İLİŞKİ
Birinden telefon gelmesini ümitsizce beklediğiniz oldu mu? Beş dakikada bir mesaj var mı diye cep telefonunuzu kontrol ettiğiniz?
Öyle kadınlar tanıyorum ki, 'o' erkekten telefon gelsin diye neredeyse beyin dalgaları kullanarak telefonun çalmasını sağlacaklar.
Tanışıldı, görüşüldü, arayacağım dedi. Bu kadar... Bir yaşanmışlık yok, ilişki yok, işin daha çok başı. Niye aramıyor?
İlişki uzmanları ne diyor bakalım:
n Aramıyor çünkü sizinle ne yapacağını bilemiyor. Zamanlama yanlış. Herkesin ilişkiye her an hazır olduğunu düşünmek hatasını yapabiliyoruz zaman zaman.
Erkeğin kendi hayatında işiyle, finansal durumuyla, ailesiyle ilgili dikkatini gerektiren aşktan meşkten öncelikli durumlar vardır belki.
n Aramıyor çünkü bir kadınla olgun, dengeli bir ilişkiye ve yakınlaşmaya hazır değil. Daha yüzeysel işler peşinde. Sizden bu anlamda ‘bir iş çıkmayacağını’ anlamış olabilir. Ya da yüzeysel olsun olmasın bir ilişkiye hazırsınızdır ama erkek sonrasında sizden kolay kurtulamayacağı hissine kapılmıştır. Bu tiplerin aramaması zaten daha hayırlıdır.
n Aramıyor çünkü yaptığınız ya da dediğiniz bir şey onu sizden uzaklaştırdı. İlle de yanlış bir şey yapmış olmanıza gerek yok. Hassasiyet gösterdiğiniz bir konu başlığı ya da garsona davranış biçiminiz, belki onu çok yormuş olan eski sevgilisini hatırlattı. Belki verdiğiniz bir mesaj, sizinle bir ilişkinin ‘zor’ olacağı izlenimine kapılmasına neden oldu.
Geçenlerde Rolf Dobelli’nin ‘Hatasız Düşünme Sanatı’ adlı kitabından bahsetmiştim. İkinci kitapta 'Tek sebep arama yanılgısı’nı anlatıyor. Hiçbir olayın bir tek nedeni yok. Dolayısıyla aranmıyorsanız, bu sizden kaynaklanan ya da sizinle hiç alakası olmayan bir dizi nedenden olabilir.
O ZAMAN NE YAPMALIYIZ?
Hayırlısı böyleymiş deyip, geçip gitmeliyiz. Ciddiyim.. Kadınlar kadın olmanın güzelliğini unutmuş gibi davranıyor artık. Roller değişiyor. ‘Elimi sallasam ellisi’ havasında olan, kadınlar değil, erkekler.
Size kadın olduğunuzu, özel olduğunuzu, istendiğinizi hissettirmeyen erkekle ne yapacaksınız ki? Bir ilişki nasıl dinamiklerle başlarsa öyle devam eder, başta üstünüze düşmeyen birinden zaten sonradan bir Romeo çıkmasını beklemeyin.
Gezin, eğlenin, hobilerinize ve arkadaşlarınıza vakit ayırın. Bu arada ‘niye aramıyor’ dedirtmeyip hak ettiğiniz ilgiyi gösterecek erkek mutlaka karşınıza çıkacak.
Yeter ki nasıl birini hak ettiğinize önce siz inanın.
İLHAM
KADERİMİN EFENDİSİ RUHUMUN KAPTANI
Eğer siz de benim gibi kaçırmışsanız, izlemeniz gereken bir film: Invictus... Clint Eastwood yönetmiş, başrollerinde Morgan Freeman ve Matt Damon var. Bayıldım, çünkü gerçek, etkileyici ve birleştirici.
Mandela 27 yıllık hapisten sonra devlet başkanı olur. Güney Afrika için zor yıllar. Siyahlar yıllarca beyazların zulmüne ve ayrımcılığına maruz kalmış. Artık ‘onlardan biri’ devleti yönettiğine göre, beyazlarla ödeşmek istiyorlar.
Sene 1995 Güney Afrika, Dünya Rugby Şampiyonası’na ev sahipliği yapıyor. Gelin görün ki kendi halkı, bir oyuncu dışında tamamı beyaz olan milli takımı desteklemiyor! Film, Mandela’nın önce ‘beyaz’ takımı siyahi halka benimsetmesini, sonra da takımı kupa yolunda motive edişini anlatıyor. Herkesin en fazla çeyrek finale yükselmesini beklediği takım, Mandela’nın motivasyonuyla şampiyon oluyor!
AYRIŞTIRICI DEĞİL, BİRLEŞTİRİCİ
Spor, küfürle-kıyametle-üçkağıtla-holiganizmle ne kadar sevimsiz ve kötüyse... Birleştirici olduğu zaman, birbirine uzak duran bir halkı gururda ve kardeşlikte buluşturabildiği zaman bir o kadar kutsal.
Aynı siyaset gibi...
Mandela, eşine az rastlanır adalet ve olgunluktaki devlet adamlığıyla, ego savaşlarını, husumeti ve ötekileştirmeyi bir yana bırakıp kendi ulusunu birleştiren, dünyanın saygısını kazanan ‘kutsal’ bir lider. Nur içinde yatsın. Morgan Freeman olağanüstü canlandırmış.
Filme ismini veren, William Ernest Henley’nin şiiri, Invictus (Fethedilemez).
Mandela hapis yattığı yıllar boyunca şiirde kuvvet ve dayanma gücü bulmuş.
'Kaderimin efendisi de, ruhumun kaptanı da benim' mısralarıyla biten şiir, zorluklar yaşayan ve gücü sınananlar için birebir.