Pakistan’ın Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği Trump, “savaş” dedi ve İran’daki nükleer tesisleri vurdu. Dünyaya barış getirme vaadiyle koltuğa oturan ama ağzından her barış sözü çıktığında var olan savaşları, ateşi körükleyen Trump, ülkesi ABD’yi resmen İsrail-İran savaşına dahil etti… Trump yaptığı paylaşımda “Üç nükleer tesise yönelik çok başarılı saldırımızı tamamladık. Fordo nükleer tesisine tam kapasiteli bir bomba attık” diye başarısıyla! böbürlenirken de yine “Şimdi barış zamanı” demeyi ihmal etmedi... Ama onu da “İran artık barış yapmak zorunda. Eğer yapmazlarsa gelecek saldırılar daha güçlü olacak” tehditleri savurup, savaşı devam ettirme kararlılığını ortaya koyarak... Sürpriz mi? Değil. Daha gelir gelmez komşularını tehdit etti, topraklarına göz koydu, Ukrayna-Rusya savaşını sonlandırma konusunda duvara tosladı, Gazze’ye dönük yaklaşımları, planları dünyanın tepkisini çekti. Dolayısıyla Trump, kainata hükmetme modundaki tavırlarıyla alenen istikrarsızlığı körüklüyor. Ve Trump’un ağzından çıkan her “barış” sözü, “savaş” demek anlamına geliyor...
★★★
Bu da endişe verici kuşkusuz. Zira Trump’un barıştan anladığı taraflararası uzlaşma değil, kendi dediklerinin yapılması, ABD’ye biat edilmesiyle endeksli bir durum... ABD uçaklarının İran’daki hedefleri vurmasından sonra yaptığı açıklamada da bunu çok net deklare etti… “Eğer dediklerimizi yapmazsanız, daha büyük saldırılar sizi bekliyor, daha büyük bir yıkım olacak” diye... Nükleer tesisler vuruldu, tehdit geçti, tamam yeter, bitti durumu değil yani... Evet ABD’nin süreci yönetme yönlendirmesi anlamında barış müzakereleri olacaktır, olabilir ama ABD tarafından atılan tonlarca bomba varken ve İsrail’in zaten saldırıları devam ederken İran’ın tam teslimiyet içeren bir barış ya da ateşkese evet demesini beklemek oldukça zor... Aksine İsrail’i hedefe koyarak karşılık verecektir İran büyük olasılıkla... Kaldı ki böyle bir anlaşma imzalanması durumunda barışın da zaten çok geçerli olmayacağı belli. Artık caydırıcılığı olmayan bir İran açık hedef olacaktır İsrail için... Trump’ın İsrail’e övgüleri ve teşekkürleriyle hepten şımaran Netanyahu daha da azacak, pervasızca saldırılarını sürdürecektir. Hatta Trump’un “Ya barış olacak ya da İran için son sekiz günde tanık olduğumuzdan çok daha büyük bir trajedi yaşanacak” tehditlerinden hareketle, ABD’yi iyice işin içine çekmek amacıyla Netanyahu her türlü şeytanlığı devreye sokacaktır… İran’ı zan altında bırakacak bildik MOSSAD taktikleriyle...
★★★
Üstelik ortada somut örnekler de var. Mesela Lübnan’da güya ateşkes sağlandı ama İsrail’in Güney Lübnan’a saldırıları durmadı, tam gaz devam ediyor. Yine Trump’ın Gazze konusundaki sözde ateşkes girişimleri ya da insani yardımların engellenmemesi uyarılarına Netanyahu’nun tavrı ortada,
kesinlikle takmıyor... Kaldı ki İsrail- İran gerilimini, savaşı başlatanın kim olduğu, sürmesini kimin istediği de belli... İran başından beri “Saldırılar kesilirse biz masaya oturmaya hazırız” diyor. Hatta “Biz zaten masadaydık, İsrail’in saldırıları olmasaydı görüşüyorduk, saldırı olunca askıya alındı ister istemez” bile dediler… Ama dinleyen kim? Uluslararası hukuku, anlaşmaları takmayan güçle, zorbalıkla ülkeleri dizayn etmeye çalışan bir ABD ve onun gölgesinde efelenen bir İsrail söz konusu. Bir de lafa geldi mi “hak hukuk” ahkâmı kesen ama onların alçaklıklarına gık diyemeyen ve utanmadan destek çıkan AB ülkeleri... Bu kafalara karşı hiçbir ülkenin hiçbir yerin güvende olmadığı gerçekliği dikkate alındığında da her devletin alması gereken dersler de açık ve net...
Özay Şendir
Gerçek savaş mı yoksa danışıklı savaş mı?
23 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yabancı parayla ücret olur mu?
23 Haziran 2025
Didem Özel Tümer
İran’da zorla rejim değişikliği mümkün mü?
23 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bundan sonra neler olacak?
23 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Ve sonunda Trump yenildi
23 Haziran 2025