SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Yetişkin Dönem DEHB’inin Yaşamınızı Olumsuz Etkilemesine İzin Vermeyin!

Çocukluk döneminde tedavi edilmeyen DEHB (Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) yetişkinlikte de ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklarda aşırı hareketlilik ve buna bağlı belirtiler ön plandayken, yetişkinlerde dikkat eksikliği ve buna bağlı işlevlerin yetersizliği ön plana çıkıyor. Eğitim hayatını da olumsuz etkiliyor ve okul terki gibi durumlar görülebiliyor. İş seçiminde hatalar, kuralsızlık, karar vermede bozukluk, iş yetiştirmede zorlanma, fazla sayıda hatalı iş yapma, iş arkadaşları ile kötü ilişkiler ve sık yapılan iş kazaları gibi pek çok şeye sebep olabiliyor. Bunun sonucunda sık sık iş değiştirme, kovulma, istenilen performansı gösterememe gibi durumlar oluşabiliyor. Ayrıca yapılan pek çok çalışmada DEHB olan yetişkinlerin daha fazla sayıda suça karıştıkları ve tutuklandıkları görülmüş. İyi haber ise DEHB her yaşta tedavi edilebiliyor. Suç oranları, şiddet, bağımlılık ve sosyal bozukluklar ile ilişkili olan DEHB konusundaki sorularımı konularının önde gelen uzmanları yanıtladı.

ABD Harvard Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Joseph Biederman, Bengi Semerci Enstitüsü’nden Prof. Dr. Bengi Semerci, Mount Sinai Tıp Merkezi’nden Prof. Dr. Jeffrey Newcorn ile DEHB hakkında konuştuk.

DEHB nedir?

Prof. Dr. Bengi Semerci: DEHB nörogelişimsel bir sorundur. Bebeklikten başlayarak erişkin dönemde devam eden bir süreç izler. Her gelişim döneminde farklı bulgular gösterir. Kaygı bozukluğu, anksiyete başta olmak üzere birçok hastalıkla birlikte görülebilir. Tedavi edilmediği zaman ciddi bireysel kayıp ve sorunların yanı sıra iş, evlilik, sosyal yaşam gibi alanlarda ciddi problemlere, suç ve bağımlılık gibi toplumsal kayıplara neden olabilir.

Yetişkinlerde DEHB bireyin sosyal ve iş hayatını nasıl etkiler?

Prof. Dr. Bengi Semerci: Sağlık durumu ve performans iş seçimini ve işi etkileyen bir durumlardır. DEHB bu nedenle iş seçimini ve iş performansını etkileyebilmektedir. Bu herkese olacağı anlamına gelmese de DEHB’in kişin performansı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Bir çalışmada, DEHB olan 4-12 yaş arası erkek çocuklar 21-23 yaşına değin izlenmişlerdir. Bu çocukların %41’inin en az bir kez işten kovulduğu yüzde 26’sının iş bulamadığı saptanmıştır. Yetişkin DEHB iş performansında yüzde 4-5 oranında düşüşle ilişkilendirilmiştir.

Özellikle iş hayatında DEHB’li bireyler organize olamama, doğru karar verememe, dürtüsellik nedeniyle iş arkadaşları ile sürtüşmeler yaşama, toplantılara geç kalma, kuralsızlık, yapılması gerekenleri unutma, sık sık hata yapma, işe gitmeme gibi sorunlar yaşayabilirler. DEHB olan bireyler onlardan istenen şeyi anlamakta güçlük yaşayabilirler. Formları doldurmak gibi işlerde esktra zamana ve yardıma ihtiyaç duyabilirler. Randevuları hatırlayamayabilirler.

Benzeri sorunlar sosyal hayattaki ilişki ve evlilikleri de olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılması gerekenleri unutma, isteklerini erteleyememe ve dürtüsellik nedeniyle eşi ile daha fazla tartışmaya girme. Risk alımı ve alınan kararların sonunun düşünememe, kötü bütçe yönetimi, aldığı sorumluluğu eksiksiz ve düzgün yerine getirememe sosyal iletişim problemlerine yol açmaktadır. Bunların sonucu olarak suça karışma, trafik veya iş kazası nedeniyle can kaybı, maddi riskler sonucu kendilerine ve aileye verilen zarar gibi pek çok olumsuz duruma rastlanmaktadır.

Prof. Dr. Biederman: DEHB çocukluktan yetişkinliğe bireyin hayatı boyunca devam eder. Okul ve iş hayatını etkiler. Sosyal yaşamda zorluklar yaşanmasına sebep olur. Ergenlerde ve yetişkinlerde işlenen suç oranları, DEHB ile ilişkili bulunmuştur. Aynı şekilde bağımlılıkla da ilişkilidir. Ayrıca yapılan araştırmalar, trafik kazaları ile DEHB arasında yüksek oranda bir bağlantı olduğunu göstermiştir. Dikkati toplayamama, karar verme aşamasında yanlış yapma kazalara zemin yaratır.

DEHB tamamen tedavi edilebiliyor mu?

Prof. Dr. Newcorn: Bu tedaviden ne kast ettiğinize de bağlı. Biz DEHB’den kaynaklanan bozuklukları tedavi edebiliyoruz. Ancak DEHB nedeniyle hayati fonksiyonlarınızda, sosyal ilişkilerinizde yahut iş yaşamınızda sorunlar oluşmuş ise bunu sizin tedavi etmeniz veya o konularda da ayrıca destek almanız gerekebilir. Yetişkin dönemde kişinin yaşamını olumsuz etkilemeyecek düzeyde ve kontrol edebildiğini düşündüğü bulgular varsa, sadece destek alarak devam edebilir. Tedavi alıp almayacağı kişinin kendi kararıdır ama buna yetişkin DEHB’i konusunda çalışan bir hekim tarafından bilgilendirildikten ve sonuçlarını tartıştıktan sonra karar vermesi gerekir. Çünkü uygulanabilecek çeşitli tedavi yöntemleri yetişkinler için de vardır.

DEHB’de doğru tedavi yaklaşımı nedir?

Prof. Dr. Newcorn: Davranışsal terapiden pek çok farklı formdaki ilaca kadar değişen farklı tedavi türleri var. Semptomları gidermede en etkili yöntem ilaç tedavisi. Genellikle ilaç ve terapi birlikte uygulandığında çok faydalı oluyor.

Sorunun çözümü için neler yapılmalı?

Prof. Dr. Bengi Semerci: Sorunsuz çalışmak, kendinizi verimli ve iyi hissetmek, iş yeriniz ve arkadaşlarınız tarafından onaylanmanın yolu bir an önce sorununu tanımlamak ve bir hekimde doğrulatmak olmalıdır. Sonrasında bir yandan tedaviye devam ederken, diğer yandan hem kariyer hem çalışma şeklini gözden geçirerek bazı düzenlemelerin yapılması gerekir.

Erişkinlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, Tanı ve Tedavi Kılavuzu

Çocukluktan erişkinliğe süren, bireysel olduğu kadar toplumsal sorunlara da yol açabilen DEHB konusunda, “Erişkinlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, Tanı ve Tedavi Kılavuzu”, Türk Psikiyatri Derneği yayınlarından çıktı. Prof. Dr. Bengi Semerci ve Doç. Dr. Umut Mert Aksoy tarafından yayına hazırlanan kitap, alanında ülkemizdeki ilk kılavuz kitap olma özelliğini taşıyor.

Serap Torun

Twitter: seraptorun73

Instagram: seraptorun

Yazının devamı...

Psikiyatrik Hastalıklar Oluşmadan Önce Tahmin Edilebilecek

Harvard Tıp Fakültesi Psikiyatri Nörogörüntüleme Laboratuvarı Direktör Yardımcısı, Psikiyatri ve Radyoloji Profesörü Dr. Marek Kubicki, dedi. Konuşmasında yapay zekâ kullanımına da değinen Prof. Dr. Marek Kubicki, “ dedi.

Psikiyatride en son teknolojik gelişmelerin konu edildiği 10. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi ve 6. Uluslararası Çocuk ve Ergen Psikofarmakolojisi Sempozyumu'na katılan Prof. Dr. Marek Kubicki, beynin ileri teknoloji kullanılarak görüntülenmesi ve psikiyatride yapay zekâ kullanımı konusunda bilgiler verdi.

Beyin görüntüleme işlemi daha ucuz ve hasta açısından ulaşılabilir olacak mı?
Görüntülemeyi daha ucuz ve daha erişilebilir hale getirmek için halihazırda bazı girişimler ve projeler yürütülüyor. Meselâ; Güney Amerika'da, büyük otobüslere görüntüleme makineleri koyularak toplumun daha fakir olduğu bölgelere gidilerek çok ucuz fiyatlara görüntüleme hizmeti veriliyor.

Görüntülemeyi daha erişilebilir hale getirmenin bir diğer yolu ise makinenin boyutunu küçültmek. Bu şekilde, boyut küçültülerek ve daha kompakt hale getirilerek, MR çektirmek hasta için daha az maliyetli hale getirilebilir ve daha fazla kişiye hizmet verilebilir.

Görüntülemeyi daha erişilebilir ve daha ucuz hale getirmenin bir başka yolu da MR makinesinin performansını iyileştirmek. Bu da görüntülemenin yapılması için gereken süreyi kısaltır. Şu an bir hastayı taramak yarım saat veya daha uzun bir zaman alıyor. Tek bir MR makinesinin maliyeti yaklaşık bir milyon dolar olduğundan, daha hızlı görüntüleme ile daha fazla hastaya hizmet verebilirsek tarama başına maliyeti azaltabiliriz.

Alternatif olarak, daha az karmaşık sorunların teşhis edilmesine yardımcı olan farklı taşınabilir tarama cihazları da var.

İleride yapay zekâ yardımıyla belki MR makinelerine bile ihtiyacımız kalmayacak. Çünkü yapay zekânın oluşabilecek psikiyatrik bir hastalığı oluşmadan tahmin etmesi veya bireyde oluşmaya başlayan karmaşık durumları öngörebilmesi mümkün olabilecek.

Beyin görüntüleme veya veri toplamada kullanılan metotlar
psikiyatrik sorunların teşhis ve tedavisini nasıl etkileyecek?

“Görüntüleme topluluğu” (The Imaging Community) bazı hastalıkların biyobelirteçleri üzerinde çalışıyor. Örneğin, bir hastanın beyni tarandığında, görüntülerde birkaç parametre ölçülüyor. Bu belirteçler, beyinde olan bir iltihaplanmayı gösterebilir. Bu durumda hekim iltihabı iyileştirmeye yönelik bir tedavi uygular. Burada görüntülemeyi bir nevi tahlil olarak düşünebiliriz.

İleride, beyinde bir sinyali gösteren veya tespit eden biyolojik belirteçler, bireyde oluşması muhtemel sorunları önceden tahmin etmek için kullanılabilir.

Şizofrenide, nöroinflamasyonun rolünü araştırıyoruz. Bu konuda birkaç biyobelirteç bulunduğumuzu düşünüyoruz. Halüsinasyon gören hastanın beyninde bu biyobelirteçlerin varlığını ölçebiliriz. Böylece hastada iltihaplanma olup olmadığını tespit edebiliriz. Eğer iltihap varsa yapmamız gereken hastaya anti-inflamatuar ilaç vermek ve iyileştirmektir. Eğer yoksa, o zaman hekim tedavi için anti-psikotik ilaçlara yönelebilir.

Görüntüleme cihazları beynin gizemini çözme
ya da yeni bir beyin oluşturma yolunda mı ilerliyor?

Bu konuda “Brain – Initiative” (Beyin Girişimi) denilen bir proje var. Obama, milyonlarca dolar aktararak bu projeyi finanse etti.

Beyin üzerinde çalışmak herhangi bir başka organ üzerinde çalışmaktan çok daha zor çünkü beyni insan vücudu dışında canlı tutamıyoruz. Sadece bu bile arkada çok büyük bir çalışma yapıldığının göstergesi. Ayrıca beyinin yaptığı pek çok işlev, karmaşık yapısı nedeniyle halâ tam olarak çözülemedi.

Beyin görüntüleme alanında yapılan
son çalışmalar arasında en heyecan verici olanı sizce hangisi?

Kaliforniya ve Boston'da bir grup insan, beyin görüntülemede nano-parçacıkları kullanabilmek için çalışıyor. Bununla birlikte, bu testler şu an için insanlar üzerinde gerçekleştirilemez, çünkü insan vücudu nano parçacıkları toksik (zehir) olarak algılıyor.

Bunu güvenli bir şekilde yapabildiğimiz zaman nörolojik, psikiyatrik hastalıklar ve beyin fonksiyon bozuklukları hakkında daha fazla bilgi edinebiliriz.


Serap Torun

Twitter: seraptorun73
Instagram: seraptorun

Yazının devamı...

Yapay Zekâ Karar Verici Aşamalarda Doktorlar ile Çalışacak

Kanada Alberta Üniversitesi Psikiyatri Bölüm Başkan Yardımcısı, Psikiyatri ve Sinirbilimi Profesörü Andrew Greenshaw, dedi.

10. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi & 6. Çocuk ve Ergen Psikofarmakolojisi Sempozyumu'ndaki konuşması ile e-sağlığa ve sağlıkta geleceğin teknolojilerine dikkat çeken Greenshaw, “ diyerek gelecekte yapay zekâdan nasıl faydalanabileceğimiz konusundaki sorularımı yanıtladı.

Yapay zekâ nedir?
Yapay zekâ, makinelerin bir yazılım aracılığı ile karmaşık problemlere canlılar gibi çözümler üretmesini, kendi kendine öğrenerek gelişmesini, bu süreçte başta insanların düşünme biçimlerini taklit etmesini sağlamak ile ilgilenen bir teknolojidir.

Yapay zekâ dost mu düşman mı?
İnsanlar haklı olarak bilmedikleri bir şeyden korkarlar. 10 yıl sonra dünyada her şey çok farklı olacak. İnsan beynin limiti ne bildiğinden değil neyi bilmediğinden ibaret. Gelecek on senede geçtiğimiz on yılı hatırlayamayacak seviyeye geleceğiz. Biliyorsunuz, geçtiğimiz yıllarda AlfaGo çıktı. Şimdi ise AlfaGo Zero var. AlfaGo Zero için sadece kod yazıldı. Herhangi bir kuralı, kısıtlaması olmadan sistem kendi kendine öğrenerek büyük başarı sağladı. Şu an yenilmez bir Go oyuncusu oldu. Bunu da 40 gün gibi bir zamanda tamamladı.

Aslında tüm bunları sosyal medyada da gözlemleyebiliyoruz. Eğer Facebook gibi bir sosyal medya programı kullanıyorsanız sizler de fark etmişsinizdir. Bir şeylere baktıktan kısa bir süre sonra o ilgilendiğiniz konu ile ilgili reklamlar gösterilmeye başlar. Bunun nasıl olduğuna çoğu zaman şaşırırsınız. Nereden ve nasıl bilindiğini düşünürsünüz. Google aramalarda bize potansiyel olarak ileride arayabileceğimiz şeyleri de sunmaya başladı. İşte tüm bunların arkasında yapay zekâ var.

Bizler veriyi tasnif ediyor, kategorize ederek sistematik bir şekilde değerlendiriyoruz. Bilgimize dayanan bir önyargı kullanıyoruz ancak makineler artık bizim fikirlerimize dayanmayacak. Birey hakkında toplamış oldukları bilgileri kullanarak kendileri sonuca varabilecekler. Bu da durumları farklı ilişkilendirebilecekleri anlamına geliyor. Ruh sağlığı açısından bakarsak bizlerin depresyon veya şizofreni hakkındaki eğitimimiz, teşhisi şekillendiriyor. Bizim belirli bir yönde düşünmemizi sağlıyor. Yapay zekâ ise bizim bilgilerimize bağlı kalmayacak, dolayısıyla elinde bulunan data ile bizlerin bilemeyeceği pek çok parametreyi karşılaştırıp ilişkilendirebilecek. Bu bilgi bir muayenehanede hastadan alabileceğimizden kat kat fazla.

Makine, karar verirken sadece elinde olan data ile değil konuya göre verinin nereden geldiğini de değerlendirecek. İnsanoğlunun demografiklerine bakacak. Sadece yaşı, kilosu, değil yaşam biçimi, kimler ile iletişimde olduğu, nereleri ziyaret ettiği, nelerden hoşlanıp hoşlanmadığı gibi aklımızın alamayacağı kadar fazla veriyi değerlendirerek karar verecek. Bu noktada insanların yapabileceği olumsuz şeylerden bir tanesi sistemin nasıl çalıştığını değil sadece çalışması gerektiğini düşünerek yazılım yapmalarıdır. Aslında yapay zekânın nasıl çalıştığının da iyi bilmesi gerekiyor.

Sağlık sistemine yapay zekâyı nasıl entegre edeceğiz?
Bizim yapacağımız işlemlerin istediğimiz gibi sonuç verebilmesi için hem insan sağlığı sistemini, insan sağlığını, psikolojisini iyi bilen hem de yapay zekâya hâkim bu konularda ayrı ayrı uzman kişileri bir araya getirmemiz gerekiyor. Yapay zekâ bunları tekil olarak değerlendirebilirken, bizler kendi içinde ayrı ayrı değerlendirdiğimiz için bir makine gibi bütün düşünemiyoruz. Bu aşamada yapay zekânın ne sonuç verdiği ve o sonucu nasıl verdiği ile ilgili iki ayrı grup olacak. Yapay zekâyı programlayan mühendisler ve psikiyatristler arasından bir kısmı yapay zekânın nasıl çalıştığını bilmeden bir kısmı ise bilerek bunu yönetecek. Şu an bizim sağlık sistemimiz hastanın ihtiyaçları ve doktorların becerisi ile kısıtlı. Ancak yakın gelecekte insanların sağlığının birbirlerine olan etkilerini ölçmede de yapay zekâ dan faydalanılabilecek.

Bugün sağlık kayıtlarını tutan sistem yeteri kadar detaylı veri toplamıyor. Eğer değişime şimdiden başlamak istiyorsak insanları iş birliği için doğru şekilde bilgilendirmeliyiz. Yapay zekânın gelişmesi için sağlık sistemimizi iyi düzenlememiz gerekiyor. İleriye yönelik çalışmalarda sadece doktorun ne düşündüğü değil hastanın ne düşündüğü, nasıl hissettiği, nasıl etkilendiği, nasıl tepki verdiği, sosyal durumu, hastanın hayatındaki farklı dönemler gibi pek çok bilgi de sisteme girilmeli. Sonuçta bizler bir adada tek başımıza yaşamıyoruz. Topluluk içinde yaşıyoruz ve burada hayatımızı dolayısıyla sağlığımızı etkileyen arkadaşlar, iş arkadaşları, çocuklar, hayatımızın dönüm noktaları gibi pek çok şey var. Meselâ, aynı semptomları gösteren hastalara uygulanan aynı tedavinin hangi hastayı nasıl etkilediği kayıt altına alındığında, yapay zekâ tüm verilere bakarak gerçekten tedaviye hangi hastanın ihtiyaç duyduğunu, tedavinin hangi hastada daha iyi sonuç verebileceğini bize söyleyebilecek.

Ruhsal sorunlara eğilirken ise eksik bir şey yapıyoruz. Konunun fiziksel boyutunu atlıyoruz. Yapay zekâ ile psikolojik sorunları olan insanların ne gibi sağlık problemleri olabileceğini yahut tam tersi fiziksel sağlık problemleri olan kişilerin ne gibi psikolojik sorunları olabileceğini öngörebileceğiz. Bu yüzden sağlık sistemini kurarken devamlı yapay zekâyı beslememiz ve onunla daha uyumlu hale getirmemiz gerekiyor. Yapay zekâya sunduğumuz bu bilgiler karşılığında onun bize sunduğu geri bildirimleri de göz ardı etmemeliyiz.

Verinin kullanımı ve gizlilik kuralları nasıl şekillenecek?
İnternet bankacılığını hepimiz kullanıyoruz. Bu, finansal verilerinizin bankalar tarafından bilinmesi demek. Alışveriş hareketleriniz, nerelerde bulunduğunuz, ileride neleri satın almaya ihtiyaç duyabileceğiniz, gelir gider durumunuz özetle hakkınızdaki pek çok şeyi bankalar biliyor. Burada sizin için hangi bilgi daha önemli finansal siciliniz mi, sağlık bilgileriniz mi? Eğer seçiminiz finansal bilgilerden yana ise belki de sağlığınızı o kadar da önemsemiyorsunuzdur.

Finansal veya sağlık işlemlerinin yapılmasını kendimiz onaylıyoruz. Bunlar belirli kanun ve kuralları olan sistemler. Dolayısıyla yasal çerçeveler içinde yapılıyor. Sağlıkta ise bilginin daha fazla toplanması bize birey hastalanmadan önce o kişinin hastalanabileceği konusunda fikir verecek. Böylece biz o kişiye durum oluşmadan ulaşabileceğiz.

Bu arada insanların ortak etik bilgileri konusunda da duyarlı olunması gerekiyor. İnternete bağlanan insanları, bu bilgileri paylaştıklarında rahat hissettirmemiz gerekiyor ki bize daha fazla bilgi versinler. İnsanlar kendilerini güvende ve rahat hissederek bu bilgileri vermeliler. Bu nedenle gizlilik politikaları önemli.

Özellikle e- sağlıkta insanların daha fazla iletişim içinde olmalarını sağlayacak ortam ve imkân sağlamalıyız. Bu durum ruhsal problemi olan insanlar için daha büyük önem taşıyor. Bu yenilikler onlara belki de farkında olmadıkları durumlarda yardım önermemizi sağlayacak. Bu nedenle yapay zekâ kullanmaya başlamadan önce yapay zekânın gelişebileceği bir ortam oluşturmalıyız. Doğru zamanı, hasta ile doğru iletişimi yakalamalıyız.

Siri, Google Play bizi anlıyor ve bunlar ile konuşabiliyoruz. Yakın gelecekte iki doktor hasta hakkında bir bilgisayar ile konuşacak duruma gelecek. İleride internetteki bu verilir birey ve ortak paydaları olan farklı bireyler hakkında daha fazla bilgi toplamış olacağı için hekimlere teşhis ve tedavi aşamasında yardımcı olacaktır.

İnternet hızlı ama yapay zekâ ve robotik daha hızlı gelişiyor. Yapay zekâ karar verici aşamalarda risk analizi yapmakta hekimler ile birlikte çalışacak.


Serap Torun
Gazeteci, Kidsgourmet Yayın Yönetmeni

Twitter: seraptorun73

Instagram: seraptorun

Yazının devamı...

Motivasyon Arayanlara İki Öneri

Çoğumuz hayatımızın bir döneminde farklı deneyimler yaşamak, standart hayatımızın dışında bir şeyler yapmak istemişizdir. Bunları yapmak için genellikle bir motivasyon bekleriz. Oysa değişim elimizin uzanabileceği bir noktadadır. Mevlana’nın dediği gibi, “Dünle birlikte gitti, cancağızım. Ne varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Geçtiğimiz günlerde sanırım ben de bu dönemlerden birini yaşadım. Kendimi birdenbire Antalya’da bir golf sahasında buldum. Daha önce denemediğim bir spor dalı olduğu için golf oynamak istedim. Pahalı bir spor dalı gibi göründüğünü biliyorum ama inanın kayak yapmaktan daha pahalı değil. Golf oynarken sohbet ettiğim arkadaşım Furkan Tirali’den de bu spor hakkında bilgiler aldım.

Vaktimiz, ben golf öğrenmeye çalışırken sohbet ile geçti. Golf için farklı saha türleri varmış. Ben bilmeden yaptığım bu seçimde popüler sahalardan olan Links sahayı seçmişim. Links sahanın özelliği deniz kıyısında yer alması ve arazinin doğal olması. Bir taraf düz çimler ile kaplıyken diğer tarafta bir kum tepesi karşınıza çıkıyor. Dünyada da links sahalar özel ilgi görüyor. Golf oynarken fena sayılmazdım ama daha çok çalışmam lazım. Bir günde ancak topa nasıl vurulacağını öğrendim. Atışlarım fena değildi. Bu sporda el ve göz koordinasyonu önemli. Tabii bu arada Akdeniz’in muhteşem deniz manzarası ve Toros dağlarının şehri nasıl kucakladığını da seyrettiğim için göz koordinasyonum biraz sekteye uğramış olabilir.

Golf sonrası doğru sinemaya…
Gerilim filmi sevenler için vizyonda olan ve yönetmenliğini Xavier Legrand’ın yaptığı Custody / Velayet filminden söz etmek istiyorum. Filimde boşanma sürecinde olan bir ailenin yaşadıkları anlatılıyor. Çocukların bu süreçte neler yaşadığını ve ebeveynlerinin tutumlarından nasıl etkilendiklerini görebilirsiniz. Özellikle çocuklarını koruduklarını zannederken ebeveynlerin nasıl bir yanılgıya düşebilecekleri çok güzel işlenmiş. Ayrıca film aile içi şiddetin ve sonuçlarının da gözler önüne serildiği ders çıkarılması gereken bir yapıt. Hikâye Fransa’nın küçük bir yerleşim yerinde geçiyor. Bir ailenin parçalanışı, sebepleri ve sonuçları işleniyor.

Ben bu iki etkinlik ile kendime zaman ayırdım. Siz de bu hafta sonu kendiniz için bir şeyler yapabilirsiniz.

Yazının devamı...

Tedaviye Harcanan Para Aşı Maliyetinin Çok Üzerinde

Aşı, her ne kadar bundan yıllar önce keşfedilmişse de bugün halen yeni bir uygulamaymışçasına doğru olmayan spekülatif söylemler ile gündeme getirilmektedir. Oysa tüm dünyada uygulanan aşılar sayesinde bugün artık pek çok hastalık görülmemekte ve böylelikle bireylerin ve toplumların sağlığı korunmaktadır. Bunun en önemli örneği ise dünya çapında WHO (Dünya Sağlık Örgütü) öncülüğünde yapılan aşılama kampanyaları ile her yıl yaklaşık 50 milyon kişinin ölümüne yol açan çiçek hastalığının ortadan kalkmış olmasıdır. 20. Yüzyılın ilk yarısında Amerika’da yılda 60.000 civarı görülen çocuk felci vakaları, artık sıfıra inmiştir. 1980'lerde doğanlar çiçek aşısı olmadığı gibi bu hastalığı da tanımamaktadır. Ülkemizde artık çocuk felci nedeniyle sakat kalan çocuklar görülmemektedir.

Bu hastalıkları görmemiş, yaptıkları yıkımlara şahit olmamış yeni nesilleri, yanlış bilgiler ile yanıltmaya yönelik söylemler geliştirmek ne yazık ki bazı insanların medyatik olmak için benimsedikleri bir yol halini almıştır. Ancak burada unutulmaması gereken bir nokta vardır;yaşamak ve kendine zarar vermemek insanın temel içgüdüsüdür. Bu şartlar altında aşnın olmadığı bir dünyada çocuklarımızı doğal seleksiyon ile hastalıklara mı teslim edeceğiz? Yoksa onları korumayı mı seçeceğiz?

3. Ulusal Aşı Çalıştayı Ankara'da gerçekleşti

16-18 Mart tarihlerinde, aşılar hakkında bilimsel pek çok konunun ele alındığı Sağlık Bakanlığı ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği iş birliği ile “3. Ulusal Aşı Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştay’da önemli bilgiler sunan Sağlık Bakanlığı Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi, Enfeksiyon hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: "Bulaşıcı hastalıkların azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılmasında, yaygın, kabul görmüş, en etkin ve ekonomik girişim olan aşı sayesinde, Türkiye'de her yıl 14 bin 296 çocuk ölümü engelleniyor. Ülkemizde yılda 40 milyon aşı yapılıyor ve aşılama sayesinde bazı hastalıklar hayatımızdan tamamen çıktı. Çiçek hastalığı 1977 yılında dünya yüzünden silinmiştir ve 1980’lerden itibaren aşısı yapılmamaktadır. Bu çok büyük bir başarıdır. Ülkemiz 1998’den itibaren çocuk felcinden arınmış ülke statüsündedir. 25 – 30 yıl önce kızamık nedeniyle her yıl binlerce çocuğumuzu kaybederken, artık bu hastalık ülkemizden silinme noktasına gelmiştir.” dedi.

Aşılar Sağlık Bakanlığı sistemi üzerinden dikkatle takip ediliyor

3.Ulusal Aşı Çalıştay’ı kapsamında aşıların taşınması ile ilgili yapılan bilgilendirmede; aşıların gerek sevk gerek ise saklanması konusunda Sağlık Bakanlığı tarafından kurulmuş olan sistem üzerinden titizlikle takip edildiğine dikkat çekildi. Aşıların taşınma, saklanma koşullarının, bulunduruldukları dolapların ısıların itina ile takip edildiği en ufak bir değişikliğin sistem tarafından tespit edilebildiğine değinilerek, bireylerin, Aile Sağlık Merkezlerinde güvenle aşılarını yaptırabilecekleri belirtildi.

Tedaviye harcanan para aşı maliyetinin çok üzerinde

Ceyhan, Türkiye'nin aşı bütçesinin 880 milyon lira, hastalıkların tedavisi için ilaca harcanan paranın ise 22,1 milyar lira olduğunu ifade etti. Ceyhan ayrıca; " Türkiye'nin kızamık aşısını 87'nci, menenjit aşısını da 42'nci ülke olarak takvimine ekledi” dedi ve şöyle devam etti: Rota virüsü aşısı Afganistan ve İran dahil 94 ülkede, rahim ağzı kanseri aşısı da Libya ve Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin aşı takviminde yer alıyor. HPV aşısı 82 ülkede uygulanıyor. Türkiye'de yılda 40 milyon aşı yapılıyor ve aşılama sayesinde bazı hastalıklar hayatımızdan tamamen çıktı. Etkin aşılama sayesinde kızamık hastalığı, Türkiye'de artık yılda sadece 4 ila 7 kişide görülüyor. Aşılar olmasaydı rakamların bu şekilde olması mümkün değildi. Aşının alternatifi hastalıktır" dedi.

GSK Gelişmekte Olan Ülkeler Aşı Bilimsel Danışmanı Prof. Dr. Selim Badur:"Her yıl 1,5 milyondan fazla çocuk, aşı ile korunabileceği hastalıklardan hayatını kaybediyor. 5 yaşından küçük çocuk ölümlerinin yüzde 17'si, aşı ile korunabilen hastalıklar sebebiyle gerçekleşiyor." diyerek aşının gelecek nesillerin sağlığını korumadaki önemini bir defa daha vurguladı.

3.Ulusal Aşı Çalıştayı'nda medyada yer alan aşı haberler değerlendirildi

3.Ulusal Aşı Çalıştayı’nda medyada zaman zaman yer alan spekülatif haberler ve bunların toplum sağlığına olumsuz etkilerine de yer verildi. Çalıştay bilimsel programında yer alan medya ve aşı reddi oturumları katılımcılardan yoğun ilgi gördü ve toplum sağlığı açısından medyaya yansıyan yanlış bilgilerin doğurabileceği sonuçlar gündeme getirildi. Konunun medya, hukuk, etik ve sağduyu çerçevesinde ele alındığı çalışma gruplarında toplum sağlığı açısından medyada yer alan haberlerin içeriğinin doğru bilgiye dayanmasının önemine değinildi. Gündemde kalmak, şöhret sahibi olmak için bazı grupların gündeme taşıdığı doğru olmayan bilgiler neticesinde aşılanmayan çocuklar nedeniyle hem bu çocukların sağlıkları hem de dolaylı olarak toplum sağlığının olumsuz etkilendiğinin altı çizildi. Netice olarak, doğru bilgiler sağ duyulu medya ve sağlık profesyonelleri tarafından daha iyi ve işlevsel yollar ile topluma anlatılmalıdır konusunda fikir birliği sağlandı.

Serap Torun

Kidsgourmet yayın yönetmeni

Twitter: seraptorun73

Yazının devamı...

Çocuklarda PEG ile Beslenme İçin Kullanılacak Besinler Nasıl Seçilir?

Çocuklarda doğuştan veya sonradan oluşabilen bir takım kronik hastalıklar ağız yolu ile normal beslenmeyi engelleyebilir. Bu durum, altta yatan hastalığa bağlı olarak uzun dönemli olabilmektedir. Uzun dönemli enteral (sindirim sisteminden) beslenmesi gereken hastaya perkütan endoskopik gastrostomi (PEG) adını verilen, karından mideye tüp koyma işlemi yapılmaktadır. Böylelikle hasta ağız yolu ile değil, direk mideye giden bir tüp ile beslenir. PEG ile beslenme konusunda gelen sorulara bakıldığında ailelerin bu yöntem hakkında daha fazla ve detaylı bilgiye ihtiyaç duyduklarını görüyoruz.

“PEG ile beslenme yöntemi genellikle nörolojik problemi olan spastik hastalar, SSPE hastaları, kanserli çocuklar, kistik fibrozis, yarık damak, doğuştan yemek borusu tıkanıklıkları gibi durumlarda kullanılmaktadır. Çocuklarda PEG ile beslenme sürecinde kullanılan besinler yetişkinlerinkinden farklıdır ve bu çocukların beslenmesi altta yatan kronik hastalıkları sebebiyle çok önemlidir.” diyen Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme uzmanı Yrd. Doç. Dr. Enver Mahir Gülcan, PEG ile beslenme hakkındaki sorularımı yanıtladı.

PEG işlemi nasıl yapılır?
PEG işlemi ameliyatsız, endoskopi kullanılarak karın duvarından mideye özel beslenme tüpü takılmasıdır. Eskiden ameliyatla yapılan bu işlem günümüzde endoskopi ile tüm yaş gruplarında ameliyatsız yapılabilmektedir. Bazı durumlarda mideden beslenme de mümkün olmayabilir. Meselâ; ağır reflüsü olan, mideden yemek borusuna veya akciğerlere kaçak olması sebebi ile ciddi kusmaları ve zatürre atakları geçiren çocuklarda uzun süreli ince bağırsak beslenmesi gerekebilir. Bu gibi durumlarda PEG-J (PEG tüpü içinden bağırsağa takılan bir tüple ince bağırsak içinden beslenme) veya PEJ (direk karın duvarından ince bağırsağa tüp takılması ile beslenme) kullanılır.

Çocuklarda PEG ile beslenme için kullanılacak besinler nasıl seçilir?
Doğal olarak süt çocukluğu ve sonraki daha büyük çocukluk dönemi beslenmesi farklıdır. Özellikle altı aydan küçük çocuklarda ilk seçenek anne sütüdür. Anne sütü ile beslenen çocuk yeterli kilo alamadığında özel mamalarla ya da diğer bebek mamaları ile desteklenebilir.

Normal bebek mamaları enteral beslenmede de kullanılabilir. Çocuk kilo alamadığında ise polimerik mamalar kullanılır. Bunlar tam protein ve kompleks karbonhidrat içeren besinlerdir. Mide, bağırsak, safra yolları ve pankreas fonksiyonları normal çocuklar içindir.

Bazen de özel gıdalar kullanılır. Bunlar, proteinleri daha küçük protein şekline parçalanmış veya aminoasitlere kadar ayrılmış mamalardır. Böylece sindirilmesi çok kolaylaşmış olur. Bu gıdalar, mide, barsak, safra yolları ve pankreasta fonksiyonel veya anatomik bozuklukların varlığında kullanılır.

Ayrıca modüler dediğimiz besin tipleri de mevcuttur. İnatçı ishal ve kısa bağırsak sendromu olan süt çocukları küçük molekülere parçalanmış protein içeren besinleri de tolere edemeyebilirler. Modüler diyette kullanılacak protein kaynakları vardır. Bunlara da uygun karbonhidrat ve yağ eklenerek çocuğun sindirimine uygun bir diyet hazırlanabilir. Doğuştan metabolizma bozukluklarında da değişik modüler mamaların kullanılması gerekir.

Günümüzde 1 - 5 yaş grubu ve okul çocuklarının enteral beslenmesine uygun özel mamalar üretilmektedir. Fakat 15 yaş ve üzeri çocuklara yetişkinler için yapılmış mamalar da verilebilir.

PEG ile beslenme esnasında sık görülen problemler ve çözümleri nelerdir?
En sık rastlanan sorun tüp tıkanmasıdır. Bunu önlemek için tüpün sık yıkanması gerekir. Beslenme tüpü her 4-6 saatte bir ayrıca her ilaç verilmesinden sonra 30-50 ml ılık musluk suyu ile yıkanmalıdır. Ilık su kullanılarak hafif basınç ve geri çekme hareketiyle tıkanmaların çoğunu açmak mümkündür. Ancak mamaların sebep olabileceği kazein pıhtısını çözmede sitrat (limon ve portakalda bulunan bir çeşit asit) veya limon suyu daha yararlıdır. Kolayca açılmayan bir tüp hemen değiştirilmelidir.

Beslenme ürününün solunum yollarına kaçması (Aspirasyon) da görülebilmektedir. PEG ile beslenen çocuklarda altta yatan bir reflü durumu varsa, bunun sonucunda kusma nedeni ile kusmuk veya beslenme ürünü solunum yollarına kaçabilir. Böyle bir risk olan çocuklarda PEG ile beslenme PEG-J olarak değiştirilmelidir.

Bazen uygun olmayan beslenme ürünü ve fazla verilmesi ishale neden olabilir. Ancak her çocukta olabileceği gibi, mikrobik ishal olabileceği de akıldan çıkarılmamalı, ishal olan çocuklarda mutlaka kaka tahlili yapılmalıdır. Eğer mikrobik bir ishal yoksa beslenme ürünü farklı uygun bir ürünleri değiştirilip miktarı tekrar ayarlanmalıdır.

Kabızlık da sık görülen sorunlardandır. Sıvı ve lif alımının artırılması, bağırsak düzenleyici, kakayı yumuşatıcı ilaçların verilmesi, düzenli egzersiz programının sindirim sistemi hareketlerini düzenleyici ilaçlar ile birlikte uygulanması sorunu çözmede kullanılan yöntemlerdir. Kabızlık normal beslenen çocuklarda da sık karşılaşılabilen bir durumdur.

Bunların haricinde enfeksiyonu önlemek için, besinlerin temizliğine, beslenme torbası ve tüplerin temizliğine çok dikkat edilmesi gerekir.

PEG’den normal gıda verilebilir mi?
Çocuk, yutma refleksi olmadığı ya da ağızdan aldığı gıda yetmediği için PEG ile beslenir. PEG ile beslenen çocuklar ciddi hastalığı olan, bu nedenle beslenmeleri ekstra önemli olan çocuklardır. PEG’den verilen normal gıda çocuğun beslenme ihtiyaçlarını verilen özel gıdalar kadar karşılayamaz ve bu nedenle de bir anlamı olmaz. Ayrıca bu sindirim problemi de yaratabilir, çünkü PEG ile verilen mamalar çocuğun sindirim sistemi ve beslenmesindeki probleme göre özel olarak seçilir. Normal gıdalarda ebeveynler çocuğun ihtiyaçlarını, sindirim sisteminin özelliğine ve çocuğun ihtiyaçlarına göre ayarlayamazlar.

PEG ile beslenmeye ne zaman son verilir?
Çocuk, beslenme ihtiyaçlarını yeteri kadar ağızdan karşılayabilecek duruma gelirlerse, o zaman yine endoskop ile PEG’i 10 dakikalık bir işlemle çıkarıyoruz ve PEG ile beslenmeye son veriyoruz. Yutkunma sonradan gelişebilir. Ancak ne zaman gelişeceği ya da gelişip gelişmeyeceği çocuğun asıl hastalığına bağlıdır. Bunun PEG ile ilişkisi yoktur. Çocuğun asıl hastalığı ile ilgili yaşadığı tedavi süreci sonunda yutkunma refleksi gelişir ya da PEG takılmasına sebep olan neden düzelir ise tüp çıkarılarak bu çocuklarda PEG ile beslenme sonlandırılır.


Serap Torun

Kidsgourmet.com.tr Yayın Yönetmeni

Twitter: seraptorun73

Yazının devamı...

Bence Kadın Olmak

Her dokunuşuyla hayatı güzelleştiren kadın, Cumhuriyetin Kuruluşundan sonra kendilerine tanınan haklar ile artık yaşamın her alanında etkin bir şekilde yer alıyor. Cumhuriyete dek evde, tarlada hatta cephede büyük özveri göstermiş olan kadınlarımız artık doktor, savaş pilotu, sanatçı, bilim insanı gibi pek çok önemli konuda da hayatımıza değer katıyorlar.

İlk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, ilk kadın kimyacı Prof. Dr. Remziye Hisar, ilk kadın tıp doktoru Safiye Ali, ilk kadın heykeltraş Sabiha Bengütaş, ilk kadın piyanist Ferhunde Erkin, ilk kadın gazeteci Selma Rıza gibi bir çok başarılı Türk kadını dönemlerinin şartlarını zorlayarak gösterdikleri başarılar ile tarih sayfalarında hak ettikleri yerleri almışlardır. Bu örnek kadınlar ile başlayan Türk kadınının iş hayatındaki yükselişi zaman içerisinde daha da geniş alanlara yayılarak devam etmiştir. Artık kadınlar erkeklerin yaptığı tüm mesleklerde kendilerini göstermekte ulusal ve uluslararası alanda ülkemizi en iyi şekilde temsil etmektedir.

Kadınlarımız bireysel olarak elde ettikleri başarıların yanı sıra sosyal yaşam içerisinde; anne, kardeş, eş, arkadaş olarak da erkekleri desteklemektedir. Unutulmamalıdır ki, büyük başarılar kıymetli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. Bunun en güzel örneği de oğluna her koşulda destek veren ve inanan, Türk kadınına dünyadaki pek çok ülkeden önce haklar tanınmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımdır. Onun gibi örnek annelerin sayıları hiç de az değildir.

Bugün ve geçmişte ülkemiz için güzel işler yapmış tüm erkek ve kadınların başarısının arkasında, başarıyı destekleyen, öngörü sahibi, bilinçli kadınlar yer alır. İşte, hayatımızda bu denli önemli yeri olan kadınlara sağlanacak imkânların arttırılması ile toplumlar daha ileri seviyelere ulaşacaktır. Bunu görmeli ve o yönde hareket etmeliyiz.

#BenceKadınOlmak tüm güzelliklerin merkezinde yer almak ve dokunduğunu güzelleştirmektir. Kadınların hayata dokunmasına ve dünyamızı güzelleştirmesine izin verilmeli.

Serap Torun

Gazeteci - Kidsgourmet yayın yönetmeni

Twitter :

Yazının devamı...

Okullar AR ve VR Teknolojisine Yatırım Yaparken İleriyi Görebilmeli

Eğitimde teknolojinin hızına yetişemiyoruz. Birkaç gün önce Uber'in CEO'su Dara Khosrowshahi, şirketin uçan taksi hizmetine 5 - 10 yıl içinde başlamasını öngördüklerini söyledi. Bugün yağmurlu havada taksi bulamıyoruz ama 5 – 10 yıl içinde uçan, sürücüsüz taksiye biniyor olacağız. Bugün AR ve VR kullanmak için bir uygulama indirmeye, özel gözlük kullanmaya gereksinim duyuyoruz. Yarın arabanızın camı, taktığınız lens, günlük güneş gözlüğünüz bu görevi görebilecek.

Sanal Gerçeklik (VR) / Artırılmış Gerçeklik (AR) eğitimde de kullanılıyor. Sanal gerçeklik (VR), gerçek hayatta bir ortamın veya durumun bilgisayar tarafından üretilen bir simülasyonudur. Artırılmış gerçeklik (AR) ise, bilgisayarla oluşturulan nesneleri, var olan bir gerçeklik üzerine yerleştirip, etkileşim yeteneği sayesinde daha gerçekçi kılan bir teknoloji.

AR ve VR teknolojisi, başta sağlık olmak üzere mühendislik alanlarında kullanılabilen eğitim ürünleri olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu ürünleri piyasaya süren şirketlerin çoğunun satış hedefinde lise ve üniversiteler var. Birbirleri ile rekabette olan özel okullar ise pazarın büyük çoğunluğunu oluşturuyor.

Öte yandan, ilk ve ortaöğretim söz konusu olduğunda aklımıza, Ekonomik İş birliği ve Geliştirme Örgütü'nün (OECD) gerçekleştirdiği uluslararası araştırma sonuçları geliyor. Araştırmada, daha fazla teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin başarılarının artmadığı, aksine düştüğü görülüyor sonucu yer almıştı. Ancak yapılan bu araştırma günümüz için artı eski. Zira teknoloji 4 yıldır oldukça değişti. Teknolojinin hızını aynı anda genel eğitime entegre edebilmek oldukça maliyetli. Bu araştırmada bilgisayar kullanımı, internet kullanımı vb yer alırken günümüzde AR, VR ‘dan söz ediyoruz. Bundan 3 - 4 yıl sonra ise AR ve VR günlük kullanımımıza girmiş olacak. Günlük kullanımımıza genel anlamda girmiş olması o teknolojinin daha fonksiyonel, kolay kullanılabilir, ucuz bir ürün haline gelmiş olması demektir. Bunu görebilen kurum ve kişiler de yatırımını o yönde yönlendirir. Ama göremiyorsanız işte orada sorun var demektir. Bugün yaptığınız yatırım 3 - 4 yıl içinde tasfiye edilmesi gereken bir laboratuvar veya sınıfa dönüşebilir.

Çocuğunuzun gittiği okulda özel bir laboratuvar olması burada pek çok deneyi, hayalinde oluşturabileceği ürünü ya da basit haliyle derslerini canlı gibi, her boyutu ile karşısında görmesi ilk bakışta çok güzel. Ancak bu eğitim modelinin sürdürülebilir olabilmesi da gerekiyor. Bir okul yönetimi eğer böyle bir ürünü alıp diğer rakiplerine karşı fark yaratmak istiyorsa dikkat etmesi gereken önemli noktalar var.

Ar ve VR gibi teknolojilere yatırımında maliyet ve sürdürülebilirlik önemli

Okulunuza bir laboratuvar kazandırdınız, pek çok cihaz ve sistemi, yazılımı satın aldınız. Teknoloji günümüzde hızla ilerliyor, bugün "Harika! Kimsede yok" dediğiniz bir sistem en geç 1 yıl sonra yenilenmiş olacak belki de sizin yaptığınız bu yatırım eskimiş ve tercih edilmeyen bir sistem olacak.

Nasıl cep telefonları her yıl farklı özellikler ile piyasaya yepyeni modeller sunuyor ise burada da sistem farklı değil. Yatırım yaptığınız sistemin düzenli olarak teknolojiye paralel güncellenmesi gerekir. Sizin yaptığınız onca yatırıma karşı, yarın herkesin mobilden ulaşabileceği bir eğitim uygulaması yapılır ise ki bu çok mümkün elinizdeki sabit laboratuvarlar, cihazlar ile fark yaratamazsınız. Dolayısıyla yenilemeniz gerekir. Her yenileme yeni maliyetler doğurur. Sadece yazılım konusunda değil ekipman da yeni sistemlere uyum sağlamak amacıyla genellikle değişim gerektirir.

Nasıl bir telefon markasının son güncellemesini eski bir telefonunda ağır çalışıyor hatta çalışmıyor ise bu sistem de aynı şekilde. Kimse size 10 yıl sonra kullanılacak bir teknolojiye uyumlu sistem satamaz, daha doğrusu satmaz. Satarsa para kazanabileceği başka yan ürünler oluşturmak durumunda yoksa bir süre sonra iş yapamaz hale gelir. Bu hepimizin bildiği bir satış sürecidir.

Yapay zekâ teknik bilgi gerektirir

Ülkemizde Endüstri 4.0, yapay zekâ vb konuları anlatanlar, eğitim verenler genellikle konularının asıl uzmanı olan bilgisayar mühendisleri değil. Mühendisler, gelişen teknolojiye ayak uydurmak için çok çalışıyorlar ve bu tip aktivitelere vakitleri olmuyor. Yapay zekâ dediğimiz konu ise teknik bilgi gerektiriyor.

Eğer teknolojiye yatırım yapacaksanız, teknolojiyi iyi bilmeniz gerekiyor. Konunun gerçek uzmanları ile çalışmanız yatırım geri dönüşlerinizi olumlu yönde etkileyecektir.

Biz doğal okuluz bahçemizde organik sebze yetiştiriyoruz üstüne masal da anlatıyoruz

Biz çocuğumuzu ile istediğim bitkiyi, meyveyi yetiştirir, onların besin değeri, yetişme koşulları hakkında bilgilendirebiliriz. Hatta üstüne bu konuda yazılmış 10 tane de masal anlatabiliriz. Konuşma yeteneği olan herkes bunu yapabilir. Google üzerinde iki dakika araştırma yaparak sebze meyve yetiştirme konusunda binlerce bilgi binlerce de masal bulabiliriz. Siz okul olarak bizim çocuğumuza veremeyeceğim bilgi ve becerileri kazandırmaktan sorumlusunuz.

Biz, çocuklara okullar gibi sosyal ortam yaratamayız. Ekip çalışması, birlikte sorun çözme, araştırma yapma, problemler üzerine düşünüp çözmeye yönelik farklı yollar deneme, icatlar geliştirme, bilimsel gerçekler ışığında bir araştırmanın nasıl yapılabileceğini öğretme, dünya insanı olabilme gibi yetenekleri geliştirme gibi konularda velilerin okullara daha fazla ihtiyacı var.

Teknolojiden korkan değil, onu doğru olarak nasıl kullanacağını bilen bir nesle ihtiyaç var. Zira şu an ebeveyn olanların çoğu, 5 - 10 yıl sonra teknoloji nedeniyle değişen yaşam koşulları neticesinde, çocuklarının meslek seçiminde pek faydalı olamayacaklar. Peki bugün aldığı eğitim doğrultusunda bizim çocuk hangi mesleği seçebilecek?

Serap Torun

Gazeteci - Dijital proje tasarımı

Kids&Gourmet yayın yönetmeni

Twitter: @seraptorun73

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.