Prof. Dr. Mahmut Özer

Prof. Dr. Mahmut Özer

mahmutozer2002@yahoo.com

Tüm Yazıları

Dünyada insana dair zekâ, performans, boy uzunluğu vs. hemen hemen her şeyin normal dağılıma (çan eğrisi, Gauss dağılımı) sahip olduğu biliniyor. Bu dağılım, insanların büyük çoğunluğunun ortalama etrafında kümelendiğini göstermektedir. Başarı/ödül/kazanç vs ise normal dağılıma göre dağılmamaktadır. Tam tersine asimetrik bir yapıya sahiptir. Asimetrik yapı büyük çoğunluğu başarıdan uzaklaştırmaktadır. Başarıya götüren yapısal özellikler normal dağılırken başarı/ödül/getiri neden normal dağılmamaktadır? Bir başka deyişle artık çoğunluk merkezde değil uçlarda, azınlık ise merkezde en büyük paya sahiptir. Azın çok’a, çok’un aza sahip olabildiği bu durum normalden çok önemli bir sapmaya işaret etmektedir. Normal dağılımdan güç yasası dağılımına sapılmıştır. Güç yasasına göre dağılım, kalın kuyruklu dağılımlar olarak da bilinmektedir. Bu dağılımın en temel özelliği, varyansının çok yüksek olmasıdır. Bir başka deyişle asimetri çok yüksektir ve aza çok verilmektedir. Dolayısıyla, güç yasası adil değildir.

Haberin Devamı

Güç yasası dağılımının ilk bulgularına 19.yüzyılda yaşamış olan ekonomist Vilfredo Pareto’nun ulaştığı kabul edilir. Pareto, İtalya’da servet dağılımına bakarak çoğunluk oldukça düşük servete sahipken çok az sayıda zenginin servetin büyük kısmına hâkim olduğu gözlemini yapmış ve bunu meşhur 80/20 kuralı ile matematiksel bir temele bağlamıştır: toplam gelirin %80’ine nüfusun sadece %20’si sahiptir. Günümüzde bu asimetri sadece gelir dağılımıyla sınırlı değildir; ‘…Örneğin, iş dünyasında satış temsilcilerinin %20’si genellikle toplam satışların %80’ini gerçekleştirir; internetteki bağlantıların %80’i yalnızca %15’lik bir web sayfası grubuna yönelir; hastanelerde ise hastaların %20’si toplam sağlık harcamalarının %80’ini oluşturur.’ (Dashun Wang ve Albert-Laszlo Barabasi, The Science of Science, Cambridge University Press, 2020, sh.177).

Bu dinamiği açıklayan ilk mekanizma ünlü sosyolog Robert Merton (1968) tarafından ‘Matta Etkisi’ ile önerilmiştir. Matta İncili’ndeki ‘Kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacaktır. Ancak kimde yoksa kendisinde olan da elinden alınacaktır’ ayetine atıfla Matta Etkisi geliştirilmiştir. Buna göre başlangıçtaki avantajlar yeni avantajlara yol açmakta ve avantajlar sürekli birikmektedir. Matta etkisi yaşamın tüm alanlarında kendisini göstermektedir. Örneğin, sosyoekonomik seviyesi iyi olan ailelerin çocukları daha iyi eğitim almakta, daha iyi eğitimle ailenin sosyal ağları birleştiğinde daha iyi işlere daha kolay bir şekilde erişebilmekte, aldıkları ücretler daha iyi olduğu için refah seviyesi daha iyi olmakta ve dolayısıyla ailelerinden devraldıkları avantajları çok rahat bir şekilde yeni nesile aktarabilmektedir. Bu çevrimi bozacak ve dengeyi sağlayacak müdahaleler yapılmadığında bu çevirim devam etmektedir.

Haberin Devamı

Bilim alanında da bu etki yaygındır. Örneğin, Zuckerman’ın 1970’li yıllarda yaptığı çalışmasında gösterdiği gibi Nobel ödülü kazanan bilim insanlarının yarısından fazlası, daha önce Nobel ödülü almış bilim insanları ile çalışmışlardır. Diğer taraftan tanınmış bilim insanlarının aynı nitelikte yayınlar yapan daha az tanınmış bilim insanlarına göre daha çok atıf aldıkları bilinmektedir. Yeni bir çalışmada tanınmış bilim insanları ile daha önce ortak yayın yapmış bilim insanlarının sadece ortak yayınlarının değil, diğer yayınlarının da atıf sayılarında anlamlı bir artış olduğu gösterilmiştir. Dolayısıyla, avantajlar birikmekte ve belirli bir eşikten sonra yeni avantajlara yol açmaktadır.

Haberin Devamı

İkinci mekanizma ‘tercihli bağlanma’ mekanizmasıdır. Yaşamın tüm alanlarında örtük bir ağ yapısı vardır. Ağ yapısı, yani ağın ölçeği büyüdüğünde ağa katılan yeni bir düğüm rastgele bağlanmaz; en fazla bağlantısı olan düğüme bağlanmayı tercih eder. Bu özellik tercihli bağlanma olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla, ölçeğin büyümesi ile devreye giren tercihli bağlanma özelliği de Matta etkisini tetikler. Başlangıçta bağlantı sayısı fazla olan düğümlerin gelecekte bağlantı sayışların artması çok daha olasıdır. Bu mekanizmanın nasıl çalıştığını bilimsel makalelere yapılan atıflar üzerinden örneklendirebiliriz. Her disiplinde üretilen makalelerin milyonlarla ifade edildiği ve bu sayının da üstel bir oranda arttığı göz önüne alınırsa bir bilim insanının alanı ile ilgili yayımlanan tüm makaleleri detaylı okuması beklenemez. Çünkü ölçek çok büyüktür ve sürekli de büyümeye devam etmektedir. Bu durumda bilim insanları atıf yapacakları makaleleri nasıl seçmektedir? Alanla ilgili kaynak sayısı küçük olduğunda hepsine bağlanma olasılığı varken bu sayı devasa boyutlara ulaştığında zamandan tasarruf yapmak için okuyacaklarınızı belirlemede bir tercih yapmak zorundasınız.

Bu durumda en kısa yolu en fazla atıf alan makaleler belirleyecektir. Bir başka deyişle, okunacak makalelerin belirlenmesinde tercihli bağlantı karakteristiği en çok atıf alan makalelere yönlendirecektir. Böylece, atıf sayısı yüksek olan makalelerin okunma olasılığı artmakta, dolayısıyla atıf sayısı yüksek olan makalelere ve nihayetinde bu makalelerin atıf yaptıkları makalelere atıf yapılma olasılığı yükselmektedir. Dolayısıyla, karmaşık ağ yapılarındaki en çok bağlantıya sahip düğüm noktalarını açıklamak için kullanılan tercihli bağlanma karakteristiği Matta etkisi altındadır. Sonuçta, bir makalenin aldığı atıf sayısı ne kadar yüksekse, gelecekte yeniden atıf alma olasılığı da o kadar yüksek olmaktadır.

Tercihli bağlanma sadece önceki bağlantı sayısının çokluğuna göre yeni bağlantıları yönlendirmemekte, ayrıca düğümün bağlantı sayısı az olsa da alana sağladığı yeniliği de ödüllendirmektedir. Böylece, bir alana yenilik katan çalışmalar da başlangıçta atıf sayıları düşük olmasına rağmen tercihli bağlanma nedeniyle hızla atıf sayılarını artırabilmektedir. Kısaca, tercihli bağlanma hem birikimsel avantajın hem de yeniliğin bir fonksiyonudur. Güç yasasının ortaya çıkmasında Matta etkisini tercihli bağlanma üzerinden devreye sokan ve sistemin normal dağılımdan sapmasını, avantajlı lehine bükülmesini tetikleyen sistemin ölçeğidir. Ölçek büyüdükçe tercihli bağlanma daha etkin olmakta ve sistem adil olmaktan çıkmaktadır.

Modern zamanlar, küreselleşme ile dünyadaki her şeyin birbiri ile bağlantılı olabilmesini mümkün kılarak eğitimden bilim dünyasına, sağlıktan eğlenceye, sanattan finans piyasalarına kadar her bir alanın oyun ölçeğini devasa hale getirmiş ve böylece başarı ödülünde çığ etkisinin oluşabilmesini mümkün kılmıştır. Her alanda çok az sayıda birim (insan, sanatçı, şirket vs) sınırsıza yakın bağlantıya sahip merkezlere dönüşebilmekte ve o alandaki tüm başarı ödülünü almaktadır. Dolayısıyla küresel medeniyet her alanda bağlantı sayılarını inanılmaz derecede artırdığı için ‘bağlantıdaki sınırsızlık’ ödül dağılımını normal dağılımdan güç yasası ile modellenen bir dağılımına taşımıştır. Bu, küreselleşmenin yol açtığı hiper sosyal ağların sonucu olan yeni bir durumdur. Dolayısıyla, başarı ve getirdiği ödüllerin sınırsızlığı, doğal yasalar olmaktan ziyade modern medeniyetin toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren sisteminin ürettiği bir sonuçtur. Oyun buna göre oynanmaktadır.