bir fark çıkabilir.

Tüp Bebek ve Genetik Tarama

Bildiğiniz gibi bazı tüp bebek tedavilerinde bebeğin transfer edilmeden önce genetik olarak taranması da yapılıyor. Embriyolardan Genetik Test ile birlikte yapılan Tüp Bebek tedavilerinde Devlet Desteği sadece ortada hasta bir çocuk var ve bunun tek tedavisinin de kök hücre vericisi bir kardeş olduğu durumlarda Tüp Bebek ile bu kardeşin oluşturulması hedefleniyorsa destek veriyor. Bunun dışındaki genetik taramalarda destek verilmiyor.

Aileler, söz konusu sağlık kurulu raporunu aldıktan sonra SGK sözleşmeli üremeye yardımcı tedavi merkezlerinden (Tüp Bebek Merkezi) diledikleri birine başvurabiliyorlar. Çiftler Tüp bebek raporunu, Üniversite veya Devlet Eğitim Araştırma Hastanelerinden alabiliyorlar. Bu arada her deneme için ayrı bir heyet raporu düzenlenmesi gerekiyor.

Prof. Dr. Selman Laçin

Kaynak:https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=17229&MevzuatTur=9&MevzuatTertip=5 http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/sgk/tr/saglik/saglik_hizmetleri/tup_bebek_tedavisi

Yazının devamı...

Bebeğim sağlıklı olacak mı?

Tüp bebek tedavisi ve embriyolara genetik tanı yöntemi ile bu mümkündür. Ciddi genetik hastalıklar, gebelik sırasında yapılan tarama testleri ve girişimsel işlemlerle tanımlanabilmektedir. Ancak bebekteki bu hastalıklar ancak gebeliğin dördüncü ayında saptanabilmekte ve önemli bir sorun bulunması durumunda da gebelik 5. ay civarında sonlandırılmaktadır. Bu yüzden psikolojik olarak bebeğe hazırlanan ve bağlanan anne baba adayı, ciddi olarak travmaya uğramaktadırlar.

Preimplantasyon genetik tanı (PGT), çocuklarına ciddi bir genetik hastalık geçirme riski taşıyan çiftlere, normal bir çocuk sahibi olma şansını sunmuştur. Günümüzde hastalığa neden olan genetik bozukluğun bilindiği her vakada PGT yapılabilmektedir.

Kimlere PGT yapılır?

-Kalıtsal tek gen hastalığı taşıyıcılığı bulunan, önceki çocuklarında genetik hastalık tespit edilen çiftlere,

-Anne-babasında ya da diğer akraba bireylerinde gen kusuruna bağlı kalıtsal hastalık bulunan çiftlere,

-Hasta kardeşine yardımcı olabilmesi amacıyla doku uyumu gösteren sağlıklı bebek isteyen çiftlere (embriyolarda HLA doku tiplemesi),

PGT önerilir. Ayrıca;

-Üç veya daha fazla düşük yapmış olanlara (tekrarlayan düşükler),

-Gebelikle sonuçlanmayan üç ya da daha fazla tüp bebek denemesi bulunan çiftlere (tekrarlayan implantasyon / tutunma başarısızlığı),

-Önceki düşük veya ölü doğumda yapılan incelemede ,bebekte genetik bir hastalık tespit edilen çiftlere,

-Tüp bebek tedavisi sırasında, kadın yaşının 38 yaş ve üzerindeyse (Bu durumda ileri yaş nedeniyle genetik kusurlu çocuk sahibi olma riski artmaktadır),

-Şiddetli erkek kısırlığı ile birlikte görülen kromozom bozukluğu veya genetik hastalığı olanlara,

-Eşlerden birisinde genetik bir problem nedeniyle gebelik elde edilememesi durumunda (buna kromozomlardaki sayısal veya yapısal bozukluklar neden olabilmektedir) da PGT uygulanabilir.

PGT uygulanan hastalarda, normal embriyo transferi yapıldığı için , gebe kalma şansı artar, düşük ihtimali azalır. Genetik hastalık taşıyan çiftlere sağlıklı çocuk sahibi olma şansı verilir.

PGT uygulaması için öncelikle tüp bebek tedavisine girmek gerekiyor. Tedavinin başında, genetik hastalığı belirlenmiş olan çiftlerden kan örnekleri alınarak hazırlık yapılır. Sonra tüp bebek tedavisi başlar , tedavinin sonunda elde edilen embriyolardan (döllenmiş yumurta) hücre biyopsisi alınır ve genetik laboratuvarına gönderilir. Aynı gün embriyolar dondurulur, sonuç alındıktan sonra, normal embriyolar en erken bir ay sonra transfer edilir.

Ancak unutmamak gerekir ki, her genetik tanı yapılmış ve normal bulunmuş embriyo transferi gebelikle sonuçlanmayabilir. Burada yapılan, sağlıklı embriyoların tespit edilme işlemidir, oysa gebe kalmada rol oynayan pek çok faktör vardır. PGT ile hastalıklı ve tutunma şansı düşük olan embriyoları ayıklayıp gebelik şansını arttırmak hedeflenmektedir.

Hepinize sağlıklı günler diliyorum.

Prof. Dr. Selman Laçin

Yazının devamı...

Tüp Bebekte PRP Uygulaması

Tüp Bebekte PRP Uygulaması

Çözüm için yeni bir umut mu?

Tüp bebek tedavilerinde sıklıkla çiftin ve doktorun elini kolunu bağlayan ve bazen de artık tedaviden umut kesilmesine neden olan durum kadının yumurtalık rezervinin çok azalması ve sağlıklı yumurta ve embriyolar elde edilmesinde sıkıntılar yaşanmasıdır.

Bu soruna kısmen de olsa çözüm olabileceği ve elde edilen yumurtaların sayısında artış sağlanabileceği ileri sürülen PRP denilen yöntem, açık adı ile trombosit ( kanda pıhtılaşma hücreleri ) ve büyüme faktörleri yönünden zengin plazmanın (Platelet-Rich Plasma) tedavi edilecek, üzerinde işlem yapılacak organ veya dokuya uygulanması yöntemidir. Bu yöntem, yaklaşık olarak 30 yıldan uzun bir süredir ortopedi, spor hekimliği ve plastik cerrahi gibi branşlarda doku tamirine yardımcı olmak amaçlı kullanılmaktadır.

PRP yöntemini uygulamak için öncelikle hastanın kendisinden alınan kan belirli işlemlerden geçirilerek ayrıştırılır ve kanın trombositten zengin plazma kısmı elde edilir. Elde edilen bu plazma, hedef dokuya verilerek işlem gerçekleştirilir ve dokudaki öncü hücreleri uyarması beklenir.

Tüp Bebekte PRP Yöntemi Nedir?

Tüp bebek alanında yapılan çalışmalar PRP uygulamasının başarıyı arttırmak amacıyla iki farklı şekilde kullanılabileceğini göstermektedir. Halk arasında yumurta gençleştirme olarak da ifade edilen PRP uygulaması en sıklıkla yumurtalık dokusunun bu enjeksiyonlarla potansiyelinin zorlanarak bir tedavi sürecinde daha fazla sayıda yumurta elde edilmeye çalışılmasıdır. Diğeri ise rahim iç zarı ( endometriyum) kalınlaşması ile ilgili problemlerde bu amaçla rahim içerisine verilerek zarda yeterli kalınlık ve olgunlaşmanın sağlanmasıdır.

PRP rahim içerisine uygulanacaksa hastaya herhangi bir anestezi verilmez ve kesinlikle acısız bir işlemdir. Yumurtalık içerisine enjeksiyon yapılacaksa tıpkı yumurta toplama işleminde olduğu gibi anestezi altında gerçekleştirilir ve bu şekilde hasta herhangi bir acı duymaz.

Yapılan çalışmalar özellikle işlem yapılan dönemden sonraki 2-4 aylık bir süreçteki başarıdan bahsetmektedir.

PRP Yöntemi ile gebe kalan var mı? Başarı gerçekten artıyor mu?

PRP ile kadının yumurtalıklarının uyarılması ve gebelik elde edilmeye çalışılması konusunda insanda ilk çalışma 2016 yılında ESHRE (Avrupa Üreme Tıbbı ve Embriyolojisi Derneği ) Kongresi’nde bildirilmiştir. Bu araştırmada menopoz sürecinde olduğu bildirilen 8 kadında sınırlı da olsa folikül gelişimi ve olgun yumurta eldesi sağlandığı (ortalama 1.5 olgun yumurta hücresi) ve elde edilen embriyoların dondurulduğu bildirilmiştir.

Daha sonrasında, birkaç çalışmada PRP uygulamasının yumurta eldesi konusunda sayısal artış sağladığı ve başarılı olduğunu iddia eden fakat içerik açısından tartışmalı bazı çalışmalar da yayınlanmıştır.

Çalışmalarda her ne kadar gebelik sağlandığı bildirilmiş olsa da PRP yönteminin bu vakalarda istatistiksel olarak anlamlı bir başarı sağladığı konusunda henüz yeterli veri bulunmamaktadır. Benzer şekilde PRP’nin rahim zarı problemi olan hastalarda rahim içerisine verildiği uygulamalarda da münferit olarak bazı iyileşmeler gözlense de istatistiksel olarak başarılı olduğu yönündeki sonuçlar tartışmalıdır.

PRP gibi uygulamaların klinik açıdan güvenli olduğunun ve başarıyı artırdığının tespit edilebilmesi için benzer sorunları olan çok sayıda kadının içinde olduğu, PRP uygulanan ve uygulanmayan kadınların istatistiksel olarak karşılaştırılabildiği yeni tıbbi çalışmalara ihtiyaç vardır.

PRP Uygulamasının Riski Var mı?

Gelinen aşamada PRP yönteminin tüp bebek tedavilerinde başarıyı arttırması amaçlı kullanımının önünde ciddi olarak göz önüne alınması gereken önemli noktalar vardır.

Teknik ne kadar güvenli?

PRP yönteminin üreme tıbbı alanında henüz kanıtlanmış bir başarısının olmadığı gibi, uygulandığı doku ve organlardaki olası olumsuz etkileri ve güvenli kullanımı konusunda da elimizde yeterli veri bulunmamaktadır. “Yumurtalık gençleştirme” amacıyla uygulanması düşünüldüğünde, PRP solüsyonu yumurtalık içerisine aynı yumurta toplama işleminde (OPU) olduğu gibi vajinadan geçen bir iğne yardımı ile yumurtalıkların içerisine verilmektedir. Tüp Bebek merkezlerinde sık yapılan bir işlem olan yumurtalıklara iğne ile ulaşılması tekniğindeki risklere benzer bir risk söz konusudur. Dolayısıyla her girişimsel işlem gibi bu işlemin minimal de olsa kendine ait riskleri vardır ve uygulama sırasında ve sonrasında hasta sağlığı açısından önemli bir sorun yaratıp yaratmadığı izlenmelidir.

Şimdiye kadar uygulanan PRP tedavilerinin ardından geçen 3 -4 ay içinde bu olumlu etki gözlenebilmiştir. Etkinin objektif olarak değerlendirilmesi amacıyla Uygulamadan sonra yumurtalıklarda yeni yumurta oluşup oluşmadığını izlemek için adet gören kadınlarda adet sırasında, adet görmeyen kadınlarda ise her ay düzenli aralıklarla AMH ve FSH düzeyleri ölçülür. Bu şekilde spontan ( kendiliğinden ) gebelikler de bildirilmiştir. Ancak Tüp Bebekte PRP uygulaması henüz çok yeni sayılabilecek bir işlem olduğu için tedavinin uzun vadedeki etkisini tam olarak tahmin edebilmek zordur. Bu bağlamda PRP tedavisinin etkisi sadece birkaç aylık yumurta artışını sağlayan bir etki mi yoksa sonrasında da devam eden bir etki mi bununla ilgili kesin yargılarda bulunmak için erkendir.

Önümüzdeki süreçte bu uygulamanın gerçek başarısının ne olduğu çalışmalar sayesinde öğrenilecektir.

Prof. Dr. Selman Laçin

Yazının devamı...

Bekar Bayanlar... Yaşınız 35'e Yaklaştı ve Hatta Geçti mi? Bu Yazıyı Okumalısınız!

Yumurtalarımı dondurmalı mıyım?

Yaşınız 35'e yaklaştı ve hatta geçti ise ve halen evli değilseniz yumurtalarınızı dondurmanızda fayda olabilir..

Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yumurta dondurma işlemine giderek talep artmaktadır. Kadınların kariyer planlaması yapması ve evlenme yaşını daha ileriye ertelemesi bunun en sık sebebi. Dolayısıyla doğurganlığını ertelemek ve korumak isteyen kadınlar yumurta dondurma işlemine daha sık başvuruyorlar.

Tüp bebek tedavilerinde transfer sonrası artan embriyolar uzun yıllardır zaten Tüp Bebek Merkezlerinde dondurulup saklanabiliyordu. Üreme hücrelerinin dondurulması ise ancak kanser tedavisi görecek olmak gibi oldukça özel koşullara bağlı idi. Yumurta dondurmadaki kısıtlamaların büyük oranda kaldırılması ülkemizdeki tüp bebek uygulamalarında yeni bir dönem açtı.

Yumurta dondurma işlemi için kimler başvurabilir?

Eylül 2014’te Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’nde yapılan düzenleme ile ülkemizde de bu konu artık yasal hale gelmiştir. Yönetmeliklere göre evli olmayan ve yumurtalık rezervinin azaldığı yapılan testlerle anlaşılan kadınlar uzmanlardan oluşan bir kurulun verdiği kararla yumurta dondurma için tüp bebek merkezlerine başvurabilirler.

İşlem nasıl oluyor?

İşlemin mutlaka deneyimli tüp bebek merkezlerinde yapılması gerekir.

Yardımcı üreme teknikleri konusunda sertifikalı kadın doğum uzmanı, hastanın yumurtasını belli bir takibin ardından yaklaşık 10 gün sonra toplar. Toplanan yumurtalara dölleme ve rahime transfer işlemi yapılmaz. Bunların yerine yumurtalar, kişiye özel olarak hazırlanmış taşıyıcılarda -196 santigrat derecedeki sıvı azot içeren tanklarda dondurularak saklamaya alınır. Dondurma işlemi, tüp bebek merkezinin embriyoloji laboratuvarında sorumlu embriyologlar tarafından yapılır.

Dondurma işleminde Yumurtalarım zarar görür mü?

Yumurtalar vitrifikasyon denilen ve oldukça pratik olmasına karşın tecrübe ve dikkat isteyen dondurma yöntemiyle başarılı şekilde dondurulup saklanmaktadır.

Vitrifikasyon ile dondurulan yumurtalar çözüldüğünde yumurta başına % 90 dan fazla canlılık oranları elde edilmektedir. Çözülme sonrası canlı olarak gözlenen yumurtalara daha sonra eşlerden elde edilen sperm hücreleriyle mikroenjeksiyon işlemi gerçekleştirilir ve elde edilen embriyolar laboratuvarda özel kültür sistemlerinde belirli süre büyütüldükten sonra anne adayına transfer edilir.

Yapılan son bilimsel çalışmalarda vitrifikasyon işlemi ile dondurulan yumurtalardan çözme sonrası elde edilen embriyoların rahime nakliyle taze denemede elde edilen gebelik oranlarına eşdeğer gebelik oranlarının elde edildiği gösterilmiştir.

Dondurma yönteminde -196 derecede embriyo, sperm ve yumurtalar 5 yıl boyunca saklanabilmektedir. Sonrasında bu süre artı izin sağlanarak uzatılabilmektedir.

Gebe kalmamı garantilemek için kaç tane yumurta dondurmalıyım?

Öncelikle bilinmesi gerekir ki bu konuda ne bir garanti verilebilir ne de üzerinde tam olarak anlaşılan bir rakam vardır. Ancak tüp bebek tedavilerinden gayet iyi bildiğimiz üzere elimizde ne kadar çok yumurta varsa elbette gebelik şansı da o kadar fazla olacaktır. Bu rakamın mümkünse 10 ve üzerinde olması önerilmektedir. 35 yaş civarındaki bir bayandan standart bir tedaviyle ortalama olarak 8-10 yumurta alınabileceği düşünülürse kadın yaşı ilerledikçe yeterli sayıda yumurta toplanabilmesi için tedavilerin tekrar edilmesi de gerekebilir. Elbette bayanın yaşı ne kadar genç ise sonuçlar da o kadar iyi olacaktır. Bu işlemin mümkünse 40 yaşından çok daha önce yapılması büyük önem taşımaktadır.

Yumurta dondurma işlemi pahalı mı?

Yumurta dondurmada kullanılan ilaçlar ve laboratuvar teknolojisi klasik tüp bebek tedavisinden pek de farklı olmadığından kabaca fiyatlar da bir tüp bebek tedavisiyle benzerdir denilebilir.

...

Son söz : Her kadının anneliği tadabilmesi dileğiyle...

Prof. Dr. Selman Laçin

Yardımla Üreme Teknolojileri Merkezi Başkanı

Yazının devamı...

Ben Anne Olabilecek miyim? Tüp Bebek Kesin Çözüm Olur mu?

Görünen o ki tüm dünyada ve Türkiye’de Tüp Bebek Merkezi sayısı hızla artıyor. Acaba günümüzde gebe kalmak geçmişe göre zorlaştı mı? Hatta gelecekte toplumu ciddi bir kısırlık tehlikesi mi bekliyor?

1990’lı yıllardan bugüne üreme sorunlarının iki katına yakın bir oranda arttığı bildiriliyor. Şu anda biliyoruz ki üreme çağındaki 6-7 çiftten birisi çocuk sahibi olmada sorun yaşıyor. Avrupa Bilim Kurumu (European Science Foundation) tarafından yapılan bir açıklamada son 50 yılda erkek sperm sayı ve hareketlerinin belirgin olarak azaldığı ortaya konuldu. Dünya Sağlık Örgütü de yakın bir geçmişte normal erkek sperm sayı ve hareket değerlerini aşağıya çekmişti.

Bu olumsuzluklara karşın sperm ve yumurtayı deney tüpünde birleştirerek yaşamı laboratuvarda başlatabilen ve milyonlarca insanın derdine çare olan Tüp Bebek gibi mucizevi bir tedavinin varlığına elbette şükrediyoruz.

Günümüzde normal yollarla bebek sahibi olamayan çiftlerin en çok tercih ettikleri yöntemlerin başında TÜP BEBEK tedavisi geliyor. Bu yöntemi denemek isteyen çiftlerin en çok merak ettikleri konu ise doğal olarak bu tedavi yönteminin sonucu. Acaba tüm bu uğraşların sonunda ne olacak? Bebeğimizi kucağımıza alabilecek miyiz?

Diğer bir deyişle tüp bebekte başarı oranı nedir? Başarıyı etkileyen faktörler nelerdir?

İlk söylenmesi gereken; size ait başarıyı temelde sizin özellikleriniz belirler. Bir çiftin Tüp Bebekteki başarı şansı o çifte ait kısırlık sebebi, yaş ve yaşam tarzı gibi bir dizi faktöre bağlıdır. Genel olarak, 35 yaşın altında tedavi başına gebelik oranı yüzde 50 civarında denilebilir. Bu şans 40 yaş üzerinde belirgin olarak azalır ve 45 yaşında bir bayan için ise istisnai durumlar dışında % 5'in altındadır.

Merkezlere sorulduğunda ise başarı oranlarını standart bir deneme başına % 40 ile 65 arasında belirtirler. Bu aslında eve bebek götürme oranı değil genellikle gebelik oranıdır. Verilen rakamların % 10-15 kadarı da düşük riski nedeniyle azalabileceğini unutmamak gerekir. Çünkü her gebe kadın için olduğu gibi Tüp Bebek tedavisiyle gebe kalan kadınların da belli bir oranda düşük yapma riskleri vardır.

Tüp bebek tedavilerinde başarıyı etkileyen elbette çok fazla faktör vardır. Bu faktörler temelde çiftin kendisine ve merkeze bağlı olarak iki grupta değerlendirilebilir.


Çifte bağlı faktörler:

Faktörler arasında en belirleyici olanları şunlardır:

Bir kadının doğurganlığı 35 yaşından itibaren önemli ölçüde düşmeye başlar. Yaşla birlikte azalan yumurta sayıları tüp bebek tedavisindeki başarıyı düşüren önemli bir faktördür. Yine, yumurta kalitesi ve döllenme oranları da 35 yaşından itibaren azalır. Bu konuda bireyler hakkında yorum yapmaya yardımcı birçok test vardır. Örneğin AMH testi özellikle elde edilecek yumurta sayısıyla ilgili bilgi verebilmektedir.

Her kadın 20 ve 30 yaşları arasında en doğurgan dönemini yaşar. Ancak doğa bazı kişilere daha cömert davranmış ve zengin bir yumurtalık kapasitesi vermiş, kimilerine ise daha adaletsiz davranmış ve hatta erken yaşlarda menopoz adayı yapmış da olabilir. Aynı durum erkekler için de söz konusudur. Bazı erkeklerin yüz milyonlarca spermi varken bazılarında neden çok az sperm sayısının olduğunun hatta hiç olmadığının açıklaması her zaman yapılamaz. Temelde genetik özelliklere dayanan bu adaletsizlik için günümüzde ne yazık ki yapılabilecek özel bir tedavi yoktur. Unutmamalısınız ki, günümüzde uygulanan tüp bebek tedavisi yeni yumurta ve sperm üretemez, ancak var olanları kullanır.

Anketlere ve araştırmalara göre kadınlar “nasıl olsa tüp bebek tedavisi var” diye değil ama “doğru adamı” bulmadıklarını düşündükleri için evliliği ve anne olmayı ertelemektedirler. Ancak bilimsel veriler ışığında kadınlara bu konuda tavsiyemiz mümkünse anne olmayı 40 lı yaşlara ertelememeleridir. 40 yaşından sonra her yıl işler çok daha zorlaşmaktadır.

Çiftlerin merkeze başvurmalarında gecikmelere ve bu konuda çekingen davrandıklarına da sıkça tanık olmaktayız. Bazen erkek kaynaklı olan bu çekingenlik bazen de kadınların jinekolog korkusundan kaynaklanabilir. Ama kendinizi rahat hissedeceğiniz ve size gerçekten yardımcı olabilecek bir hekime veya merkeze biraz detaylı bir araştırmayla mutlaka ulaşabilirsiniz. Yeter ki isteyin…

Özetle söylemek gerekirse; 1 yıla yakın bir süre korunmasız ilişkiye rağmen gebelik oluşmuyorsa mutlaka gecikmeden hekime başvurmalısınız. Eğer yaşınız 35 veya daha yukarı ise doğal gebelik için beklemeniz gereken süre en fazla 6 aydır. Sonrasında eşinizi yanınıza alın ve bu konuda uzman bir hekimi / merkezi ziyaret edin. Çünkü İlk değerlendirme öncelikle erkek üzerinden başlayacaktır. Çünkü sorunların en az yarısı erkeğe ait görünmektedir.

Erkek faktörü;

Kadın yaşından sonra, erkek sperm problemleri gebelik oluşumunu etkileyen en önemli faktördür. Problemler sperm içindeki DNA hasarına, bozulmuş sperm şekillerine azalmış miktara ve harekete bağlıdır. Bu sorunlar 50 yaşın üzerindeki erkeklerde daha sık görülür. Kadınlar annelerinden belli bir yumurta sayısı ile doğar ve bunu belli bir hızda tüketirler. Erkekler ise sürekli yeni sperm üretir. Ancak, erkek yaşı ilerledikçe sperm kalitesi bozulma olduğu, genlerinin bozulduğu da bilinmektedir. Dolayısıyla erkeklere de tavsiyemiz kadınlar kadar olmasa da baba olmayı çok geç yaşlara ertelememeleridir. Sonuçta yumurtayı dölleyecek sperm olduğuna göre spermle ilgili sorunun ne olduğuna bağlı olarak sonuçlar çok değişmektedir.


Merkeze bağlı faktörler

Tüp bebek merkezinin uyguladığı tekniğin ve seçtiği protokolün doğruluğu, deneyimli personelin ve konusunda uzman doktorların varlığı elbette çok önemlidir. Ama belki de en önemli faktör bebeklerin oluşturulduğu laboratuvar koşullarının kalitesi ve bu ideal koşulların sürekli denetimidir.

IVF uygulamalarının kalbi olarak nitelendirilebilecek tüp bebek laboratuvarı gerek çalışanlar, gerek kullanılan malzeme ve teknikler açısından sistemin başarısında en önemli faktörlerden birisini oluşturmaktadır. Önemsiz gibi düşünülebilecek küçük ayrıntılar dahi gebelik sonuçlarını belirgin düzeyde etkileyebilmektedir.

Sizin dışarıdan bakarak hangi laboratuvarın daha iyi olduğunu anlamanız elbette mümkün değildir ancak tecrübeli, uzun yıllardır hizmet veren ve çok sayıda hasta ile çalışan laboratuvarların bu konuda daha önde olduklarını düşünebilirsiniz.

Tedavi tüm beklentilere karşın başarısız olursa ne olacak ?

Tüp bebek tedavisi, çok değişik sorunların varlığında dahi gebeliği sağlayan oldukça etkili bir teknolojidir. İstatistiklere göre 3 deneme sonrasında toplamda % 85 civarında gebelik oranına ulaşılabilmektedir. Ancak elbette hiçbir merkez size bu konuda bir söz veya garanti veremez. Günümüzde bütün teknolojik gelişmelere karşın biyolojik olguların tüm detaylarının ve gebeliğin halen nasıl oluştuğunun tam olarak bilinmediğini unutmamalısınız.

Tedaviniz başarısız olduysa hekiminizle birlikte detayları tekrar en baştan gözden geçirip üzerlerinde konuşmalısınız. Belki bu aşamada ilk planda yapılmayan daha ileri testler ve detaylı araştırmalar yapılması gerekebilir.

Eğer aynı merkezde iki ya da üç deneme sonrasında halen sonuç alamadıysanız başka merkezlerle de mutlaka görüşmelisiniz. Bu o merkezin başarısızlığından olmasa da en azından sizin artık bir değişime ihtiyacınız olduğundandır.

Ve son olarak unutmayın, şans her zaman önemli bir rol oynamaktadır. Merkez olarak 10 yıldan fazla bir sürede edindiğimiz tecrübe göstermektedir ki inat eden, direnen ve umudunu yitirmeden denemelerine devam edenlerin çok büyük çoğunluğu sonunda bebeklerine kavuşmaktadır.

Merkezinizi, hekiminizi iyi seçin ve onlara güvenin.

Bol Bebekli günler dileğiyle…

http://www.tupbebek-istanbul.com

Doç. Dr. Selman Laçin

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Medicana International Istanbul Hastanesi

Tüp Bebek ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi

Yazının devamı...

Son doğumumda kordonlarımı bağlatmıştım….acaba hata mı yaptım ?

Ailedeki çocuk sayısını tamamladığını düşünen çiftler için artık korunma zamanıdır.. erkeğin ve kadının kullanabileceği pek çok yöntem var elbette korunmak için.. Kadının uygulayabileceği yöntemler arasında istatistiklere göre en fazla tercih edilen yöntemler doğum kontrol hapları ve halk arasında Spiral adıyla anılan rahim içi araçlar. Ancak her gün düzenli ilaç kullanma zorunluluğu, kimi kadınlarda görülen adet süre ve miktarında fazlalaşma gibi sorunlar nedeniyle her kadın için uygun olmayabiliyor bu yöntemler. Kesin etkili ve kullanım sürecinde problem yaratmayan yöntemler arasında ise kadının kordonlarının bağlanması seçeneği öne çıkıyor. Yani Sperm ile yumurtanın buluştuğu kanalların (Fallop tüplerinin) bağlanması.. Ancak küçük çaplı da olsa bir cerrahi girişim gerektirdiği için daha az tercih edilen bu yöntem aslında birçok açıdan üstünlüğü olan bir seçenek. Öncelikle hap kullanırken ya da spiralle gebe kalan kadınların olduğu düşünülürse bu yöntemin başarısızlığı söz konusu değil, yani kesin etkili. Herhangi bir yan etkisi de söz konusu değil. Tüpleri bağlatma kadının cinsel istek ya da performansında herhangi bir azalmaya sebep olmadığı gibi kadında kilo alma veya kıllanmada artmaya da kesinlikle yol açmıyor. Konuyla ilgili diğer bir şehir efsanesi de “Kordonlarını bağlatanların yumurtalıkları zarar görüyormuş, erkenden menopoza giriyorlarmış..” söylencesi. Elbette ameliyatta yapılması gerekenden fazlası yapılır ve yumurtalıklara giden kan akımını bozacak bir işlem yapılırsa teorik olarak böyle bir söylemden bahsedilebilir ama standart olarak yapılan “kordonların bağlanması” işleminin böyle bir sonuca yol açması hiç de olası değil. Tüp bağlatma işleminde, farklı yöntemlerle rahimden çıkan Fallop tüpleri kesilerek yumurtanın sperm ile karşılaşması ve döllenmesi engelleniyor hepsi o kadar.. İşlem değişik zamanlarda; sıklıkla sezaryen ameliyatı sırasında, normal doğumdan sonra, veya ayrıca laparoskopik olarak da yapılabilir.

Kordonları bağlanmasıyla ilgili akıllardaki en büyük çekince ise “ya tekrar çocuk istersem o zaman ne olacak” sorusu.

Türkiye'de yüksek olan sezaryen oranları nedeniyle birçok kadının ikinci veya üçüncü sezaryen esnasında kanallarının bağlandığını ancak sonradan değişen koşullar nedeniyle tekrar çocuk istediğini sıkça görmekteyiz.

Elbette bu da kimi zaman karşılaşılabilen bir durum ve o durumda da iki seçenek önümüze çıkıyor. Birincisi; bir ameliyatla bu kanalların yeniden açılmasıdır. Bu konuda eğitim almış bir cerrah tarafından yapıldığında başarı oranı oldukça yüksek bir yöntem olduğu söylenebilir ama günümüzde gittikçe daha az tercih edilir bir çözüm olduğu görülüyor. Sonuçta yeni bir ameliyat gerektiriyor. Diğeri ise tersine gün geçtikçe yaygınlaşan bir yöntem, Tüp Bebek yöntemi.

Aslında tüp bebek tedavi sebepleri içerisinde en yüksek başarıyı sağladığımız durumlardan biri.. zaten üretken olan bir çift için sperm ve yumurtanın döllenmesini sağladığınızda yani spermi yumurtayı laboratuvarda yan yana koyduğunuzda kolayca birleşmeleri ve oluşan bebeğin de Rahim içerisine transferi ile yüksek oranda gebelik elde edilmesi mümkün.

Özetle söylemek gerekirse cerrahi korunma yöntemlerinden olan kadının kordonlarının bağlanması işlemi ailesini tamamlamış ve yan etkileri olmayan kalıcı bir yöntem düşünen kadınlar için ilk planda tercih edilecek uygun bir yöntem.

Doç. Dr. Selman Laçin

www.selmanlacin.com

Yazının devamı...

Tüp Bebek tedavisinin ABC 'si

Günümüzde giderek daha fazla sayıda çift, bebek sahibi olmak için tüp bebek yöntemine başvurmaktadır. Her geçen gün yeni tekniklerin ve tedavi yöntemlerinin gelişmesine rağmen tüp bebek tedavilerindeki başarı istenilen düzeylere ne yazık ki henüz gelememiştir.

Peki başarılı bir tedavi için geçerli kurallar nedir?

Tüp bebek tedavilerinde başarıyı doğrudan etkilediği bilinen bazı temel faktörler vardır. Örneğin kadının yaşı veya bireysel yumurtalık rezervi gibi..Yaşınızı ve yapınızı değiştiremezsiniz belki ama sizin de bu konuda yapabilecekleriniz elbette var.

Tedaviden birkaç ay önce hazırlıklara başlamanız başarınıza mutlaka katkı sağlayacaktır. Bilmelisiniz ki sağlıklı yaşam kuralları bu süreçte önem taşımaktadır. Örneğin sigara içiyorsanız mutlaka bırakmalısınız. Sigara hem yumurta hem de sperm kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Fazla kilo yani obesite sorunu yaşıyorsanız makul bir kiloya inmeniz de şansınızı mutlaka arttıracaktır. Kullanılacak ilacın dozu da fazla kilolarla orantılı olarak artacak ve bu da en azından tedavi masrafınızın daha fazla olmasına yol açacaktır. Ayrıca aşırı fazla kiloyla başlanacak bir gebeliğin yine daha fazla sorunlu geçeceği de bilinmektedir.Beslenmeniz mutlaka doğal besinlerle ve düzenli bir şekilde olmalıdır. Bol sebze ve meyve tüketimine dikkat edin. Yine aynı şekilde bol su içmelisiniz. Tuz ve diğer katkı maddelerini az tüketmeli, kafeinli, asitli içeceklerden kaçınmalısınız. Alkol tüketimi de tıpkı sigara kullanımı gibi doğurganlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca alkol kullanan anne adaylarının çocuklarında doğumsal anormallikler ve düşük yapma riskinin daha fazla olduğu da gösterilmiştir. Günde en az 8 saat uyumalı ve geç yatmamalısınız. Yorgunluk ve aşırı egzersiz, tedavinizi olumsuz etkileyebilir. Yaşam tarzının hareketsiz olması ve sağlık beslenme düzeni olmaması tedavinize olumsuz etki eden faktörlerdir. Mümkünse düzenli spor en azından yürüyüş yaparak vücudunuzun direncini korumalısınız.Stresle baş etmek için de gerekli adımları mutlaka atmalısınız. Bunun için gevşeme tekniklerini kullanabilirsiniz. Gerekli ise profesyonel bir yardım da alabilirsiniz. Bunun için tedavinizi yürütecek merkezinizden yol göstermelerini isteyebilirsiniz. Günümüzde çoğu merkezde psikolog da çalışmaktadır.

Basit gibi görünen yukarıdaki küçük adımlar sizin başarıya ulaşmanızı kolaylaştıracaktır. Sonuçta tüm bunlara ek olarak siz de tedavinin baş aktörü olduğunuzdan bu işe istek ve yüksek motivasyonla başlamalısınız. Başaracağınıza inanın. Olumlu konsantrasyon ve inanmak, zaten başarının ilk basamaklarıdır.

Merkezin ve Tüp bebek laboratuvarının başarıya etkisi:

IVF uygulamalarının kalbi olarak nitelendirilebilecek olan tüp bebek laboratuvarı gerek çalışanlar, gerek kullanılan malzeme ve teknikler açısından sistemin başarısında en önemli faktörlerden birisini oluşturmaktadır. Laboratuarda çalışanların konu ile ilgili bilgi, beceri ve deneyimleri son derece önemlidir. Önemsiz gibi düşünülebilecek küçük ayrıntılar dahi gebelik sonuçlarını ileri düzeyde etkileyebilmektedir. Tüm işlemlerin tecrübeli kişilerce yapılması başarıda çok önemli rol oynamaktadır.

Sizin dışarıdan bakarak hangi laboratuvarın daha iyi olduğunu anlamanız elbette mümkün değildir ancak tecrübeli, uzun yıllardır hizmet veren ve çok sayıda hasta ile çalışan laboratuvarların bu konuda daha önde olduklarını düşünebilirsiniz.

Yarısından fazlasının sorunu sperm problemi..

Bilinmektedir ki artık çocuk sahibi olmada zorluk çeken çiftlerin yarısından fazlasında erkek problemleri vardır. Dolayısıyla tedavi öncesinde erkeklerde detaylı bir sperm analizi büyük önem taşır. Sperm sayısında çok belirgin bir azalma, spermlerde hareket azlığı veya şekil bozukluğu varsa doktorunuzu daha ileri testler yani kromozom analizi, Y kromozomu mikrodelesyon testi, sperm FISH testi gibi genetik testler isteyebilir. Bu testlerde problem saptanırsa yeni bir tüp bebek tedavisinde Preimplantasyon ( transfer öncesi ) genetik Tanı tekniklerinden yararlanmak gerekebilir.

Kötü kalitedeki spermlerin kullanılması ile embriyoların ileri gelişimi bozulabilmekte ve gebelik olasılığı azalmaktadır. Tedavi öncesi bu vakalarda spermlerin detaylı incelenmesi ve var olan şiddetli şekil bozukluklarının tanımlanması çok önemlidir. Son yıllarda bu amaçla geliştirilmiş özel mikroskop büyütme sistemleri de kullanılmaktadır. IMSI adı verilen bu yöntemde büyük büyütmeli objektifler ve özel optik sistemler aracılığı ile spermleri 6000 kez büyüterek inceleyebiliyoruz. Böylece sperm baş bölgesindeki genetik yapıyı içeren çekirdeğe ait anormallikleri tanımlayabiliyoruz. Ayrıca yine günümüzde en iyi spermlerin seçilmesi için Sperm çip veya PICSI denilen özel teknikler de uygulanmakta ve böylelikle en sağlıklı spermlerin seçilerek mikroenjeksiyon işleminde bunların kullanılması sağlanmaktadır.

En iyi embryoların seçilerek transferi

İlk dört gün boyunca gelişip hücre sayısı artan embriyo beşinci güne geldiğinde iki bölüme ayrılır. Embryonun içersinde de sıvı birikmeye ve kistik bir görünüm almaya başlar. Bu embriyolara Blastosist denir. Ancak her embriyo bu aşamaya kadar gelemez ve erken bir dönemde durabilir. Bu aşamaya kadar gelebilmiş embriyoların anne rahmine tutunma ihtimalinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Elbette bu embryoların da hepsinin gebelik oluşturması söz konusu değildir ve içlerinde genetik olarak anormal olanlar da olabilir. Ancak bu oran erken dönemde gelişimini durduranlara oranla çok daha düşüktür. Sonuç olarak; hastaya 5. Güne kadar gelmiş embriyo transfer etmek gebelik şansını artırmak anlamına gelir.

Ayrıca çoğul gebelik de günümüzde istenmeyen bir durumdur ve kadına ne kadar az sayıda blastosist transfer edilirse çoğul gebelik şansı o kadar azaltılmış olur. Bizim merkezimizde de artık transferlerin büyük çoğunluğu beşinci günde yapılmaktadır. Ancak çok az sayıda embriyo oluşturulabildiyse 5. Güne kadar gitmeyip daha doğal ortam olan ana rahmine daha erken transfer de düşünülebilir. Çünkü tüp bebek teknolojileri ne kadar gelişirse gelişsin, insan vücudu ve biyolojisiyle ilgili bilgimiz ne kadar artarsa artsın, bilmediklerimiz halen çok fazladır ve halen embriyolar için en ideal ortam muhtemelen vücudun kendisidir.

Tüp bebek uygulamasında embriyoya ait hücrelerin girişimsel yöntemlerle elde edilerek genetik hastalıklara veya kromozom sayısına yönelik tanı ve tarama işlemlerinin yapılması sağlıklı gebelik ve bebek elde etmek için çok önemli. Özellikle ileri anne yaşı söz konusu olduğunda genetik testler hayati önem taşımaktadır. Gebelik öncesi yapılan bu taramalar implantasyon öncesi genetik tanı/tarama (PGT) olarak adlandırılmaktadır. PGT yönteminde, kadından toplanan yumurta ve erkekten toplanan spermden mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemiyle oluşturulan embriyolardan normal kromozom sayısına sahip olanı anne rahmine yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Böylece kromozom sayısına bağlı bozukluklar nedeniyle meydana gelen düşüklerin veya gebeliğin sonlandırılması ihtimalini azaltmayı hedefliyoruz.

Sık sorulan sorulardan bir tanesi de transfer öncesi ve sonrası dönemde cinsel ilişkinin olup olmaması gerektiğidir. Bu konuda yapılan pek çok araştırma sonuçlarına göre aslında cinsel hayata devam etmek, embriyo tutunması önündeki bir sorun teşkil etmez ve gebelik oranlarını düşürmez. Ancak transfer aşamasından sonra anne adayının yumurtalıkları halen oldukça büyük olduğundan cinsel ilişkide rahatsız olabilir. Kimi zaman lekelenme tarzı kanamalar da görülebilir ve bu sebeple çift endişelenebilir. Oluşabilecek başarısızlık durumunda da çift suçluluk duyguları hissedebilir. Bu yüzden biz de çiftlere bu stresli dönemde yani gebelik testine kadar ilişki önermiyoruz.

Aynı şekilde anne adayının, hapşırması, öksürmesi, ıkınması, ya da transferden sonra ayağa kalması, embriyonun tutunması engelleyen durumlar kesinlikle değildir. Anne adayının kendini çok yormaması ancak hareketsiz de kalmaması gerekir. Günlük rutin işler yapılmalı ve çalışma hayatına da devam edilmelidir.

Son söz olarak; bunca yıldır tecrübelerimizden gördüğümüz kadarıyla en önemli konu, başarısız denemelerden dolayı asla umutsuzluğa kapılmadan bu yolda yürümeye devam edilmesidir. İnanıyorum ki ısrarla ve istekle hedefine yürümeye kararlı çiftler sonunda bebeklerini mutlaka kucaklarına alacaklardır.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.