SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Yaşamdan Portreler

Sanatın iyileştirici gücüne inanıyor musunuz? Ben her zaman inandım, inanıyorum. Size de çok zorlandığınız zamanlarda iyi bir müzik, iyi bir film, fotoğraf, iyi bir kitap ve bir resime dalarak içinde bulunduğunuz ruh halini değiştirmenizi öneririm. "Bunlar bana göre değil" diyorsanız da bir kez dahi sanata şans vermenizi dilerim.

Sayısız esere imza atmış, "Atatürk: İz bırakan ilkler" portre sergisiyle kalpleri fethetmiş ressam Ergün Başar ile pandemi sebebiyle çevrim içi gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi paylaşmak istiyorum.

Yeniden doyasıya sergi gezeceğimiz günlere...

Ergün Bey; ilk resminizi hatırlıyor musunuz?

İlk resmimi hatırlıyorum. Ortaokul son sınıftaydım, kendi portremi yapmıştım.

Özgeçmişinize baktığımda İstanbul Arkeoloji Müzesinde karakalem resimler yapmaktan tutunda anatomi kürsüsünde desen çalışmaları, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, sanat felsefesi, pedagoji sertifikası, seramik, mozaik vb. çok geniş bir yelpaze görüyorum. Sanat ile yolunuz nasıl kesişti.

Daima sanatla iç içe yaşadım. Sanattan ayrılmayıp, her ressam olarak hayatımı kazandım.

Ressam olmak çocukluk hayaliniz miydi? O zaman size ilham veren en beğendiğiniz ressam kimdi?

Ressam olmak hayalimdi, bu hayalimi gerçeğe dönüştüren resim öğretmenim oldu. Onun resimleri bana ilham verdi.

Şu an eserlerini ve sanat duruşunu sevdiğiniz ressamlar kimler?

Beni yetiştiren 1980'den sonra birlikte çalıştığım Prof Dr Sabri Berkel'in resimlerini severim. Yaptığım resimler onunkiler ile taban tabana zıttır. Yerli ressamlardan çok heykel sanatçısı İlhan Koman'ı çok severim. Ayrıca Kuzgun Acar'da çok değerli önem verdiğim sanatçıdır.

Uzun süre Prof Dr Sabri Berkel'in asistanlığını yaptınız. İngiltere, Hollanda ve Fransa'da resim üzerine çalışmalar yürüttünüz. 21 kişisel 5 karma serginiz var. Sanat ilhamınızı nereden alıyorsunuz.

Sizin deyiminizle sanat ilhamını yaşantımdan, inandığım değerlerden alıyorum. Sanatım geçmişi, bugüne ve geleceğe bağlıyor.

Kendinizi sanat alanında nasıl tanımlarsınız? Hangi resim akımını kendinize daha yakın buluyorsunuz?

2014 yılından itibaren "Atatürk: İz Bırakan İlkler" teması üzerinde suluboya ve yağlı boya (260x200cm) üzerinde çalışıyorum. Hiçbir resim akımını kendime yakın bulmuyorum.

Yaptığınız devasa portrelerle dikkati çekmeniz bir yana; 2x2.60 metre ebadında ortaya koyduğunuz çalışmalarla da Türkiye'de bir ilksiniz. Bu kadar büyük portreler resmetmeye iten neydi?

Geçmişi ve bugünümüzü insanların başarılarını topluma tanıtmak, unutturmamak, hem tarih, hem bugün, hem gelecek, bu toplumun yaşarken değerlere sahip çıkmasını ve onlar için bir şeyler yapmasını istiyorum.

Eserlerinizde "evet bu Ergün Başar imzası" dedirten unsurlar var mı?

Bugüne kadar Türkiye'de seri olarak portre konusu işlenmedi. İlk defa ciddi anlamda seri "Atatürk portreleri" yapılırken, yaşayan ve aramızda olmayan seçkin insanların portresi yapılmaya devam ediyor.

25 portreden oluşan "Atatürk: İz Bırakan İlkler" sergisiyle ilkleri başarmış 25 ünlü ismi resmettiniz. Bu serginin yola çıkışı genç nesillere bu kişilere tanıtmaktı. Resimler aracılığıyla mesajınızın ulaştığını düşünüyor musunuz?

25 sayısı 40'a dayanmış olmakla birlikte bu sergi dört büyük şehirde açıldı. Eylülde İstanbul'da MKM Kültür Merkezi'nde açılacaktı iptal edildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Tunç Soyer'in desteği ile 3000 m2 alan üzerinde 1 Nisan 2021 tarihinde çok geniş kapsamlı sergimiz olacak (Pandemi izin verirse). Resimler aracılığı ile esas mesajımız uzun soluklu bir yol.

Bütün eserlerinizi, 30 Ocak 2020 tarihinde (2014'ten sonra yapılan portreler) "Ergün Başar Portre Müzesi" yapılması kaydıyla Eskişehir Halkına bağışladınız. 2014 sonrası yapılacak eserler, müzenin envanterine ait olacakken eski eserleriniz ne olacak? Onlarla ilgili planınız var mı?

2044'ten sonraki bütün eserlerimi Eskişehir Halkına (Ergün Başar Porte Müzesi yapılmak kaydı ile) bağışladım. 2014 yılına kadar yaklaşık 1000 adet resim yaptım., bunları da bağışlamayı düşünüyorum. Ayrıca kurumsal ve şahsi koleksiyonerlere bedelsiz de verebilirim.

Resim yapmak isteyen ama bir türlü harekete geçemeyen kişilere ne önerirsiniz?

Resim yapmak isteyen kişiler, gençler, orta yaşlılar, yaşlılar, iyi bir hoca nezaretinden -eğer sabır ve sevgileri varsa- emen başlamalarını salık veririm. Bana ait ders verdiğim bir sanat kurumu var, bununla mutlu oluyorum.

Sizin eklemek istedikleriniz...

Benim de eklemek istediğim şey; sanat eğitimi alacak öğrencilerime, resim, dekoratif resim, mozaik, seramik, tasarım, heykeli iyi öğrenmelerini ve geleneksel sanatımızı da bu arada ihmal etmemelerini salık veriyorum.

Değerli ressam Ergün Başar'a söyleşi için çok teşekkür ederim.

Sağlıkla, keyifle, sanat dolu günlere.

Yeşim Mutlu

Yazının devamı...

Yıldızın Hep Parlasın!

Pandemi sebebiyle sevdiğimiz arkadaşlarımızdan çok uzakta kaldık. Online platformlar dışında yüz yüze görüşmeyi çok kişi tercih etmiyor. Görüştüğümüzde de sosyal mesafeli, maskeli, mesafeli şekilde görüşüyoruz. Herkes gibi ben de olağanüstü temkinli ve dikkatliyim.

Sosyal hayatımız durma noktasını çoktan geçti. Durduk, dinlendik, düşündük ve bu süreçte kendimizi geliştirdik. Açıkçası her şartta üretmeli ve hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz. Aylar sonra sevgili Bengü Arslan ile bir araya geldik. İnsan sevdikleri göz önünde olunca onunla ilgili gelişmeleri nedense paylaşmayı unutabiliyor. Bengü ile sohbetimizden kesitleri ve yeni girişimini paylaşmak istedim. Bengü'de çok dostum gibi yeni girişimini ilk kez benimle paylaştı. Umarım diğer dostlarım gibi ona çok şans getirir.

İki aslan burcu kadınının sohbeti de başka keyifli oluyor. Umarım okurken bizi hissedersiniz. Bengü'cüğüm yıldızın hep parlasın :)

Bengü'cüğüm; bugün bana harika haberler verdin. Çok teşekkür ederim. Yeni projeni açıklamadan önce biraz senden biraz Bourz'dan biraz Dazzle'dan konuşalım mı?

Yeşimciğim çok teşekkürler. Senin uğuruna inanıyorum ve yeni girişimlerimi ilk seninle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

En sevdiğim şey, tabii ki konuşalım. Bourz stratejik marka iletişim danışmanlığı ve konsept sosyal medya içerik yönetimi danışmanlığı yapıyor, yeni trendleri takip edip bunları etkili bir şekilde gerçek hayata ve iş planlarına uyarlıyor. 20'ye yakın sektörde deneyime sahip. Geniş bir influencer ağı ve işi bilen bir editoryal ekibi var. Bu kaynakları ve dijital dünyanın en son trendlerini kullanarak bir markanın dijital dünyada ihtiyacı olan tüm hizmetleri veriyor. Bourz'u rakiplerinden ayıran en önemli özelliği müşteri memnuniyetinin en üst seviyelerde olması ve markalarının cazibelerini arttırmak yönündeki özel konsept projeleri.

Gelelim Dazzle'a. Dazzle; lifestyle bir içerik portalı. Gündemi sürekli takip eden, gelişmelerden anında haberdar olmak isteyenler için güncel içerik sağlayan "Dazzle" ile yoğun iş temposu içerisinde gündemi kolayca takip edebiliyor okuyucularımız. Moda, güzellik, sanat ve iş dünyası en çok içerik ürettiğimiz konu başlıkları. Dazzle Eye'da video içerikler özel röportajlar yer alıyor. Yakında ise "Dazzle Pod" okuyucularımın hizmetine açılacak.

Pandemi sürecinde hepimiz içimize çekildik. Sen bu süreci nasıl değerlendirdin? Neler yaptın?

Hepimiz için farklı bir deneyim oldu bu süre. 3 ay gibi bir süreyi de ailemin yanında geçirmek bana sürecin pozitif yanı oldu. İnsanoğlu her şeye çok çabuk adapte oluyor. Bir an önce bu süreci sağlıkla atlatmamız ümidi ile.

Dijital tarafı ağır basan bir ajans olduğumuz için, evden çalışma temposuna ayak uydurduk.

Daha önce ajans olarak birçok krizi çözdük ama içinde bulunduğumuz durum ben ve ekibim için de oldukça farklıydı.

Önce durumu sindirebildiğimiz kadar sindirdik ve ekip arkadaşlarımızla hem kendi içerik mecralarımız hem de müşterilerimiz/danışanlarımız için ne yapabileceğimizi ve sektör bazında nasıl stratejik kurgular yapacağımızı tartışmak için bir araya geldik -tabii ki zoom üzerinden :)

Yıllardır marka toplantılarımızda, dijitalleşmenin önemi için saatlerce dil dökerken, bu süreç dijitalleşmenin ne kadar önemli olduğunu herkese gösterdi. Biz müşterileri ikna etmeye çalışırken, bu süreçte onlar bu süreci hızlandırmamız için talepte bulundular. Biz de oldukça sıkı çalıştık diyebilirim. Pandemi sürecinde hizmetlerimize olan talep arttı ve çok çalıştık, çok ürettik... İçimize pek çekilemedik ama önceliklerimiz, beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız oldukça değişti.

Femmeperial nasıl ortaya çıktı? Yeni girişiminde neler bulacağız? Diğer girişimlerin Bourz ve Dazzle devam edecek mi? Yoksa hepsi Femmeperial ile mi yol devam edecek?

Bourz benim bebeğim gibi... Bourz ile çok başarılı işlere imza attık, atmaya da devam edeceğiz, çok güzel bir ekibimiz var. Süreç içerisinde ekibimiz büyüdü ve yeni danışman kadromuzla beraber, hizmet kalemleri de eklenmeye başladı. Bir yandan Dazzle aktif ve güzel bir ivme ile devam ediyor. Bourz'un kurgusunu değiştirmektense bir ana yapı inşa etmek ve tüm girişimlerimizi aynı çatı altında toplamayı istedim. Bourz yoluna içerik ve sosyal medya alnında devam edecek. Femmeperial ise, Stratejik İletişim Danışmanlığı, Ulusal ve Uluslararası Organizasyonlar, Pazar Araştırmaları, Ürün Geliştirme & Konsept Danışmanlığı, E-Ticaret & Teşvikler, Yurt Dışına Açılma & Yatırım Danışmanlığı alanlarında sektöründe uzman danışanlarla hizmet veriyor.

Profesyonel yüzücü olduğun kadar teniste de şampiyonlukların var. Spor eğitiminin hayatına nasıl katkısı oldu?

İş hayatının zorlu şartlarına uyum sağlayıp en tepede kalabilmek için bir sporcu gibi "antrenmanlı" olmak şart der uzmanlar! Kesinlikle doğru :) Günümüzün ağır ve rekabetçi çalışma koşullarında en iyi olabilmek günden güne zorlaşıyor. Üstelik çok çalışmanın getirdiği sağlık sorunları da cabası... 5 yaşından beri profesyonel olarak spor yapan bir kadın olarak oldukça antrenmanlıyım. Rekabete, çok çalışmaya, fiziksel ve zihinsel olarak çok yorulmaya, disiplinli olmaya, sürekli zinde olmaya, yenmeye, yenilmeye, çabalamaya, yarışmaya - en çok kendimle-... Hayat yalnızca mutlu anılar ve deneyimlerle dolu değil. Mutsuzlukla ya da olumsuzluklarla baş etmeyi öğrenmek, yüzleşmek gerek. Kaçmak yerine üzerine gitmek gerek... Tüm bunları spora ve aileme borçluyum.

Her zaman çok şık, bakımlı ve çok hoşsun. Güzellik sırların var mı?

Çok teşekkür ederim. Sırlarım yok aslında :) Kendimi olabildiğince sevmeye çalışıyorum, ruhumu, bedenimi... Sevdiklerine iyi bakmak zorundasın ki onlar da sana iyi baksın :) Bedenimi ve cildimi iyi tanıyorum ve galiba en çok da keyfim ve kahyasını dinliyorum :) Bir sır varsa o sır kesinlikle mutluluk ve huzur.

İş hayatın kadar renkli dünyanla seni izlemekten keyif alıyorum. Anneannen, baban, annen hepsi harika insanlar. İş kadar ailene de çok düşkünsün.Uzakta olmanıza rağmen bu dengeyi nasıl sağlıyorsun?

Renkli dünyamın mimarı kesinlikle ailem. Onlar benim en büyük şansım. Mesafe olarak uzağız ama her fırsatta ya ben onları ya onlar beni ziyarete geliyor. Birlikte kaliteli zaman geçirmek konusunda çok başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Senenin ortalama 1 ayını birlikte geçiriyoruz, yurt içi ve yurt dışı yüzme yarışlarında hep beraberiz. Babamda emekliliğinin ardından yüzmeye başladı ve birlikte açık deniz yarışları yüzüyoruz, güzel tatlı anılar biriktiriyoruz, çok da eğleniyoruz. Antrenörümüzde annem olunca daha da keyifli oluyor. Biliyorsun kendisi, Manş Denizini yüzerek geçen ilk Türk kadını :) Babam kahramanım, annem rol modelim, anneannem meleğim, kardeşim de bebeğim, en büyük özlemim. Kardeşimi çok sık göremiyorsun maalesef sosyal medyamda çünkü kendisi Dubai'de eşi ve çocukları ile yaşıyor, bir süredir oldukça uzağız.

Günümüzde girişimci olmak isteyenlere neler önerirsin?

Her şey bir hayalle başlar ama önemli olan bu hayal uğruna feda edebileceklerinizdir. Kendi işinizi kurduğunuz zaman, maaşlı olarak çalıştığınız işinizden çok daha uzun saatler çalışacaksınız. Bu nedenle yaptığınız işi tutkuyla sevmeniz şart. Yaptığınız işi severseniz "iş" olarak görmezsiniz.

Kimseden onay beklemeyin. Dünyanın en başarılı fikirlerinde bile ilk başta "çılgınca, gereksiz, anlamsız" yaftası yapıştırıldı. Ama iyi bir planlama şart. Kısa ve uzun vadeli hedeflerinizi belirleyin. Sektör uzmanlarını, öngörülerini iyi takip edin, bolca okuyun, sezgilerinize güvenin. Eğer işinizi büyütmek istiyorsanız yatırım yapmaktan korkmayın. Harcadığınız paraya üzülmek yerine bu yatırımların size sağlayacağı faydalara odaklanın.

Bu keyifli röportaj için sana çok teşekkür ederim.

Yeşim Mutlu

https://www.instagram.com/yesimmutlu/

Yazının devamı...

Altın Kalite Ödülleri

Çok heyecanlıyım. Bu kez sizlerle güzel bir haberi paylaşmak istiyorum. Eylül ayında telefonum çaldı. Karşı tarafta ismini Hevin Cümsen olarak belirten ipek gibi bir ses; "Yeşim Hanım, sizi Altın Kalite Ödülleri" ile ilgili arıyorum dediği anda çok şaşırdım.

"Altın Kalite Ödülleri" neydi beni neden arıyorlardı? "Bilgi alabilir miyim?" dememe kalmadan Hevin Hanım; yılın en iyilerine yönelik bir gece düzenlendiğini, muhteşem bir geceyle bu yılın ödüllerinin açıklanacağını söyledi. "Yılın en iyi dijital köşe yazarı" ödülüne layık görüldüğümü ve geceye katılım için beni aradıklarını belirtti. Duyduğum anda çok şaşırdım. 15 yıldır yazı yazıyorum, daha önce Turkcell Blog ödüllerinde halk jürisi oylamasıyla ilk ona kalmıştım. Maalesef çok basit bir teknik hata sebebiyle ilk üçe girememiş olsam da paparazzi ödülüne layık görülmüştüm :) 15 yıl sonra Crazy Medya tarafından düzenlenen bu gecede yer almak ve ödüle layık görülmek benim için çok gurur vericiydi.

Ekim ayında yapılması planlanan gece pandemi sebebiyle aralık ayına ertelendi. Zaman hızla geçiyor ve ben bu haberi paylaşmak için daha fazla bekleyemedim. Belki yine evlerde kalacağımız günler gelecek :) İnsanın yazdıklarının okunuyor olması, bir yorum bile çok değerliyken böyle bir ödül beni çok daha iyi yazmam için güçlendirdi.

12 Aralık The Green Park Pendik otelde Tuğba Özay ve Gökay Kalaycıoğlu'nun sunumuyla gerçekleşecek bu gecede; iş ve ekonomi dünyasının birbirinden değerli markaları, yılın en iyi sanatçıları "Altın Kalite Ödülleri Gecesi" nde taçlandırılacak. Birbirinden güzel isimlerle yılın en iyileri muhteşem bir geceyle bu yılın en prestijli ödüllerinin sahibi olacak.

Geceyi anlamlı kılan bir kısım daha var ki bunu paylaşmadan geçemem. Gece "Çocuk susar sen susma" sloganıyla düzenlenen bu gecede bütün çocuk istismarına dikkat çekerek farkındalık yaratmak amaçlanıyor.

Sanat, siyaset, cemiyet ve iş dünyasından birçok ünlü isimlerin yer alacağı gece şimdiden farklı mecralarda konuşuluyor. Gecede birçok ünlü sanatçını da sahne alacak.

Gece sonrası size duygularımı ve yaladıklarımı aktarmak isterim. Bu özel geceyi organize eden Hülya Yanıkdağ ve Hevin Cümsen'e ok teşekkür ederim. Yılın en görkemli gecesinde yer almak benim için büyük mutluluk :)

Sağlıkla, sevgiyle görüşmek üzere.

Yeşim Mutlu

http://www.instagram.com

Yazının devamı...

İzmir'in kalbi kırılmasın!

Ah İzmir, Güzel İzmir!

Depremin yaşandığı cuma gününden bu yana Türkiye tek yürek halinde .

Ah İzmir, ah çocuklar, ah hayat!

Hayata tutunan minik eller. Göçük altından "Anne" diyerek çıkan mucizeler. Elif, Ayda acılarını öpsek geçer mi?

Günlerce beton arasında kalplere ulaşmak için canla başla çalışan kahramanlar. Ah güzel insanlar. Size ne kadar teşekkür etsek az.

DEPREMZEDE...

Deprem sonrası onlarca kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce kişi yaralı.Yıkılan 17 binadan 4'ünde kurtarma çalışmaları hala devam ediyor. Yaşamak ve yaşatmak çabaları arasında artçılar devam ediyor. İzmir beşik gibi sallanıyor. Depremin ardından 44'ünün büyüklüğü 4'ün üzerinde 1528 artçı sarsıntı yaşayan insanlar evlerine nasıl girebilir ki?

Binaları yapanlara hesap sorulma zamanı. Yanda yıkılmayan bina bir diğer yanda yıkılan bina. Bunlar asla unutulmamalı. Çürük inşaatlardan sorumlu müteahhitlerin cezalandırıldığı haberlerini okumalıyız artık.

Doğan Cüceloğlu'nun dün instagram da paylaştığı gibi

UMUDU YAKALAMAK

Büyük yaraları kalplerimizle saran muazzam bir ülkeyiz. Tüm Türkiye, yaşanan deprem nedeniyle deprem bölgesinde acıları bir nebze olsun iyileştirmek için yardımlaşma halinde.Deprem sonrasında yardımlaşma için herkes elinden geleni yapıyor. Sosyal medyanın bunda payı büyük. Anında ihtiyaçlara çözüm bulunuyor. Öyle güzel insanlar var ki bu ülke de hakikaten biz birlikte çok güzel oluyoruz.

Olağanüstü durumlarda acıyı paylaşabilmek, destek olabilmektir insana yakışan. Bakmayın bazı kendini bilmezler kötülüklerini her fırsatta ortaya çıkarıyor. Kötüler hep var hep olacak biz iyiliklere odaklanalım. Onların yaptığı insanlığa sığmaz!

Eğitim kurumlarından kargo şirketlerine, iletişimden giyime, beslenmeden hijyene, oyuncaktan ısınmaya, ilaçtan sevgiye yardım etmek için bireysel ve kurumsal tüm firmalar el ele... Hangi birinin adını yazayım, her gördüğümde gözlerim doluyor. Bir mesajla harekete geçen yardımlarını esirgemeyenlere binlerce kez teşekkür ederim.

Umuda, yardımseverliğe, paylaşmaya, sevgiye ve desteğe odaklanan herkesle bir olalım. Hayat küsmek için çok kısa, sevmek için olsun çabamız.

Bu acılar tekrar yaşanmasın. Derin üzüntüler, ölümler olmasın dileğimiz. Ama ülkemizin depremle sınavı ortada. Bir kez olsun depremi göz ardı etmeyelim. Yakın dönemde çözüme odaklı, şeffaf projelerle, derem gerçeğinin sorumluluğunu hissederek kolektife hizmet edelim..

Allah; enkaz altında olan, yaralı olan herkesi sevdiklerine bağışlasın. Hayatını kaybedenlerin yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Geçmiş Olsun İzmir! Kalbin bir daha kırılmasın!

Yazının devamı...

Dijital moda haftasındayız!

Dijitalleşiyoruz! Pandemiyle birlikte yeni dünya düzenine hızla alıştık. Bazıları kendini bir anda dijital dünyanın içinde buldu, bazıları da çoktan dijitale hazırdı. Kendi adıma konuşmam gerekirse hayatım çok uzun yıllardır dijitalde. 2005 yılından bu yana hem dijital fotoğrafçı hem de dijital içerik üreticisiyim. Dijital ekosistemde yer alan yeniliklerin öncüsü olarak daha işin başındayız diyorum. Neden diyorum? Çünkü dijital dünya daha önce bu kadar düşünülmedi, zorunlu olarak hayatın içinde olmadı. Çok kişi dijitalde olmayı web sitesi, sosyal medyadan ibaret sayarken şimdi herkes dijital dünyaya geçiş yaptı.

Mart ayından bu yana tüm dünya eş zamanlı bir değişim süreci geçirdi. Aylarca evde kaldığımız süre ve halen devam eden pandemi boyunca sosyal hayat, ekonomi, sağlık, eğitim, yaşamın içinde ne varsa bildiğimiz tüm sistemler değişti. Olmaz denilen ne varsa olabileceğini her şeyin mümkün olduğunu yaşayarak öğrendik. Tüm dünya gibi deneyimlerimiz her gün bizi farklı bir dijital dünyaya taşıyor.

Sanat, eğitim, moda, sağlık, alışveriş aklınıza gelen ne varsa artık hepsi dijitalde. Hem zaten tüm dünya dijitale kapılarını açmadı mı? Dünyanın her yerinde sanat galerine, müzelere, konserlere, kütüphanelere bir tıkla ulaşmadık mı?

Dijital ama nasıl olur dediğimiz ne varsa şu an içindeyiz. Pazartesi günü Türkiye’nin ilk dijital moda haftası Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un (MBFWI) tamamen dijital platformlar üzerinden Türkiye Tanıtım Grubu (TTG) desteği ile başladı. www.mbfwistanbul.com adresinden herkes izleyebiliyor.

Çekimleri ağustos ayında Galataport İstanbul ve Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen defileler pazartesinden bu yana gündemde. Düşünsenize yıllarca çok kişi bu deneyimin bir parçası olmak ve defileleri en önden izleyebilmek için sayısız çaba içinde olurdu. Şimdi istediğiniz yerde, istediğiniz kişilerle tüm showu İstanbul’un tarihi dokusuyla birlikte en ön sıradan izliyorsunuz.

Bugün 14 Ekim Çarşamba, saat:20.30’da herkesin merakla beklediği Özlem Süer defilesi gerçekleşecek. Çünkü Özlem Süer, Mercedes-Benz Fashion Week İstanbul (MBFWI) kapsamında, Mercedes-Benz Presents Tasarımcısı seçildi. Moda sektöründe 30. Yılını kutlayan harika kadın canım arkadaşım Özlem Süer'in 30.yıl belgeseli de ilk kez defileyle birlikte gösterilecek.

Özlem Süer ve ekibi kadar heyecanlıyım. Defilenin arkasında ne kadar büyük emek, özveri olduğunu biliyorum. Özlem Süer ile nisan ayında gerçekleştirdiğimiz canlı yayında modaya dair her şeyi “dijitalle birlikte moda sektöründe yakın gelecekte neler olacak” diye konuşurken bugün bu sorunun cevabını “Mercedes-Benz Presents Özlem Süer” ile alıyoruz.

Türkiye’nin ilk dijital moda haftası tüm dünyayla buluşurken tüm tasarımcıların muhteşem bir süreçten geçerek bugüne geldiklerini unutmayalım. Sanatın renkleri, üretkenliği ve hayalleri hep bizimle olsun.

Yeşim Mutlu

https://www.instagram.com/yesimmutlu/

Yazının devamı...

Covid-19 turizm sektörünü nasıl etkiledi?

Kurban Bayramı'nı geride bıraktık. Ne üzücüdür ki bayram boyunca maskesiz, sosyal mesafenin hiçe sayıldığı kalabalık görüntüler ekranlarımızı süsledi. Aylarca evde kalarak hali hazırda da kalmaya devam eden benim gibi insanları bu durum endişelendiriyor. Vakalarda ciddi artış olacağı bilim kurulu üyeleri tarafından öngörülüyor. İpin ucu bu kadar kaçmışken kime ne desek boş.

Pandemiyle birlikte evde kaldığımız günlerde Instagram mart-temmuz ayları arasında canlı yayın yapmış ve merak edilen konularla ilgili alanının önde gelen isimleri ve yakın dostlarımı ağırlamıştım. Eylül ayıyla birlikte bu yayınlara yeniden döneceğim.

Mayıs ayında "Korona Sonrasında Turizm Hizmetleri" konu bağlığıyla; Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Dekan Yardımcısı ve Öğretim Üyesi Dr.Ebru Özlem Güven ile canlı yayında buluşmuştuk. Ebru, eski iş arkadaşım olduğu gibi hayatımda özel yere sahiptir. En özel anlarımızda hep beraber olduk. Her zaman çok değerlidir. Ömür boyu dostluğumuz baki :)

Ebru ile sohbetimizi soru cevap şeklinde gerçekleştirmemiş olsak da; bu güzel anı yazıya da dökelim istedik. Aradan uzun zaman geçmiş olsa da Covid-19 sonrası turizm ve yeni dünya düzeni hakkında Ebru'nun görüşlerini paylaşmak isterim. Bir kişiye bile fayda ve farkındalık sağlayabilirsek ne mutlu bize :)

Değerli dostum Ebru'ya bir kez daha teşekkür ediyorum. Sağlıkla, sevgiyle kalın.

Covid-19 Sonrası Dünya'da ve Türkiye'de turizm nasıl olacak?

Turizm sektörü Covid-19 sonrasında, en çok zarara uğrayan sektörlerin en başında gelmektedir. Avrupa'yı içerisine alan ve Türkiye'nin içerisinde olduğu Turizm sektöründe %40 gerilemenin 2020 sonuna kadar sürmesi söz konusudur.

Dünyadaki örneklerde olduğu gibi ülkemizde de Kültür ve Turizm Bakanlığının önlem bakımından işletme kapasitelerini yarı yarıya indirme kararı da, bunun böyle süreceğini göstermektedir. Toparlanma yılı en erken 2021 olarak ön görülmekle beraber turizmde büyümenin %3 gerileyeceği IMF tarafından ön görülmektedir.

Pandemi turizm sektörünü nasıl etkiliyor?

Turizm neden bu denli etkilenmiştir, çünkü turizm sektörü çok fazla işletme türünü içerisinde barındırmaktadır. Yiyecek içecek işletmeleri, konaklama işletmeleri, seyahat acenteleri ve tur operatörleri, eğlence dinlence hizmetleri veren rekreasyon işletmeleri, kongre fuar organizasyonu yapan işletmeler, ulaştırma işletmeleri, sağlık turizmi nedeniyle turizm işi yapan sağlık işletmeleri ve bu işletmelere tedarikte bulunan turizmde dolaylı faaliyet gösteren diğer işletmeler gibi pek çok işletmeyi içerisinde sayabiliriz.

Korona sonrasında tüm faaliyet alanlarının durması, özellikle zorunlu olmayan, lüks tüketim olarak da ifade edilen ve olmaması hayati bir risk taşımayan turizm hizmetlerini daha da erteledi. Ancak bu alandaki profesyonellerin ve referans kuruluşların ön görüleri 2020 yılını turizm sektörü için kesinlikle bir kayıp olarak görürken, pek çok açıdan da turizmin hizmet sunumunda ciddi farklılıklara hazırlıklı olmasını gerektiğini de ifade ediyorlar. Hijyen ve sağlık temelli hizmet anlayışı ve hızla dijital dönüşüme ayak uydurma becerisi, işletmelerin 2021 yılı itibarıyla ayakta kalabilmelerinin temel şartı olarak görülüyor.

Peki, salgın sonrasındaki döneme odaklandığımızda turizmde ne gibi değişiklikler göreceğiz?

Bu bağlamda müşteri beklentilerinde değişiklikler ön görülüyor. Özellikle hazza, eğlenmeye, dinlenmeye, keyif almaya yönelik verilen turizm hizmetlerinde güven, sağlık ve hijyen temalarına odaklı bir talep oluşacağı kesin.

Bu durumda işletmelerinde bu güveni sağlayacak sertifikasyonlar aması ve buna yönelik kalite standartlarına sahip olması önem taşıyacak diyebiliriz. Keza Kültür ve Turizm Bakanlığı SPA Wellness alanları için sağlık turizmi sertifikasyonunu zorunlu hale getirmeye hazırlanıyor. Ayrıca turizm işletmelerinde zorunlu hijyen eğitimlerini şart koşuyor. Bu durumda MEB onaylı eğitim sertifikası veren işletmelerin sayıca artacağını ve iş fırsatı oluşacağını söylemek mümkün.

Bunun dışında kitlesel turizmin zayıflayacağını söylemek mümkün. Yani kalabalıklara hitap eden oteller, animasyon ve yeme içme büfeleri müşteriler için cazibesini yitirecek. Ayrıca turizm işletmelerinin iç tasarımlarını güvenlik temelli yeniden revize etmesi (havalandırma, bankolar vb) ekstra yatırım maliyeti getirecek. Servis yöntemleri, menü kartlarının ortadan kaldırılması, kullan at ürünler, otel odalarındaki malzemelerin yalınlaştırılması gibi pek çok örnek karşımıza çıkacak.

MASKELİ BEŞLER DÜNYASINA HOŞ GELDİK

Maske, mesafe, hijyen derken müşteri deneyimini nasıl yaşayacağız? Turizmde müşteri beklentileri hangi yönde değişecek?

Elbette maskeli beşler dünyasına hoş geldik, çalışanların gülen yüzünü göremeyeceğimiz ama gözlerin konuştuğu bir alışveriş pazarı olacak. Bu durumda beden dili açısından iletişim yöntemlerinin dahi değişeceğini söylemek mümkün. Kişiselleştirilmiş, küçültülmüş ve daha küçük gruplara hitap eden hizmetlerin, butik otellerin ve işletmelerin cazip hale geleceğini söylemek mümkün.

Doğal ortamlar cazip olacak. Hatta ev kiralamanın -özellikle doğal ortamlarda konumlanmış olan evlerde- tercih edileceğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte karavan tatili gelişebilir. Özellikle kendi güvenliğinden sorumlu olma avantajını sağlaması nedeniyle karavancılık çok tercih edilebilir. Ancak Türkiye'de karavan parkların rakip diğer ülkelere göre zayıf olduğu düşünüldüünde, yerel yönetimlerin, belediyelerin karavan parkları ve kamping konusunda alanları tasarlaması ve hizmete açması önemli.

Turizm sektöründe öncelikler neler olacak?

Dijital dönüşüm önemli olacak, özellikle mobil uygulamalar ile self servis hizmetler popüler olacak. Böylelikle az temasla hizmet alınması mümkün olacak Elbette online mecralar hatta sanal turlar, sanal müzeler, sanal konserler, sanal eğlence hizmetleri giriş ücretleri hayatımıza girecek. Gitmek ve deneyime bedenimizle dahil olmak yerine oturduğumuz yerden turizm hizmeti alabileceğiz. Hatta Google Glass ve arttırılmış gerçeklik gibi sistemlerle evimizden rehberlik hizmeti alıp Avrupa seyahatine çıkabileceğiz.

Gastronomi açısında da sağlıklı beslenme teması ön planda olacak elbette. Şeffaf mutfaklar, görünür hizmet önemli olacak. Daha kalifiye servis elemanlarının yetişmesi önem kazanacak. Bunun dışında yerelleşme yani lokalizasyon önemli olacak. Yeni yerel hediyelik eşyalar, yerel şarabı, yerel tarım, yerel malzemeler, yerel gıda vb. turizmde aracı olan mamüllerin yerelleştirilmesine önem verilmesi gerekiyor.

Türkiye sağlık turizmi için 31 ülkeden gelecek hastaların kabul edileceğini ve kuralları bildirmişti. Sağlık turizmi için neler söyleyeceksin?

Dışa bağımlı bir turizmin fayda ve süreklilik, kar getirmeyeceği artık anlaşıldı. Ayrıca sağlık turizmi Türkiye için iyi bir fırsat olabilir. Çünkü Türkiye pek çok gelişmiş ülkeyle kıyaslandığında Covid-19 sürecini iyi yönetti ve sağlık sistemine güven arttı. Bu sebeple var olan özel sektör ve hükümetin şehir hastaneleri projesi Türkiye'nin önümüzdeki dönemde sağlık turizmi alanında başarılı olacağına yönelik işaretler içermektedir.

Yazının devamı...

TikTok'ta yaşama!

Tiktok; Dünyada 2 milyar kez indirilen Türkiye'de yaklaşık 30 milyon kullanıcısı olan 15 sn'lik videolar paylaşılan bir platform. Tiktok videolarının ilgi çekebilmesi için kullanıcılar saçmalık, gariplik ve komiklik üzerine paylaşımlar yapıyor. Tiktok ülkemizde çok sevilen bir uygulama. ABD ve Hindistan'dan sonra en çok kullanan ülke olarak Türkiye geliyor. En fazla gençler ve çocukların kullanması da dikkat çekici.

Geçtiğimiz günlerde kullanıcıların tüm kişisel verilerine eriştiği iddia edilen TikTok uygulaması farklı ülkelerde yasaklanmaya, soruşturulmaya başlandı bile! İngiltere ve Hollanda çocukları korumak için TikTok üzerine soruşturma açarken Avrupa Birliği'de uygulama ile ilgili yaptırımlara hazırlanıyor. Hong Kong'ta yürürlüğe giren güvenlik yasasıyla birlikte TikTok kullanılmıyor. Ülkemizde de Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVK) uygulamanın kişisel bilgileri ihlal edip etmediği veri güvenliği açığı iddiaları üzerine inceleme başlatmış durumda.

Tiktok kullanıcıları bir amaç uğruna hayatlarında olan ya da olmayan özelliklerini gözler önüne sunmak için her türlü yolu deniyor. Abartılı hareketler kadar hakaretler, ilginç eylemler TikTok'ta mübah sayılıyor. Kısa sürede fark edilmek, ünlü olmak hayaliyle çok kişi bu dünyanın içinde. İnsanların şöhret olma ihtiyacı TikTok'ta abartılı durumda.

Güncel ve popüler olan ne varsa TikTok'ta o kadar etkileşim alıyor. Uygulamada etiketler önemli bir role sahip olduğu için ilgi alanına göre herkes istediği etiketi arayabiliyor. Meydan okumalar, şakalar, grup etkinlikleriyle birleşiyor. TikTok'ta popüler olan şarkılar söyleniyor, garip dans figürleri, saçma hareketler ve soru-cevap etkinlikleri revaçta. Popülerlik uğruna gerçek hayatta asla yapılmayacak hareketler, davranışlar "rol yapıyorum nasıl olsa" diyerek normal sayılıyor. Dijital kişilik ve gerçek kişilik birbirine karışıyor. Etkileşim, beğeni ve yorum sayısıyla popülerlik uğruna hayatlar suistimal ediliyor.

Dün Afyonkarahisar'da Tiktok'ta paylaşmak için video çekerken taş ocaklarının açtığı su dolu çukura düşerek hayatını kaybeden Oğuzhan Baylan haberini tüm haber sitelerini ve televizyon ekranlarından izledik. Daha önce de benzer durumu selfie çekerken görmüştük. Ne üzücüdür ki etkileşim arzusu hayatlara mal oluyor.

Tiktok; kullanıcılar arasında akımları oluştururken kimse bağımlılık, yeme bozuklukları, psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir mi diye düşünmüyor. Ayrıca paylaşılan videolara sonrası gelen yorumlar sıklıkla küfür ve argo içerirken kimse şiddet mesajlarına ya da videolarına tepki vermiyor. Çıplaklık, cinsellik, şiddet, uyuşturucu kullanımına teşvik videolarını yaşı küçük olanda büyük olanda izliyor. Siber zorbalık, cinsel istismar, çevrim içi güvenlik sorunları fazlasıyla ortaya çıkıyor. Video paylaşımlarıyla kullanıcılar hedef haline geliyor. Ailelerin, gençlerin ve 13 yaşından küçük çocukların çok dikkatli olması gerekiyor. Kötü örnek teşkil eden içerikler TikTok'ta fazlasıyla mevcut. Çocuklar için ciddi filtreleme uzak tutmak en iyisi.

Sosyal medya kullanımının en büyük yan etkisi bağımlılıkken insan sağlığına verdiği zararlar ile ilgili araştırmalar yapılmaya devam ediliyor. Sosyal medyanın aşırı kullanımının depresyon, kaygı, stres, huzursuzluk vb sorunlara yol açtığı ortaya koyulmuş durumda. .

Şimdi size soruyorum "Sosyal Medya İçin Ölmeye Değer mi?

Yeşim Mutlu

https://www.instagram.com/yesimmutlu/

Yazının devamı...

Günlerden Hıdırellez

#evdekal ile geçen bilmem kaçıncı gün. Evlerin içindeyiz. Yüzyılın pandemisine denk geldik. Şu güne kadar sayısız haber okudunuz. Belki de okumamayı tercih ettiniz. Ben bana ne iyi geliyorsa onu yaptım. Oradan buradan gelen mesajları, videoları okumadan sildim. Kıyamet senaryolarına kapattım kulaklarımı. Bilim ve teknoloji gündemimin tam ortasında.

Bu yazıyı okuyorsanız sağlıklı ve evde olduğunuzu düşünüyorum. Hayat devam ediyor. Her ne şartta olursak olalım her duruma alışmaya çalışıyoruz. Evde kaldığım ilk günlerde sudan çıkmış ördek gibiydim. Duruma alışmaktan öte hayatın verdiği kadarıyla da yetinmeye çalışıyorum. Hala da olduğu kadar olur diyerek zorlamadan yaşamaya çalışıyorum. Kabul etmek benimkisi. Yıllar sonra yaşadığımız günlere bakıp "ne zamanlardı" diyeceğiz biliyorum.

Sadece yaşamak... Sihirli kelimemiz bu olsun. O kadar çok duruma alışmaya çalışıyoruz ki. Bir düşünün; zorunlu haller için maskeyle sokağa çıkarken, eldivensiz herhangi bir yere dokunmayı bundan önce düşünür müydük? Hayatın durma noktası geldiği günlerde sağlıklı ve özgür olmak ne kıymetliymiş. Sayısız durumun içindeyiz. Var olalım yeter ki...Hayat akışında ne getirdiyse kabul...

Bugün Hıdırellez. Baharın ve bereketin müjdecisi olarak inanan herkese mutluluk verir. Sayısız ritüel ve dilek mesajları paylaşılır. Annemin anlattığı günden bu yana hep heyecanla beklerim. Genç dönemimde o kadar önemsememiş olsam da 30'lu yaşlarımla birlikte hayatımda olmaz oldu. İnanmanın bu kadar güzel vücut bulduğu bir gün. Bugün de aynı heyecanla gül ağacına dileklerimi asacağım. Bu sene tek fark dilekleri yazdığım kağıt deniz ile buluşamayacak. Varsın olsun.

Hayatın içinde olduğumuz günler yine gelecek. Yeni bir dünya düzeni ortaya çıksa da hayat devam edecek. Asıl bu süreç bize neler öğretti, neler bizim için daha anlamlı.

Yeşim olarak hayatı hep dolu dolu yaşayan bir kadındım. Bundan sonrasında da daha fazla yaşamaya ve hiçbir anı ertelememeye karar verdim. Klinik psikolog ve varoluşçu psikoterapist Ferhat Jak içöz'ün "Kendin Olmanın Dayanılmaz Hafifliği" kitabından da bahsetmek isterim bu kararımla birlikte. Uzun zamandır okuma listemde olan ve ne büyük tesadüf ki şu günlerde okuduğum kitapta "Bu dünyada kendimizden başka evimiz yok" satırları öyle derin anlam taşıyor ki... Okumadıysanız mutlaka okuyun derim.

Ertelemeyin hayatı, sevdiklerinizi... İnanın yaşam dediğiniz iki nefes arasında. Yaşayın değerini bilerek... Hem zaten "öyle bir geçer zaman ki" .

Yeşim Mutlu

https://www.instagram.com/yesimmutlu/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.