SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Hepsiyle Karşılaştık Bugün

“Karışan teyze”, “poh poh gururlu anneanne”, “elleyen güvenlikçi”, “daralan kaldırım” ve diğerleri… Hepsiyle tek tek karşılaştık bugün…

Annemin dışarıda işleri olmasını fırsat bilerek, Can’ı da alıp peşine takıldık. Sokağa çıkmadan önce başımı pencereden dışarıya çıkarıp havayı şöyle bir kokladım. Uff! Burnumun ucu dondu. İstanbul karlı diyorlardı. Sabahtan beri atıştırıp duruyor.

Türkiye’ye gelmeden önce annemin göz korkutmasıyla aldığım, Adana ve Mersin’deki güzel havadan ötürü bavulun diplerinde paslanan kar tulumunu oğluma giydiremeyeceğim diye hayıflanıp duruyordum. Bugün soğuk havada Can ile beraber bol bol yürüyeceğimiz için, “tam zamanıdır” dedik ve oğluşu ilk kez astronot kıvamında giydirdik. Tulumun her yeri kapalı. Ellerine çıtçıtla takılan eldivenler ve kıvrılarak ayakları örten kumaşı da sayarsak sadece yüzü açıkta kalıyor. Tulum o kadar pofuduk birşey ki, bebek arabasının emniyet kemeri zor kapanıyor.

Biz yine iyiyiz. Sokaklarda gördüğüm diğer bebeklerde, buna ilave olarak, yüzün çevresinde 10 tur döndürülen atkılar var. Sadece gözleri açıkta kalıyor. Bu da yetmiyormuş gibi bebek arabasının üzerine plastik örtü geçirenler ya da battaniye örtenler var. Yok artık! Kış nedeniyle bebeklere yapılan giysi zulüme son!

Uzatmayalım, hazırlıklarımızı yaptıktan sonra kendimizi sokağa attık. Kaldırımda bebek arabasını itmeye başlayınca hayatımdan da ufak çapta bezmeye başladım. Kaldırım evlere şenlik. Adeta yamalı bir bohça. Bir metrekarelik alanda asfalt, arnavut kaldırımı, toprak, betondan kaldırım taşı ve çukuru bir arada bulmak mümkün. Biraz uğraşsam her bir belediye döneminin çalışmasını parmak ile işaret edebileceğim. Bir de kaldırıma gönül rahatlığı ile araba park eden insanlarımız var ki her birinin sağlığına duacıyız. Burası güzel İstanbul’umuzun güzide semtlerinden Göztepe’nin en meşhur ana caddelerinden biri olan Minibüs Caddesi. Sakın yanlış anlaşılmasın.

Kaldırımlarla mücadele ede ede, ilk durağımız olan bankayı bulduk. Bankanın içi, kış mevsimlerinin piyangosu olan ve ağzını kapama zahmetinde bulunmadan aksıran/öksüren insanlarımızla dolu olduğu için annemi dışarıda beklemeyi tercih ettik.

İkinci durağımız bir başka bankaydı. Bu, biraz daha tenha olduğu için, Can ile birlikte biz de içeri girdik ve annemin işinin bitmesini beklemeye koyulduk. Biz beklerken yanımıza yaşlı bir hanım daha oturdu. Doğru tahmin ettiğiz: “poh poh gururlu bir anneanne” o. Önce Can’a doğru eğilip “Dur bakayım şu çirkin şeye! Ayyy! Püh püh, maaşallah pek de çirkinmiş” dedi. Bebekleri sevme şeklimiz süper değil mi? Çirkin diyenler, eşek sıpası diyenler, böcek diyenler… Ama inanır mısınız bütün bunlar hoşuma gidiyor. Samimi çünkü bizim insanımız. Uzatmayalım, poh poh gururlu anneanne, tulumunun üstünden oğlumu mıncıkladıktan sonra şak diye cüzdanını açtı. Kıvır kıvır saçlı ve mavi gözlü torununun fotoğrafını gösterdi. Hemen yanında da kızının fotoğrafı… Torunu 6 yaşındaymış, ismi Deniz’miş. Sohbet derinleşecekken, beraber geldiği hanımın işi bitti. Can için baht açıklığı dileyerek bankadan ayrıldı.

Bir sonraki durağımız bir mağazaydı. Annem kasada aldığı ürünleri öderken, ben de Can’ın sütünü hazırladım. O sırada mağazanın güvenlik görevlisi, namıdiğer “elleyen güvenlikçi”, yanımızdan geçti. Geçerken de Can’a dil çıkardı. Gittiği yerden geri dönerken daha uzun zamanı olacak ki, bebek arabasına eğilip Can’ın açıkta kalan tek yeri olan yüzünü okşadı. Yanaklarını mıncıkladı. Beynimde hijyen alarmları yanmasına rağmen kibarca gülümseyerek “abiye bay bay yap oğlum” dedim. Bebek 10 aylıkmış, aşıları daha tamam değilmiş, herşeyi ağzına götürme ve mikrop kapma potansiyeli varmış, ben kendim bile sokaktan gelince elimi yıkamadan oğluma dokunmuyormuşum… Mış-mış da mış-mış. O sırada annemin işi bitti ve yanımıza geldi. Mağazadan çıkar çıkmaz ıslak mendille Can’ın yüzünü temizledik. Yine de bu kadar sıcak insanlarımız olduğu için mutlu oldum. Burası benim memleketim.

Böyle elli kapının zilini çekince, karnım zil çalmaya başladı. Göztepe çarşısı benim gibi yemeyi-içmeyi sevenler için bulunmaz nimet. Burnuma ulaşan taze poğaça kokularını izledim ve kendimi bir pastaneye zor attım. İstediğim ürünleri pastacıya söylerken “karışan teyze” ile yan yana duruyormuşuz meğer. Bir elinde aldığı simitler, diğer elinde cüzdanı, başı ile Can’ı işaret ederek, “elleri üşümüyor mu onun?” dedi. Haklı teyzem. Eller açıkta. Biraz önce pastaneye girince kurdeşen dökmekte olan Can’ın kafasındaki şapkayı ve ellerindeki eldivenleri çıkarmıştım. Kibarlığımı bozmadım. Durumdan haberdar değilmişim gibi ellerinin ısısını kontrol ettim. “Elleri sıcak teyze, siz merak etmeyin” dedim. Bu ilgi ve alaka, içimi az sonra yediğim sıcacık poğaçalardan daha çok ısıttı.

İşlerimizi bitirmenin rahatlığı ile eve dönüş yoluna koyulduk. Göztepe Benzincisi’nin tam karşısındaki kaldırımda, Kadıköy yönüne doğru hiç yürüdünüz mü? Süper eğlenceli. Ben ona “daralan kaldırım” diyorum. İki insanın yan yana yürüyebileceği genişlikte başlayıp, bir insanın yan dönerek zor yürüyebileceği bir genişlikte sona eriyor. Bebek arabasıyla üzerinde yürümek ise daha eğlenceli. Kaldırımda giderken birden kendinizi işlek bir yolun ortasında, bir minibüsle kafa kafaya çarpışırken buluyorsunuz. Yine de en azından yolun kenarına bir kaldırım koymayı akıl ettiklerine şükrettim. Kaldırımsız da olabilirdi.

Ülkemde yaşam ne kadar renkli değil mi? Yine de seviyorum herşeyini. Sokaklarını ve bilhasa sıcacık insanını… Amerika’da sıradan bir günde bu kadar eğlenebilir miydik?

Yazının devamı...

Anne Sütümü Nasıl Saklayabilirim?

Okurlarımdan Seda yakında işe dönecek. Anne sütünü sağarak bebeğine bırakmayı planlıyor. Anne sütünün saklama koşullarını ve bebeğe nasıl verileceğini soruyor.

Benim 4 aylık bir kızım var, şimdiye kadar evde onu her istediğinde (genelde gündüz en fazla 3 saat ara vererek) emzirdim. Ama şimdi işe dönmem gerek. Süt sağarak depolamak ve bu şekilde devam etmek istiyorum ama kaç cc biriktirmeliyim bunu bilemiyorum. Bir de saklama ve kullanma şekilleri konusunda internette çok çelişkili ifadeler var, ben Philips Avent’in otomatik süt sağma makinesini ve saklama kaplarını kullanacağım. Özellikle donmuş sütü nasıl çözdüreceğiz? Çünkü bebeğimin acıkınca gözü dönüyor. Akşamdan çıkarmak olmaz. Sıcak suyun içinde çözülse nasıl olur diye düşünüp duruyorum. Bir de bazen dışarı çıktığımızda denedim, bazen 100 cc içiyor, bazen 10 cc içip bırakıyor. Bunu kestiremediğim için 90 cc yi çöpe attığım çok oldu. Mesela 100 cc donmuş sütü buzdolabına koysam (deepfreezden çıkarıp) sonra ısıtsam, içmediği bölümü dolaba koysam, tekrar ısıtabilir miyim? Ya da 1-2 saat oda sıcaklığında kalsa ara ara versem? Demem o ki bunların hiçbiri kullanma klavuzunda yok :( Bebeğimi zehirlemeden, anne sütünü israf etmeden nasıl beslenecek bu bebek?

Sevgili Seda,

Çalışan bir anne olarak bebeğini anne sütüyle beslemeye devam etme konusundaki kararını tebrik ediyorum. Yakında işe başlayacağın için anne sütünü en uygun koşullarda saklamak ve bebeğine vermek istiyorsun. Sorduğun soruların yanıtlarını senin için araştırdım.

Anne sütünü saklamaya nasıl hazırlayabileceğin, hangi koşullarda saklayabileceğin, ne şekilde ısıtabileceğin ve anne sütünü saklamakla ilgili diğer önemli konularda öğrendiklerimi kendi tecrübelerimle birleştirerek bu yazımda anlatacağım.

Anne Sütünü Saklamaya Nasıl Hazırlamalıyım?

Bebeğimize anne sütünü en sağlıklı şekilde sunmak için saklama koşulları kadar saklamaya hazırlık koşulları da önemlidir.

Anne Sütü Saklama Koşulları

Aşağıdaki anne sütü saklama koşulları tablosu* tam zamanlı (full term) olarak doğmuş, sağlıklı bebekler içindir. Prematüre doğmuş ya da çeşitli rahatsızlıklar sebebiyle bağışıklık sistemi zayıf olan bebekler için anne sütünün saklama koşulları farklı olabilir.

* Academy of Breastfeeding Medicine. (2004) Clinical Protocol Number #8: Human Milk Storage Information for Home Use for Healthy Full Term Infants

Anne Sütünü Nasıl Isıtmalıyım?

Anne Sütünü Nasıl IsıtMAmalıyım?

Saklanmış Anne Sütüyle İlgili Diğer Önemli Konular

Sevgili Seda,

Umarım sorularının yanıtlarını verebilmişimdir. Bebeğini büyütürken kolaylıklar dilerim.

Sevgiler,

Tanla

Önemli Not: Bu blogdaki yazılar bir anne olarak kişisel tecrübelerimden oluşmaktadır. Doktor veya tıbbi ehliyete sahip bir kişinin tavsiyesi niteliğinde değildir. Lütfen sağlık konularında karar vermeden önce sağduyunuzu dinleyin ve doktorunuza danışın.

Yazının devamı...

Emzirmeyi Bırakma Yöntemleri

Anne sütünden kesme ya da emzirmeyi bırakma annelerin kafasını meşgul konulardan biri. Ne zaman ve nasıl yapılacağı konusunda değişik görüşler var. Anne emzirmek, çocuk da emmek istediği sürece bu süreç keyifle devam ediyor. Ne zaman ki anne bir sebeple emzirmeyi kesmek ister de çocuk bırakmaya hazır değilse ya da çocuk bırakmaya hazır olup, anne paylaştıkları bu özel anları devam ettirmek istiyorsa işte o zaman sıkıntı yaşanıyor.

Siz de emzirmeyi bırakmayı düşünenlerden misiniz? Belki denediniz ve başarılı olamadınız ya da ileride bırakmak üzere şimdiden bazı taktikler edinmek istiyorsunuz. İnternetten ya da çevrenizden değişik sütten kesme yöntemleri duymuş olabilirsiniz. Memenin ucuna sirke, salça, sarmısak sürmek ya da yara bandı yapıştırıp, memelerin yara olduğunu söylemek gibi… Bu tür yöntemler anneler arasında efsane gibi anlatılıyor. Ama ne derece doğru oldukları tartışılır…

Bu yazıma emzirmeyi ne zaman bırakMAmak gerektiği ile başlayacağım. Çünkü pek çok yerde ne zaman ve nasıl bırakılacağı konusunda fikirler verilirken bu konu genellikle atlanıyor. Sonra emzirmeyi bırakmaya hazır olan bir bebeğin verdiği sinyalleri anlatacağım. Ardından emzirmeyi bırakmak için doğru zamanın ne olduğunu söyleyecek ve emzirmeyi doğru bırakma yöntemlerinden bahsedeceğim.

Emzirmeyi ne zaman bırakMAmalı?

Emzirmeyi bırakmak için doğru zaman nedir?

Tüm dünyada ve ülkemizde uzmanlar tarafından tavsiye edildiği üzere, emzirmeyi en az 6 ay boyunca sürdürmeyi hedeflemeliyiz. 6 aydan sonra katı gıdalara başlanabilir. Emzirme katı gıdalarla beraber devam ettirilebilir. Emzirmeyi ne zaman bırakacağınız tamamen sizin ve çocuğunuzun ortak kararı olmalı. Çocukların çoğu maksimum 3-4 yaş aralığında emzirmeyi kendiliğinden bırakır. İkiniz de istediği sürece emzirmeye devam edin, “Bu çocuk çok büyümüş, hala emziriyor musun?” şeklindeki yorumlara kulak asmayın.

Emzirmeyi bırakmaya hazır olan bebekler bazı belirtiler gösterir:

1. 2. 3. ve 4. maddelerde yazan özellikleri gösteren bebekler hala anneyi emmek isteyebilirler. Emzirmeyi bırakacak bir bebek mutlaka ikame bir besin almalıdır. Bu da yaşına göre ya devam sütü ya da devam sütü + katı gıdalar olabilir. Bebeğin katı gıdaları alabilmesi için 4. maddede verdiğim fiziksel gereklilikleri tamamlaması gerekir. Ancak emzirmeyi bırakmaya hazır olan bebeklerde gözlenen en önemli özellik 5. maddede belirttiğim üzere, emzirmeyi eskiye oranla çok daha az talep etmesi ya da hiç talep etmemesidir.

Emzirmeyi doğru bırakma yöntemi nedir?

Emzirmeyi tiksindirerek ya da korkutarak kısacası şok yöntemlerle bırakmayı doğru bulmuyorum. Çünkü emzirmek bebeğin özellikle hayatının başlangıcındaki ana besin kaynağı ve anne/bebek arasında özel bir bağ kurulmasına yardımcı olan duygusal bir süreçtir… Emzirmeyi bırakma zamanı geldiğinde şok yöntemler uygulamak yerine zaman içerisinde azaltarak bıraktırmak daha uygun geliyor. Uzmanlar da bu şekilde öneriyor. Peki emzirmeyi azaltarak sonlandırma işlemi nasıl yapılmalı?

ni ve faydalarını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle emzirme konusunda kendimizi bilgilendirip, zorlandığımız konularda yardım alıyor ve ilk 6 ay sadece anne sütüyle çocuğumuzu beslemeye gayret ediyoruz.

Ancak belli bir dönemde çocuğunuzun anne sütünü bırakmasının mutlaka gündeme geleceği açık. Eğer anne ve çocuk aynı anda emmeyi bırakmak istiyorsa annenin işi daha kolay. Sorun zamanlamalar uymadığında başlıyor. Emzirme sürecinin mümkün olduğunca sıkıntısız tamamlanması ve emzirmenin güzel duygularla hatırlanması için yapabileceğimiz pek çok taktiği bu yazımda ele aldım. Umarım bu taktikler sizin de emzirmeyi bırakma sürecinizde işinize yarar. Eğer anne sütünden bebeği kesmek için başka yöntemler biliyorsanız lütfen paylaşın.

Sağlıcakla kalın,

Tanla

Yazının devamı...

Oğluma Mektup: Kötü Davranışlar, Şiddet, Kadınlar ve Erkekler Üzerine…

Sevgili oğlum,

Şu anda 4 yaşındasın, hayatın başındasın. Birgün büyüyüp kocaman bir adam olacaksın. O günlerin ne kadarında yanında olabiliriz bilmiyorum. Seninle paylaşmak istediğim pek çok şey var. O yüzden kulağını aç ve beni iyi dinle…

Bugün insan olmanın faziletlerinden bazılarından bahsedeceğim. İyi bir insan olman için kötü davranışlardan ve şiddetten nasıl uzak duracağını, bir erkek olarak kadınları nasıl algılayacağını ve onlara nasıl davranman gerektiğini anlatacağım.

Kötü Davranışlar…

Oğlum, şu dünyada türlü türlü insan vardır. Senin de zaman içinde pek çok arkadaşın olacak. Şunu bilmelisin ki her arkadaş bir değildir. Kimi insanlar harika birer dost olabildiği gibi, kimileri de insan hayatında tatsız bir anı olarak yer ederler.

Arkadaş çevresinde kabul görmek özellikle çocukluk ve ergenlik çağında çok önemlidir. Kimi zaman arkadaşlarınla biraradayken seni belli bir yönde davranmak için ikna etmeye çalışabilirler. Ya da uygun olmayan bir davranış biçiminin arkadaş çevrende yaygın olarak yapıldığını görebilirsin. Böyle durumlarda her zaman vicdanının sesini dinle. Önerilen ya da yapılan şeyler doğru gelmiyorsa katılmak zorunda değilsin, hatta böyle bir durumda arkadaşlarının yanından uzaklaşabilirsin. Bir insanın özgürlükleri başka bir insanın özgürlüklerinin başladığı yerde biter. O nedenle hareketlerinin başkalarını incilttiğini görürsen orada dur. Gerçek arkadaşlar seni istemediğin durumlara asla zorlamazlar. Senin düşüncelerine saygı gösterirler. Sen de başkalarının düşüncelerine saygı göster.

Kimi arkadaşların seni alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklarla tanıştırmak isteyebilir. Bu alışkanlıklar hem bedenine, hem de ruhuna zarar verir. Seni normalde yapmayacağın bazı davranışlara yönlendirebilir. Sana ve çevrendekilere zarar verecek, isteklerini elde etmek için şiddet kullanacak, değer verdiğin insanları üzecek noktalara getirebilir. Arkadaşının teklif ettiği her ne ise, kabul etmeden önce düşün. Annen ve babanın yanındayken yapmayacağın, anne ve babanın onaylamayacağını bildiğin herşeyi derhal reddet.

Kimi zaman okulda ya da arkadaş çevrende zayıf ve güçsüzlere karşı zorbalık yapmak isteyenler olabilir. Zor durumda kalan bir kız ya da erkek arkadaşın olabilir. Zorbalığı asla alkışlama. Aynı şekilde karşılık vermek tuzağına düşme. Zorbalığa zorbalıkla karşılık vermek çözüm değildir. Böyle bir durumda yapabiliyorsan sessiz kalmak yerine yapılan davranışın hatalı olduğunu söyle ve zor durumda kalan arkadaşını ortamdan uzaklaştır. Gerekirse büyüklerinden ya da öğretmenlerinden yardım iste.

Şiddet…

Bazen duygularınla baş edemez hale gelebilirsin. Çok fazla öfkelenebilir ya da fazlasıyla hayal kırıklığına uğrayabilirsin. Biri seni çok kızdırabilir. Bu durumda çözüm fiziksel güce, yani şiddete başvurmak değildir. Vurmak, konuşmasını bilemeyen, duygularını doğru şekilde ifade edemeyen insanın hastalığıdır. Sen genç bir delikanlı, sonrasında da kocaman bir adam olacaksın. Çatışma yaşadığın noktalarda kız ya da erkek hiçbir arkadaşına ya da ileride seçeceğin eşine ve çocuklarına asla elini kaldırmamalısın. Seni aşırı öfkelendiren bir durumla karşılaştığında duygularının dinmesi için oradan uzaklaş. Daha sonra seni öfkelendiren durumu sakince düşün ve bir çözüm bulmaya çalış. Eğer kendi başına çözüme ulaşamazsan bizimle konuş. Sana yardımcı olmak bizim görevimiz.

Kadınlar ve Erkekler…

Oğlum, henüz çok küçüksün. Senin ilk öğretmenin bizleriz ve seni çok seviyoruz. Şunu bilmelisin ki sana olan sevgimiz cinsiyetine bağlı değil. Erkek olmana çok memnunuz, ancak bir kız olsan da seni aynı ölçüde severdik. Ne bir eksik, ne de bir fazla… Erkek olman sana kadınlardan daha farklı ve belki de daha güçlü bir beden verebilir. (Kimi kadınlar fiziken bir erkekten de güçlü olabilir.) Ancak seni bir insan olarak kadınlardan daha üstün yapmaz. Bu bilinçle seni yetiştirmeye çalışıyoruz.

Bizim evimizde kızlara ya da erkeklere özel işler yok. Ev hayatımızdaki tüm sorumlulukları yaşın geldiğinde seninle paylaştık ve paylaşmaya devam edeceğiz. Bizim evimizde yemek pişirmek, bulaşıkları yıkamak, evi süpürmek, toz almak gibi sorumlulukları, uygun bir zaman planlaması yaparak herkes yerine getirir. Bu evde beraberce yaşıyorsak doğru olanı budur. Bu işleri yapman seni daha az erkek yapmaz. Aksine ileride bir yumurta bile kıramayan, bir bardak suyunu eşinden isteyen, kısacası temel hayat becerilerini edinmemiş bir erkek olmanı engeller. Kendi gömleğini ütülemen seni alçaltmaz. Hayat her yönüyle paylaşınca güzeldir. Kimi zaman eşin senin gömleğini ütüler, kimi zaman da sen onunkini…

Birgün özel bir kız arkadaşın olacak. O arkadaşına çok değer vermeni, aranızda herşeyden önce sevgiye ve saygıya dayalı bir arkadaşlık olmasını dilerim. Ergenlik çok özel bir dönemdir. Bu dönemde çözemediğin, anlamlandıramadığın duygular seni sarabilir. Kız arkadaşınla her zamankinden daha yakın olmak isteyebilirsin. Kız arkadaşını hayır dediği ya da hayır demese bile rahatsız olduğunu belli ettiği hiçbirşeye zorlama. Bunun ötesinde, birbirinizi çok sevseniz ve her ikiniz isteseniz de, yetişkinlerin paylaştığı türde bazı özel anları 18 yaşını aştığınız zamana bırakın. Bu duygular hakkında benimle ve babanla her zaman konuşabilirsin. Seni anlarız, seni asla yargılamayız ve soruların olduğunda sana yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.

İleride bir erkek olarak toplumun cinsiyet konusunda değişik tutumlarına şahit olacaksın. 2015 senesine geldik, ancak dünyanın neresinde olursak olalım hala cinsiyet eşitliği konusunda almamız gereken pek çok yol var. Hala kadınlar ve erkekler toplumda belli rollere hapsedilmeye çalışılıyor. Belli cinsiyet rollerinden farklı davranışlar en hafif ifadesiyle alay ve şaka konusu oluyor, farklı bireyler saldırıya uğruyor ve yaşam hakları ellerinden alınıyor. Ülkemiz gibi bazı ülkelerde cinsiyet eşitsizliği, cinsiyetçi davranışlar ve cinsel odaklı suçlar daha vahim bir noktada. Her gün bizi üzüntüye boğan, insanlığımızdan utandıran pek çok haber okuyoruz. Bu olumsuz davranışları değiştirmek için, toplumsal ve hukuki anlamda yapılacak pek çok geliştirme var. Bu değişimleri talep edecek ve eninde sonunda gerçekleştireceğiz. Ancak bunun öncesinde bir birey olarak da hepimize önemli roller düşüyor.

Şunu bil ki kadınlar da en az erkekler kadar zeki varlıklardır. Kadınlar erkeklerin yaptığı her işi, ama her işi yapabilir. Bir kadının sadece kadın olduğu için belli rollere ve yerlere hapsedilmesine izin verme. Sen nasıl bir erkek olarak sadece bir kas yığınından ibaret değilsen, kadınlar da sadece göğüs ve kalçadan oluşmazlar. Kadını asla sadece fiziksel güzellikleriyle değerlendirme, kadını alınıp, satılabilecek bir fiziksel bir objeye indirgeme. Kadını cinsiyetinden ötürü aşağılayan, yaşamını zorlaştıran her duruma bir insan olarak karşı dur. Cinsiyeti hedef alan, şiddeti normal gösteren, yücelten, özendiren her türlü şakadan ve davranıştan uzak dur. Bir kız arkadaşın cinsiyet ya da cinsellik odaklı bir suça ya da şiddete maruz kalırsa bir insan olarak yardım elini her zaman uzat. Tacize, tecavüze uğrayan kadınların toplumdan dışlanmasının ne kadar hastalıklı bir ruh hali olduğunu idrak et. Kadınların korunmaya muhtaç olmadıkları o dünyayı, kadınlarla yan yana çalışarak yarat. Son olarak kendinle her zaman gurur duy. Erkek olarak dünyaya gelmen harika birşey ve bundan önemlisi insanlıktır. Dünyayı kadınlarla paylaştığını asla unutma.

Biz senin annen ve babanız. Seni herşeyden çok seviyoruz. Her ne kadar yaşın küçük olsa da senin kendimizden ayrı bir birey olduğunu kabul ediyor ve kişiliğine saygı duyuyoruz. Yetişkin bir insan olana kadar seni korumak ve kollamak bizim görevimiz. Ayrıca iyi bir insan olarak yetişmen için gerekli değerleri de elimizden geldiğince sana vermeye çalışacağız. İleride pek çok konuda fikirlerimiz farklılaşabilir. Ancak sevgi, saygı, adalet, dürüstlük gibi değerler evrenseldir. Bu değerler hep önemli ve öncelikli olacaktır. Kötü davranışlar ve şiddet ne sebeple olursa olsun doğru değildir. Kadın ve erkek eşittir. Bizi insan yapan bu değerlerdir. Senin sağlam karakterli, toplumsal meselelere duyarlı ve hayatının her noktasında aklını kullanan bir evlat olarak yetiştiğini görmek en büyük dileğim.

Büyü oğlum, büyü de kocaman bir adam ol. Yaşadığımız bu dünya eşsiz güzelliklerinin yanısıra, maalesef çürümüşlüklerle de dolu. Umarız sen torunlarımıza daha adil, cinsiyet anlamında daha eşit, şiddetten uzak, daha güzel bir dünya bırakacaksın.

Sevgiyle,

Annen Tanla…

BU MEKTUP HAYATININ BAHARINDA, ALÇAKÇA BİR TECAVÜZ ve CİNAYET ile ARAMIZDAN AYRILAN ÖZGECAN’A ve ŞİDDET / TECAVÜZ MAĞDURU, YAŞAM HAKKI ELİNDEN ALINMIŞ, İSMİ BİLİNEN ve BİLİNMEYEN SAYISIZ KADINLARA ADANMIŞTIR.

Yazının devamı...

1 Yaş ve Öncesi İçin Montessori Aktiviteleri

Biliyorsunuz Can bir Montessori anaokuluna gidiyor. Okula 26 aylıkken başladı ve 3,5 yaş itibarıyla hala devam ediyor. Can’ın okulunun en sevdiğim yönlerinden biri de öğretmenlerinin bol bol hobi aktiviteleri yaptırması. Yaşlarına uygun olarak belli bir program dahilinde her ay değişik bir konu işliyorlar.

Bu sene Ocak ayından itibaren haftalık olarak yapılan aktivitelerle ilgili velileri bilgilendirmek için bir de dosya tutmaya başladılar. Bu dosyaya hergün yapılan aktiviteleri kısaca yazıyorlar. Ayrıca çocuğun hafta içinde yaptığı elişlerinden örnekleri de dosyanın içine koyuyorlar. Dosya cuma günü eve gönderiliyor. Biz de veliler olarak aktiviteleri inceliyor, elişlerini dosyadan alıyor ve pazartesi dosyayı okula geri gönderiyoruz. Bu elişlerinin üzerine tarih koyuyorum, fotoğraflarını çekiyorum ve Can’ın evdeki anaokulu dosyasında saklıyorum. Ayrıca bu elişleri evde yapabileceğimiz aktiviteler için çok güzel fikirler veriyor. Mesela geçen haftanın konusu dinazorlardı. Dinazorların isimlerini öğrendiler, boyutlarını kıyasladılar, dinazorlarla ilgili çeşitli boyama aktiviteleri ve elişi çalışmaları yaptılar.

Montessori aktivitelerini yazmaya başladığımdan beri sizlerden değişik yaş gruplarına dair Montessori aktivitesi ricaları gelmeye başladı. Daha önce 2-3 yaş için 7 Montessori Aktivitesi ve yine 2-3 yaş için uygun olacak Evde Yapılacak Montessori Aktivitelerini yazmıştım. Bunların dışında Montessori odaklı olmasa da 0-6 ay için Bebeklerle Oynama Fikirleri yazımı ve 0-3 yaş için de Bebeklerle Nasıl Oynamalı? yazımı tavsiye ederim. Ayrıca Aylık Bebek Gelişimi etiketli yazılarımın içinde 24 aya kadar her ay için ayrı ayrı oyunlar ve oyuncaklar da yer alıyor.

Bu yazımda 1 yaşından küçük bebekler için uygun olabilecek Montessori aktivitelerini yazacağım. Ufak bebeklere uygun aktivitelerin ne kadar zor bulunduğunu biliyorum. Anneler bebekleriyle vakit geçirirken genelde benzer oyunları oynuyorlar ve bir müddet sonra da oyun fikirleri tükeniyor. Bu çok normal, biz de Can ile aynı sıkıntıları yaşadık. Ancak biraz yaratıcı düşününce, evdeki malzemeleri kullanarak bebeğinizin gelişimine yardımcı olacak pek çok yeni oyun icat etmek mümkün.

1 yaşından ufak bebeklerle aktivite yaparken onun saatlerce oyalanmasını beklememelisiniz. Her aktivitede 15-30 dakika zaman geçirebilirseniz kendinizi şanslı sayın :)

Her ne kadar bu aktivitelerde mümkün olduğunca güvenilir malzemeler kullanılıyor olsa da, ufak bebeklerin her zaman ne yapacağı kestirilemeyeceği için onu el işi oyuncaklarla/malzemelerle yanlız bırakmamanızda fayda var. En güzeli sizin de çocuğunuzun yanında olmanız ve aktiviteleri beraberce yapmanız. Böylece hem bebeğinizle güzel vakit geçireceksiniz, hem gelişimini yakından gözleyeceksiniz, hem de bazı oyuncakların nasıl oynandığını ona gösterebileceksiniz.

1- Duyusal Şişeler

Duyusal şişeleri yapmak için bol bol pet şişeye ihtiyacınız var. Bu şişelerin minik eller tarafından rahatça kavranması ve içine doldurulan malzemelerden sonra çok ağır olmaması için mümkün olduğunca küçük boyutlu olmasında fayda var. Şişelerin içini değişik renk, büyüklük ve şekilde malzemelerle doldurun. Kimi şişelerin içine su koyarak daha ilgi çekici görünümler elde edebilirsiniz. Şişelerin kağıt ya da plastik etiketlerini çıkarın ve kapaklarının çok çok sıkıca kapalı olduğundan emin olun. Sonra yere oyun örtünüzü yayarak bu şişeleri yan yana dizin. Bebeğinizi yüzüstü yere yatırın, kucağınıza oturtun ya da kendi başına oturabiliyorsa, oturtun. Bebeğinizin şişeleri tek tek eline almasına, sallamasına, içindekileri incelemesine izin verin.

Uygun yaş:

Bebeğinizin cisimleri elleriyle kavrayabildiği andan itibaren (genellikle 3 ay) başlayabilirsiniz.

Hedeflenen beceri:

Duyusal şişelerle oynayarak, adı üzerinde, bebeğinizin duyusal becerileri gelişir. Şişelere dokunarak dokunma; değişik renklerde ve görünümlerde malzemeleri inceleyerek görme; şişeleri sallayınca çıkan değişik sesleri işitince duyma becerilerini gelişir. Ayrıca şişeleri elle kavrayarak küçük motor becerileri gelişir.

Şişelerin içine konulabilecek malzemeler:

2- Ayna

Tüm bebekler aynaya bakmaya bayılırlar. Aynada yüzlerini ve vücutlarını dikkatle incelerler. Ayna aktivitesini yapmak için evde uygun bir yere bir duvar aynası monte edin. Bu aynaya bebek bakacağı için yere mümkün olduğunca yakın olmalıdır. Aynanın duvara son derece sağlam olarak monte edilmiş olmasına, sivri köşelerinin olmamasına dikkat edin. Aynanın hemen önüne, bebeğinizi üzerine yatırmak ya da oturtmak için temiz bir örtü serin.

Uygun yaş:

2-3 aydan itibaren başlayabilirsiniz.

Hedeflenen beceri:

Bebeğiniz aynaya bakınca kendi aksini ve vücudunun hareketlerini görür. Yüzüstü yatarken aynada kendi hareketlerini gören bebek, öncelikle kafasını kaldırıp kendine dikkatle bakar. Bu hareket bebeğinizin ileride yapacağı emeklemek, yürümek gibi becerilere ön hazırlık yapmasına, yani büyük motor becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. Bebeğiniz ayrıca ayna aracılığıyla odayı bambaşka bir açıdan görür ve bu da derinlik algısını gelişmesine yardımcı olur.

3- Renkli Yoğurt Mıncıklama

Renki yoğurt mıncıklama aktivitesinde bebeğinizin ve sizin çok eğleneceğinize emin olabilirsiniz. Ayrıca katı gıdaya geçmiş bir bebekle bu oyunu oynarsanız bebeğinizin severek yediği yiyeceklerin arttığına şahit olacaksınız. Yani bir taşla iki kuş… Yalnız etraf biraz kirlenecek :) ama gerekli önlemleri alırsanız temizlemesi kolay olacak. Oyun çok basit. Oyun alanını ve malzemeleri aşağıda şekilde hazırladıktan sonra, tercihinize göre sade ya da renkli yoğurdu bebeğinizin önüne koyup, dilediği gibi mıncıklamasına, oynamasına ve ara-sıra parmaklarını yalamasına izin verin :)

Uygun yaş:

Bebeğinizin oturabiliyor olması bu oyunu daha rahat oynamasını sağlar. Oyun oynarken yoğurdu ağzına atabilir. Bu nedenle katı gıdaya geçmiş olmasında yani daha önce yoğurt ya da yoğurdun içine koyacağınız malzemeleri yemiş olmasında fayda var. Eğer belli bir katı gıdayı bu oyun vasıtasıyla bebeğinize ilk kez tanıştıracaksanız, yoğurdun içine sadece o gıdayı katın. Birden fazla gıdayı aynı anda sunmayın.

Hedeflenen beceri:

Renki yoğurtla oynayarak, bebeğinizin dokunma, görme ve tat alma gibi duyusal becerileri gelişir. Ayrıca yemek yeme konusunda nazlı olan bebekler için de yemek yemeyi özendirici değişik bir deneyim olabilir.

Oyun Alanı ve Malzemeler:

4- Duyusal Sepet

Duyusal sepet tamamen evde bulabileceğiniz malzemelerle yapabileceğiniz ve ufaklığı 20-30 dakika oyalama imkanı olan bir aktivite. İhtiyacınız olan fazla büyük olmayan bir sepet ve çeşitli ev eşyaları… Sepetiniz aşağıdaki fotoğraftaki gibi hasır bir sepet olabileceği gibi, plastik mutfak tası ya da banyo sepeti/leğeni de aynı işi görür. Biraz yaratıcılığınızı konuşturarak sepetinizin içine değişik malzemeler koyun. Bu malzemelerin kumaş, tahta, deri gibi dokunulduğunda elde değişik hisler yaratan malzemeler olmasına, bebeğin ağzına sokup yutmayacağı kadar büyük olmasına, keskin kenarları olmamasına dikkat edin. Sonra yere oyun örtünüzü yayarak duyusal sepeti örtünün üzerine koyun. Bebeğinizin bunları tek tek eline almasına, sallamasına, içindekileri incelemesine izin verin. Bebekler için yapılmamış hiçbir malzemeyle bebeğinizi asla yanlız bırakmayın.

Uygun yaş:

Bebeğinizin cisimleri elleriyle kavrayabildiği andan itibaren (genellikle 3 ay) başlayabilirsiniz.

Hedeflenen beceri:

Duyusal sepetle oynayarak, adı üzerinde, bebeğinizin duyusal becerileri gelişir. Ayrıca sepetin içindeki malzemeleri elle kavrayınca küçük motor becerileri gelişir.

Sepetin içine konulabilecek malzemeler:

Ya siz 1 yaşından ufak bebeklerinizle nasıl vakit geçiriyor ya da oynuyorsunuz? Siz de oyunlarınızı bu yazının altına yorum bırakarak paylaşabilirsiniz. Tüm anne ve babalara minnoş bebekleriyle eğlenceli dakikalar dilerim…

Yazının devamı...
Yazının devamı...

SSVD – Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum Yapsam mı?

2010 senesinde hamile kaldığımı öğrendiğimde çok sevindim. Hamileliğimin ilk birkaç ayı geçtikten sonra ben de her hamile gibi doğum yöntemi üzerinde düşünmeye başladım. Yaptığım değerlendirmeden sonra epidural destekli vajinal doğumun benim için en uygun seçenek olacağına karar verdim.

Bu kararı vermemde üç büyük etken vardı. Birincisi ameliyat olma fikrinin hoşuma gitmemesiydi. Ameliyat sırasında ve sonrasında oluşabilecek komplikasyonlar, vajinal doğumun zorluklarıyla kıyaslandığında bana daha büyük bir risk gibi gözüktü. İkincisi, bebeğimin dünyaya geldiği dakikayı gözlerimle görmek, o anlara tanıklık etmek, onu hemen kucaklayabilmek istedim. Üçüncüsü, seneler önce en yakın dostlarımdan biri olan Esin’in doğumunda bizzat bulunmuştum. Doğum için hastaneye yatar yatmaz onun yanına gitmiş, sancıları sırasında elini tutarak adeta bir doula gibi ona destek olmuştum. Arkadaşım doğum sancılarıyla başetmek için epidural aldı. Doğum zamanı gelince onunla beraber ameliyathaneye girdim. Henüz çocuk sahibi olmayan biri için mühtiş bir deneyimdi. Esin’in gücüne ve azmine hayran oldum. Vajinal doğumun korkulacak birşey olmadığını gördüm. Minik oğlu Sarp’ın dünyaya geldiği dakikalara, bir yaşam mucizesine tanık olarak onun teyzesi oldum. Takip eden haftalarda Esin’in ne kadar kolay iyileştiğini izledim. İleride doğum yaparsam bu şekilde yapmayı aklımın bir köşesine yazdım.

Aradan seneler geçti. Şanslıyım ki aldığım bu kararı gerçekleştirebildim. Doğum hikayemde anlattığım üzere, oğlum Can’ı 2011 senesinde vajinal doğumla dünyaya getirdim. Doğum sancısıyla başa çıkmak için epidural anestezi aldım. Ayrıca doğumu hızlandırmak için suni sancı verildi ve su kesem müdahale ile patlatıldı. Bu koşullarda müdahaleli bir vajinal doğum yaptığım söylenebilir. Ancak müdahale kısmını kendime dert etmedim. Epidural ve suni sancı almanın ya da su kesemi doğal olmayan yollarla patlatmanın beni daha az anne yaptığını düşünmüyorum. Benim için bebeğimi sağlıkla kucağıma almak önemliydi. Bunu sağlayan doktoruma minnet borçluyum. Doğum benim için biraz zorlu ancak kesinlikle pozitif bir tecrübeydi. Bir kere daha doğum yapsam, yine aynı şekilde yaparım.

Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum Tartışmaları

*****************************************************

Bugün Sezaryenden Sonra Vajinal Doğum ya da kısaca SSVD üzerine konuşmak istiyorum. Adından da anlaşılabileceği gibi, daha önce sezaryen olmuş bir kadının, takip eden doğumlarından birinde vajinal doğum yapmasını ifade ediyor.

Eğer siz de daha önce sezaryen yapmış bir anneyseniz ve yeni bir doğum söz konusu olacaksa seçeneklerinizi bilmelisiniz. Her konuda olduğu gibi SSVD’un da faydaları ve riskleri var. Sağlığımızı direkt etkileyen kritik kararları almadan önce bu fayda ve riskleri yan yana koyarak karşılaştırmalıyız.

SSVD’un Fayda ve Risk Karşılaştırması

***********************************************

Faydaları

SSVD’un fayda ve risklerini teorik olarak karşılaştırarak buna sıcak bakıyor olabilirsiniz. SSVD’a sıcak bakmak işin ilk adımıdır. Bu uygulamayı düşünen annenin bir sonraki adımı kadın doğum doktoruyla görüşmek olmalıdır. SSVD kişiye özel koşulları değerlendirerek verilecek bir karardır. Genel olarak SSVD yapma şansının yüksek olduğu ve düşük olduğu durumlar vardır:

SSVD Şansının Yüksek Olduğu Durumlar

***********************************************

SSVD Şansının Azaldığı Durumlar

**************************************

Sezaryen Yapılan Durumlar Nelerdir?*

********************************************

Sezaryen yapılmasını gerektiren koşullar kişiye özgüdür. Benzer koşulları yaşayan iki anneden biri sezaryen olurken, diğeri vajinal doğum yapabilir. Sezaryen genellikle aşağıdaki durumlarda yapılır.

Göz Önüne Alınması Gereken Faktörler

********************************************

SSVD konusunda karar vermeye çalışan kadınların aklına en sık takılan konular şunlardır:

SSVD güvenli mi?

Belirli koşulların sağlanması durumunda SSVD pek çok kadın için güvenli bir tercih olabilir. SSVD’a uygun olup olmadığınız sadece kişisel bir tercih değil, doktorunuzla beraber verilecek bir karar olmalıdır.

SSVD adayı olan her kadının SSVD’u başarılı olur mu?

Eğer doktorunuzla beraber SSVD yapmaya karar vermişseniz, buna “doğum denemesi – trial of labor” denir. Bunun anlamı sezaryenden sonra vajinal doğum yapmayı deneyeceğinizdir. Ancak SSVD kararı vermeniz bunu gerçekleştirebileceğiniz anlamına gelmez. SSVD deneyen her 10 kadından 2-4’ü doğum sırasında gelişen komplikasyonlar nedeniyle sezaryene dönmek durumunda kalmıştır. Bu nedenle SSVD yapmak isteyen kadınların beklentilerinin gerçekçi olması, doğum farklı bir şekilde gelişirse hayal kırıklığına uğramalarını engelleyecektir.

Daha önce iki kere sezaryen oldum. SSVD olabilir miyim?

Bunun cevabını ancak doktorunuz verebilir. Bununla beraber, genel olarak, daha önce 1 ya da 2 kere sezaryen olduysanız, fakat bunun yanısıra vajinal doğum da yaptıysanız, rahminizin yırtılma riski daha önce hiç vajinal doğum yapmamış (sadece sezaryenle doğum yapmış) kadınlara oranla daha düşüktür. Ancak ne kadar çok sayıda sezaryen olduysanız rahminizin yırtılma riksi o kadar artar. Bu nedenle ikiden fazla kere sezaryen olan kadınlara SSVD tavsiye edilmemektedir.

SSVD’nin uygunluğuna karar vermek için yapılan testler/değerlendirmeler neler?

SSVD’de sıcak bakıyorsanız bunu doktorunuzla paylaşmalısınız. Kendisi gerekli değerlendirmeleri yaparak sonucuu sizinle paylaşacaktır. Hastadan SSVD önerisi geldiğinde doktorların genel olarak baktığı bulgular şunlardır:

- Önceki sezaryende yapılan kesinin türünden emin olmak için o ameliyatın kayıtları

– Fiziksel muayene

– Fetal ultrason

– Fetal kalp atışı izleme (Fetal kalp atışı doğum sırasında da takip edilir. Eğer rahimde bir yırtık meydana gelirse çoğunlukla bebeğin kalp atışı hızla düşer. Annede kanama olur.)

SSVD nasıl bir doğum? Vajinal doğumdan farklı mı?

Doğum sırasında anne ve bebeğin durumunun dikkatlice takip edilmesi dışında SSVD’un normal doğumdan herhangi bir farkı yoktur. Doğum sırasında fetal kalp atışları sürekli monitorle izlenir.

SSVD kararı verildikten sonra, zamanı gelmiş bir doğum normal sürecinde işlemiyorsa (mesela 40 hafta doğmasına rağmen doğumun başlamaması), doğumu başlatıcı doğal yöntemler uygulanabilir. SSVD sırasında doğumu başlatıcı ve hızlandırıcı müdahaleler doktor kararına bağlı olarak uygulanabilir. Yine doktor kararıyla doğum ağrısıyla başa çıkma yöntemleri uygulanabilir. SSVD yapan kimi doktorlar rahim yırtılmasını tetikleyeceği düşüncesiyle doğumu başlatıcı ve hızlandırıcı müdahaleleri (suni sancı ya da oxytocin verilmesi) tercih etmeyebilir ve doğumun kendi seyrinde ilerlemesini beklemek isteyebilir. Bu nedenle SSVD adayı anne ve doktor bu koşulları önceden konuşmalıdır.

SSVD’da doğum eyleminin süresi duruma göre değişir. Eğer anne daha önce sezaryenin yanısıra normal doğum yapmışsa, vücudu normal doğum yapmaya alışmış olacağı için SSVD süreci kısa olabilir. Eğer anne sadece sezaryen olmuşsa SSVD sırasında ilk kez doğum yapıyor gibi bir deneyim yaşayabilir. Örneğin doğum süreci uzun (ya da kısa) olabilir.

SSVD sonrasında iyileşme süreci vajinal doğumdan farklı değildir. Doğumdan sonraki 24-48 saat içinde anne evinde dönebilir.

SSVD nerede yapılmalı?

SSVD bu konuda tam teşekküllü olan merkezlerde yapılmalıdır. Çünkü doğumun süreci her an değişebilir. Bu merkezlerde 24 saat hizmet veren kan bankası, 24 saat fetal izleme, 24 saat cerrahi müdahale yapabilecek ekibe ihtiyaç vardır. Ayrıca sürekli anestezi uzmanı da olmalıdır.

Sonuç

*********

Daha önce sezaryen yapmış olan arkadaşlarımla sohbet ettiğimde, sonraki hamileliklerinde yine sezaryen yaptırmak zorunda olduklarını düşündüklerini görüyorum. Ülkemizde, kadınlarımızda ve bazı doktorlarımızda sezaryenden sonra vajinal (normal) doğum yapılamayacağı konusunda yaygın bir kanı var. Elbette doğumun ne şekilde olacağı en çok anneye ve biraz da doktora bağlı bir karar. Ancak sezaryenden sonra sezaryen yaptırmak bir mecburiyet ya da kader değil.

Daha önce sezaryenle çocuğuna kavuşan ve sonraki hamileliklerinde vajinal doğumu düşünen ya da böyle bir seçenek olduğunu daha önce hiç duymamış tüm anne adaylarının bu konuda gerekli araştırmayı yapmalarını öneririm. Eğer gerekli koşullar sağlanıyorsa SSVD bebeğinizi kucağınıza almak için güzel bir seçenek olabilir. Risklerinin yanısıra pek çok faydasının da olduğu açık.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şu: SSVD herkese göre değil. Çünkü kişiye göre değişen, kişiye özel koşulların değerlendirilmesiyle verilecek bir karar. Dolayısıyla “Tüm anne adayları için uygulansın” diye bir yargıya ya da yönlendirmeye ulaşmak söz konusu olamaz. Ancak, genel bir politika olarak, SSVD’un kesinlikle zorlaştırılmaması, SSVD düşünen ve sağlık açısından bir engeli bulunmayan anne adaylarına yardımcı olacak düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Aslında sağlık mevzuatında bu konuda bir engelleme yok. Yani teorik olarak dileyen ve koşulları uyan her kadın SSVD yapabilir. Ancak bu konuda pratikte pek çok engel çıkıyor. Özellikle SSVD yapan merkezlerin pahalı özel hastaneler olması (ekonomik koşullar) ve SSVD yapmaya gönüllü olan doktorların zor bulunması SSVD düşünen kadınlar için zorluk yaratıyor, onları yıldırıyor ve yeniden sezaryen olmaya mecbur bırakıyor.

Bunun ötesinde, ülkemizde sezaryen gereksiz durumlarda dahi teşvik ediliyor, rahat bir doğum yöntemiymiş gibi sunuluyor. Oysa sezaryen nihayetinde diğer tüm ameliyatlar gibi çeşitli riskler barındıran bir ameliyattır. Elbette sezaryenin de gerekli olduğu durumlar vardır. Ancak SSVD da uygun koşullarda uygulandığında anne için çok güzel bir doğum şekli. Bu konuda son söz anneler ve anne adaylarında olmalı.

WebMD 1 | WebMD 2 | WebMD 3 | WebMD 4 | WebMD 5

Doğum ve Sezaryen Eylemi Yönetim Rehberi

ÖNEMLİ UYARI! Bu yazı yukarıda verilen kaynaklardan yola çıkılarak bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Herhangi bir tıbbi tavsiye niteliğinde değildir. Doğum tercihleri kişiye özeldir ve ancak hasta/doktor mutabakatı ile uygulanır. Doğum anında kişiye özel koşullar nedeni ile burada yazanlar farklı şekilde gerçekleşebilir. Bu yazı tıp personelinin tavsiyesi yerine geçemez/geçmeyi amaçlamaz. Bu yazıdaki seçeneklerin takip edilmesinden dolayı doğacak sonuçlardan yazının sahibi sorumlu tutulamaz.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.