Yumurta büyük- lüğünde zenginleştirilmiş bir uranyum parçası, 88 ton kömür kadar elektrik üretecek enerjiye sahip.
Geçen ay yayımlanan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı raporuna göre, İran’ın yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum stoku 408.6 kg.
Bu konuda rakamların pek anlamı yok; o yüzden biraz daha açarak yazayım.
Elektrik üretiminde kullanılan nükleer reaktörlerde yüzde 3 ile yüzde 5 arasında zenginleştirilmiş uranyum kullanılıyor.
Uranyum zenginleştirme demek doğada bulunan uranyumun içinden uranyum-238’i çıkarıp uranyum-235 miktarını arttırmak demek.
Bunun için gaz halindeki uranyumun santrifüjlerde dakikada 50 bin ila 70 bin devirde döndürülmesi gerekiyor.
Bu sayede izotop oranları değişiyor ve atomun zincirleme parçalanması sürecini sağlayan zenginleştirilmiş uranyum elde ediliyor.
Teknik olarak yüzde 20’den fazla zenginleştirilmiş uranyum ile nükleer silah üretmek mümkün.
Fakat bugünün nükleer silahlarında genellikle yüzde 90 zenginleştirilmiş uranyum kullanıyor.
Yüzde olarak uranyum ne kadar zenginleştirilirse, üretilecek nükleer silah o kadar küçük ve hafif oluyor.
Yani İran teknik olarak nükleer silah yapabilecek zenginleştirilmiş uranyuma sahip ama günümüzün nükleer silahlarında kullanılan yüzde 90 zenginleştirilmiş uranyuma sahip değil.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na göre, sivil amaçlarla İran kadar zenginleştirilmiş uranyum stoğu olan bir başka ülke de yok.
***
Günlerdir adını ezberlediğimiz, ABD Başkanı’nın da ”Yok ettik” dediği Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesisi aslında iki aydır gündemde.
Tahran yönetimi, Fordo’daki eski nesil santrifüjlerin uranyumu daha hızlı zenginleştirecek altıncı nesil santrifüjlerle değiştirileceğini belirtmiş, ama bir de gizli bir yerde bir tesis daha kuracağını açıklamıştı.
ABD, Fordo’yu yok ettiğini açıkladı ama radyasyon seviyelerinde bir yükselme tespit edilmedi.
Eğer İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokları tesiste olsaydı mutlaka seviye artışı olurdu.
Sadece yüzde 60 zenginleştirilmiş 408.6 kilogram uranyumdan değil, yüzde 60 zenginleştirilmeyi bekleyen ve yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş 274.5 kilogram uranyum stoğundan söz ediyoruz.
Uydu fotoğraflarından anlaşıldı ki, İran, zenginleştirilmiş uranyum stoğunu saldırıdan önce başka bir yere taşımış.
Teknik olarak mümkün mü diye araştırdım, özel konteynerler ve kalkanlama denilen bir işlemle taşıma yapılabiliyormuş.
***
İran, ABD’nin saldırıcağına dair istihbarat mı alarak mı bu taşıma işini yaptı; saldırının geldiğine dair uyandırıldı mı?
Sabaha karşı ABD’nin saygın kuruluşlarından CBS ilginç bir haber geçti. Beyaz Saray kaynaklarının verdiği bilgiye göre Washington, saldırının rejim değişikliği amacı içermediği konusunda Tahran’ı bilgilendirmiş.
Soru şu: Tahran’a bu bilgi saldırıdan önce mi verildi, yoksa sonra mı? Zamana dair verilen bir bilgi yok.
Daha ilginci CNN International’a konuşan askeri kaynaklar, saldırıdan önce hedef nükleer tesislerin ABD tarafından her an izlendiğini söyledi.
Sivil uyduların bile yakaladığı kamyon hareketliliğini, ABD’nin istihbarat teşkilatlarının atlamış olması mümkün mü?
ABD, nükleer bir sızıntı olmasın diye zenginleştirilmiş uranyumun götürülmesini bilerek mi bekledi, İran’ın misillemesi kontrol altında kalsın diye tesislerini yok edip, stoğunun elinde kalmasına izin vermeyi mi tercih etti onu da bilmiyoruz.
Komplo teorisi kurmayı sevmem ama İran ve ABD’nin Süleymani’nin öldürülmesinden sonra boş üslere füze atma konusunda anlaştıklarını biliyoruz, burada da örtülü bir anlaşma var mı diye şüphe etme hakkımız var.
***
İran, ABD saldırısının fazla bir zararı olmadığını söyledi ama ne yapıp edip mutlaka ABD’ye cevap vermek zorunda.
Rejimin ayakta kalması için Tahran’ın başka bir şansı yok.
Hemen bugün ya da ABD’nin gardını indirdiği bir zaman diliminde ya da başka bir coğrafyada başka türlü bir eylemle ama İran mutlaka bir cevap verecektir.
Cevabın yeri ve zamanı, ABD’ye vereceği zararın boyutu yaşadığımız gerçek savaş mı yoksa danışıklı savaş mı sorusunun cevabını bulmak adına önemli bir veri olacak.