Memleket insanı 'Recep İvedik' serisi 'kaba komedi'lere akın etmeye başlayınca derhal homurdanmalı bir kıpraşma başlar. Kimi geleneksel gerekçelerle, kimi batı eksenli kentsoylu iddialarla veryansın ederler 'kaba Recep'e

SAKiN OLUN

Memleket insanı 'Recep İvedik' serisi 'kaba komedi'lere akın etmeye başlayınca derhal homurdanmalı bir kıpraşma başlar. Kimi geleneksel gerekçelerle, kimi batı eksenli kentsoylu iddialarla veryansın ederler 'kaba Recep'e
Malum, tartışarak anlamaya değil de karşımıza aldığımızı gömmeye çalışan bir kalabalığız. O nedenle, okumuş / okuyamamış, Doğulu / Batılı, açık tenli / koyu tenli fark etmez ülke nüfusunun hatırı sayılır kalabalığı kendinden görmediğini gömmek için kapı eşiğinde 'kazmasını küreğini' her daim hazır tutar.
Neredeyse her durum bir kavga, gürültü vesilesidir bu ülkede. Alın bir örnek...
Memleket insanı 'Recep İvedik' serisi 'kaba komedi'lere akın etmeye başlayınca, düşünce terazisinin sağında ya da solunda derhal homurdanmalı bir kıpraşma başlar. Kimi dinsel/geleneksel gerekçelerle, kimi batı eksenli modernleşmeci/kentsoylu iddialarla veryansın ederler 'kaba Recep'e. İtirazların önemli bölümü etik/estetik/epistemolojik açıdan haklıdır ama...
Öyle kavramlar havada uçuşur ki, filmin 'hedef kitlesi' bile utanır hale gelir, gittiğine gideceğine. İnsanlar 'çok güldüğünü' söylediğine pişman olur/edilir.
Hele ki, Recep İvedik'in mahallesi ilan ettiği İstanbul Güngören'de oturanlar... Vatandaş resmen film mağduru oldu. Güngörenliler kendilerine uzatılan mikrofonlara yarı alay, yarı öfkeyle "Kabul etmiyoruz. Recep İvedik bizim buralı olamaz" diyorsa bunu önemsemek gerek.

Haberin Devamı

Recep İvedik diye biri yok!
Arkadaşlar! Dünyanın her yerinde komedi, kaba ya da incelikli olsun, ilgi çeker. Çünkü insan gülmek ister. Güngörenlilerin itirazları 'İvedik kaba komedisi'ne değil, bir mahallelileri üzerinden 'kendilerine' gülündüğünü sanmalarına. Onlar da çoğumuz gibi başkasına gülmek istiyor. Çünkü kendi gülünçlüğü insana hâlâ çok acı veriyor. Oysa ki, hepimiz gülüncüz...
Orhan Gencebay'ın filmlerde "Ben Orhan! Samsunlu Orhan" dediğinde Samsun'da alkıştan, bağırtıdan yıkılan sinemalardaki ruh halinin tam tersi bir durum cereyan ediyor şimdilerde Güngören'de.
Oysa şu hayatta 'Recep İvedik' gibi bir adam yoktur. Karakter tamamen absürd bir soyutlamayken, 'varmış' gibi yapıp 'bizim mahalleden böyle adam çıkmaz' diye kederlenmek gereksizdir. Zaten o karakter o mahallede olsa öyle bir sopa yer ki, iki gün sonra değme burjuvaya taş çıkartacak kadar kibar birine dönüşür. Çatal, bıçak, peçete kullanmakta eline kimse su dökemez.

Haberin Devamı

Ne yapacaksın ödülü?
Elbette ki, 'İvedik' sinemasının ideolojik bir arka planı vardır, gülmece içerdiği gibi insan zihninin var olan sisteme tutsaklığının yeniden üretimine de neden olur. Zaten 'alt katmanların'ın hiç edemeyecekleri isyanı edecekmiş gibi yaptığı için de çekicidir. Neyse, bu bahis epey uzun, okuru yormadan geçelim.
Fakaaat... 'Recep İvedik' ve benzeri sinemaları yapanların alttan alta sinsi intikam hisleri de yok değildir. Kentli izleyiciye 'yancı' olmaya çalışırken bir kıyıdan da hırsını entelektüellerden çıkarmaya çalışır. Boşuna değildir Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Zeki Demirkubuz 'haşlamaları.'
Komedi üzerinden sınırsız şöhret sağlayan bu arkadaşlar neden bilinmez hallerinden de hiç memnun olmazlar. Hayatla bir derdi olan sinemacılara fırsat buldukları her yerde çakmayı marifet sanırlar. Filmlerinin ağır ve sıkıcı olduğundan söz eder, o filmlerin aldıkları ödüllere "Bizimkine üç milyon gidiyor, adamı beş bin kişi seyrediyor, ödülü hâlâ o alıyor diye" sitemden öte isyan ederler. Bunu da komik bir dille anlatırlar. Sanırsınız 'dokundurmuyorlar.' Oysa apaçık 'giydirme'dir yaptıkları.
Kimse de çıkıp demez ki; "Ya birader! Sen sabah akşam televizyonda, her gün gazetedesin. Filmin çıkmadan bir ay o gazeteci senin, bu röportajcı benim turlarsın. Ne yapacaksın bir de ödülü? Bak işine. Hem para, hem şöhret hem ödül... Bırak ödülü de başkası alsın. Yorma kendini, sıkma canını, bi' sakin ol adamım!.." Al işte söyledim. Ne onun boyu kısaldı, ne benimki uzadı. Yine aynıyız...
Hey toprağı bol olası Ünsal Oskay hocam, o kadar berrak anlatırdın/yazardın ki bu meseleleri... Okumaya, dinlemeye doyamazdı bu fani.

Haberin Devamı