SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Çocukları yalandan uzak tutun

Çocuklar genel olarak; aile içinde veya çevresinde çok yalan söylenmesi, dikkat çekmek, cezadan kurtulmak, menfaat, ilgi görmek, sorumluluklarından kaçmak ve en çok da korkularından dolayı yalan söyleyebilirler. Ancak hem sorunda, hem de çözümde anne babaların rol model olmaları kritik ve belirleyici bir noktadır.

Tanıklık ve taklidin çocuk gelişiminde önemli rol oynadığı unutulmayarak, aile ve ev içerisinde buna uygun davranışlar sergilemek gerekir. Yalan söyleme davranışını değiştirmenin bunu önlemekten daha zor olduğunu unutmayarak öncesinde tedbir almak lazım. Bunun için de dediğimiz gibi yalan söylenmemesi gerektiğini çocuğa sadece söyleyerek değil, doğru örnekler olarak bunu hal ile yansıtmak gerekir.

Çocuğunuzu yalan söylemeye itmeyin

Çocukları iyi tanıyarak başaramayacağı şeyleri istememek çocuğu yalandan alıkoyacak en önemli noktalardandır. Bunun yanında onları kardeşi ve çevresindeki diğer insanlar ile kıyaslamamak, baskıcı olmamak, çocuğu korkutmamak ve tehdit etmemek de yalanın önlenmesi için önemli.

Çocuğun yalan söylediği nasıl anlaşılabilir?

Bunun için bazı davranışsal belirtiler vardır. Bunlar;

-Konuyu değiştirerek ilgisiz bir şey söylemek,

-Normalden daha yüksek ve/veya tiz ses tonu,

-Daha hızlı konuşma,

-Sorduğunuz soru ve cevap arasında geçen uzun zaman,

-Cevap verirken duraksamak,

-Cümleler esnasında normalde olmayan kekelemeler,

-Göz temasından kaçınmak,

-Sorulara cevap verirken özellikle uzak durmaya çalışmak gibi göstergelerdir.

Ancak bunlar elbette fikir verse de her zaman çocuğunuzun yalan söylediğini göstermeyebilir. Çocuğu suçlamadan önce rahatsızlığını konuşarak anlamaya çalışmak ve doğru iletişim kurmak, onun yalan söylemek zorunda hissetmemesini sağlayarak çözüm olabilir.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Yazının devamı...

Çocuklar ve İnternet

İnternet, içinde bulunduğumuz bilgi çağının en önemli gereksinimlerinden biri, elbette doğru kullanıldığında. Sağladığı faydaların yanında kötüye kullanım ve bağımlılık oluşturma riskini de beraberinde getiren internetin, çocuklarınızda bağımlılık yaratıp yaratmadığını anlayabileceğiniz bazı belirtiler bulunur. Eğer 12 ay boyunca aşağıdaki belirtilerin 3 veya daha fazlası çocuğunuzda bulunuyorsa, internet bağımlılığı riski oldukça yüksektir.

- İnterneti ilk kullanmaya başladığı zaman ile karşılaştırıldığında şu anki kullanım süresinin artması,

- İnternete bağlı olmadığı zamanlarda sosyal yaşamdan geri çekilmesi veya içine kapanması,

- İnternet kullanımı yüzünden okulunu ve ödevlerini aksatması,

- İnternette daha fazla zaman geçirmek için ailesine ve arkadaşlarına yalan söyleyerek kendini soyutlaması,

- İnterneti gerçek hayat problemlerinden bir kaçış gibi görmesi,

- İnternet kullanımını kesmeye veya harcadığı zamanı düşürmeye çalıştığında huzursuz hissetmesi ve daha çabuk sinirlenmesi.

Destek almak şart

Unutulmamalıdır ki, internetin ve teknoloji ile haşır neşir olması onun çok zeki olduğu ya da başarılı bir çocuk olacağı anlamına gelmez. Bu alışkanlık kontrol altına alınmadığı takdirde bahsettiğimiz sıkıntılara yol açabilir.

Eğer belirtiler ışığında çocuğunuzda internet bağımlılığı olduğunu düşünüyorsanız bunun için profesyonel destek alınması gerekecektir. Hekim desteğinin yanında çocuklarla konuşarak konuşmayı öğrenmesini sağlamalı, oyunlar oynayarak motor kas becerilerini geliştirmesine destek olmalı, eğitici oyunlar oynayarak zihinsel becerileri kazanmasının sağlanmasına yardımcı olmalısınız.

Özellikle 0-3 yaş arası çocuklarda daha dikkatli olunması, internet ve teknoloji ile olan eğlence amaçlı ilişkisinin en aza indirilmesi gerekir. Ebeveyn olarak eviniz içerisindeki huzuru ve sakinliği değil çocuklarınızın geleceğini ön planda tutmalı, onu internetin başına götüren neden tespit etmelisiniz.

Çocuklarınız belli işlerini bitirdikten sonra, onlara ödül olarak kısıtlı bir sürede bilgisayar, telefon veya tablet kullanımı sağlanması daha isabetli olacaktır.

Ayrıca yalnızlığı ve can sıkıntısını gidermek için kitap okumak ve ev dışında sosyalleşmek gibi organizasyonlar yapılması da doğru bir tercih olacaktır. Ama en önemlisi, başta da söylediğimiz gibi eş zamanlı olabilecek hastalıklar için mutlaka bir psikiyatristten yardım alınması çözüm için olmazsa olmazdır.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Yazının devamı...

Kış depresyonundan kurtulmanın yolları

Özellikle kadınlarda ve gençlerde daha sık görülebilen ve mevsimsel depresyon denildiğinde akla ilk gelen kış depresyonu, genelde ilkbahar mevsimine kadar devam eder. Kişi bu dönem içinde umutsuz, karamsar, üzgün bir hale bürünüp, hayattan zevk almamaya başlayabilir.

Günlerin kısaldığı sonbahar ve kış mevsimlerinde güneş ışığının azalmasıyla beynin buna verdiği tepki ile ortaya çıktığı düşünülen, serotonin ile melatonin hormonlarının seviyelerindeki değişime bağlı olarak kendini gösteren belirtiler eğer 2-3 haftadan uzun sürüyorsa, profesyonel destek almak gerekebilir.

Kış depresyonunun belirtileri

-Kronik yorgunluk hali,

-İsteksizlik, mutsuzluk, umutsuzluk ve üzgünlük,

-Suçluluk hissiyatı ve pes etme hissi,

-Kaygılı düşüncelerin artışı,

-Uyku düzensizliği,

-İştahsızlık ya da iştah artışı,

-Dikkatsizlik,

-Yaşama karşı isteksizlik.

Alınabilecek önlemler ve tedavi

Soğuk günlerde tercih edilen koyu renkli kıyafetler bile psikolojik açıdan olumsuz etkiye sahiptir. Kışın havanın soğuk olması nedeniyle kapalı mekanlarda geçirilen zamanın uzaması ve sosyal ortamlardan uzaklaşmak da kişinin yalnızlaşmasına yol açar.

Bunlara karşın gün ışığının olduğu açık havada, soğuk olsa bile düzenli egzersiz yapmak, dengeli ve sağlıklı beslenmek, zamanı etkin ve planlı kullanarak sosyal aktivitelere zaman ayırmak ve düzenli uyku gibi kişisel alınabilecek tedbirlerin yanında, profesyonel destek almak da gerekebilir.

Depresyon tedavisinin mutlaka bir psikiyatrist kontrolünde yapılması gereklidir. Şiddetine bağlı olarak değişen tedavi seçenekleri vardır. Hafif şiddetli depresyonlarda psikoterapi ya da ilaç tedavisi tek başına yeterli olabilirken, orta ya da ağır şiddetli depresyonda ilaç tedavilerinin yanında psikoterapi uygulanması başarı şansını arttırır.

Ayrıca kış mevsiminin neden olduğu depresyonda, ışık terapisi (foto terapi) de fayda sağlamaktadır. Sabah 06–08 arasında yapay gün ışığının özel spektrumlu lambalar aracılığıyla 30 dakika–3 saat süreyle verilmesiyle tedavi sağlanabilmektedir.

Ağır ya da psikotik özellikli depresyon vakalarından EKT (Elektroşok), TMS (Transmanyetik uyarım), hastaneye yatarak tedavi de seçenekler arasında yer alır. Özellikle kişi eğer ağır depresyondaysa, yemiyor, içmiyorsa, intihar düşüncesi varsa, ileri derecede sosyal-mesleki uyum bozulmuşsa ve tedaviden yeterli yanıt alınamıyorsa mutlaka hastanede yatarak tedavi görmesinde fayda vardır.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Yazının devamı...

Hamilelikte Depresyon

Hamilelik kadınların hayatlarında en mutlu olması gereken dönemlerden birisidir ancak birçok kadın bu dönemde kafa karışıklığı, stres, korku ve hatta depresyon yaşar. Dünyada hamilelik döneminde kadınların yaklaşık olarak %14 ile %23’ü depresyona girer.

Dünya üzerinde her 4 kadından 1 tanesi hayatının bir döneminde depresyonu tecrübe etmektedir. Ancak hamilelik döneminde hormonların değişimi sonrası meydana gelen fiziksel ve duygusal değişikliklerden dolayı depresyon teşhisini koymak zorlaşır.

Birçok anne adayı depresyon yaşasa bile bunu fark edemez. Ancak depresyon hem anne hem de bebek için tehlikelidir. Depresyon tedavi edilebilir ya da yönetilebilir bir sorun olsa da bunun için profesyonel bir uzmandan yardım almak gerekir.

Hamilelikte Depresyon Nedir?

Antepertum depresyon olarak da bilinen hamilelikte depresyon, klinik depresyon gibi bir duygu bozukluğudur. Duygu bozuklukları beynin kimyasında değişikliklere neden olan bir rahatsızlıktır. Hamilelikte meydana gelen hormonal değişiklikler direkt olarak depresyon ya da anksiyete ile ilişkilidir.

Sürekli olarak mutsuz hissetme, konsantre olmakta zorluk, çok az ya da çok fazla uyumak, normalde eğlenilen aktivitelerden zevk almama, aşırı kaygılanma, yeme alışkanlıklarında değişiklik, ölmeyi, intiharı düşünme ya da umutsuz hissetme depresyonun en sık karşılaşılan belirtileridir.

Hamilelik süresince ilişkilerde meydana gelen problemler, kısırlık tedavileri, daha önceki hamileliğin düşükle sonuçlanması, stresli ortamlar, hamilelikte çeşitli komplikasyonların meydana gelmesi depresyonu tetiklemektedir ve duygu değişikliklerine neden olur.

Depresyon Tedavisi

Depresyonda ilaç ve psikoterapi en etkili tedavi yöntemidir. Her ne kadar hamilelikte ilaç kullanımı çeşitli risklere neden olsa da tedavi edilmemiş depresyonunda ciddi sonuçları olabilir. Hamilelik süresince depresyon tedavisi için genellikle tercih edilen tedavi yöntemi psikoterapidir.

Bireylerarası psikoterapi ya da bilişsel davranış terapisi anne adayları için yararlıdır. Depresyona neden olan durumların belirlenmesi ve bunların ortadan kaldırılması gerekir. Ayrıca benzer rahatsıza sahip olan anne adayları ile yapılan grup terapileri de yardımcı olur.

Doğumdan sonra depresyon ortadan kalkmaz ve iyileşmeden önce daha da kötüleşir. Bu nedenle hamilelikte depresyon ortaya çıktığında anne adaylarının vakit kaybetmeden ve doğumu beklemeden bir uzmana danışması gerekir.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Yazının devamı...

EMDR Nedir?

Kısaca EMDR olarak bilinen Eye Movement Desensitization and Reprocessing adı verilen terapi yöntemi dilimize Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme"" olarak geçmiştir. Bu terapi yönteminde etkisi atlatılamayan travmalar ya da anılar anlamlı hale getirerek etkisinin hafifletilmesi hedeflenir.

Bir psikoterapi yöntemi olan EMDR, terapi süresince zihinde bulunan anılara ait bilgiler yeninden işlenir. Bu yöntemde hastaya iki yönlü uyaranlar verilir. Göz hareketleri, çeşitli sesler ya da dokunma duyusu bir uyaran olarak kullanılır.

Uyaranlar terapinin temel yöntemini oluşturur ve sonucu belirleyen en büyük etmendir. Terapide hedeflenen şey beynin her iki yarım küresi arasında bir geçiş sağlar. Bu şekilde olumsuz deneyimlerin depolandığı hafıza bölgelerine güvenli ve güçlü deneyimlerin yerleştirilmesi amaçlanır.

Nasıl Uygulanır?

EMDR halk arasında isminden dolayı hipnoz ile karıştırılmaktadır. Ancak EMDR terapisi esnasında hipnozun aksine hastalar uyanık ve bilinci yerindedir. Terapi süresince terapist ile geçmiş deneyimler ve bu deneyimler ile ilgili anılar belirlenir.

Belirlenen anılara ulaşabilmek için hastaya çift yönlü uyaranlar verilir. Ses, dokunma ya da göz hareketi şeklindeki bu uyaranlar problemli deneyime ulaşmayı hızlandırır.

EMDR terapisi hastanın durumuna göre tek bir seansta da etki gösterse de genellikle 3 seans şeklinde uygulanması tavsiye edilir. Ancak travmanın karmaşıklaştığı durumlarda seans sayıları arttırılabilir. Tedavi başarıya ulaşıncaya kadar devam eden seansların sayısı bazı durumlarda 10’a kadar çıkabilir. Bu durum hastadan hastaya değişiklik gösterir.

EMDR’nin Yararları Nelerdir?

EMDR tedavisi en çok travmatik deneyimleri olan ya da travma sonrası stres bozukluğu alan kişilerde yarar sağlamaktadır. Özellikle geçmiş deneyimler hakkında konuşmakta zorlanan kişilerde tercih edilen bir tedavi yöntemidir.

Depresyon, anksiyete, panik atak, yeme bozukluğu ya da bağımlılık gibi diğer rahatsızlıklarda da EMDR terapisi ile olumlu sonuçlar elde etmek mümkündür.

Terapinin başlangıcında hastaların travmatik deneyimlerini belirlemek ve sonrasında bu deneyimler ile nasıl başa çıkabileceği gösterilir. Tedavi yönteminin uzun vadeli olarak uygulanması ve çoklu seansların gerçekleştirilmesi aynı zamanda sonucunun da daha etkili olmasını ve daha bir iyileşme elde edilmesini sağlar.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Facebook: @psikiyatristburaktoprak

Instagram: @psikiyatristburaktoprak

YouTube – Psikiyatrist Dr. Burak Toprak

Yazının devamı...

Makyajın psikolojik etkileri

Güzellik, tarih boyunca popüler olan bir konu oldu. Ancak son dönem sosyal medya araçlarının etkisiyle bu konu çok gelişti. Herkes kendi güzellik rutininden bahsediyor, onu geliştirmeye çalışıyor. Bu ortamda makyaj ve kişisel bakıma düşkün olan insanlar hakkında olumsuz yargılar söz konusu olabiliyor. Oysa bilimsel araştırmalara göre aslında durum tam tersi.

Depresyon ve kaygı bozukluklarında önemli rol oynuyor

Depresyon ve kaygı bozukluklarında; makyaj yapmak, kişisel bakım ve cilt bakımı yapmak beynimize olumlu mesajlar vererek depresyon ve kaygı bozuklukları üzerinde önemli bir rol oynuyor. Kaygı ve depresyon ile savaşan bir bireyin profesyonel destek alması ve tedavi olması ilk ve en can alıcı adım olarak gösterilir. Elbette kişisel bakım ile bu sorunlardan kurtulmak bir anda mümkün değil ama destekleyici yöntem olarak bu yolu denemek çok etkili olacaktır.

Tetiklenmesine neden oluyor

Makyaj ve cilt bakımı uygulaması her dokunuşta beyindeki nörokimyasalların ki bu durumda oksitosin hormonu oluyor tetiklenmesine sebep oluyor. Dolayısıyla herhangi bir hijyen aktivitesine giriştiğinizde ruhunuzu yatıştıracak bir terapiye başladığınızı hissediyorsunuz.

Yapmanız gereken ilk şey profesyonel destek almak

Bir sorun hissettiğinizde kendinizi makyaj ve cilt bakımına vermeniz her şeyin çözümü olmayabilir. En hızlı yoldan bu sorunlardan kurtulmak istiyorsanız, yapmanız gereken ilk şey profesyonel destek almaktır. Ardından sevdiğiniz bir şeylerle uğraşmalı, ayrıca kişisel bakım ile kendinizi tedavi etmelisiniz.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Facebook: @psikiyatristburaktoprak

Instagram: @psikiyatristburaktoprak

YouTube – Psikiyatrist Dr. Burak Toprak

Yazının devamı...

Othello Sendromu Nedir?

Morbid ya da patolojik kıskançlık olarak da bilinen Othello Sendromu çiftlerden birisinin sosyal açıdan kabul edilemeyecek düzeyde sorunlar çıkarmasına neden olan psikolojik bir hastalıktır.

Kıskançlık elbette oldukça insani bir duygudur ve pek çok ilişkide normal karşılanır. Ancak söz konusu kontrol edilemeyen ve sanrılarla ortaya çıkan kıskançlık olduğu zaman durum tamamen farklılaşıyor.

Hem çiftler için hem de kontrol edilemez kıskançlık yaşayan kişi için hayatı çekilmez hale getiren Othello Sendromu, mutlaka tedavi edilmesi ya da kontrol altına alınması gereken psikolojik sorunlar arasında yer alıyor.

Othello Sendromu Nasıl Anlaşılır?

Othello Sendromu her kişide farklı belirtilerle ortaya çıksa da temele bakıldığı zaman aynı davranışla biçimlerini görmek mümkündür.

Patolojik kıskançlık sorunu olan kişiler;

- Sürekli aldatılacaklarından endişe ederler ve davranışlarının bu endişe tarafından şekillendirilmesine izin verirler.

- Kıskançlık sadece karşı cinsle sınırlı kalmaz. Aile bireyleri, arkadaşlar, evcil hayvanlar hatta değer verilen bir eşya bile kıskançlığa neden olabilir.

- Şiddetli reaksiyon veren bu kişiler sözlü şiddetin yanı sıra fiziksel şiddete de başvurabilir.

- Ayrılma ya da boşanma sonrasında da partnerin tehdit edilmesi olasıdır.

Özellikle son dönemlerde kadına şiddetin artması ile yeniden gündeme gelen Othello Sendromu mutlaka tedavi edilmeli ve kontrol altına alınmalıdır. Kadına şiddet vakaları ile gündeme gelse de bu sendromun erkekler de olduğu kadar kadınlarda da ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır.

Othello Sendromu Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bu sendromu yaşayan kişilerin profesyonel destek alması önceliklidir. Bireysel terapinin yanı sıra aile veya çift terapisi de sorunun yıprattığı ilişkilere bir şans vermek açısından önemlidir.

Sendromun tedavisinden yaygın olarak bilişsel davranış terapisi tercih edilir. İlerleyen vakalar da ise ilaç kullanımı tavsiye edilebilir. Tedavide önemli olan kişinin tedaviye ön yargısız yaklaşması ve gerçekten tedavi olmayı istemesidir.

Bu yaklaşımla tedaviye gelen bir kişi sendromun şiddetine bağlı olarak 2 yıla kadar terapi alabilir. Şiddete yönelimi ciddi boyutlara varan hastalarda ise kişinin sürece yaklaşımı ve tedaviye cevap vermesi gibi etmenlerin de göz önünde bulundurulması ile ömür boyu terapi ile sorunun kontrol altında tutulması gündeme gelebilir.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Facebook: @psikiyatristburaktoprak

Instagram: @psikiyatristburaktoprak

YouTube – Psikiyatrist Dr. Burak Toprak

Yazının devamı...

Anksiyete ile Baş Edebiliriz

Anksiyete 'kaygı' demektir. Anksiyeteyi yaşamında hissetmeyen kimse yok gibidir.

Her anksiyete bozukluk sayılamaz

Her anksiyete bozukluk sayılamaz. Normal olarak öğrencilerin sınav öncesi, hatta sırasındaki durumları birçok anksiyete öğesini taşır. Askerlikte silahlı nöbet sırasında da anksiyete kişiye eşlik eder. Bunlar normaldir. Ancak kişi, korku ve panik duygusunu beklenen olay geçtikten sonra bile yaşam kalitesini bozacak düzeyde hissediyorsa kişide bir anksiyete problemi olduğundan bahsedilebilir.

Sanki hiç geçmeyecekmiş duygusuna kapılabilirsiniz

Anksiyete (kaygı) bozukluğu yaşayan kişilerin kaygı seviyesi yükseldiğinde çok kötü bir şey olacakmış duygusuna kapılarak içinde olduğu durumu daha tehlikeli görme eğilimi içinde olur. Kaygı bozukluğu yaşayan kişide bu his, o kadar güçlüdür ki, sanki hiç geçmeyecekmiş duygusuna kapılır.

Bedensel tepkiler refakat eder

Anksiyete bozukluklarında çoğu kez panik atak bulunur. Paniğe genellikle 'psikosomatik' dediğimiz bedensel tepkiler refakat eder. Sararma ya da kızarma, çarpıntı, kan basıncında düşme ya da yükselme, terleme, nefes alamada güçlük, mide bulantısı, kusma, el ve kollarda uyuşma, buz kesme, karıncalanma duygusu bunların belli başlı belirtileridir.

Sürekli duyulan kaygı durumu, günlük hayatı olumsuz etkilemeye başlar. Anksiyete tedavi edilmediğinde kişinin günlük hayatı bozulmaya başlar. Bu durum ise depresyona sebebiyet verebilir.

Mide rahatsızlıklarına neden olabilir

Anksiyete kişinin çalışma hayatına yansımaları da olur, kişi her an kaygıdan dolayı tetikte olur ve odaklanma problemleri yaşar. Çoğu kişide anksiyete bozukluğu mide rahatsızlıklarına yol açar ve kişinin iştahı kapanır.

Anksiyete bozukluğu hayatımızı büyük oranda etkileyen bir rahatsızlık olmasına rağmen tedavisi, terapiler ile rahatlıkla kontrol altına alabilir. Amaç; kaygının kişiyi kontrol altına alması değil, kişinin kaygıyı kontrol altına almasıdır.

Psikiyatrist Uzm. Dr. Burak Toprak

www.buraktoprak.com

Facebook: @psikiyatristburaktoprak

Instagram: @psikiyatristburaktoprak

YouTube – Psikiyatrist Dr. Burak Toprak

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.