Yeni başlangıçların ayıdır Ekim... Hazır havalar da keyfimize yoldaşken, sokak sokak gezmeli, konserlerle, sergilerle ve tiyatroyla kısaca yeniden sanatla yaşamı mühürleme vakti...
Ekim ayı da sessiz sedasız geldi. “Aman ayların da sesi mi olur?” demeyin, henüz geride bıraktığımız eylüle bakın mesela, şiirler şarkılar, romantizm, depresyon, her ses vardı içinde. Ama ekim öyle mi? Ya, usulca süzülür, bir kere ‘sarı sıcak’ yaptı mı gündeme gelir, geldiği gibi de çekilip gider. Oysa yeni başlangıçların ayıdır. Yaratıcıdır, kültür ve sanat açısından zengin, adeta bir silkelenme ayıdır. İçi dolu bir aydır ve belki tam da bu sebeple çok sesi çıkmaz, çünkü konuşmaktan ziyade ‘harekete geçirme’ zamanıdır. Miskinliğimizi atmalı, yeni başlangıçlara yelken açmalı, hazır havalar da keyfimize yoldaşken, sokak sokak gezmeli, konserlerle, sergilerle ve tiyatroyla kısaca yeniden sanatla yaşamı mühürleme vakti.
Ekimin ilk günü, Dünya Yaşlılar Günü’ydü. Yaş ve yaşlılık kavramı üzerine uzun uzun tartışmalar var, malum 65 yaş artık ‘orta yaş’ sayılıyor. Ömürler uzuyor, fiziksel yıpranma payı en azından gelişmiş ülkelerde önemli ölçüde azalıyor. Kişi, zamana ayak uydurabildiği, fikirleriyle çevresine yön verebildiği ölçüde zinde kalıyor. Tıpkı mevsimleri değiştiren Ekvator kuşağı gibi, insanın iklimini değiştiren yaş kuşağı da değişiyor. Bunun için eski fotoğraflara bakmak bile yeterli, 20’lerde anne olmuş büyüklerin fotoğraflarına bakıp, kendiyle mukayese eden şimdinin gençleri “Amma büyük duruyormuş dedem!” demeden edemiyorlar doğal olarak. Yaşamı algılayış, duruş ve erken yaşta alınan sorumluluklar, öğrenilmiş hal ve tavırlar yaratıyor belki asıl farkı. Annem 30 yaşına bastığında, anneannemin, “Tamam artık kırmızı giyme yaşın geçti” deyişini hatırlıyorum mesela... Özellikle şu anda 40’ları süren bizim neslin, hatta özellikle ‘prennial’ olarak tarif edilen 50’li yaşlardaki kadınların öncülük ettiği, yaşamı ‘yaşsız’ algılama hali, algıları epey değiştirdi. Bu akıma karşı kürek çeken ve
“40 yaşına geldi, hâlâ şöyle...”,
“50 yaşına geldi ama böyle...” diyen magazin zihniyeti bile yavaşça yelkenleri indirmeye başladı. İnsanları kendiyle değil; yaşıyla değerlendirip yaftalama konusunda ısrar edenler de alabora olmaya hazır olsun, yaşı yönetmek insanların iradesine geçiyor ve en etkili yıllar ileri kayıyor.
Erkekler avantajlı
Birleşmiş Milletler, ‘Dünya nüfus beklentileri’ üzerine yeni bir rapor yayınladı. Buna göre, 2050 yılında, 80 yaş üzeri nüfusun üçe katlanması ön görülüyor. Bu noktada yine ‘sürüdürülebilir yaşam için çevre çalışmaları’ ön plana çıkıyor kuşkusuz, aksi halde gezegenimizin bu nüfusu kaldırması pek kolay olmayacak (Yeri gelmişken, imzalamadıysanız, tek kullanımlık plastiklerin kaldırılmasına yönelik change.org kampanyamı da lütfen imzalayın). Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da insan ömrünün uzaması, daha fazla ön plana çıkıyor. Örneğin yine
2050 yılı için bu bölgelerde her dört kişiden birinin 65 yaş ve üzeri olacağı tahmin ediliyor. Ülkemiz maalesef uzun yaşam ömrü konusunda gelişmiş ülkelerin epey gerisinde... Yine de kadınların daha uzun yaşadığı raporlanmış durumda. Ama sağlıklı ve dinç yaşam konusunda avantaj erkeklerde.
Sözün özü; yaşamdan erkenden emekli olup, her fırsatta yaşı dilinde dolandırmanın modası geçti. Hayat planınızı yaparken, uzun vadeli işlevsel bir planı yapmalıyız. “Artık benden geçti”, “Kaç yaşına geldim, tamam artık” gibi demode anlayışta olanları, kıyıda kenarda süren atıl ve uzun bir pasif dönem bekliyor. Farklı alanlara dönüşen yeni bir iş yaşamı, bilgileri taze tutma, gündemi yakalama, yeniden öğrenme gibi ‘ikinci bahar’a yeni donanımla kendini hazırlayanlar içinse yeni dünya düzeninde ‘yaş almak’, olumlu bir detay olarak yer buluyor.
Merakla bekliyoruz
Biliyorsunuz, Facebook, WhatsApp ve Instagram uygulamalarını satın almıştı. Bunlardan herhangi birindeki beğenilen özellik, diğerlerine de uyarlanmaya başlandı. WhatsApp için de şu an Snapchat benzeri bir özellik planlanıyormuş. ‘Kaybolan Mesajlar’ adı verilen bu özellikte, attığınız mesaj beş saniye ya da bir saat gibi bir süre sonunda silinecek. Hani ‘Görevimiz Tehlike’ filminde, ‘Bu mesaj beş saniye içinde kendi kendini imha edecektir’ bölümü var ya, işte o havada bir mesajlaşma hayatımıza giriyor.
Bakalım bu özellik ne tür magazinel malzemeler verecek kullanıcılara?
Beş saniye içinde ekran görüntüsü almaya çalışmak gibi ilginç taktikler de beraberinde gelecek mutlaka,
bekleyip görelim.
Saldırgan mesajlara son!
Twitter da saldırgan mesajların yönetimiyle ilgili yeni bir uygulama getiriyormuş. Uygunsuz kelimeler içeren ve sürekli aynı şekilde tekrar eden iletileri, Twitter ayıklayacak. Bu da demek oluyor ki, robot ve troll hesaplar şimdiki gibi ezberden papağan gibi bağırmak yerine, artık daha yaratıcı saldırılarda bulunmak zorunda kalacak. Dilerim teknolojiyle sosyal medya vereminin de yavaş yavaş kökü kazınır. Daha sağlıklı
bir iletişimin önü açılır.