CaddeBU FiLMLE YILMAZ GUNEY’E SELAM ÇAKTIK

BU FiLMLE YILMAZ GUNEY’E SELAM ÇAKTIK

30.04.2014 - 20:08 | Son Güncellenme:

‘Lal’ filminin vizyona girmesi vesilesiyle Emre Altuğ ve Gürkan Uygun’la buluştuk. Yılmaz Güney’e ulaşmaya çalışan iki çocuğun yol serüvenini anlatan film için Uygun, “Güney’in düşüncelerine götürecek bir hikaye” diyor. Altuğ ise seyirciyi hüznün beklediğini söylüyor

BU FiLMLE YILMAZ GUNEY’E SELAM ÇAKTIK

Yılmaz Güney’in anısına olması bu projeyi kabul etmenizi etkiledi mi?

Emre Altuğ: Semir Aslanyürek “Gel” dedi, gittim. Bizim duygu bağımız ‘Eve Giden Yol’ filmine dayanıyor. Ama tabii ki Yılmaz Güney’e ithaf edilmiş olması, filmin ana hikayesinin ona ulaşmak olduğunu bilmek ve de ‘Faytoncu Cabbar’ rolüyle Güney’e bir selam çakmak kabul etmemi sağlayan önemli unsurlardı.

Filmin hikayesinden bahseder misiniz biraz?
E.A: Filmin Yılmaz Güney’i bulmak üzerine kurulmuş bir hikayesi var. Çocukların oyunculukları müthişti. İki arkadaş, birbirlerini gaza getirip, bir maceraya atılıyorlar ve ‘Yılmaz Güney’i bulup, onunla fotoğraf çektireceğiz’in heyecanıyla köylerinden kaçıyorlar. Biz onların yolda başına gelenleriz. Konuk oyuncularız aslında.
Ben filmin son sahnelerinde varım. Çocukların karşılaştıkları son yol kahramanıyım. Onları Adana’ya ulaştırıyorum. Filmin sonunda da hüzün var.
Gürkan Uygun: Yılmaz Güney’in düşüncelerine götürecek bir yol filmi. İki mahalle arkadaşının yol hikayesi aslında ama sonucu Yılmaz Güney’e ulaşıyor. Güney sevgisinden kaynaklanan bir yolculuk. Biz de sadece misafir olduk gibi bir şey. ‘Lal’, politik ve aşırı muhalif bir film değil. İki çocuğun arkadaşlık serüvenini işliyor. Siyasi bir film olduğunu da söyleyemeyiz. İki çocuğun gözünden izliyoruz olayları.

Haberin Devamı

KONUK OYUNCUYUZ
Gürkan Bey, çocukların yolu ‘Kaçakçı Cafer’le nasıl kesişiyor?
G.U: Yılmaz Güney’le fotoğraf çektirmek isteyen gençler bu yolculuk sırasında birçok karakterle karşılaşıyor. Yeri geliyor o hikayeler, o dönemin konjektörünü anlatıyor. Ben de hikaye içerisinde çocuklara birkaç gün arkadaşlık ediyorum, onları tehlikeli bir bölgeden geçiriyorum.

CESUR VE İSYANKARDI

Yılmaz Güney deyince sizlerin aklına ilk hangi filmi geliyor?
E.A: Hepsinin ayrı özellikleri var ama ‘Umutsuzlar’daki şu sahne beni çok etkiledi: Filiz Akın’ı çekime çağırıyor. Saygısı çok büyük ama bir türlü çekime almıyor. En sonunda “Bacım biraz gecikiyoruz” diyor.
Gece yarısı olunca Filiz Akın’ı uyutuyor. Sonra bir anda uyandırıp yorgun, uykusuz ve doğal bir yüzle Türk sinemasının en güzel sahnelerinden birini çekiyor.
G.U: ‘Hudutların Kanunu’ gibi birçok filmi var. Bu filmde ‘Arkadaş’ adlı filmine atıfta bulunuyoruz. Bazı özel değerler vardır. Bunları işlediği için içlerinden seçilebilir tek bir film yok açıkçası.

Peki Güney’i nasıl anlatırsınız?
E.A: Her şeyden önce isyanı ifade ediyor. Bu yönünün yanı sıra eğitim almadığı halde kendini yetiştirmiş ve sinema otoritelerinin saygısını kazanmış önemli bir sinemacı kimliği de var.
G.U: Yılmaz Güney’in cesareti çok farklı bana sorarsanız. O dönemde yazdığınız bir şeyi mesaj olarak insanlara anlatmak, birçok insana ulaşmak öyle her baba yiğidin yapacağı bir iş değil aslında.
Elinizdeki sadece bir kalem ve kağıtla bunu büyük bir prodüksiyona dökmek bence büyük bir cesaret örneği. Bu cesaret bende yok.
Açıkçası ben o kadar güçlü olduğumu düşünmüyorum. Keşke o kadar güçlü olabilseydim...

Yılmaz Güney gibi bir usta oyunculuğunuzu etkiledi mi? G.U: Biz birlikte çalışmaya erişemedik, sadece seyrederek öğrenmeye çalıştık. Keşke bunları yaşamasaydı da, biz de onun öğretilerinden daha fazla yararlanabilseydik. Maalesef çok başka dünyalara gitmek zorunda kalmış.

Haberin Devamı

KABADAYILIK DİŞÇİYE KADAR
E.A: Yılmaz Güney babamın hastasıymış. Bir gün muayenehanesine gelmiş, 1973-74 yılları, dişçi koltuğuna oturup, “Bizim kabadayılık işte bu koltukta bitiyor” demiş. Erkekler çok korkarlar dişçi koltuğundan, ben de korkarım.

Haberin Devamı

EMRE ALTUĞ:
“Sinemanın yeri çok başka. Tiyatro bende en son sıradadır. Ben tiyatroyu bencilce, kendimi geliştirmek için yapıyorum. Çünkü bence oyuncunun kendini geliştirebildiği tek yer tiyatro sahnesidir.”

GÜRKAN ÇOK EĞLENCELİDİR

Siz aynı zamanda İstanbul Devlet Konservatuvarı’ndan arkadaşsınız...
E.A: Gürkan benim alt sınıfımdı. Okulda, Dormen Tiyatrosu’nda birlikte çok vakit geçirirdik. Sonra hayat bizi başka yerlere savurdu ama hep iletişimimiz olmuştur. Çok sevdiğim, çok saygı duyduğum bir kişi. Oyunculukta da çok yetenekli, şahsına münhasır bir tarzı var. Hiç agresif tavrını görmedim, son derece sakindir. Çok eğlenceli ve komiktir ayrıca. El sanatlarına da yeteneği vardır, heykel yapar.

‘Testosteron’ oyununuz kaçıncı sezonunda?
E.A: Oyun Atölyesi’nde ikinci yılımızı oynuyoruz. Yedi birbirinden farklı erkek bir araya geliyor. Bir araya gelişleri bile olaylı... Oyunu seyretmeye gelenlerin yüzde 80’i kadın. Muhakkak tek başlarına gelip, izliyorlar. Sonra “Gel bak, ne malmışsınız” diye erkek arkadaşlarını ya da kocalarını getiriyorlar. Bir de onlara izletiyorlar. Tam bir kadın oyunu aslında.
G.U: Emre’nin dediği gibi ‘Testosteron’da yedi erkek sahneye çıkıyoruz. Biz iki sezondur oynuyoruz, daha önce beş sezon oynamıştı. Kadrosu değişti, rejisi değişti, şimdi biz oynamaya devam ediyoruz. Erkeklerin, erkekleri anlattığı çok keyifli bir oyun. Kendince öz eleştiri yapan bir komedi. Oyunda daha çok kadınlar eğleniyor bence de.

Haberin Devamı

GÜRKAN UYGUN: “Gelen roller
benim tercihim değil. Sadece eşkalimin belirlediği bir şey. Yüz hatlarım sert ve keskin, yerine göre ürkütücü, yerine göre tedirgin edici olduğu için bu tarz roller yakıştırılıyor. Ama rolün beni ne kadar etkilediği önemli. Karakterleri ayırmıyorum, büyüklüğü ya da küçüklüğüyle ilgileniyorum.”

Röportaj:Senem Aydın-Melis Güvenç

KEŞFETYENİ
Aylardır beklediği oğluna kavuştu! 'Hoş geldin Pamir'
Aylardır beklediği oğluna kavuştu! 'Hoş geldin Pamir'

Cadde | 12.06.2025 - 12:23

Survivor yarışmasıyla adını duyuran Sahra Işık Aybirdi, bugün anne oldu.

Yazarlar