BENİM GECE HAYATIM YOK Kİ!

8 yıl önce meşhur partileri ve marjinal sıfatıyla İstanbul eğlence hayatına hızlı girdi Melisa Çakarlar. ABD’den yeni dönmüştü.
New York Üniversitesi’nde iletişim üzerine yüksek lisansını tamamladı. Ridley Scott Association’da dört yıl çalıştı. Eric Clapton klibinden Nike reklam filmine çeşitli projelerde prodüktörlük yaptı. Hatta Asmalı Konak’ın New York prodüktörlüğünü de üstlenmişti.
İstanbul’da bir süre Nickelodeon’da genel müdürlük yaptı. Sonra düzenlediği partileri bir işe dönüştürdü ve Devrialem.biz’i kurdu. Şimdi markalara özel organizasyonlar düzenliyor. Eğlence hayatı hâlâ ondan soruluyor.
7 Temmuz’da düzenleyeceği ‘100 Pirates Of The Caribbean By Absolut 100’ gecesi öncesi parti mekânı, Sparkle adlı teknede konuştuk.

ABD’den döndüğünüzden beri İstanbul eğlence hayatında neler değişti?
Ben ilk 7-8 sene evvel buraya gelip vizyonumu anlatmaya çalıştığım zaman karşımdaki müşteri temsilcisi ya anlam veremiyordu ya da cesaret edemiyordu. İlk defa Halloween partisini geçen sene yapabildik, herkese kostüm giydirebildik. Halbuki geldiğimden beri yapmak istiyordum. Benim 3-4 sene evvel tasarladığım projelere daha bugünlerde acaba yapabilir miyiz diye teklifler gelmeye başlıyor. Birtakım projeleri yaparken Türk örf ve adetleriyle dejenerenin arasında ince bir çizgi var, onu düzgün yakalamak lazım, genel olarak kimseyi rahatsız etmemeli. Yine de her şeye daha açık bir yaklaşım başladı, her ne kadar tam tersine itilsek de.

Sizde bir değişiklik oldu mu?
Ben daha düzleşmeye başladım, daha topluma uydum. İlk geldiğimde daha farklıydım. 

O zaman sizin için marjinal deniliyordu.
Aslında hiç marjinal değildim, olduğum gibiydim. Ama birazcık herkesten farklı olduğun zaman, renkli bir şey giysen de sana marjinal diyorlar. Artık laf işiteceğime yapmamayı tercih ediyorum. Aman kimse bir şey söylemesin diye kendimi kısıtladığım oluyor. Fazla uçmamaya çalışıyorum hem projelerde hem de kendimde. Vizyonlarını açabildiğin derecede çalışıyorsun. Senin davetlilerin A plus. O davetlilerin vizyonu zaten çok açık, dünyanın her yerinde her şeyi görüyorlar ama marka temsilcisi aynı VIP ve A plus hayatı paylaşamadığı için bazen senin ona anlatmak istediğin şeyleri çok fazla ve gereksiz görüyor. Farklı yaklaşıyor, cesaret edemiyor. Benim markamı bir yere götütür mü, patronum ne der, kurumsal olur mu gibi kendisine göre haklı endişeleri olabiliyor. Dolayısıyla biz de bu dengeleri kurmada önemli bir rol oynuyoruz.

Devrialem.biz ne yapıyor?
Devrialem.biz hakkında çok yanılgı var. Ben davetlerde içeri basın almıyorum. Devrialem.biz ‘branded entertainment’ yapıyor. Bunun tam Türkçesi yok. Herhangi bir markanın analizini iyi yapıp o markayla hedef kitlesini buluşturuyor. İşin amacı sadece etkinlik düzenlemek değil, markaya uygun eğlenceli projeler tasarlamak. Zaten ilk özel partileri de ben başlatmıştım, sonra şirkete çevirdik. Şimdi herkes parti vermeye başladı. Ben bir parti kızı değilim ve Devrialem.biz bir parti organizasyonu şirketi değil. Bazen geliyorlar, diyorlar ki biz bir organizasyon yapıyoruz, sen eşini dostunu çağır. Bizim işimiz bu değil. Ben buna ahlaksız teklif diyorum hatta. Ben hiçbir zaman bir organizasyon yapayım arkadaşlarımı çağırayım diye hareket etmiyorum, doğum günüm hariç. Bu kadar basit değil.

Bir davet planlarken en çok nelere dikkat ediyorsunuz?
İyi mekân seçiminden kendinizi tekrarla-mamaya kadar dikkat etmeniz gereken birçok detay var. Müziğin çok güzel olması gerektiğine inanıyorum. Işıkla çok oynuyoruz. Daha loş bir ışıkta daha kolay havaya giriyorlar. Servise çok önem veriyorum. Bir kulüpte 70 kişiye bir garson düşüyorsa, bizde 3 garson düşüyor. 

Sizin partilerinizin farkı ne?
Benim davetlerimde kasan insan görmezsin, herkes dans eder. Çıkarken uzun zamandır bu kadar dans etmemiştim derler. Yarattığımız atmosfer buna neden oluyor. Benim davetlerimde hiç birbiriyle kavga eden insan da görmezsin. 


Partime gelin diye gezmiyorum 

Türkiye’deki eğlenen kitleyi nasıl buluyorsunuz?
Bence çok güzel bir yerde. Birtakım insanlar var, belli konumlarından dolayı ya da çok göz önünde olduklarından dolayı sürekli kasıyor. Birtakım insanlar var -ki hiçbir şeyi takmıyor, eğleniyor. Bazen ben de kasmayı seçiyorum, bazen de deliler gibi eğleniyorum. Uzun zamandır kendi partilerim dışında çıkamıyorum. Geçen gün gece hayatıyla ilgili benimle röportaj yapmak istediler, benim gece hayatım yok ki dedim. Artık gece hayatım benim terasta oturup birkaç kız arkadaşımla şarap içmek ya da düzgün bir restorana gitmek.

Hiç inandırıcı gelmiyor böyle partiler düzenleyen birinin gece hayatının kalmaması.
Evet, gelmiyor değil mi? Ben istiyorum gece hayatımın olmasını. Otomatikman olmuyor. Her sabah 07.00’de kalkıyorum. 09.30-10.00’a kadar sporumu yapıyorum. Kocaman bir ekiple çalışmıyorum. Artık 1-2 kadeh bir şey içsem de ertesi 2-3 gün yatmak istiyorum. Ayaklarımı uzatmak istiyorum.

Peki çıktığınız zaman hangi gün nerelere gidiyorsunuz?
Hafta içi akşamüstleri güneş batmadan önce Sortie ve Suada. Salı ve perşembe geceleri Anjelique. Nişantaşı’na yakınsanız Akaretler’de Der Die Das ve Joke Perestroyka.Gidiyorum ama eskisi gibi sabahlamıyorum. Ben utangaç bir tipim. Partime gelin diye gezmiyorum.

Son zamanlarda en akılda kalıcı organizasyonlarınız hangileri?
‘Creativity’ projeleri oldu. Önce Halloween oldu, ‘Contemporary Art&Music’ serileri yaptık. 

Miller Freshtival nasıl geçti?
Miller dünyada ‘up&coming’ sanatçıları izleme yolunda bir strateji izliyormuş. Biz de genç filmcilere gelin Miller Freshtival’in filmini yapın dedik, Eli Kasavi ve Nuri İyem’in torunu Osman Nuri İyem festivalin filmini çekti, şu anda kurguluyorlar. Üç modacı özel tişörtler tasarladı. Sedef Çalarkan, Ezra ve Tuba Çetin. En son Raisa-Vanessa Sasson ve Gökçe Koçarslan’ın tasarladığı Miller tişörtü sahnedeyken, Gabriella Cilmi’nin üstündeydi. Dekorasyonu Park Design yaptı. Mehmet Yücebaşoğlu çok başarılı bir mimar. Fransa’dan Passengers diye bir grup getirdik. Dev tuvallere atlıyorlar hem dans gösterisi, hem de istedikleri sanatsal formu boyuyorlar. Bundan daha fazla müzikli sanat performansı düşünemiyorum. Bu festivale olan katkılarımızdan, en gurur duyduğum şeylerden bir tanesi bu. Miller Freshtival ilkti, güzel bir şekilde sonuçlandı. Seneye daha da güzel olacak. 

Yeni projeleriniz var mı?
1-2 tane daha kreatif festival projesi var. Birini Cunda’da yapmak istiyorum. Adı Papalina Festivali olacak. Bir kitap projemiz var. Dünya tarihini karikatürlerle 7’den 70’e daha esprili şekilde öğreten kitapları Türkçe’ye çevireceğiz. Bir lansman üzerinde çalışıyoruz. National Geographic’le ilgili bir marka. Onu yapabilirsek Melisa olmuş diyeceğim kendi kendime. 

Kostümsüz geleni almayacağız 

7 Temmuz’daki partiniz nasıl olacak?
Gecenin adı ‘100 Pirates Of The Caribbean By Absolut 100’. 100 kişilik kostümlü bir parti, çok güzel bir teknede olacak. Dolunayda Boğaz’ın sularında açılıp Büyükada’ya kadar gideceğiz. Bu partiye yurtdışından önemli misafirler geliyor. New York’tan Zac Posen ve Dita von Teese’i getirenler geliyor. 

Herkes kostüm giyiyor mu?
Halloween’de kimseyi kostümsüz almadık. Gelmeye çalışanlar oldu. Baktık çok üzüldüler, herkes kendi aksesuarlarından verdi, kostümsüzlere kostüm yarattık. Herkes çok özenmiş, saatlerce uğraşanlar var. Ben onların emeğine hakaret etmiş olurum sizi kostümsüz alırsam dedim. Bu sefer de kostümsüz almayacağız.