09.07.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Çeviren: Delal Aydın
Neden bütün yaz filmleri bizi, bilgisayarda yaratılmış görüntülerle cezalandırmayı kendilerine görev biliyor? Naçizane bendeniz, Cameron Diaz ve Tom Cruise’u insani ölçülerdeki aksiyon sahnelerinde görmeyi tercih ederim. Yazın sinemaya gelen seyirciler özel efektlerle kör kütük sarhoş edilmişler de, parça pinçik görüntüler ve kulakları sağır eden bir gürültüden daha azına razı olmuyorlar mı? Nüktedanlık ve cazibeyle bir hikayeyi tatlandırmak artık mümkün değil mi? Bir romantik komedide kaç tane makineli tüfek kullanmanız lazım? Elinizde Cruise ve Diaz gibi karizmatik yıldızlar ve birinci sınıf bir yönetmen varken bu tür önlemler almaya ne gerek var?
Oyuncular özel efektlerin arasına skışmış
Film eğlenceli tamam, ama daha iyi olabilirdi. ‘Gece ve Gündüz’ün yönetmeni, ‘Sınırları Aşmak’ ve ‘3:10 Yuma Treni’ filmlerini de çeken James Mangold. İçimden bir ses, filmin Patrick O’Neill tarafından yazılan senaryosunun Cary Grant tarzı romantik komedileri andıran ilk taslağı olduğunu söylüyor. Fakat anlaşılan sonradan birileri özel efektlerle filmi gasp etmeye karar vermiş. Filmin fragmanına bakınca insan neredeyse bunun bir Michael Bay filmi olduğunu sanacak.
Beni asıl hayretlere düşüren şey, Cruise ve Diaz’ın rollerini çok iyi kıvırıp, etraflarında kopan kuru gürültü karşısında sükûnetlerini koruyabilmeyi başarmaları. Kelimenin tam anlamıyla saçmalık olduğunu bildiklerini neşe saçarak ifade edebildikleri ve eğlencenin tadını çıkarmaya dört elle sarılabildikleri için filmi bir yerlere götürebiliyorlar. Oysaki eli kalem tutan insanlar bir süredir yıldızların artık gişe rekorları kırması beklenen filmleri ‘satamadıklarını’ yazıyorlar. ‘Seyirci filmin fikrini, markasını, paketini satın alıyor’ diyorlar. Eğer bu doğruysa, ki bundan şüpheliyim, teknoloji insanlığa karşı zafer kazanmış demektir. Eğer bu gelecekte böyle olacaksa, nedeni filmlerin umursayacağımız karakterler yaratmak konusundaki başarısızlığıdır. Çünkü görünen o ki oyuncular, özel efektlerin arasına ilave bir şeymiş gibi sıkıştırılıyor.
Diaz’ın seksi sırıtışı da olmasa...
Olay örgüsü harika bir MacGuffin kullanıyor, yani hiçbir şey açıklamadan her şeyi açıklayan nesne. Cruise’un canlandırdığı Roy Miller karakterinin elinde bir şey var ve kötü adamlar onu istiyorlar. Bunun ne olduğunu size söyleyebilirim, ama ne fark eder ki? Bir MacGuffin’in en önemli noktası zaten bu değil mi? Her neyse, Roy daha sonra öğreneceğiniz nedenlerden dolayı ‘tesadüfen’ havaalanında Diaz’ın canlandırdığı June Heavens’a rast geliyor. İşte size üzerinde ustaca oynanmış bir beklenmedik tanışma sahnesi.
Her ikisi de aynı uçağa biniyorlar. Oraya buraya dağılmış birkaç yolcu dışında kimse yok. Kadın tuvalete gidiyor. Adam yolcuları ve pilotu öldürüyor. Sonrada ‘Çılgın Tatil’ filmindeki gibi ölü yolcuları diklemesine oturtuyor. Silah seslerini duymamış kadın tuvaletten geri dönüyor. Adam bir tarlaya zorunlu iniş yapıyor ve kadını kendisiyle birlikte peşlerindeki FBI ajanlarından kaçmaya zorluyor.
Cruise ve Diaz’ın arasındaki diyaloglar, filmin başından sonuna kadar şaka yollu laklak yapmaktan ve taşı gediğine oturtan cümleler kurmaktan meydana oluşuyor. İçine düştükleri durumu oturup enine boyuna konuşmuyorlar. Filmin yarısını tehlikeden kaçmakla geçiriyorlar. Belki binlerce kurşundan sıyrılıyorlar. Motosiklet, araba, tren, uçak, paraşüt, hepsinden alınlarının akıyla çıkıyorlar.
Tüm bunlar içinde benim kabul edebildiğim, hatta alkışladığım tek şey Diaz’ın sinema dünyasındaki en çekici sırıtışa sahip olması. Esasen ben bu filmden daha fazlasını beklerdim. Belki bir Cary Grant diyalogu. Daha fazla aşk macerası. Prodüksiyonun akıttığı parayı değil, karakterleri, yıldızları hissetmek. Çünkü sinema yıldızları fark yaratır. Bunda ısrarlıyım.
Gece ve Gündüz
ORİJİNAL ADI: Knight and Day
YÖNETMEN: James Mangold
OYUNCULAR: Tom Cruise, Cameron Diaz, Pater Sarsgaard
KONU: June Heavens (Cameron Diaz) tesadüfen tanıştığı gizli ajan Roy Miller (Tom Cruise) yüzünden kendisini bir kovalama-canın içinde bulur.