SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Tansiyona Yükseliği Nedenleri

2 tür yüksek tansiyon nedeni vardır.

Birincil (esansiyel) hipertansiyon: Çoğu yetişkin için, yüksek tansiyonun tanımlanabilir nedeni yoktur. Bu tür tansiyon yıllar içinde yavaş yavaş gelişme eğilimindedir.

İkincil hipertansiyon: Aniden ortaya çıkma eğilimindedir. Birincil hipertansiyondan daha yüksek tansiyona sebep olur. Çeşitli durumlar ve ilaçlar ikincil hipertansiyona yol açabilir.

Bunlar;

Obstrüktif uyku apnesi, Böbrek sorunları, Adrenal bezi tümörleri, Tiroid problemleri, Kan damarlarında doğuştan var olan belirli kusurlar, Doğum kontrol hapları, soğuk algınlığı ilaçları, dekonjestanlar (şişkinlik azaltıcı ilaçlar), reçetesiz satılan ağrı kesiciler ve bazı reçeteli ilaçlar, Kokain ve amfetaminler gibi yasadışı ilaçlar

Risk Faktörleri

Yaş. Yaşlandıkça yüksek tansiyon riski artar. 64 yaşına kadar, erkeklerde yüksek tansiyon daha yaygındır. Kadınların 65 yaşından sonra yüksek tansiyon oluşturma olasılığı daha yüksektir.

Irk: Yüksek tansiyon, Afrika kökenine sahip insanlar arasında özellikle yaygındır, genellikle beyazlarda olduğundan daha erken yaşta gelişir. İnme, kalp krizi ve böbrek yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlar, Afrika kökenine sahip insanlarında daha yaygındır.

Aile öyküsü. Ailesinde yüksek tansiyon olan bireylerde ilerleyen yıllar veya kuşaklarda yüksek tansiyon gelişme olasılığı yüksektir.

Fazla kilolu veya obez olmak. Ağırlığınız arttıkça, dokularınıza oksijen ve besin tedarik edebilmek için kan miktarınız da artar. Kan damarlarınızda dolaşan kanın hacmi arttıkça, arter duvarlarınızdaki basınç da artar.

Fiziksel olarak aktif olmamak. Aktif olmayan insanlar daha yüksek kalp atışlarına sahip olma eğilimindedir. Kalp atış hızınız ne kadar yüksek olursa, kalbiniz her kasılma ile o kadar çok çalışmalı ve atardamarlarınızdaki kuvvet o kadar güçlü olmalıdır. Fiziksel aktivite eksikliği ayrıca fazla kilolu olma riskini de arttırır.

Tütün kullanımı. Sigara içmek veya tütün çiğnemek aniden geçici olarak tansiyonunuzu yükseltmekle kalmaz, aynı zamanda tütündeki kimyasal maddeler arter duvarlarınıza zarar verebilir. Bu, arterlerin daralmasına ve kalp hastalığı riskinin artırmasına neden olur. Siz içmeseniz dahi sürekli duman altında kalmak da kalp hastalığı riskinizi artırabilir.

Beslenmenizde çok fazla tuz (sodyum) olması. Diyetinizde çok fazla sodyum bulunması vücudunuzun sıvı tutmasına neden olabilir ve bu da kan basıncını yükseltir.

Beslenmenizde çok az potasyum olması. Potasyum, hücrelerinizdeki sodyum miktarını dengelemenize yardımcı olur. Diyetinizde yeterli miktarda potasyum yoksa kanınızda çok fazla sodyum birikebilir.

Çok fazla alkol içmek. Zamanla, aşırı alkol içmek kalbe zarar verebilir. Kadınlar için günde bir defadan fazla, erkekler için günde iki defadan fazla alkol almak tansiyonunuzu etkileyebilir.

Stres. Yüksek stres seviyeleri kan basıncında geçici bir artışa yol açabilir. Daha fazla yiyerek, tütün kullanarak veya alkol alarak rahatlamaya çalışırsanız, yalnızca yüksek tansiyon ile ilgili sorunları artırırsınız.

Bazı kronik durumlar. Böbrek hastalığı, diyabet ve uyku apnesi gibi rahatsızlıklar yüksek tansiyon riskinizi de artırabilir.

Bazen hamilelik yüksek tansiyona da katkıda bulunur.

Yüksek tansiyon yetişkinlerde en yaygın olmasına rağmen, çocuklar da risk altında olabilir. Bazı çocuklar için yüksek tansiyon böbreklerde veya kalpte meydana gelen sorunlardan kaynaklanır. Ancak giderek artan sayıda çocuk için, sağlıksız beslenme, şişmanlık ve egzersiz eksikliği gibi zayıf yaşam tarzı alışkanlıkları, yüksek tansiyona sebebiyet verebilir.

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

Şekeri Düşüren Besinler

Şekeri Düşürmek İçin Yenmesi Gereken Besinler

Yağlı balıklar: Somon, sardalya, ringa, hamsi ve uskumru, kalp sağlığı için büyük yararları olan, iltihabı azaltan Omega-3 yağ asitleri DHA ve EPA'nın yüksek kaynaklarıdır. Bu yağlardan düzenli olarak yeterince almak, kalp hastalığı ve felç riski yüksek olan şeker hastaları için özellikle önemlidir. Balık, aynı zamanda tok hissetmenize yardımcı olan ve metabolizma hızınızı artıran mükemmel bir yüksek kaliteli protein kaynağıdır.

Yeşil yapraklı sebzeler: Son derece besleyicidir ve kalorileri düşüktür. Ayrıca, kan şekeri seviyenizi yükselten, sindirilebilir karbonhidratları çok düşüktür. Ispanak, pazı, lahana ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, C vitamini de dahil olmak üzere birçok vitamin ve mineral kaynağıdır. Lutein ve zeaksantin adlı antioksidan içerikleri ile, gözlerinizi yaygın diyabet komplikasyonları olan maküler dejenerasyon ve katarakttan korur.

Tarçın: Birçok kontrollü çalışma tarçının kan şekeri seviyesini düşürebildiğini ve insülin duyarlılığını artırabildiğini göstermiştir. Çoğunlukla marketlerde satılan Çin tarçının kullanımı günde 1 çay kaşığı ile sınırlandırılmalıdır. Kumarin adlı bir madde içerdiğinden yüksek dozda alımı sağlık problemlerine neden olabilmektedir. Diğer yandan şeker üzerinde daha yüksek etkiye sahip doğru Seylan tarçını daha az kumarin içermektedir.

Yumurta: Kalp hastalığı için risk faktörlerini iyileştirir, iyi bir kan şekeri kontrolünü destekler, göz sağlığını korur ve tok hissetmenizi sağlar.

Chia tohumu: Yüksek miktarda lif içerir, sindirilebilir karbonhidratları düşüktür ve kan basıncını ve inflamasyonu azaltabilir. Chia tohumlarındaki viskoz lif, besinlerin bağırsaklarınızdan geçme ve emilme oranını yavaşlatarak kan şekeri seviyenizi düşürebilir.

Zerdeçal: Kalp ve böbrek hastalığına karşı korurken kan şekeri seviyelerini ve vücuttaki iltihabı azaltabilecek kurkumin adlı aktif bileşeni içerir.

Yoğurt: Sağlıklı kan şekeri seviyelerini teşvik eder, kalp hastalığı için risk faktörlerini azaltır ve kilo yönetimine yardımcı olabilir.

Fındıkgiller (fındık, badem, ceviz, kaju, antep fıstığı, pekan vb.): Diyabetik bir diyete sağlıklı bir ektir. Sindirilebilir karbonhidratları düşüktür ve kan şekeri, insülin ve LDL seviyelerini azaltmaya yardımcı olur.

Brokoli: Düşük kalorili, yüksek besin değerine sahip, düşük karbonhidratlı bir yiyecektir. Çeşitli hastalıklara karşı koruyabilen sağlıklı bitki bileşikleri ile doludur. Diyabetik araştırmalar brokolinin insülin seviyelerini düşürmeye yardımcı olabileceğini ve hücreleri metabolizma sırasında üretilen zararlı serbest radikallerden koruyabileceğini göstermiştir.

Keten tohumu: İçeriğindeki çözünmeyen lif ve fitokimyasal olan liganlar sayesinde vücuttaki iltihabı, kalp hastalığı riskini ve kan şekeri seviyesini azaltabilir, insülin duyarlılığını artırabilir. Vücudunuz bütün haldeki keten tohumlarını ememez, bu nedenle öğütülmüş tohumları satın alın veya kendiniz öğütün. Ayrıca, keten tohumlarının kokmasını ve bozulmasını önlemek için buzdolabında sıkıca kapatılmış bir kapta olması önemlidir.

Elma sirkesi: Bazı çalışmalarda elma sirkesinin insülin duyarlılığını arttırdığı ve açlık kan şekeri seviyesini düşürdüğü gösterilmiştir. Ayrıca, karbonhidrat içeren öğünlerle birlikte tüketildiğinde kan şekeri yanıtını %20'ye kadar azaltabildiği saptanmıştır. Mide boşalmasını geciktirdiği için tokluk hissini de arttırmaktadır. Suyla seyreltilmiş halde günde 1 çay kaşığı elma sirkesi ile başlanabilir, günde max. 2 yemek kaşığına kadar arttırılabilir. Mide şikayetleri olanlar için sakıncalıdır.

Çilek: Antosiyaninler olarak bilinen ve kırmızı rengini veren antioksidanlardan yüksektir. Bazı çalışmalarda antosiyaninlerin bir yemekten sonra kolesterol ve insülin seviyelerini azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca tip 2 diyabette kan şekeri ve kalp hastalığı risk faktörlerini iyileştirdiği saptanmıştır.

Sarımsak: Şeker hastalığı olan kişilerde kan şekeri, iltihap, LDL kolesterol ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olmaktadır.

Bunlar dışında şekeri dengelemek için; düzenli egzersiz yapın, karbonhidrat alımınızı kontrol edin, lif alımınızı artırın, bol su için, porsiyon kontrolü sağlayın, düşük glisemik indekse sahip besinler seçin, stres seviyenizi kontrol edin, kan şekeri seviyelerini takip edin, yeterli kaliteli uyku uyuyun, krom ve magnezyumdan zengin besinlerle beslenin ve varsa fazla kilonuz verin.

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

Narın Faydaları Saymakla Bitmiyor

1 orta boy nar yaklaşık 100 kcal dir, 26 gram karbonhidrat içerir. Mükemmel bir C ve K vitamini, iyi bir lif, potasyum, tiamin, folat, manganez ve bakır kaynağıdır. 122 adet fitokimyasal içerir. Fitokimyasallar bitkiler tarafından üretilen bileşiklerdir, hücreleri korumak için birlikte çalışırlar. Bütün meyveler arasında en kuvvetli (flavonoidler ve polifenoller) antioksidandır. Antioksidanlar hücre hasarını önlemek için serbest radikalleri nötralize ederler. Kanser karşıtı ve bağışıklık destekleyici etkileri mevcuttur. Anti-aging (yaşlanma karşıtı) ve anti inflamatuar (iltihaplanma karşıtı) özelliktedir. Hücresel fonksiyonlarda gençleştirici etkiye sahiptir.

Kalp krizi, felç ve emboli hastalığına (akciğer hast.) neden olabilecek kan pulcuklarının toplanmasını engeller. Prostatik (prostat) kanser antijenlerinin azaltılması ve meme kanser hücre çoğalmasının önlenmesinde etkili olduğu çalışmalar mevcuttur.

Güneş ışığının zararlı etkilerine karşı koruyucudur. Deride görülen kızarıklıklar ve hafif yanıklardan korunmada etkilidir.

Kolesterol ve diğer kardiyak risk faktörlerini azaltır.

Kan basıncını düşürmeye fayda sağlar. Her gün nar suyu içmek sistolik kan basıncını düşürmeye yardımcı olabilir. Ancak nar suyunun uzun vadede genel kan basıncını düşürebileceğini belirlemek için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.

C ve E vitamini gibi bağışıklığı arttıran vitaminler sayesinde nar suyu hastalıkları önleyebilir ve enfeksiyonla mücadele edebilir. Nar ayrıca laboratuvar testlerinde anti bakteriyel ve anti viral (virüs karşıtı) olarak gösterilmiştir. Yaygın enfeksiyonlar ve virüsler üzerindeki etkileri için çalışmalar devam etmektedir.

Depresyon ve osteoporozdan (kemik erimesi) korunma ve etkilerini azaltmada faydalıdır.

Yapılan bir araştırmaya göre, günlük 227 ml nar suyu içmek, öğrenme ve hafızayı artırabilir.

Nar suyunun antioksidan konsantrasyonu ve oksidatif stresi etkileme yeteneği, kadınlarda doğurganlığa faydalı olabileceğini göstermiştir. Oksidatif stresin sperm disfonksiyonuna neden olduğu ve kadınlarda doğurganlığı azalttığı çalışmalarca gösterilmiştir. Nar suyunun plasentada da oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olduğu gösterilmiştir, ancak araştırmacılar, bunun sağlayabileceği kesin faydaları henüz bilmemektedirler. Nar suyu içmek hem kadın hem erkeklerde seks hormonlarının ana hormonlarından olan testosteron seviyelerinde artış sağlamaktadır.

Nar geleneksel olarak Orta Doğu ve Hindistan'da diyabet için bir çare olarak kullanılmıştır. Narın diyabet üzerindeki etkileri hakkında hala çok şey bilinmezken, insülin direncini azaltmaya ve kan şekerini düşürmeye yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Vişne ve pancar suyundan sonra nar suyu da yeni spor performansı ve dayanıklılık arttırıcılar arasında yerini almaktadır. Nar suyu, ağrının azalmasına ve güç kazanımının iyileştirilmesine yardımcı olabilmekte, ayrıca egzersizden kaynaklanan oksidatif hasarı azaltmaktadır.

İnsan çalışmalarında aterosklerotik plakları (damar sertleşmesi) tersine çevirmede etkili olduğu bulunmuştur.

· 1 bardak nar suyu kırmızı şarap, yeşil çay, yaban mersini, açai üzümü ve turna yemişinden daha fazla antioksidan içerir.

Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne göre orta derecede bazı ilaçlarla etkileşime girebilmektedir. Narı düzenli kullanımdan önce doktora danışılmasında fayda var.

Bunlar;

· Kolesterol düşürücü ilaçlar

· Antikoagulanlar (pıhtılaşma önleyiciler)

· Yüksek tansiyon ilaçları

Narlı İçecek

1 ½ bardak taze nar suyu

3 bardak su

¼ bardak taze limon suyu

Taze nane

· Daha iyi bir sağlık için Narın yanı sıra Gökkuşağı gibi renkli beslenin

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

Doğal Yollardan Hızlı Kilo Vermenin Yolları

Hızlı kilo kaybını sağladığını iddia eden sonsuz diyetler, takviyeler ve yemek ikame planları olsa da, çoğu bilimsel kanıttan yoksundur. Bununla birlikte, kilo yönetimi üzerine etkisi olan bilim tarafından desteklenen bazı stratejiler vardır. Bu stratejiler arasında egzersiz yapmak, kalori alımını izlemek, aralıklı oruç tutmak ve diyette karbonhidrat sayısını azaltmak yer almaktadır.

Bilimsel araştırmanın desteklediği kilo verme yöntemleri şunları içerir:

· Aralıklı Oruç Tutmak: Düzenli kısa süreli açlıklar ile gün içinde kısa bir süre içinde yemek alımını içeren bir beslenme şeklidir. Birçok çalışma, 24 haftaya kadar olan kısa süreli aralıklı açlığın, aşırı kilolu bireylerde kilo kaybına yol açtığını göstermiştir.

En yaygın aralıklı oruç yöntemleri şunları içerir:

Alternatif gün oruç (ADF): Oruç tutulmayan günlerde normal olarak yemek yemek ve diğer günler oruç tutmak. Modifiye edilen versiyonunda, oruç günlerinde vücudun enerji ihtiyacının sadece yüzde 25-30'unu tüketmeyi içeriyor.

5: 2 Diyet: 7 gün içinde 2 gün oruç tutun. Oruç günlerde 500-600 kalori tüketin.

16/8 yöntemi: Gün içinde 16 saat boyunca açlık ve sadece 8 saatlik bir dilimde yemek yemek. Çoğu insan için öğleden (12.00) akşam 8’ e kadardır. Bu yöntemle ilgili bir çalışma, kısıtlı bir dönemde yemek yemenin, daha az kalori tüketen ve kilo veren katılımcılarla sonuçlandığını ortaya koymuştur.

Oruç içermeyen günlerde sağlıklı bir beslenme şekli benimsemek ve aşırı yemekten kaçınmak en iyisidir.

· Diyetinizi ve egzersizinizi takip edin: Birisi kilo vermek isterse, her gün yedikleri ve içtikleri her şeyin farkında olmalıdırlar. Bunu yapmanın en etkili yolu, tükettikleri her öğeyi günlük ya da çevrimiçi bir gıda takipçisinde kaydetmektir. Bir çalışma, fiziksel aktivitenin tutarlı bir şekilde izlenmesinin kilo kaybına yardımcı olduğunu bulmuştur. Bu arada, bir inceleme çalışması kilo kaybı ile gıda alımını ve egzersizi izlemenin sıklığı arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Pedometre kadar basit bir cihaz bile yararlı bir kilo kaybı aracı olabilir.

· Dikkatli yemek yeme: Dikkatli yemek, insanların nasıl ve nerede yemek yediğine dikkat ettikleri bir uygulamadır. Bu uygulama insanların yedikleri yiyeceğin tadını çıkarmasını ve sağlıklı kilosunu korumasını sağlayabilir. Çoğu insan yoğun bir hayat sürdüğü için, sık sık koşuşta, arabada, masalarında çalışarak ve televizyon izleyerek yemek yiyorlar. Sonuç olarak, birçok insan yedikleri yiyeceğin farkında değildir.

Dikkatli yeme teknikleri şunlardır:

· Yemek yemeye, tercihen bir masaya oturmak: Yiyeceklere dikkat edin ve deneyimin tadını çıkarın.

· Yemek yerken dikkat dağınıklığından kaçınmak: TV'yi, bir dizüstü bilgisayarı veya telefonu açmayın.

· Yavaş yemek yeme: Çiğnemek ve yiyeceğin tadını çıkarmak için zaman ayırın. Bu teknik, bir kişinin beynine, dolu olduklarını gösteren sinyalleri tanımak için yeterli zaman tanıdığı için kilo vermede yardımcı olur, bu da aşırı yemeyi önlemeye yardımcı olabilir.

· Besin seçimleri yapmak: Besleyici besinlerle dolu yiyecekleri ve dakikalar yerine saatlerce tatmin edecek yiyecekleri seçin.

4- Kahvaltıda protein yemek: Protein insanların dolu olarak hissetmesine yardımcı olan iştah hormonlarını düzenlemeye yardımcıdır. Bu çoğunlukla açlık hormonu grelindeki azalmaya ve doygunluk hormonları peptid YY, GLP-1 ve kolesistokinin artışına bağlıdır. Genç yetişkinler üzerinde yapılan araştırmalar, yüksek proteinli bir kahvaltının yemeğinin hormonal etkilerinin birkaç saat sürdüğünü de göstermiştir. Yüksek proteinli bir kahvaltı için iyi seçenekler arasında yumurta, yulaf, ceviz ve tohum parçaları, kinoa lapası, sardalya ve chia tohumu puding yer alır.

5- Şeker ve rafine karbonhidratları kesmek: Batı diyeti eklenmiş şekerlerde gittikçe artmaktadır ve bu, şekerin yiyeceklerden ziyade meşrubatlarda meydana geldiği durumlarda bile, obeziteye kesin bağları vardır. Rafine karbonhidratlar artık lif ve diğer besin maddeleri içermeyen ağır işlenmiş gıdalardır. Bunlar arasında beyaz pirinç, ekmek ve makarna bulunur. Bu yiyecekler hazmı çabuktur ve glikoza hızla dönüşürler. Aşırı glikoz kanı girer, insülin hormonunu kışkırtır bu da adipoz dokudaki yağ dokusunun artışı ile sonuçlanır, kilo artışına katkıda bulunur. Mümkün olduğunda, insanlar daha sağlıklı seçenekler için işlenmiş ve şekerli yiyecekleri değiştirmelidir.

· beyaz versiyonlar yerine tam taneli pirinç, ekmek ve makarna

· yüksek şeker aperatifleri yerine meyve, fındık ve tohumlar

· yüksek şekerli soda yerine bitki çayları ve meyve infüze edilmiş sular

· smoothielerde meyve suyu yerine su ve süt ilavesi

6- Yeterli Miktarda Lif alımı: Diyet lifi, şeker ve nişastanın aksine, ince bağırsakta sindirilemeyen bitki bazlı karbonhidratları tanımlar. Diyete bol miktarda lif dahil olmak, potansiyel olarak kilo kaybına yol açan doluluk hissini artırabilir. Tam tahıllı kahvaltılık gevrek, tam buğdaylı makarna, tam tahıllı ekmek, yulaf, arpa ve çavdar, meyve ve sebzeler, bezelye, fasulye ve bakliyat, fındık ve tohumlar

7- Bağırsak bakterilerini dengeleme: İnsan bağırsağı, yaklaşık 37 trilyon bakteriyi içeren çok sayıda ve çeşitli mikroorganizmaları barındırır. Her bireyin bağırsaklarında farklı çeşit ve miktarlarda bakteri bulunur. Bazı türler, kişinin yiyeceklerden topladığı enerji miktarını artırabilir, bu da yağ birikmesine ve kilo almasına neden olabilir. Bazı gıdalar, bağırsaktaki iyi bakteri sayısını artırabilir.

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

Sigara İsteğini Azaltan Besinler

Her sigara içtiğinizde toksik gazlar akciğerlerinize ve ardından kan dolaşımınıza geçer ve vücuttaki her organa yayılırlar. Bir sigara nikotin ve çeşitli başka bileşikler içeren tütün yaprakları kullanılarak yapılır. Tütün ve bileşikler yandığında, kansere neden olduğu bilinen 40'tan fazla tehlikeli kimyasal salgılarlar. Sigara dumanı; zehirli gazlardan karbon monoksit, azot oksit ve eser miktarda kansere neden olan radyoaktif parçacıkları içerir. Puro, pipo, çiğneme tütün ve dumansız tütün de dahil olmak üzere tüm tütün türleri tehlikelidir. Nikotin, beyinde zevkli bir his uyandıran tütün bağımlılığı yapan bir kimyasaldır. Tekrarlanan nikotin alımı beyni duyarsızlaştırır, normal hissetmek için gittikçe daha fazla nikotin ister.

Sigara içmenin zararlı sonuçları: Prematüre ölüm, Kalp hastalığı, Kalp krizi, İnme, Kan ve kemik iliği kanseri, ağız, gırtlak, boğaz, mide, böbrekler vb., Kalp-damar hastalığı, Ateroskleroz, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı ve diğerleri

Vücudunuzu temizlemenize yardımcı olabilecek besinler:

ZENCEFİL: Zencefil, toksinlerin solunum sisteminden uzaklaştırılmasına yardımcı olan anti-enflamatuar (iltihap karşıtı) özelliklere sahiptir. Potasyum, magnezyum, beta-karoten ve çinko gibi birçok vitamin ve mineral içerir. Bazı zencefil ekstrelerinin akciğer kanseri hücrelerini öldürdüğü de bilinmektedir. Bir bitki olarak birçok yemeğe zencefil ekleyebilir veya zencefil çayı şeklinde tüketebilirsiniz.

ZERDEÇAL: 'Altın Baharat' olarak da bilinen zerdeçal, anti-enflamatuar (iltihap karşıtı) özellikleri sayesinde ciğerlerimizin temizlenmesine de yardımcı olur.

ELMA: “Günde bir elma doktoru evden uzak tutar” atasözünü biliriz. Çok çeşitli flavonoidler, vitaminler ve antioksidanlar, özellikle de akciğer hastalıklarına karşı etkin bir şekilde savaşmamıza yardımcı olan C vitamini içerir.

SARIMSAK: Güçlü bir antibiyotik ajan olarak işlev gören ve akciğerlerimizi tıkayan solunum yolu enfeksiyonlarının üstesinden gelmeye yardımcı olan allisin adı verilen bir bileşik içerir. Aynı zamanda iltihabı azaltmaya, astımı iyileştirmeye ve akciğer kanseri riskini azaltmaya yardımcı olur.

YEŞİL ÇAY: Yeşil çay, kardiyovasküler sağlığı arttırmada etkili olan, çeşitli kanserlere karşı koruyan ve sıvıları ciğerlerimizden alan güçlü antioksidanlar içerir. Yeşil çayın içinde bulunan şifalı bitkiler antimikrobiyaldir, ciğerlerimizin içlerinden mukusun gevşemesine yardımcı olur.

TURPGİL SEBZELER: Bu sebzelerde bulunan klorofil detoksifiye edici görevi görür ve kanın süzülmesinde ve toksinlerin vücudumuzdan atılmasında yardımcı olur. Brokoli, karnabahar, lahana, brüksel lahanası vb. bağışıklık sistemimizi güçlendiren C vitamini bakımından zengindir.

*** Sigara içmenin zararlı etkileriyle mücadelede yardımcı olan ve vücudumuzu detoksifiye eden birçok besin maddesi vardır. Hatırlanması gereken önemli nokta, vitaminler, mineraller ve antioksidanlar bakımından zengin bir diyetin bağışıklık sistemimizi geliştirebileceği ve olumsuz etki ve koşullara dayanmamıza yardımcı olabileceğidir. Sağlıklı bir yaşam sürmek için bu tür maddeleri diyetimize eklememize dikkat etmeliyiz.

Bazı yiyecek ve içecekler, sigarayı bırakmaya çalışırken potansiyel bir fayda veya yük olabilir.

1- Meyve (portakal, limon, nar) ve sebzeler (havuç, kereviz, salatalık, kabak, patlıcan): Sigara, kalsiyum minerali ile C ve D vitaminleri gibi önemli besin maddelerinin emilimini engeller. İçilen yalnızca bir sigara bile, vücuttan 25 mg C vitamininin boşalması anlamına gelir. Araştırmalar, diyetle daha fazla meyve sebze alımının hem eksilen vitamin/mineral depolarını takviye edeceğine hem de sigara içme isteğinin azaltılmasına yardımcı olabileceğini öne sürmektedir. Sigarayı bırakmaya başladığınızda, yiyeceklerin tadı daha iyi gelmeye başlar ve lezzetler daha belirgindir, yiyeceklerden daha çok keyif alırsınız.

2- Ginseng Çayı: Bazı araştırmalar, ginsengin nikotin bağımlılığı için tedavi edici olabileceğini düşündürmektedir, çünkü ginseng beyinde zevkle ilgili olan ve tütün içerken bırakılan bir nörotransmiter olan dopaminin etkisini zayıflatabilmektedir. Ginseng çayı içmek, sigara içmenin cezbediciliğini azaltabilir ve daha az keyifli hale getirebilir.

3- Süt ve süt ürünleri: Yapılan çalışmalarda sigara içenlerin çoğu süt içmenin sigaralarına acı, keskin bir tat verip, tadının kötüleştiğini bildirmiştir. Dolayısıyla süt içmek sigaradan uzak kalmak için bir yardımcı olabilir.

4- Şekersiz sakız ve nane şekerleri: Sakız ve nane şekeri, sigara içme dürtünüz olduğunda ağzınızı meşgul edebilir. Ayrıca, hem sakız hem de nane şekeri sigara içmekten daha uzun süre dayanır.

5- Patlamış mısır: Sigarayı bırakırken, devamlı bir atıştırma dürtüsü hissedebilirsiniz, çünkü ellerinizi ve ağzınızı sigarayla meşgul tutamazsınız ve başka şeyler ararsınız. Eğer iştahınız artmışsa veya yemek yemeyi durduramıyormuş gibi hissediyorsanız Amerikan Kalp Derneği’nin önerisi patlamış mısır yemek. Sizi meşgul etmekle kalmaz, aynı zamanda kendinizi doygun hissetmenize yardımcı olur, sigara içme dürtüsünü azaltır. 1 bardak yağsız/tuzsuz patlamış mısır sadece 65 kalori içerir, patlatırken de geçen süre ile meşguliyet artar.

6- Dondurulmuş siyah üzüm: Amerikan Kalp Derneği sigarayı bıraktıktan sonra ortaya çıkan şeker krizlerinin önüne geçmek için dondurulmuş siyah üzüm önerisinde bulunuyor. Dondurulduğu için hem yemek için belli bir süre geçecek hem de şeker istekleri baskılanmış olacaktır sonucuna varılmış.

7- Tarçın çubuğu: Tarçın çubuğunu emmek güzel bir tat verip, kalorisiz bir çözüm sunuyor. Aynı zamanda elde de tutulup, oynanabileceği için sigaradan uzak tutacağı yönünde öneriler bulunuyor.

Sigarayı bırakmaya çalışırken ne tüketilmemesi gerektiğini bilmek de yardımcı olacaktır. Alkol, kafein, et, şekerli veya baharatlı yiyecekler sigaranın tadını arttırır ve içmeye teşvik eder.

Akciğerler İçin Yenileyici 2 Adet Sebze/Meyve Suyu Tarifi:

1.Tarif:

Malzemeler: 1 ananas, 3 kereviz sapı, 2 havuç, 1 avuç içi kişniş veya maydanoz , 1 parça soyulmuş taze zencefil

Yapılışı: Tüm malzemeleri meyve sıkacağından geçirip, haftada 3-4 kez aç karna 1 bardak için.

*** Kişniş, vücudun akciğer hastalığına bağlı ağır metalleri uzaklaştırmasına yardımcı olur. Havuç A vitamini için harika bir kaynaktır. Zencefil, hava kirletici maddeleri ve diğer tahriş edici maddelerin ciğerleri tahriş etmelerine fırsat vermeden önce ciğerlerden uzaklaştırmaya yardımcı olur. Aynı zamanda tıkanıklığı azaltır ve dolaşımı iyileştirir. Ananas şişliği azaltır ve ananas suyunun öksürüğü azaltmaya yardımcı olduğu bilinmektedir. Ek olarak, ananas doğal yoldan akciğerlerin kalıntıları uzaklaştırmasına ve detoks etkisi yapmasına yardımcı olan bromelin enzimini içerir.

2. Tarif:

Malzemeler: 1 demet su teresi, 1 salatalık, 1 şalgam, 3 büyük havuç, 1 diş sarımsak, 1 limon

Yapılışı: Tüm malzemeleri meyve sıkacağından geçirip, haftada 3-4 kez aç karna 1 bardak için.

***Şişmiş solunum yollarını yatıştırmaya yardımcı olan ve akciğer zarlarını kayganlaştıran su teresi içerir. Şalgam A vitamini bakımından yüksektir ve limonlarda hem antioksidanlarla doludur, hem de C vitamini içerir ve her ikisi de akciğer sağlığını geliştirmeye yardımcı olur. Sarımsak, doğal bir antibiyotik, antiviral ve antibakteriyeldir.

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

Yaban Mersininin Faydaları

Yağsız, kalorisi düşük, liften ve besin öğelerinden zengindir. ½ su bardağı yaban mersini 44 kaloridir. En yüksek antioksidan sıralamasında kurt üzümü ve nardan sonra 3. sırada yer alır.

1- Hastalık oluşumu ve vücutta yaşlanmayı tetikleyen serbest radikalleri nötralize eder. Antioksidan olan meyveye mavi/mor rengi veren antosiyanin pigmentinden zengindir. C, E ve A vitamini, B kompleks vitaminler, bakır ( etkili bir bağışıklık yapılandırıcı ve anti bakteriyel), selenyum, çinko, demir (kandaki hemoglobin ve oksijen konsantrasyonunu arttırarak bağışıklığı arttırır), manganez (vücutta kolesterol ve karbonhidrat ve protien gibi besin öğelerinin kullanılmasını sağlar) içeriği ile bağışıklığı yükselterek, enfeksiyonlara karşı korur. Bağışıklık güçlendikçe soğuk algınlığı, ateş, suçiçeği gibi viral ve bakteriyel bulaşıcı hastalıklara yakalanma riskiniz azalır.

2- Hipertansiyon oluşumunu önler. Antosiyanin pigmentinin hipertansiyona karşı koruyucu etkisi vardır. 14 yıl süren, 134.000 kadın ve 23.000 erkeğin katıldığı bir çalışmada haftada 1 çay bardağından (125 ml) fazla yaban mersini tüketenler hiç tüketmeyenlerle kıyaslandığında hipertansiyon oluşum riskinin %10 azaldığı saptanmıştır.

3- Beyin fonksiyonlarını iyileştirir. Antosiyaninler beyin merkezindeki nöronal sinyalleşmeyi arttırır. Yapılan bir çalışmada 12 hafta boyunca yetişkinlere günlük yaban mersini suyu tükettirilmiş ve çalışma sonunda hafıza fonksiyonlarının geliştiği saptanmıştır. Yapılan çalışmalar düzenli yaban mersini tüketiminin Alzheimer hastalığı oluşum riskini de azalttığını göstermiştir.

4- Kolon ve yumurtalık kanseri oluşum riskini azaltır. Yapılan bir çalışmada yaban mersininde bulunan pterostilben adlı bir bileşiğin kolon kanserine karşı koruma sağladığı saptanmıştır. İnflamatuar (iltihap karşıtı) özelliğinden ötürü kolondaki tümör büyümesini baskılayıcı özelliğe sahiptir. Kadınlar üzerinde yapılan bir başka çalışmada da yüksek oranda yaban mersini flavonoidleri alımının yumurtalık kanseri oluşum riskinde %34 oranında azalma sağladığı saptanmıştır.

5- İdrar yolları enfeksiyonlarıyla mücadelede etkilidir. Kızılcık gibi yaban mersini de antosiyanin bileşiğini içermesi sebebi ile mesane duvarlarına yapışıp inflamasyon (iltihap) ve yanmaya neden olan, enfeksiyon oluşturan bakterilerin oluşumunu engeller. Yüksek oranda C vitamini de idrar yollarında bakteri oluşumunu engeller. 1 bardak yaban mersini de 15 mg C vitamini içerir, kadınlar için günlük ihtiyacın %20’sini karşılar.

6- Yüksek lif, antioksidan kapasite ve kötü kolesterolü azaltıcı özelliği ile kalp sağlığını koruyucu özelliktedir. 2012’de 93.000 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada haftada 3 veya daha fazla porsiyon yaban mersini ve çilek tüketen kadınlar bu meyveleri ayda 1 veya daha az tüketenlerle karşılaştırıldığında kalp krizi oluşum riski %32 daha az olarak saptanmıştır.

7- Göz sağlığını iyileştirici özelliktedir. Yaban mersini içeriğindeki antioksidan özellikteki karotenoidler ve flavonoidlerin yanı sıra A, C ve E vitamini, selenyum, çinko ve fosfor ile göz sağlığı için gerekli olan tüm öğeleri içerir. Yetişkinler üzerinde yapılan bir çalışmada günde 3 ve üzerinde meyve tüketenler günde 1,5 porsiyon ve altında tüketenlerle kıyaslandığında ilerleyen yaşlarda görme kaybı ile sonuçlanan makula dejenerasyonu (sarı nokta) oluşum riskini %36 oranında azalttığı saptanmıştır.

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

Safranın Faydaları Bitmiyor

Antik çağlarda safranın ağrıyı, sindirim sorunlarını ve hatta yüksek tansiyonu tedavi etmek için kullanıldığını belirtiliyor, "Günümüzün en pahalı baharatlarından biridir. Crocus sativus bitkisinden elde edilir ve 150'den fazla bilinen uçucu bileşikler içerir. En iyi bilenen bileşikler krosin ve safranaldır, her ikisi de terapötik (tedavi edici) olarak kullanılmaktadır. Safran karotenoidlerden zengindir. İki ana karotenoidi krosin ve krosetindir, besinlere zengin sarı bir renk vermektedir. Araştırmalar anti kanser özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Çalışmalarda safranın prostat ve meme kanserine karşı anti proliferatif (çoğalmayı önleyici) etkisi olduğu saptanmıştır. Ayrıca lösemi hücrelerinin büyümesini baskıladığı ve akciğer kanserine karşı pro apoptotik (programlanmış hücre ölümünü uyaran) etkisi olduğu bulunmuştur dedi.

Safranın iştahı düzenleyici özelliği de var. Kilo vermeye çalışanlar safran özünü deneyebilir. Besin isteklerini moleküler düzeyde ortadan kaldırdığı gözlenmiştir. Plasebo kontrollü çift kör bir çalışmada safran özü alan kadınlarda atıştırma ataklarının sayısı yüzde 55 oranında azaldığı saptanmıştır. Buna ek olarak 8 hafta boyunca ortalama 1 kilogram kayıp sağladığı gözlenmiştir. Safran, beynin serotonerjik sistemini hedefleyerek atıştırma arzusunu ortadan kaldırmaktadır. Bu sistem iştah, ruh hali ve hatta şeker isteğini etkilemektedir.

Safranın anti depresan etkileri vardır. Geleneksel Pers tıbbında safran anti depresan olarak kullanılmaktaydı. Güncel çalışmalar safranın ruh halini iyileştirmeye faydası olduğunu onaylamaktadır. 6 haftalık bir çalışmada hastalar günlük 30 mg safran özü almışlardır. Araştırmacılar depresyon belirtilerinin önemli ölçüde azaldığını saptamış, hafif ve orta seviyede depresyon durumları için tavsiye edilebilecek bir tedavi olduğunu öne sürmüştür. Safranın hafif ve orta dereceli depresyonda genel olarak kullanılan depresyon ilacı ile eşit etkili olduğu gösterilmiş ve ortaya çıkan cinsel yan etkileri de hafiflettiği saptanmıştır.

Safran hafıza fonksiyonları arttırır. Hayvan çalışmaları safranın demans ve hafıza kaybına karşı güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Safran özü verilen yaşlı farelerde öğrenme kapasitesi ve hafızada iyileşmeler gözlenmiştir. Buna ek olarak yetişkin farelerde safran asetilkolini yıkan asetilkolintransferaz enzimini engellemektedir.

Bilişsel faydaları Alzheimer hastalarında görülmüştür. Yapılan klinik bir çalışmada hafif ve orta dereceli Alzheimer hastalarında geleneksel olarak kullanılan Alzheimer ilacı kadar yararlı olduğu gösterilmiştir.

Safranın yan etkileri ve güvenirliliği çoğu birey için 6 hafta kadar ağız yoluyla alındığında güvenlidir. Bazı olası yan etkileri ağız kuruluğu, anksiyete, baş dönmesi, uyuşukluk, bulantı, iştah değişikliği ve baş ağrısı olabilir. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Ağız yoluyla yüksek miktarlarda alındığında zehirlenmeye, cilt, göz, mukoza zarlarında sararmalara, kusma, baş dönmesi, kanlı ishal, burun, dudaklar ve göz kapaklarında kanama ve uyuşmaya neden olmaktadır. 12-20 gram gibi dozlar ölüme neden olur. Depresyon ve Alzheimer gibi rahatsızlıklarda günlük kullanım 30 mg'ı geçmemelidir.

Not;

Yazının devamı...

Yazın Düşülen Tuzaklar

Genellikle sıcak havaları daha hafif yemeklerle birlikte daha fazla meyve ve salata tüketimi ile ilişkilendiririz. Doğal olarak yaz aylarını daha ince bir görüntüye sahip olmak için bir fırsat olarak görürüz, en azından ilkbaharda olduğumuzdan daha fazla kilolu görünmek istemeyiz. Yaz aylarında yüzlerce gizli kalori barındıran yiyecek ve içecek tuzaklarına düşmezsek istediğimiz görüntüye sahip olmak çok kolay. Bu sayede tartıya çıktığınızda olası şokların önüne geçmiş olacaksınız. Yediğimiz ve içtiklerimizin bilincinde olarak bunaltıcı yaz aylarını daha zinde ve aktif geçirmek mümkün.

Yudumlamadan önce düşünün!

Sıcaklık arttıkça meşrubat şişeleri de buzdolabında yerlerini almaya başlar. Bu içeceklerin boş kalori demek olduğunu ve bel çevresinde artışa neden olduklarını unutmayın. Bu şişeleri daha az erişebileceğiniz yerlere koyun ve mümkün oldukça ellerinizi uzaktutun.

Rengarenk kokteyllere havuz başında hayır demek eminim ki çok zordur ancak birkaç ay sonra daha büyük bir beden giysi almak zorunda kaldığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Çoğu kokteyl şeker doludur. Sıcaklıkla birlikte kalori alımınız da artsın istemiyorsanız bardak miktarınızı sayın. Soğuk bir bira tercihi tabi ki daha az kalori alımı demektir ancak bunlarında light olanları tercih edilmelidir. Mokteyllerde alkolsüz şekerli içeceklerdir, aynı oranda sınırlandırılmaları gerekir.

Soğuk kahvelerinizde tam yağlı sütlerden daha çok buz olsun. Bazı kahvelere dondurma da eklenir, dondurmasız olanları tercih etmeye çalışın. Günde 1-2 fincandan fazla kahve tüketmeyin.

Kremalı ve tam yağlı sütle hazırlananlardan uzak durun. Susuzluğunuzu ekstra kalori almadan giderin! Yaz içeceklerinin çok fazla şeker ve yağ içerdiğini öğrenmiş olup depresyona girmemize gerek yok. Su, ev yapımı şekersiz limonatalar veya kompostolar, hindistan cevizi suyu, soğuk bitkisel çaylar imdadımıza yetişiyor.

Yaz akşamlarında çoğumuz parkta veya yakınımızdaki bir alışveriş merkezinde dolaşmak isteriz. Yürüyüş yapmak vücut için harika olabilir tabi ki yanında bilinçsizce atıştırmıyorsak. Akşamı açık havada gezinerek geçiriyorsanız sayısız sağlıksız besin alternatifleri (patates cipsi, patates kızartması, sosisli sandviç, peynirli hamburgeler, tavuk ruloları vb.) ile karşılaşmış belki fark etmeden tüketmiş olabilirsiniz. Bu besinlerden kaçınarak sağlıklı tercihler (1 sb yağsız/tuzsuz patlamış mısır veya 1 kase dilimlenmiş meyve vb.) Eğer diyetinize gerçekten sadıksanız evde sağlıklı bir akşam atıştırması yapıp da yürüyüşe çıkabilirsiniz. Zaten karnınız besleyici bir salata ile doluysa hemen köşeyi döner dönmez canınız kızarmış bir besin tüketmek istemeyecektir.

Dondurma alırken çikolata sosunu ve fındık süslemelerini bir kenara bırakın. Sade ve meyveli olanları 2 topu geçmeyecek şekilde tercih etmeye çalışın. Ciddi anlamda kilo takibi yapıyor iseniz tercihinizi buzlu aromalı olanlardan yana kullanabilirsiniz, kalorileri daha düşüktür. Sevdiğiniz bir dondurmanın düşük yağlı alternatiflerini de değerlendirebilirsiniz. Bir sundae yi (dondurmalı tatlı) arkadaşınızla bölüşerek vücudunuza sandığınızdan daha büyük bir iyilik yapmış olacaksınız. Ne yazık ki ofis yaz tatilinde kapanmıyor. Öğle yemeğinden sonra toplantı da esnemek istemiyor, önemli e-postaların vaktinde cevaplanması gerekiyor ise sizi uykuya ve yorgunluğa sürükleyen besinlerden ziyade sizi uyaran ve zinde tutan bir beslenme takibi yapmanız gerekir. Kahvaltıda konserve meyve suları yerine taze karpuz suyu veya doğranmış karpuz tercih edin. Yumurta ve kırmızı et yerine fasülye ve bezelye gibi bitkisel protein kaynaklarına yönelin, sindirimleri daha kolaydır. Kahvaltıyı kesinlikle atlamayın. Kızartmalardan uzak durun. Yemeğinizin yanında en azından bir domates/salatalık tüketin. Tatlı olarak meyve (mango, nektarin,berrieler vb.) ve yoğurt almak vücudunuza şeker yüklemeden kalsiyum ve çeşitli vitaminleri almanızı sağlayacaktır. Bol su için. Çay, kahve, kola ve alkol unutmayın ki vücutta dehidratasyona (sıvı kaybının artması) neden olurlar.

Uzman Diyetisyen

Şebnem Kandıralı Yıldırım

https://sebnemkandirali.com/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.