SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Sanatın kalbine yolculuk

Dün İstanbul'un çağdaş sanat fuarı Artcontact İstanbul'u sevgili dostlarım Kelimat Sanat Galerisi'nin davetlisi olarak izledim. Farklı sanat disiplinlerinin yer aldığı Artcontact İstanbul; Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde görkemli alanıyla girişte sizi büyülüyor.

Fuar alanına geçmeden önce bizi Mehmet Aksoy'un heykelleri karşılıyor. "Deniz Olunmalı (Nazım Denizi ve İstanbul'u seyrediyor)" heykeli önünde epey zaman geçirdiğimi söylemek isterim. Mehmet Aksoy'un eserleri her zaman beni büyüler. Yıllar önce işim gereği haftanın belirli günleri Cumhuriyet Köyü'ne gitmek zorundaydım. Cumhuriyet Köyü'nde herkesin ilgisini çeken "Böcek Evi" ni kızımın ısrarıyla ziyaret etmiştim. Açıkçası kimseyi rahatsız etmemek ve çat kapı girmek huyum değildir. İşte o zaman kendisiyle tanışmıştık. O güne dair kalan sadece anılarım malum anı belgeleyecek ne kamera ne de akılı telefon vardı yanımda :) Şimdi bakıyorum da aradan 18 yıl geçmiş. Ey zaman...

Olağanüstü Covid-19 önlemleri ve güvenlik aşamasından geçtikten sonra nihayet turnikelerden geçmeye çalıştık. Çalıştık diyorum pazartesi günü olan ön gösterim ve açılış için davetliydim. Meğer tek yapacağım QR kod ile giriş yapmakmış. Sonradan da öğrendim ki Artcontact İstanbul tüm sağlık çalışanlarına ve eşlerine ücretsizmiş. Zaten fuarda Covid'in yansımalarını eserlerde bol bol göreceksiniz.

Kapıda beni karşılayan Zeyna Ahmedoğlu ve bana eşlik eden ortanca kızım ile birlikte hemen Kelimat Sanat Galerisi'nin bulunduğu alana yöneldik. Sımsıcak gülümsemesiyle ve serleriyle sanatçı Saleh Al-Najjar bizi karşıladı. İlk merhabadan sonra sanatın birleştirici gücüyle çoktan eserlere yoğunlaşmıştık. Saleh Bey'in kolaj ve şiirlerle birleştirdiği eserleri görülmeye değer. Sergide yer alan bazı eserlerin ilk hayal halini görmekte müthiş bir deneyim. Saleh Al-Najjar'ın sanat dünyasında bir yolculuğa çıkarken "Maskeler" in gerçek hayatın yansımasını konuştuk. Maskeli hayatlar, mış gibi yaşamlar ve robotlaşan insanlar. Ah, gerçek insan olabilmek ve kalabilmek.

Galeri alanının tam ortasında Sonia Serpil Aslan'ın çarpıcı heykelleri. Çok kişi paylaştığım eser için gezi olaylarını anımsatıyor dese de bana pandemi ve günümüzü hissettirdi. Hem sanat herkesin farklı algısını içermez mi? Nefes alamadığımız dünyada maskeli bir yaşamdayız. Benim için bu sebeple Sonia Serpil Aslan'ın eseri çok çarpıcı, çok etkileyici.

Zaten sanatçılar ve eserleriyle buluşmak hayal dünyasında bir yolculuk değil mi? O sanatçının dünyasına bir giriş yaparak sizde uyandırdıklarıyla yeni bir anlam bulması. Bir de yarattığı sanatı sanatçılardan dinleyebilirseniz ne mutlu size. Adnan Bey ile aylar sonra kavuşmanın mutluluğu işin diğer güzel yanı. Sanat dolu sohbet, yaşam hikayeleri ve sanata dair eserler. Ne mutlu ki bu güzel insanlarla beni fotoğraf sanatçısı arkadaşım Yüksek Özen ve sanat bir araya getirdi.

Yeni tanıştığım Ömer Mirdemir, sağlık profesyoneli ve ressam. Kendisi aktif olarak sağlık çalışanı olarak diğer yandan resim yapıyor. Daha doğrusu tuvale bütün renkleri, mutluluğu aktarıyor. Eserlerinde ve geometrik formlar modern sanat adına ilham dolu. Bir de gülen yüzü, sohbeti size nasıl anlatayım. "Sanat sanat içindir" in çok ötesindeydik :)

Zave Art Gallery'nin eserlerini çok seviyorum. Akrem Zave eserlerini Adnan Bey, Zeyna sayesinden daha da çok sever oldum.Eserleriyle yeni tanıştığım Kurdo Rifaae'nin soyut , figür ve barkodlara yer verdiği eserleri bana koronayı derinden hissettirdi. Kendisini bundan sonra ilgiyle takip edeceğim instagram hesabından. Eserlerini çok çarpıcı bulduğum kadar anlam üzerine anlam ekledim.

Açılış törenine kızımın doğum günü sebebiyle katılamamıştım. Her zaman her durumda bir hayır olduğu gibi iyi ki dün ziyaret ettim. Değerli sanatçılarla, dostlarımla sanatın kalbinin attığı bu fuarda pandemiye rağmen buluştuk ya değmeyin keyfime.

Yüzün üzerinde galeri katılımcısı, binin üzerinde yerli, yabancı sanatçı ve yaklaşık beş bin eserin yer aldığı fuar Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezinde 6 Haziran'a kadar izlenebilir. Bu arada eserler ve sanatçılar 10 bin metrekare kapalı, 5 bin metrekare açık alana yayılmış durumda.

Sanata ve sanatçıya bu kadar özlem duyduğumuz günlerde bu fuar bir nebze olsun nefes aldırıyor. Korona sebebiyle sanat dünyası çok zor günlerden geçiyor.

Sanat bir lüks değildir ve toplumların ilerlemesi için bir zorunluluktur. Unutma ki; "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Sanat ve sanatçılar için lütfen #gözünüyumma.

Yeşim Mutlu

http://www.instagram.com

YSM'İn notu: Artcontact İstanbul ile ilgili kısa bir reels video instagramda paylaştım. Benim gözümden izlemek isterseniz ig hesabım sizi bekliyor.

Yazının devamı...

Hiwell ile çevrimiçi terapi

Tam kapanma sürecini Çanakkale'de geçirdim. İstanbul'dan uzak doğa içinde bir yaşam ruhuma mutluluk kattı. Yanımda okumak için çok sayıda kitap götürmüş olsam da doğayı incelemek, var olan yaşamı hissetmek benim için muazzam bir deneyimdi. 3 haftalık süreçte uzaktan çalışmak, canlı yayınlar kadar kendime zaman ayırmak ve doğayla bütünleşmek bana çok iyi geldi.

Pandemiyle geçen 15 ay sonrası doğduğum topraklarda olmak, düşünmek, hayal kurmak ve üniversite eğitimi için ayrıldığım 89 yılından sonra ailemle zaman geçirmek, çocukların anneanne ve dedesiyle bir arada olması çok değerliydi.

Pandemi her ne kadar hepimizi çok etkilemiş olsa da bazı farklı yönleriyle de bizi birbirimize bağlıyor. Şu gerçek de var ki pandemi sürecinde doğaya ve insana özlemimiz çok artmış durumda. Bir de pandemi sebebiyle fiziksel ve sosyal kısıtlılıklar, stres ve endişe psikolojik destek ihtiyacını doğurdu. Yapılan araştırmalar terapilerin dönemin ihtiyaçlarına uygun şekilde uzaktan, çevrimiçi olarak sağlandığını belirtiyor. Benim de yolum Türkiye'de çevrimiçi psikolojik danışmanlık hizmeti veren Hiwell ile kesişti. Hiwell Psikoloji'nin kurucusu Ozan Bey ile Çanakkale'de başlayıp İstanbul'da tamamladığımız "Hiwell Psikoloji" nin varoluş yolculuğuna gelin beraber çıkalım.

Sevgili Ali Ozan Özçiçek, 2020 yılında insanlara yardım etme duygusuyla yola çıkan Hiwell Psikoloji'nin kurucusu olarak sizinle çevrimiçi bir söyleşi gerçekleştirmekten son derece mutluyum. Zaman ayırdığınız ve girişim hikayenizi benimle paylaştığınız için teşekkür ederim.

Nisan ayında posta kutuma düşen "Hiwell App, Boğaziçi Ventures'tan 16 milyon TL değerleme ile 4 milyon TL yatırım aldı" basın bülteni sonrası sizi ve uygulamanızı tanımak istedim. Hiwell'den önce sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Üniversiteye kadar Denizli'de yaşadıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği'nde okudum. Lise boyunca tıp okumak istedikten sonra "Makine Mühendisliği" okusam da insanlara sağlık alanında fayda sağlamak hep en istediğim şey olduğu için hayatın beni yine bu tarafa getirdiğini düşünüyorum. Boğaziçi Üniversitesi mühendislik eğitiminin yanında bana hızlı şekilde sorun çözmeyi öğretti ve çok değerli insanlarla tanışmama olanak sağladı. Kendimi bu konuda şanslı hissediyorum.

Yola çıkış hikayeniz beni derinden etkiledi. Ruh sağlığımıza değer katan; dijital alanda hizmet veren bir girişim olan Hiwell Online Psikolojik Danışmanlık nasıl ortaya çıktı?

Tıp isteyen birisi olarak makine mühendisliğine gelip hayatı sorgulamaya başladığım bir dönemden geçerken depresyona girmiştim. O zamana kadar psikologlar tam olarak ne iş yapar, terapi nasıl bir süreçtir pek bilgim yoktu. Pahalılık, güven duyabileceğim bir psikoloğa ulaşmanın zorluğu, hangi psikoloğun beklentilerimi karşılayacağının bilememem gibi zorluklarla karşılaşmıştım. Şanslıydım ki Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik Merkezi'nden ücretsiz destek alabilme ihtimalim vardı ve psikolojik destek alarak o süreci atlattım. Bu süreçten sonra üstüne yaşadığım yoğun süreci düşündükçe fark ettiğim şeyler oldu. Psikolojik zorluklar konusunda hala tam olarak bir bilinç oturmuş değil ve toplumda bir ön yargı bulunuyor ve bu hizmetlere ulaşmak ciddi anlamda zor. O dönem ne kadar zor geçse de şimdi iyi ki o süreçten geçmişim diyorum, çünkü eğer bunları bizzat yaşamasaydım vazgeçmeden bu fikrin peşinden gitmeyebilirdim. Bu konuda değer yaratmak ve kolayca herkese ulaşılabilir bir psikolojik destek hizmeti beni şu an hayatta en çok heyecanlandıran konu.

"Herkesin psikolojik destek alabilmesi gerek" bakış açısıyla 2020 Şubat ayında android, 2020 Mayıs iOs uygulamasıyla hayatımıza girdiniz. Tam da pandemi döneminde hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu alandasınız. Sürecin böyle hızlı ilerleyeceğini hayal etmiş miydiniz?

Dijital trendlerle teknolojinin hayatımızın içine daha çok gireceği pandemiden öncede bir gerçekti. Pandemi öncesinde psikolojik desteğe ulaşım konusundaki problemi en iyi şekilde çözmeye odaklanarak çalışmaya başlamıştık. Fakat trendlere rağmen pandemi öncesinde online psikolojik danışmanlığın etkili olup olmadığı konusunda ön yargılar vardı. Hem psikologlar hem de danışanlar mecburen bu hizmetleri deneyince online danışmanlığın da etkili olduğunu birçok avantajıyla birlikte gördüler. Sektördeki 5-6 senede yaşanacak değişim birkaç ayda yaşandı ve danışmanlığın yeni normali online hizmetler oldu.

Pandemiyle birlikte yeni bir dünya düzenine geçtiğimiz ortada. Siz teknolojiyle sağlığı entegre etmiş muazzam bir girişimsiniz. Siz Hiwell'in neresindesiniz? Ekibinizde görev dağılımı nasıl?

Start-Up kurarken ekiptekilerin belli görevlerde yer almaktan daha çok her şeyi yaptıkları bir süreç oluyor. Bir gün pazarlamayla ve şirket stratejisiyle uğraşırken bir sonraki gün hukuk tarafıyla bir sonraki günse muhasebe tarafıyla ilgilenmeniz gerekebiliyor. Ekipte daha çok strateji ve pazarlama tarafıyla ilgilendim şu ana kadar ve CEO rolündeyim :)

Ekibimizde şu an 4 tam zamanlı ve 2 yarı zamanlı arkadaşımız yer alıyor. Teknik taraftaki ortaklarımızdan Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliğinden Berke Özdemir ve 10 senelik yazılım tecrübesiyle CTO'muz Mehmet Mert Köküşen şirketin arkasındaki en büyük güçlerimizden. Onlar sayesinde hem kullanıcılarımızdan ve psikologlarımızdan gelen isteklere hızlı şekilde yanıt verirken, hızlı büyümenin getirdiği birçok operasyonel işi de yazılımlarla çözebiliyoruz. Ekibimizin psikoloji alanında değerli bakış açısını ODTÜ Psikoloji'den mezun ve yine ODTÜ'de psikoloji yüksek lisans yapan arkadaşımız Zeynep Savaş sağlıyor. Kendisi bir psikolog olarak geliştirdiğimiz uygulama hakkında bize geri bildirimler verirken aynı zamanda Hiwell'e psikologları dahil etme sürecimizde de yardımcı oluyor. Hiwell olarak yalnızca bir platform olmaktansa bir teknoloji şirketi olmayı hedefliyoruz. ArGe çalışmalarımızı da başlatmış bulunmaktayız. ArGe çalışmalarımızda bize destek veren danışmanlık aldığımız Amerika'da doktora yapan bir arkadaşımız bulunuyor.

53 ülkede, 54 uzman klinik psikolog ile psikolojik danışmanlık hizmeti veriyorsunuz. Süreç nasıl işliyor? Hiwell'den danışmanlık almak isteyenler nasıl bir yol izliyor?

Geliştirdiğimiz online platformumuzda, danışanlarla uzman psikologları bir araya getirerek profesyonel psikolojik danışmanlığı konforlu, uygun ücretli ve ulaşılabilir hale getiriyoruz. Danışanlar kayıt olduktan sonra psikolog / danışan eşleştirme algoritmamızla beklentilerine uygun bir psikologla eşleşip ücretsiz bir ön görüşme yapıyorlar. Sonrasında eğer süreç akıllarına yatarsa randevularını oluşturup video seanslarla süreçlerine devam edebiliyorlar.

Uzman Klinik Psikolog seçiminizi nasıl yapıyorsunuz? İsteyen herkes online terapi yapabilir mi?

Hiwell platformuna dahil olabilmek için psikologların yüksek lisanslarını tamamlamış, ek eğitimler ve süpervizyonlarla kendilerini geliştirmeye devam etmeleri gerekiyor. Sadece bu da yetmiyor kendi terapi süreçlerinden geçmiş olmaları gerekiyor. Bu koşulları sağlayan psikologlarla mülakatlar yapıp sonrasında platformumuza kabul ediyoruz. Bunların hepsini danışanların aldıkları hizmetin etik çerçevede güvenilir bir hizmet olması için yapıyoruz.

Günümüzde siber güvenlik hassas noktamız. Hele ki konu psikolojik danışmanlık olunca iyice temkin halindeyiz. Veri güvenliğini nasıl sağlıyorsunuz? Video seanslarda ödeme bilgilerine kayıt altına mı alıyorsunuz?

Bu ilk günden bu yana dikkatle ilerlediğimiz bir konu. Siber güvenlik konusunda danışmanlık alarak devam ediyoruz. Hiwell'de psikolojik danışmanlık süreci video görüşmelerle yapılıyor. Video görüşmelerin ve ödemelerin kayıtlarını tutmuyoruz. Mesajlar ve şifreler gibi bilgileriyse şifreleyerek korunmasını sağlıyoruz.

Boğaziçi Ventures yatırımıyla birlikte Hiwell nasıl bir ivme kazandı? Daha iyi hissetmeye olan yatırımınız ne yönde değişti?

Yatırım turuna uzun süredir devam ediyoruz. Çok değerli birçok şirketle görüşme şansımız oldu bu süreçte. Boğaziçi Ventures başarılı girişimlere ve yatırımlara imza atmış bir ekibe sahip. Daha yatırım çok yeni olsa da Boğaziçi Ventures desteğinin bizi çok hızlandıracağını ve yurt dışına açılırken büyük fayda sağlayacağını şimdiden görebiliyoruz.

Dijital ekosistemde dünyamıza bulunduğumuz yerden online psikolojik danışmanlık hizmeti sunarak büyük katkı sağlıyorsunuz. Hiwell'in sürdürebilirlik bakış açısı ve çevreyle ilişkisi nasıl?

Şu an platformumuz üzerinden gerçekleşen 14.000'den fazla seans oldu. Bu seanslar yüz yüze yapılsaydı her bir seans için hem danışanlarımız hem de psikologlarımız trafiğe gireceklerdir. Her bir kişinin ortalama 1 saati yolda geçireceğini düşünürsek çok ciddi bir egzos salınımı olacaktı. Önümüzdeki 3 sene içinde senelik milyonlar seviyesine çıkmayı hedefliyoruz ve doğanın daha az kirlenmesi konusunda da yardımcı olabilmek bizi ayrıca mutlu ediyor.

Sosyal sorumluluk bilincinizi ayrıca takdir ermek isterim. Sizin eklemek istedikleriniz...

Açıkçası Hiwell en başından bu yana sadece para kazanmak için yaptığımız bir iş hiçbir zaman olmadı. Psikolojik desteğin bir lüks olması bize doğru gelmiyor ve bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Şu an yüz yüze alabileceğimiz hizmetlerden çok daha uygun fiyatlarla ulaşılabiliyor hizmetlerimize. Bunun yanında öğrencilik döneminde yaşadığım zorluktan ortaya çıkan bir girişim olduğu için öğrenciler için bir indirim sağlıyoruz. İleride de belli bir sayıda danışana tamamen ücretsiz hizmet verebilmek adına bütçe ayırabilmeyi hedefliyoruz.

Sevgili Ali Ozan Özçiçek ile konuşmamız sonrasında yaptıkları işin değeri kadar yaklaşımları beni çok umutlandırdı. Bireysellikten kollektife uzanan bu hikayenin hepimize ilham vermesi dileğim.

Yeşim Mutlu

Yazının devamı...

Ferhat Yılmaz: "Oyuncu olmak hayalimdi"

Sevgili Ferhat Yılmaz'ı arkadaşım İpek Kobaner'in Clubhouse'da "Göbeklitepe'nin Gizemi" kitabıyla ilgili gerçekleştirdiği bir sohbette dinleme şansı bulmuştum. Bir gece yarısı yine Clubhouse'da "bu ses hiç yabancı değil" diyerek takibe aldım. Sonrası gördüğünüz gibi çevrimiçi buluştuk. Ben sordum o anlattı. Sağ olsun teknoloji sağ olsun güzel insanlar, sağ olsun İpekçiğim.

Radyo programı sunucusu, sinema ve dizi film oyuncusu Ferhat Yılmaz; 18 Aralık 1973, İstanbul doğumlu. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Konservatuarında tiyatro eğitimi gördükten sonra Ayla Algan ekibiyle Ekol Drama'da tiyatro çalışmalarıyla başlayan oyunculuk hayatı çok fazla dizi ve sinema filmi ile taçlanmış. Günümüz ve geleceğe dair hayallerini konuştuğumuz sohbeti umarım siz de benim kadar keyifle okursunuz.

Sevgili Ferhat Yılmaz, çocukluktan günümüze muazzam üstatlarla dolu dolu geçen bir hayatın var. Çok bilinen üstatlarla çalıştın. Sanat yolculuğun nasıl başladı?

Senin de söylediğin gibi oyunculuk serüvenime bakarsan benim mesleğe başlamam yani daha doğrusu dizlerle haşır neşir olmam çocukluk yıllarıma dayanır. Biliyorsun üstatların birçoğunu kaybettik. Ustalarımın bazıları ne yazık ki hayatta değiller. Atilla Arcan vefat etti :(

O dönemde biz çok şanslıydık jenerasyon olarak. Ustaların hepsi ile çalıştık ve o kadar güzellerdi ki hepsi sorgusuz sualsiz istemeden biz akıtın demeden bilgiyi bize akıttılar. Hatta bazıları Ayten Abla (Ayten Gökçer) aklına güzel bir şey gelirse sahneden önce gelip kulağıma eğilir fısıldar - başkası duymasın o söylemedi yapar- herkese Ferhat yaptı derdi. Çok güzel insanlardı, o kadar değerli ki sana anlatamam. Bir baba bir anne şefkatiyle biz böyle çalıştık.

Ne güzel günlerden geçmişsin. Ne kadar şanslısın :) Günümüzde hayatın nasıl devam ediyor?

Emre Kınay Oyunculuk Akademisinde birkaç senedir ders veriyorum çocuklara. Aslında sadece çocuklara da değil. Kariyer sahibi insanlar da geliyorlar onlarla da çok ciddi bir çalışma yapıyoruz. Yani sadece konservatuvar için öğrencilerle çalışmıyorum. 8 ay süren bir eğitim sonrası çok profesyonel bir oyun ile hep beraber sahneye çıkıyoruz. Bu başka bir duygu. İnsan çok değişik oluyor.

Oyunculuk dünyasında maalesef şu an üst düzey EGO dolaşıyor ortalıkta. Eskiden böyle değildi. Yeşim; bir de o zamanlarda şu vardı; çok değerliydi hepimiz için. Sette çalışanlar ayrıştırılmazdı, hangi dil, hangi din sorulmazdı. İyi insan mı, işini iyi yapıyor mu? Hatta derlerdi ki; "ya eksik yapıyor işini ama iyi çocuk kazanalım onu, öğretiriz" derlerdi. Vatanını, bayrağını, Mustafa Kemal Atatürk'ü seviyorsa da bal börek olurdu.

Başka soru sormak çok ayıp sayılırdı ve hiç sorun olmazdı. Şimdi bütün bunların olduğu bir dönemdeyiz. Ben yine de ustalarımdan aldığım terbiye ile onlar bana ne yapmışsa ben de aynısını gençlere aynı şekilde yapıyorum, aktarıyorum. Hatta bazen çocukların gözlerindeki şaşkın ifadeyi bile görüyorum. Şöyle bakıyorlar: "Allah allah Ferhat Yılmaz bana neden yardımcı oluyor?" Bir karşılık olacağını düşünüyorlar kendini borçlu hissediyorlar. Düzelir inşallah bu durumlar. Maalesef bizim piyasada da her şey yolunda gitmiyor. Aslında bakarsan hep eskiyi özlüyoruz.

İnsanlar hep diyor ya işte köy enstitüleri yeniden hayat geçsin, eski ustalar tekrar gelsin, ah eski bayramlar, ah eski Ramazanlar, eski filmler. Hep böyle eski... "Yeni ne kadar güzel olmuşsun" diyemedik.

Eskiye çok özlem duyuyorum... Geçen günlerde sabaha karşı Moda'da davulcuya para attım 6.kattan. Birader "bizim evin önüne gelince biraz daha çal" dedim. "Niye abi" dedi "uyanamıyorum" dedim. Oysa sadece daha fazla davulun sesini duymak istedim.

Gelelim son projene :) Haftaya ATV'de yayınlanmaya başlayacak olan Bozkır Arslanı Celaleddin'den biraz bahsedelim mi?

Bozkır Arslanı Celaleddin; Türkiye'nin ilk uluslararası dizisidir. İlk kez yapılan bu işte; Mehmet Bozdağ film ayrıcalığıyla Özbek Devleti ile ortak dizi projesindeyim yaklaşık 1,5 yıldır.

Özbekistan'daki ismi "Mendirman Jaloliddin" Türkiye'de de ATV'de Bozkır Aslanı Celaleddin olarak yayına giriyor. Şu an Ortadoğu'nun en büyük dijital platformunda 192 ülkede yayınlanacak bir diziden bahsediyoruz. Celalettin 31 yaşında vefat etmiş. 31 yaşına kadar muhteşem şeyler yapmış Cengizhan'ı durdurmuş. Türkiye'nin uluslararası çok büyük bir işi bu. Aynı zamanda Türk- Türkistan ve insanlara özünü hatırlatacak ve Türk birliğine, diline inanılmaz büyük faydası olacağına inanıyorum.

Bu iş için Yeşim çok ağır eğitimlerden geçtik. Çok önemli profesörlerden kılıç, dövüş, at binme vb çok değerli danışmanlardan dersler aldık. O yıllarda insanlar nasıl hareket eder? Nasıl konuşur? Nasıl davranır? Sofrada adabına, davranışlarımıza kadar eğitildik. Mehmet Bozdağ bize koca koca kitaplar verdi. Okuduk, özümsedik, çok ciddi bir çalışma ile girdik biz bu işe. Şimdi Ramazan Bayramından sonra yeni çekimlere başlayacağız. Hem Özbekistan'da hem bütün dünyada hem de Türkiye'de bu iş çok değerli.

Ben de orada Şemsettin diye bir karakteri oynuyorum. İnanılmaz keyif aldığım bir karakter. Şemsettin dizide Türkan Hatun'un damadı. Hem önemli hem de tehlikeli bir adam aslında. Aslında şöyle, iyi mi kötü mü anlamıyorsunuz :)

Türkiye'nin ilk uluslarası dizisi "Mendirman Jaloliddin" de Şemsettin karakterini canlandırıyorsun. Türk-Özbek yapımı olan bu dizi nasıl ortaya çıktı? Kimler destekliyor?

Biz dizide 6 Türk oyuncuyuz. Geri kalan herkes Özbekistan, Türkistan coğrafyasında çok önemli oyuncular. O kadar değerli ki hepsi benim için. Senin aracılığınla çok kişiye teşekkür etmek isterim.

Türkistan coğrafyasında Özbek oyuncularla bir arada olmak enteresan bir deneyimdi. Farklı bir ülkenin uluslararası dizisinde olmak çok heyecan vericiydi. Düşünsene 200 ülkede yayınlanacak bir diziden bahsediyoruz. Bir aktör olarak bana inanılmaz heyecan veriyor, bir o kadar da etken var ki.. Mehmet Bozdağ ile çalışmak çok değerliydi.

Bugüne kadar bir sürü önemli yapımcıyla yönetmenle çalıştım ama tarihi bir işin içinde hiç olmamıştım. Bozdağ filmin sahibi Mehmet Bozdağ, görüntü yönetmeni Efe Kubilay, genel yönetmen Metin Günay, genel koordinatörümüz Özcan Ayma, Kazak yönetmenimiz Nurgisa Almurat'a çok teşekkür etmek lazım. Neticede bu ekip Türkiye'nin ilk uluslarası dizisine imza attı. Özbekistan Cumhurbaşkanı, Özbekistan Kültür Bakanı Nazarbekov Ozobek Axmadovich (Azad Bey) başından beri bu işin içinde. Zaten her şey birlikte yapılıyor. En büyük destekçilerden Özbekistan'da Bekir Tunç var iş adamı. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ve kızı özellikle inanılmaz destek oldular. Çok yüksek bütçeli bu işin hayata geçmesi için çok emek verdiler. Canla başla nasıl çalıştıklarını dizi başlayınca göreceksiniz. Hepsine teşekkürü borç bilirim.

Celaleddin'in zor bir proje olduğunu biliyordum anlatmak çok zor. Ama oynadığım karakter beni çok heyecanlandırdı. Tam 70 kilo verdim :) Son üç yıldır aktif spor yapıyorum tam zamanıymış. Aslında ata binmek, kılıç kullanmak, atın üstüne savaş sahneleri vb. bunun eğitimini almak çok önemli. Aksiyon ustaları var orada çok ciddi adamlar var. Onlardan aylarca ders aldık. Özbek arkadaşlarla sürüm sürüm süründük :) Güzelde oldu sonu. Düşünsene 70 kilo fazlayken hangi at beni sırtına alır ki :) ben at olsam bindirmem kendimi. Sonuçta bir iş yapıyorsan işin karşılığını vermek gerekir. Böyle bir projede yer almaktan büyük onur ve mutluluk duyuyorum.

Film projende bir yandan devam ediyor bildiğim kadarıyla. Kısaca son filminden de bahsedebilir miyiz?

Sevgili Erkan Petekkaya'nın başrol oyuncusu olduğu kritik bir sinema filminin içindeyim şu an. Film 15 Temmuz'u konu alıyor. Hatta bugün son sahnemin çekimi var. Gerisini anlatmayayım hep beraber temmuzu bekleyelim.

Gelelim sana oyunculuğunla sanat hayatında inanılmaz bir noktadasın. Çocukluk hayalin miydi aktör olmak?

Kesinlikle çocukluk hayalimdi. 14-15 yaşlarında TRT Ortaköy evime yürüme mesafesindeydi. O zamanda tombişim. TRT'nin koridorlarından hiç çıkmazdım. Üstatlar var tabii orada. Bana iş versinler yapayım diye gözlerinin içine bakardım. Herkesi zaman ile tanıma şansı buldum haliyle. Sonra bu hayatım oldu gördüğün gibi, günümüzde oyuncuyum. Radyo yıllarımda var biliyorsun. Çok güzel programlar yaptım. Mithat Bereket'le savaş muhabirliği yapmışlığım var. Fatih Altaylı, Okan Bayülgen, Zafer Algöz vb. güzel zamanlarda beraberdik. Sonra Yılan Hikayesi, Rambo karakteri. Televizyon sinema hayatım başladı. Ondan sonrasını biliyorsun işte.

İşin mutfağında başladığım için çok şanslıyım. Tüm ustalar ile yan yanaydım. Geçen gün mesela Lokman Kundakçı ile Clubhouse'da konuşuyoruz. Lokman Abi'ye "Seni çok duygulandıracağım, bir anı anlatacağım" dedim. Lokman Kundakçı, Mehmet Aslantuğ ve ben Samsun Terme'liyiz. "Abi dedim bizi hiç ayrı tutmadın, çocuktur çok küçüktür demedin. Hiç yanından ayrılmadık" diye bir girdik anılara. Düşünsenize Mehmet Aslantuğ sağınızda Lokman Kundakçı solunuzda. Her gününüz böyle geçiyor yani orada güzel yılların geçiyor. Nasıl anlatayım, Erkin Koraylar kimi isterseniz orada. Gençliğiniz ve çocukluğunuz böyle geçiyor. Yeşim kime nasip olur Allah aşkına böyle bir şey?

Çocukluk hayallerini gerçekleştiren insanlar çok şanslılar ne istediğini bilmeden yaşayıp gidenlerde var :) Peki geldiğin noktada neler söylemek istersin?

Yani çok kolay geçmedi yine de. Bazen çok kızıyorum diyorum ki "Biz yanlış ülkede doğru iş yapıyoruz" ben okumadan avukatlık yapıyor muyum arkadaş ya da ben eğitim almadan gidip bebeği kesiyor muyum cerrahlığa soyunur muyum? Herkesin kendine gelmesi lazım. Şaka değildir oyunculuk ve sinema. Ciddi bir iş yapıyoruz. Bilgi dünyadaki en büyük güç olduğu gibi sinemada silahtır. Bu güç, kullanmasını bilmeyen kişilerin elinde olmamalı özellikle ülke politikaları için hiç olmamalı.

Birazda senden bahsetmek istiyorum. Hayalini özellikle sormuştum. 70 kilo verdin bunu tamamen film için mi verdin yoksa kendi sağlığın için mi?

Ölecektim artık yani çok fena durumdaydım. Kendi sağlığım için verdim tabii ki. Şu an kendimi kuş gibi çok iyi hissediyorum. Genel cerrah Dr Kerim Güzel kontrolünde kilolar gitti. Yeşim; Dr Kerim Bana şunu öğretti; bana dedi ki "iç organlardaki problem çözülmeden diyetisyen yalan spor yalan kardeşim" dedi. Arkadaşta oldum sonradan, çok dostumu da emanet ettim ona.

Hayatında örnek aldığın kişinin Atatürk olduğunu biliyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün kırmızı çizgin olduğu gibi, hatta baba tarafından büyük deden Necip Ağa kolağası; annenin büyük dedesi de Atatürk'ün yaveri Jandarma Üst Teğmen Abdülcabbar Hilmi Oktay. Biraz Atatürk'ü konuşalım mı?

Mustafa Kemal Atatürk ölene kadar konuşmaktan vazgeçemeyeceğim, oku oku bitiremeyeceğim tek kişidir. Bir İlber Ortaylı değilim ama bu konuda fena değilimdir. Atatürk gibi Türk Büyükleri de kırmızı çizgimdir. 7000 yıllık Türk kademi benim için çok değerlidir.

Atatürk'ün Japonca bildiğini yeni öğrendim. Ya düşünsene Japonca biliyor Mustafa Kemal. Alman genelkurmay başkanının kitabını Türkçeye çevirip cephede uygulamak için hızlı bir şekilde Almanca öğreniyor. Nasıl bir zeka, neyi okusam Atatürk hayatımda az kalıyor. 500'er ciltten oluşan kitap yazıyor, 2000 sayfa coğrafya geometri ile ilgili oturuyor yazıyor. Ya arkadaş hangi arada yaptın, nerede yaptın? Her taraftan bir şey buluyorum. Mu kıtasından Atlantis'e araştırmadığı yok.

Şunu da özellikle söylüyorum. Atatürk çok değerli benim için. Benim annemin büyük dedesi Jandarma Üsteğmen Abdülcebbar Hilmi Oktay Atatürk'ün yaveri. Benim babamın da büyük dedesi Atatürk'ün kolağası tamam mı? Atatürk Kızıloğuzlardan Türkmen. Biz de hem anne hem baba tarafından Türkmeniz. Geçen İsmail Küçükkaya'da dedemle Atatürk'ün bir sürü fotoğrafını verdi sağ olsun. Gözüm gibi saklıyorum şimdi.

Bundan sonrası için ne hayal ediyorsun? Nerede olmak istiyorsun? Kendini nerelerde görmek istiyorsun?

Kesinlikle yaptığım işle ilgili ya da özellikle aktörlüğümü olabildiğince yukarı taşımak istiyorum. Yani ben piştim, oldum diye asla görmüyorum. Celalettin, benim için uluslararası bir basamaktır. Bu boyutta oyunculuğuma devam etmek istiyorum. Çok emek verdim, çok uğraştım oyunculuk adına... Büyük emek var bu işin içinde. Bu emeğin sonunda her zaman güzel bir noktada olmak istiyorum.

Sevgili Ferhat Yılmaz'a çok teşekkür ederim. Her zaman sağlıkla, sevgiyle güzel günlerde buluşalım.

Yeşim Mutlu

Yazının devamı...

3RIN ile müzik...

"Müzik ruhun gıdasıdır" diye boşuna dememişler. Bir de arkadaşlarınız arasında Türkiye'nin en iyi DJ, müzik yapımcısı, müzik direktörleri vb. olunca yeni müzikleri keşfetmek ya da sevdiğiniz müziklerin hikayesini dinlemek insana çok büyük keyif veriyor. Keza pop müzikten, Türk sanat müziğine birçok ses sanatçısı ile müzik ekseninde beraberiz. Gerçekten çok şanslıyım ki birçok albümün şarkılarının demo halini dinliyorum.

Müzik benim hayatımda olmazsa olmaz. Radyo kadar sosyal medyada keşfettiğim müzik ve şarkıların peşine de düşerim. 3RIN ile de böyle tanıştık. Instagram keşfette karşıma çıkan 3RIN (@3rinmusic) meğer Türkiye'de çok popüler olan müzik şirketi Thrace Music / Romanyalı müzik insanlarından biriymiş :)

Bundan sonrası 3RIN'den. Keyifli sohbet ve samimi cevapları için 3RIN'e çok teşekkür ediyorum.

İlginç bir şekilde tanıştık :) Seni senden tanıyabilir miyiz? 3RIN kimdir?

Sevgili Yeşim hakikaten öyle. Ama müzik evrensel. Yeniden merhaba, ben Erin Danet 21 yaşındayım. Romanya'nın Braşov kentinde yaşıyorum. Vokal, söz yazarı ve aranjörüm. Thrace Music ile ortak çalışmalar yapıyorum.

Thrace Music derken? Biraz bahseder misin?

Cristian Tarcea'nın (Monoir) yönettiği Thrace Music Romanya'da uluslararası çalışan, bünyesinde çok hit sanatçılara sahip olan bir plak şirketi. Dharia, Brianna, Kate Linn ve benim gibi birçok sanatçı Thrace Music'te :)

Peki, sen Thrace Music'te hangi projelerde yer aldın?

Thrace Music ile birlikte, Ehna, Brianna ve Monoir'in sihirli dokunuşları ile keyif alarak yaptığım bazı şarkılar; 3RIN &EHNA- Oulala (by Monoir), BRIANNA x 3RIN- Lips Lips (by Monoir)

Bu projelerim 8 ay ve 1 sene önce yayınlandı. Aranje, vokal ve söz müziklerini keyif alarak yaptığım, hepsinin bende özel yeri ve hikayesi olan projelerimi klipleri ile birlikte Thrace Music Youtube kanalında bulabilirsiniz.

Müzik kariyerin nasıl başladı? Müzik yapmak hayalin miydi?

Çok küçük yaşlarımda başladı :) Gitar ve davul çalıyordum. Sonra Braşov'da Tudor Ciortea okulundan piyano ve kanto eğitimi aldım. Tabii sadece okul bana yetmedi kendi müziğimi yaratmak için çok çalıştım. Kendimi müzik ile ifade etmenin yollarını aradım. İnsanlara farklı kültürlere hitap etmeye başladım. Sonrasında farklı ülkelerdeki insanlar ile çalışma fırsatları yakaladım. Bu süreçte Thrace Music ve Cristian Tarcea'nın yardımları ile birçok projede iş birliği yaptım.

Söz yazarken ya da aranje yaparken nelerden esinleniyorsun?

Bazen okuduğum kitap bile öncü olabiliyor. Bir sözü hatta bir kelimesi bazen kendimle bütünleştirebildiğim birçok şey. Bazen de eski yaşanmışlıklarımdan geliyor aklıma. Ana tema konu kafamda canlanırsa benim için çok kolay oluyor. Bazen de anlık yaşadığım hayattan belki o anın zevkinden büyüsünden etkilendiğimde de olabiliyor. Açıkçası değişiyor. Hayal gücüme, hislerime güveniyorum.

Pandemi nasıl geçiyor? Yeni projelerinden bahsedebilir misin?

Pandemi hepimiz için farklı bir süreç oldu. Sabırsızlanarak beklediğim yeni bir projemiz var. Türk aranjör Görkem Sala ve Yunanistanlı Solven ile birlikte söz ve vokallerini yaptığım üç farklı kültürün bir arada olduğu deep ve slap house tarzında müziğimiz muhtemelen haziran gibi Thrace Music'ten yayınlanacak.

Sevgili 3RIN heyecanla müzikleri ve yeni projelerini bekliyoruz. Müzik hep bizimle olsun.

Yeşim Mutlu

Yazının devamı...

Postnick çok güzel gelsene!

Kullanıcı adınızı belirleyip posta adresinizi ekliyorsunuz. Sonra istediğiniz kişiye ya da kuruma sadece bu kullanıcı adınızı veriyorsunuz. Adresine istediğiniz her neyse hemen geliyor. Gerçek dışı mı geldi? Yok hayır, hiç gerçek dışı değil. Artık "Postnick" var! İlk duyduğum anda ben de "yok artık" demiştim ama var artık :) Postnick'in yaratıcıları Buğra Kocatürk ve Yiğit Çallı'dan girişim hikayelerini Clubhouse'da bir sohbet odasında dinledikten sonra mutlaka iletişime geçmeli ve birebir dinlemeliyim dedim. Bu süreçte hikayelerinin hızına biraz geç kalmış olsam da asla geç olmaz diyerek hikayelerini aktarmak istedim.

Çevrim içi gerçekleştirdiğimiz söyleşilere bir yenisini eklerken yüz yüze görüşeceğimiz günlerin hayaliyle hayata tutunuyoruz. Heyecan verici projeleri dinlemek ve paylaşmak bana ilham oluyor.

İkinizde kurumsal hayatı geride bırakıp eylül ayından bu yana Postnick'e yoğunlaştığınızı, ocak ayında Postnick'i hayata geçirdiğinizi söylediniz. Postnick nedir ve nasıl ortaya çıktı?

Buğra: Postnick'in ilk versiyonu, 2020 yılının Eylül aynda hayata geçirdik ve o günden bu yana sürekli geliştirmelere devam ediyoruz. Belirttiğiniz gibi Ocak ayında da şu andaki sürümünü yayına aldık. Postnick'i tüm dünyada adresleri kolaylaştırmayı hedefleyen bir çözüm olarak tanımlayabiliriz. İl, ilçe, mahalle, apartman numarası, posta kodu ve daha birçok farklı bilgiyi barındıran adreslerin, dünya üzerinde kabul görmüş bir standart bulunmuyor. Teknolojinin hayatımızda bu kadar büyük bir öneme sahip olduğu bir dönemde, milyarlarca kişi hala bu uzun adres detaylarıyla zaman kaybediyor. İnternet üzerinden alışveriş yaparken, kargo şubesinde bir paket gönderirken ya da acil durumlarda ambulans gibi hizmetleri almak istediğimizde hep uzun, detaylı adresimizi paylaşmak durumunda kalıyoruz. Ve bunu tekrar tekrar yapıyoruz. Postnick olarak amacımız, herkesin adresini kendi tercih ettiği bir takma isim ile adlandırmasına ve tüm adreslerini tek bir merkezi uygulamadan yönetebilmesine imkan sağlamak.

Tüm adreslerinizi Postnick hesabınıza kaydedip, onlara >>can, >>eda.ofis ya da >>005 gibi istediğiniz takma ismi ücretsiz olarak verebiliyorsunuz ve adresinizi, gerekli her durumda bu isimler aracılığıyla bir saniyede paylaşabiliyorsunuz. Bu takma isimleri, ömür boyu sahip olacağınız adres bilginiz olarak düşünebilirsiniz. Taşındığınızda ya da iş değiştirdiğinizde dahi, adres isminiz aynı kalıyor. Tek yapmanız gereken, Postnick hesabınıza girip, adres isminize tanımlı adres detaylarını güncellemek oluyor. Bütün bunları düşündüğümüzde; bu takma isimler, yani >>postnick'ler ile birlikte tüm dünyanın kabul ettiği global adres standartını oluşturmayı hedefliyoruz.

Postnick'in çıkış hikayesi ise tamamen bireysel olarak yaşadığım bir tecrübeye dayanıyor. Kariyerimde yaptığım bir iş değişikliği sonrasında internet üzerinden yemek siparişi vermek istedim ve ilgili web sitesini ziyaret ettim. Fakat sipariş verme adımına geldiğimde, hesabımda yeni iş adresimin kayıtlı olmadığını fark ettim.Hemen eski ofis adresimi sildim, yeni ofis adresimi buldum, hesabıma kaydettim ve siparişi tamamlayabildim. Tam da o esnada şunu farkettim, bu adres güncellemesini sadece o web sitesinde değil, üye olduğum bütün platformlarda, bütün aboneliklerimde ve tüm resmi kurumlarda da gerçekleştirmem gerekiyor. Yaşadığım bu zaman ve efor kaybını nasıl çözebilirim diye düşündüğümde, merkezi bir adres yönetim platformu olan Postnick fikri ortaya çıktı ve üzerinde yoğun bir şekilde çalışmaya başladım. Yaşadığım bu problemleri ve üzerinde çalıştığım çözümü Yiğit'le de paylaştığımda, birçok kez ev ve ofis adresini değiştirmiş biri olarak benimle aynı heyecana sahip olduğunu gördüm. Adres ile ilgili kendi yaşadığımız problemleri, milyarlarca insan adına çözmek amacıyla da Postnick'i hayata geçirdik.

Postnick'in dünyada ve Türkiye'de ilk olduğunuz sizinle yapmış olduğumuz çevrimiçi sohbette öğrendim. Kabul görmenin ötesinden çok benzersiz olduğunu düşünüyorum. İlk olmak nasıl bir duygu?

Yiğit: Adres sorunsalı ve buna çözüm arayışı aslında yeni değil. Posta kodu, apartman kodu, alfanümerik kod veya 3 kelime ( what3words) kullanımı gibi birçok farklı yöntem bu problemi bir nebze kolaylaştırmak için kullanılmakta. Bizler de, başta kendi hayatlarımızda yaşadığımız sorunlardan yola çıktık ve dünyada ne gibi farklı uygulamalar, sistemler var? Bunlar bu global sorunun hangi adımlarını kolaylaştırıyorlar ve nerelerde eksikleri var tüm detaylarını araştırdık. Konunun derinliğine indikçe de aslında sorunun bizim tahmin ettiğimizden de büyük olduğunu fark ettik. Sadece modern şehir hayatında yaşayan kişileri değil, sokak ismi dahi olmayan coğrafyalarda yaşayan milyarlarca insanı da kapsadığını gördük. Tüm bu verileri n ve değerlendirmelerin sonucunda da Postnick'i adres sorununa her alanda çözüm getirecek benzersiz bir modelde hayata geçirdik. Postnick'i ilk yayına aldığımız gün yaşadığımız heyecan inanılmazdı. Dünyayı değiştirebilecek, milyarlarca kişinin hayatını kolaylaştırabilecek ve bu büyük hayalin ilk gerçek büyük adımı canlı bir şekilde karşımızdaydı. Daha yolun çok başındayız ve önümüzde gidilecek çok yol var. İlk olmanın getirdiği zorlukların farkındayız. Ancak aştığımız her engelin ve hayatını kolaylaştırdığımız her yeni bireyin yaşattığı heyecan ile yolumuza devam ediyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Facebook ve LinkedIn (söyleşiyi yayına alırken buna Clubhouse'da eklendi) kullanıcı bilgilerin/ verilerinin sızdırıldığını öğrendik. Sizde durum nasıl? Veriler nasıl kullanılıyor? Postnick kullanan diğer kişiler / kurumlar kullanıcıların verilerine ulaşabiliyor mu?

Buğra: Hiçbir firmanın başına gelmesini istemeyeceğimiz bu olayları, maalesef bizler de üzüntüyle takip ettik. Geçmişte de birçok firmanın başına gelen benzer durumlarda şahitlik etmiştik; fakat eminiz ki bahsettiğiniz bu kurumlar yaşanan gelişmeler sebebiyle bizden katbe kat üzgün durumdalar ve gerekli tüm önlemleri çok hızlı bir şekilde hayata geçirdiler. Birçok firmada olduğu gibi bizim içinde bilgi güvenliği en öncelikli konuların başında geliyor ve ekip olarak tüm gelişmelerimizi bunun bilinciyle hayata geçiriyoruz. Şunu da belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum; kullanıcılarımız Postnick'e üye olacakları mail adresini ya da takma isim seçimlerini kendi kimliklerinden tamamen bağımsız bir şekilde gerçekleştirebilirler. Ben, Buğra olarak herhangi bir mail adresi ile Postnick'e bir hesap oluşturup, adımı soyadımı dahi paylaşmadan >>temmuz gibi bir takma isim seçme imkanına sahip oluyorum. Bu durumda kaydettiğim adresin, kime ait olduğu ile ilgili hiçbir eşleştirme bilgisine Postnick sahip olmuyor.

Adreslerin kişilerle ya da kurumlarla paylaşım konusunda ise; kullanıcılarımız hangi adreslerinin kimler tarafından erişilebilir olduğuna tamamen kendileri karar veriyorlar. Kullanıcılarımız kendilerini istemediği müddetçe, hiçbir ver, farklı kişilere ya da kurumlara aktarılmıyor. Örnek olarak; >>anahtar takma ismine tanımlı adresini herkesin erişimine açan bir kullanıcımız >>can.ev takma ismine tanımlı adreslerini ise sadece kendisi erişebilecek şekilde tanımlayabilir. Adres bilgisini paylaşmak istediği entegre platformlarda da, hangi adresinin ilgili platforma aktarılacağına tamamen kendisi karar verebilir. Dolayısıyla, Postnick kullanıcıları veri gizliliği konusunda istedikleri seçimi kendileri yapmakta tamamen özgür oluyorlar.

Adres bilgilerimiz hayatımızda hayati bir yer teşkil ediyor. Postnick ile merkezi bir yönetim söz konusu. Hayat geçirdiğiniz bu platform hayatmızı nasıl kolaylaştırıyor?

Buğra: Postnick'in sunduğu merkezi yönetim özelliği ile birlikte artık adreslerimizi tüm platformlarda ayrı ayrı kaydetmemize ve güncellememize gerek kalmıyor. Tüm adreslerimizi sadece Postnick hesabımıza kaydediyoruz ve entegre web sitelerinde, mobil uygulamalarda, dergi aboneliklerinde, kısacası adresimizi paylaştığımız her yerde bu kayıtlı adreslerimize erişebiliyoruz.Taşındığımızda ya da ofis adresimiz değiştiğinde de, her yerde tekrar tekrar adres güncellememize gerek kalmıyor. Sadece Postnick hesabımızda adresimizi güncellediğimiz anda, tüm entegre platformlarda güncel adresimizi otomatik olarak kullanabiliyoruz.

Merkezi yönetimin dışında, adres takma isimlerinin, yani >>postnick'lerin hayatımıza katacağı diğer kolaylıkları da çok kısa belirtmek isterim. Artık bir gönderi yapmak istediğimizde, kargo şubesinde uzun uzun teslimat adresi yazmakla vakit kaybetmeyeceğiz. Teslimat adresi yerine >>can ya da >>masa gibi alıcının >>postnick'ini paylaşmamız yeterli olacak. Ya da acil bir durumda ambulans çağırmamız gerektiğinde, telefonda panik içerisinde adresi aktarmaya çalışma yerine sadece >>postnick'imizi paylaşacağız. Postnick'in kullanım alanları tabii ki bu senaryolarla limitli değil. Temel olarak, adresin hayatımıza dokunduğu her noktada Postnick'i kullanabileceğimiz bir dünyayı yaratmaya çalışıyoruz ve bunun için de birçok firma ile entegrasyon süreçlerini yürütüyoruz.

Uygulama ocak ayında hayata geçti dediniz. Beklediğiniz ilgiyi gördü mü? Yoksa beklenenin çok üzerinde bir ilgi mi var?

Yiğit: Aslında Postnick'in ilk versiyonu eylül ayı içerisinde hayata geçti. Eylül-Aralık döneminde aile, arkadaş çevremizden üye olan ilk kullanıcılarımız ve farklı kategorilerden birçok firma ile yüzlerce görüşme gerçekleştirdik. Aldığımız birçok olumlu geri bildirimin yanında platformumuzu daha da ileriye götürecek birçok değerli görüşü de dikkate alarak, Postnick'in hem iş modelinde hem de kullanıcı deneyiminde geliştirmeler yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.

1 Ocak tarihinde herkesin 1 adet >>postnick'e ömür boyu ücretsiz sahip olacağı modelimiz ile birlikte resmi olarak canlıya geçtik. Ocak ayında WooCommerce altyapısı kullanan e-ticaret sitelerinin 2 dakika içinde Postnick entegrasyonunu gerçekleştirebilecekleri modülümüzü de yayınladık. Henüz yolun çok başında olmamıza rağmen 20 farklı ülke, 88 farklı şehirden kullanıcıya ulaşarak güzel bir ivme yakaladık. Postnick entegre platformların sayısı ve kullanım alanları arttıkça ilginin de katlanarak artacağından eminiz. Önümüzdeki günlerde farklı kategorilerde önemli marka entegrasyonlarını da duyuracağız. Özellikle sağlık ve acil hizmetler alanında yapılacak entegrasyoaalr saniyelerin hayat kurtarabileceği öneme sahip olduğu için çok daha büyük bir ilgiyle karşılanacaktır.

Sizinle konuşmamız sonrası hemen >>yesimmutlu postnick'imi aldım. Peki bir kelime ile adresimizi izin verdiğim herkese gönderirken hangi verilerimi paylaşacağımı kim seçiyor?

Buğra: >>postnick'inizi güzel günlerde kullanmanızı dilerim. >>postnick'inizle birlikte hangi verilerinizi paylaşacağınızı tamamen kendiniz seçebiliyorsunuz. İl, il.e, mahalle, apartman numarası ya da enlem7boylam gibi adres bilgilerinize ek olarak, isterseniz adres tarifinizi ve telefon numaranızı da >>postnick'inize kaydedebiliyorsunuz. Ayrıca >>postnick'lerinizden birinde daire numaranıza kadar detay verebilirken, bir diğerinde ise sadece enlem/boylam bilgisini paylaşma opsiyonuna da sahipsiniz.

Postnick ömür boyu ücretsiz ve limitsiz diyorsunuz; kendi içinde bir sürü alt postnick'ler oluşturmak ve pazaryeriniz de durum nasıl? Ücretli mi?

Yiğit: Tüm dünyada kulanıcıların ömür boyu ücretsiz 1 adet >>postnick(>>can gibi) sahibi olmaları ve tüm adreslerini bu isim altında sınırsız alt isimler ile 8>>can.ev >>can.ofis, >>can.abc, >>can.123 vb.) tanımlamalarına imkan verecek alt yapıyı sunuyoruz. Kullanıcılarımız eğer farklı başka >>postnick'lere sahip olmak istiyorlarsa ilave >>postnick alımları için yıllık 2 dolar bir bedel ödüyorlar.

Pazar yerinden bahsedecek olursak, kullanıcılar ister almış oldukları >>postnick'leri ister ilave almış oldukları diğer >>postnick'leri pazar yerinde istedikleri fiyattan satış için listeyebiliyorlar. Aynı mantık ile, başkası tarafından alınmış bir >>postnick için de; pazar yerinde listelenmiş olsun veya olmasın, teklif verip anlaşma sağlandığı takdirde bu >>postnick'in sahibi olabiliyorlar.

Pazar yerinde 3 dolardan milyon dolar seviyesine kadar birçok listelenmiş isim bulunuyor. Daha çok yeni olmasına rağmen bu güne kadar 50 ve 100 dolar seviyelerinde transferlerin olduğunu da belirtebiliriz.

Postnick; gördüğüm kadarıyla çok büyük kolaylık sağlıyor. Siz yakında neler eklemeyi planlıyorsunuz? App hali çıkacak mı?

Buğra: Kendi planladığımız geliştirmelerim yanı sıra, kullanıcılarımızdan gelen geri bildirimler odağında ilerlemek bizim için çok değerli. Şu anda üzerinde çalıştığımız ve yakın zamanda hayata geçirmeyi planladığımız birçok farklı özellik ve geliştirme mevcut. Mobil uygulama da bunlardan bir tanesi. Mobil uygulamaya paralel olarak, farklı e-ticaret altyapıları için entegrasyonu daha da pratik hale getirecek modüllerimizi de hayata geçiriyoruz. Yol haritamızda bulunan geliştirmelerle birlikte Postnick'in hayatımıza katacağı farklı değerlere de hep beraber şahitlik edeceğimizi düşünüyorum. Son olarak siz neler eklemek istersiniz? Buğra: Postnick olarak, sadece ülkemizde değil tüm dünyada adres problemleri sebebiyle kaybedilen zamanı ve verimsizliği ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Bu amaç doğrultusunda da çalışmalarımızı tüm hızıyla sürsürüyoruz.

Kendi >>postnick'lerini almak isteyen kişiler postnick.com web sitemizi ziyaret edebilir ve istedikleri takma isme ücretsiz olarak sahip olabilirler. Postnick'i kendi platformlarına entegre etmek isteyen firmalar da, yine web sitemiz üzerinden hızlı ve kolay gerçekleştirebilecekleri entegrasyona ilişkin tüm bilgilere ulaşabilirler. Her türlü görüş ve öneri bizler için kritik. Bizimle değerli yorumlarını paylaşmak isteyen herkes bize e-mail ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilir.

Size ve tüm postnick kullanıcılarına teşekkür ederiz.

Yeşim Mutlu

Yazının devamı...

Çocuklar için kitaplar

Eylül ayında fantastik edebiyatı çocuklara sevdiren yazar, editör ve Türkçe öğretmeni Ömer Ünal ile yollarımız kitabı aracılığıyla kesişti. Kitabının ismi "Yeşim Taşı Efsanesi" olunca ilgimin boyutunu düşünebilirsiniz.

O günden bu yana Ömer Bey ile iletişimiz hiç kesilmedi. Kah geldi söyleştik, kah geldi canlı yayın yaptık. "Yeşim Mutlu ile evden sohbetler" Instagram canlı yayınıma konuk olduğunda kendisinden çocuklar için kitap önermesini rica ettim. Sağ olsun beni kırmadı. Harika önerileriyle bu yazı ortaya çıktı.

Ömer Bey'e çok teşekkür ediyor. Kitapla buluşmalarımız hep devam etsin diyorum :)

Çocuklar İçin Kitaplar

Düş gücünün sonsuzluğa akan okyanusunda bembeyaz bir yelkenle yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Üstelik bu mavi yolculuğun misafirleri bu kez sadece çocuklar.

Anne karnında başlayan eğitim yolculuğumuz her dem devam eder. Okul sıralarında, iş hayatında, günlük hayatın karmaşık ancak bir o kadar eğlenceli adımlarında.

Neredeyse tüm hayatımızın en konsantre edilmiş şekli çocukluk anılarımızda ve yaşantılarında saklıdır. Öyle ki bu sonsuz hayat sarmalının içinde var olmanın ve hayal kurmanın anlamını o günlerimize borçluyuz. Nasıl mı? Düşünce dünyamızda çiçekler açtıran ve çiçekleri büyüten belki de en önemli araç sayesinde çocuk kitapları...

Katherine Rundell, "Çocuk kitabı okumak, kaçmak değil bulmaktır. Çocuk kitapları bir saklanma yeri değil, bulma yeridir." derken insanlığın büyük arayışının, özüne ulaşma çabasının aslında çocuk kitaplarında var olduğunu fısıldıyor bizlere.

Peki; çocuklarımıza, öğrencilerimize hangi yaş gruplarında hangi kitapları okutmalıyız? Birçok öğretmenin ve ebeveynin bu konuda sıkı araştırmalar yaptıklarını biliyorum. Ancak her zaman bir deniz fenerine ya da pusulaya ihtiyacımız oluyor.

Bu nedenle değerli okurlarımız için bu ihtiyacı gidermek adına az ama öz bir liste hazırlamayı uygun gördük. Bu yazıda özellikle 11-14 yaş arasındaki çocukları düşündük. Listede klasikleşen çocuk kitapları ile günümüz yazarları tarafından kaleme alınanlar beraber verilmiştir. Başlangıç için sadece yirmi kitapla sınırlı tuttuğumuz bu listenin devamı da gelecek.

Çocukların erken yaşlarda okuma alışkanlıklarını kazanması büyük bir önem taşıyor. Bunun için daha çok kitap ve hep kitap diyor ve sileri listeyle baş başa bırakmak istiyorum.

Küçük Kara Balık- Samed Behrengi- Can Çocuk Yayınları

Çocuk Kalbi- Edmondo De Amicis- İş Bankası Kültür Yayınları

Dünyanın Merkezine Seyahat- Jules Verne- İş Bankası Kültür Yayınları

Pal Sokağı Çocukları- Ferenc Molnar- Yapı Kredi Yayınları

Oliwer Twist- Charles Dickens- Can Yayınları

Martı Jonathan Livingston- Richard Bach- Epsilon Yayınevi

Küçük Prens- Antoine de Saint-Exupery- Can Çocuk Yayınları

Suna'nın Serçeleri- Gülten Dayıoğlu- Altın Kitaplar

Asılı Dağ'ın Kahini- Vladimir Tumanov- Günışığı Kitaplığı

Bunun Adı Findel- Andrew Clements- Günışığı Kitaplığı

Dev Şeftali- Roalds Dahls- Can Çocuk Yayınları

Haritada Kaybolmak- Vladimir Tumanav- Günışığı Kitaplığı

Kraliçeyi Kurtarmak- Vladimir Tumanav- Günışığı Kitaplığı

Şeker Portakalı- Jose Mauro de Vasconcelos- Can Yayınları

Kum Kurdu- Asa Lind- Kanat Kitap

Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk- Christine Nöstlinger- Günışığı Kitaplığı

Ağaçlı Gül ve Hayal- Berna Durmaz- Günışığı Kitaplığı

Çizgili Pijamalı Çocuk- John Boyne- Tudem Yayınevi

Kar Kurdu ve Canavar- Güzin Öztürk- Tudem Yayınevi

Vanilya Kokulu Mektuplar- Sevim Ak- Can Çocuk Yayınları

Keyifli okumalar.

Yeşim Mutlu

Yazının devamı...

Altın Melekle ödüllendirildim!

Bu sabah Clubhouse'da Emir Kosif'in "Günaydın" sohbetinde kitap vardı. Siz ne kadar sıklıkla sosyal medyada ya da clubhouse da zaman geçiriyorsunuz bilmiyorum. Clubhouse ile ilgili ilk deneyimim bir makale hazırlamak için olsa da; hayat gibi bazı insanlarda farklı yönleriyle bu sohbetlerde ilgimizi çekebiliyor. Bugün de çok farklı kişilerin düşüncelerini kendi seslerinden dinlemek çok değerliydi. Katkı ve ilham olan herkese teşekkür ederim.

İnsan neden yazar? Ben neden yazıyorum? Ya da neden yazmaya devam ediyorum? Neden yazmak için hayaller kuruyorum? Bunun tek cevabı yok, hiçbir zaman da olmadı.Yazmakta hayat gibi sonsuz olasılıklar içinde sonsuz ruh halleri.

Kendimi bildim bileli yazıyorum. İlk okumayı söktüğüm günden bu yana yazdığımı varsayarsak 42 yıldır yazı hayatımın içinde hep var. Kendimi yazı ile ifade etmek, satırlara sığınmak ve yazarak rahatlamakta işin başka yanı. Günümüzde çok sıkıldığım ve içimde patlayacak gibi duran duyguyu Twitter'da paylaşarak gideriyorum. Sanırım yazmadan geçmiyor benim duygularım öpünce geçecek uflar gibi.

Gün yüzüne çıkmayı bekleyen günlükler, yazılmış dosyalar ve kitapların arasından çıkan notlar. Hiç bulamadıysam dergilerin kenarına yazıp sakladığım satırlar. Sizinle de burada yazıyla buluşmadık mı zaten :)

Televizyon, canlı yayın, konuşma ya da farklı platformlarda anlattığım bir hikayem var. Fotoğraf çekmeye başladığım yıllarda yazıdan vazgeçmem ve sadece fotoğrafa odaklanmam istenmişti. Ben de "ikisini de yapacağım" dediğim de pek onaylanmamıştım. Şimdi bakıyorum da geçmişe hem fotoğraf çeken hem yazan15 yıldır durmadan içerik üreten bir kadın var.

Fotoğraf kadar duygusal satırlarda yaşamak yaşatmak benim bakış açımda. Hem şu hayatta kendi hikayesini olmayan kim var ki? Bazılarının hikayeleri oluyor benim de hayallerim o da bir başka yazı konusu :)

ALTIN MELEK ÖDÜLLERİ

Kişisel web sitemle başlayan 15 yıllık dijital içerik yolculuğum geçtiğimiz cuma günü (26 Mart 2021) gerçekleşen Altın Melek Ödüllerinde "Yılın En Başarılı Köşe Yazarı" ödülüyle taçlandırıldı. Sevgili Olcay Kutluca ve Diren Yılmaz'ın ev sahipliğinde Double Tree by Hilton İstanbul Topkapı'da gerçekleşen gecede sinema oyuncusu Volkan Başaran'dan ödül almak hem de ödül vermek için Şenol İpek'in keyifli sunumuyla; üç kez sahneye çıkmak unutulmaz anılarım arasında kalacak.

Ödül töreni sonrası heyecan ve duygu yoğunluğuyla web sitem için yazdığım satırlar şu anda sayısız haber sitesinin sayfalarını süslüyor. Yılın en başarılı köşe yazarı olmanın hakkını verdim sanırım. Kendi adımı kendi sitemde geçirmediğim için tüm içeriklerde adım yok ama varsın olsun. Benim meselem yazmakla, paylaşmakla.

15 yıldır kendime olan inancımla, tutkuyla, içimde bir şeyler sarsıla sarsıla yazmaya ve paylaşmaya devam ediyorum.

Bu ödülün ardında o gecede ödül karesiyle paylaştığım gibi;

Çok hayal etmek

Çok düşünmek

Çok yazmak

Çok paylaşmak

Çok vazgeçmek

Çok imkansızlık

Çok zorluk

Çok tutkuyla yaşamak

Çok inanç

Çok emek

Çok özveri

Çok inanmak var.

Yeni hayallere ve başlangıçlara doğru yeniden yelken açtığım bu satırlarda hayatımda çok özel yerleri olan tüm dostlarıma, her zaman içimdeki en iyi YSM'i ortaya çıkaran sevgili dostlarım Özlem Süer ve Sabit Akkaya'ya, tören için Eskişehir'den gelen can dost Şenay Şaşmaz Sadıç'a, değerli okuyucularıma ve Milliyet Pembe Nar'a çok teşekkür ederim.

Aileme teşekkür etmediğimi sakın düşünmeyin çünkü "aile her şeydir" ...

Altın Melek Ödüllünü cinsiyet önyargısına ve eşitsizliğe meydan okuyan tüm kız kardeşlerime adıyor ve kadınlar daha çok yazmalı diyorum.

Ödüle layık gören, destekleyen ve organizasyonda emeğe geçen herkese çok teşekkür ederim.

Yeşim Mutlu

www.yesimmutlu.com

Yazının devamı...

Güçlü, özgür, bağımsız, moda

Baharın enerjisini hissetmeye başladığımız şu günlerde tüm dünyanın ortak dileği bir an önce pandeminin bitmesi. Bir yıldır hayat hepimizi farklı şekillerle çok zorladı. Özgürce hayatın içinde olacağımız güzel günleri bekliyoruz.

Evde kaldığımız süreçte doğal ve rahat kıyafetler ile günümüzü geçirsekte sonuçta kadınız. Modaya, renklere, tasarımlara ilgi duymayan az kadın vardır diye düşünüyorum. Kişisel olarak modanın bana ilham verdiği kesin. Pandemiyle birlikte tüm renk kalıplarımı yıktım. Eskiden tercih etmediğim renklere sonsuz açığım. Pandemi bana hayatın ne kadar renkli ve yaşanmaya değer olduğunu bir kez daha anımsattı.

İki ya da üç hafta önce -çok emin değilim- arkadaşım Serdar'dan çok şık bir hediye aldım. Günümüz malum Instagram devri, markanın ig sayfasından tasarımlarına hemen göz attım. Açıkçası belirli çizgisi olan farklı tasarımlar her zaman ilgimi çekiyor. Kimdi bu marka? Nasıl ortaya çıkmıştı? Merak ettiğim tüm cevaplar Berrin Eser'deymiş.

Berr-In markasının kurucusu Berrin Hanım'ı ve hikayesini umarım siz de benim kadar seversiniz.

Berrin Eser kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?

Tabii ki, Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Sanatları Bölümü'nden 1982 yılında mezun oldum. 1980 yılında henüz öğrenciyken tasarımlarımla sektörde yer almaya başladım. Tekstilde tasarımın, tasarımcının ve sanatın bugünkü kadar öne çıkmadığı bir dönemdi 80'li yıllar. Bu nedenle ilklerden biri olduğum için onur duyuyorum.

Zeki Triko ailesi ile başladığım tasarım yolculuğunda, benim asi ve başarıya doymayan ruhum Vedat Öztarhan ve Vepa ile tanışmama vesile oldu. Vepa o döneme benim koleksiyonumlarımla damgasını vurdu. Her zaman yollarımın kesiştiği tüm firmalarda bir tasarımcı olarak derin izler bıraktım. 1994-1999 yılları arasında öyle iz bıraktım ki Berrin Eser ismi o dönem tekstil ve hazır giyim sektöründe zirveye çıktı. 1999 yılında şu anda hepinizin çok iyi bildiği bir firmanın baş tasarımcılığını üstlendim ve bu firmanın markalaşma sürecinde etkin bir rol oynadım. 2003 yılında Berr-In markasını oluşturdum.

Berrin Hanım, tasarım ile yolunuz nasıl kesişti? Kısaca anlatır mısınız?

Çocukluğumda ailemin de sanata olan ilgisinden dolayı sanat dolu bir evde büyüdüm. Resim, müzik ve dans hayatımızın bir parçasıydı. Bu nedenle Güzel Sanatlar okumayı tercih ettim ve tekstil bölümünden mezun oldum. Henüz öğrenciyken zaten çalışma hayatına girmiştim ve mezuniyet sonrasında beni mutlu eden, çok sevdiğim mesleğime profesyonel olarak odaklandım.

Berr-In markası nasıl oraya çıktı? Markalaşma sürecinden neler yaşadınız?

Uzun yıllar birçok firmanın kreatif direktörlüğünü üstlendikten sonra artık kendi yeteneğimi ve tecrübelerimi kendi makamı oluşturmak için kullanmalıyım diyerek 2003 senesinde berr-In markasını oluşturdum. Benim için oldukça mücadele gerektiren bir süreçti. Hem tasarımcı olmak hem de işin ticari boyutunu üstlenmek kolay olmadı. Ancak hem tasarım hem de üretim konusundaki büyük tecrübem, eğitimin ve çok değerli bilgi birikimim sayesinde kısa sürede yol aldım. Markamın başarısından dolayı İstanbul Ticaret Odası tarafından "Türkiye'nin En Başarılı Kadın Girişimcisi" ödülüne layık görüldüm. Aynı zamanda ITKİB tarafından üç sene üst üste başarı sertifikası ile onurlandırılan tek tasarımcıyım. Bu ödülleri mücadelemin karşılık bulması olarak değerlendirdiğim için çok mutlu ve onurluyum.

Geçmiş deneyimleriniz bugün kendi markanızda nasıl bir etki yaratıyor? Nelerden ilham alıyorsunuz?

Güçlü geçmişin güçlü gelecek olduğu düşüncesindeyim. Koleksiyonlarımın temelini kendi yaşanmışlığım ve yeteneğim oluşturuyor. Yaşanmışlığım hayatın her anında ilham alabileceğim detayları ortaya çıkarıyor. Sektördeki 40 yılı aşan deneyimim, yaşadığım tecrübeler ve sanat yeteneğim detaylara farklı bir gözle bakmamı sağlıyor. Tüm bunlar markamın hem üretim hem yaratıcılık ekseninde güçlü bir temele oturmasında başlıca rol oynuyor. Türk hazır giyim sektörünün öncü tasarımcısı olarak, Berr-In markasının sektörde çok farklı ve özel bir noktada konumlandığını belirtmek isterim.

Biraz da 2021 İlkbahar / Yaz modasından bahsedelim mi? Bu yaz hangi renkler ve kumaşları göreceğiz?

2021 ilkbahar / yaz sezonu yeşil, mavi, lila renklerinin ve sarı tonlarının öne çıktığı oldukça renkli ve canlı bir sezon. Doğal ayrıca geri dönüştürülebilir kumaşları sıklıkla görüyoruz.

Berrin Hanım, siz trendlere ne kadar bağlısınız? Yoksa klasik bir moda bakış açınız mı var?

Klasik bir moda bakış açım olmamasına rağmen koleksiyonlarımın bir kimliği olduğunu belirtebilirim. Değişmeyen kimliğimi değişen trendlerle buluşturuyorum.

Perakendecilik pandemiden çok etkilendi. Siz bu süreci nasıl geçirdiniz?

Yaşadığımız küresel salgın sebebiyle hem yurt dışı hem yurt içi satış noktalarımız bu süreçten elbette oldukça olumsuz etkilendi. Kaynakları doğru kullanımı, etkili kriz yönetimi ve bilgi birikimimiz sayesinde bu süreci güçlü bir şekilde atlattık ve bu sürecin bize kattığı tecrübe ile 2021 senesine çok daha güçlenmiş bir şekilde giriş yaptık. 2021 İlkbahar / Yaz koleksiyonumuzun yarattığı büyük etki bizi oldukça motive ediyor.

Pandemiyle birlikte moda anlayışımız kadar moda dünyası da hızla dijitalleşti. Siz dijitalin neresindesiniz? Değişime nasıl uyumlandınız?

Berr-In koleksiyonları hem Türkiye'de hem yurt dışında daha çok fiziki satış noktalarında yer alıyordu. Salgın süreciyle birlikte satış stratejilerini online platformlara göre ve son kullanıcı ile online ortamda daha çok etkileşimde bulunulması üzerine şekillendirerek bu yıl başında online satış sitemiz berr-in.com'u açtık. Ancak ker ne kadar süreci dikkate alsakta, teknolojik gelişimlerin sanatı ve yaratıcılığı körelttiğini düşünüyor, modanın aşırı dijitalleşmesinin de duyguları, hisleri ve dokunuşları yok edebileceği endişesini taşıyorum.

Güçlü, bağımsız ve özgür kadınların markası olarak siz girişimcilik ekosisteminde kendi işini kurmak isteyenlere ne önerirsiniz?

Sabırlı olmalarını, alt yapılarını kuvvetlendirmelerini, gerçek anlamda emek vermelerini, ilkeli ve dürüst olmalarını öneriyorum. Özellikle gençler tecrübenin değerli olduğunun bilincinden olmalılar. Ayrıca tekstil sektöründe girişimcilik ekosisteminde yol almadan önce farklı şirketlerde çalışarak deneyim kazanmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Sevgili Berrin Hanım'a samimi yaklaşımı ve ilham veren hikayesini benimle paylaştığı için çok teşekkür ederim.

Yeşim Mutlu

Instagram @yesimmutlu, @yesimmutlu71

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.