Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Meghan Markle’ın çocukları için oluşturduğu dijital “zaman kapsülü” projesi, modern anneliğin dikkat çekici örneklerinden. Her gece çocuklarına e-posta gönderdiğini açıklayan Markle, bu dijital notları, çocukları 16 veya 18 yaşına geldiğinde onlara teslim etmeyi planlıyor. Bu dijital çağın getirdiği yeni ebeveynlik anlayışını da yansıtıyor.

Meghan’dan zamane annelik rehberi: 4 bin okunmamış e-posta

16’ncı doğum gününüzde gözlerinizi açıyorsunuz. Anneniz kapıda, yüzünde o klasik “Sana bir sürprizim var” gülümsemesiyle bekliyor. Elinde bir iPad. Sürpriz? Size ait bir Gmail hesabının şifresi. Açıyorsunuz. Karşınızda 4 bin 213 adet okunmamış e-posta. Gönderen: “Anne”. Konu: “Bugün kahvaltıda ne yaptın”, “Lilibet’in suratını görmeliydin”, “Sana ne kadar hayranım bilemezsin”. Sadece başlıklar bile yorucu.

Haberin Devamı

Bu, Meghan’ın çocukları Archie ve Lilibet için yarattığı dijital “zaman kapsülünün” ta kendisi. Takip etseniz de etmeseniz de sürekli karşınıza çıkan Meghan’ın bir podcast’te anlattıklarını duyunca gözümün önüne ister istemez kendi e-posta kutum geldi. Doğrusu okunmamış, silinmemiş e-mailleri düşününce, sürekli artırılması gereken hafıza ve bulut servisleri falan derken iyice gerildim.

Hepimizin bildiği ama dile getirmekten bile hoşlanmadığı bir gerçek var: Okunmamış e-postalar stresi. Çalışma hayatında modern insanın en büyük kâbusu. Ama Meghan için değil! O, her gece çocuklarına sevgiyle, umutla, dijital bir mektup yolluyor. Bunu da podcast’te doğallıkla anlatıyor: “Eski nesilde fotoğraf albümleri vardı, şimdi zaman kapsülleri var.” Yeni nesil anneliğin parolası bu olabilir: Arşivle, kaydet, ilet, sev.

Dijital çağın çelişkisi

Markle’ın bu yaklaşımı elbette tekil bir refleks değil. Aslında milyonlarca ebeveynin giderek içine girdiği o dijital annelik/babalık sarmalının bir dışavurumu. Artık anılar, göz ucuyla gülümsenip geçilmiyor; belgeleniyor. Kurgulanıyor. Dijital dünyada paylaşılıyor. Ve çoğu zaman yük hâline geliyor. Kime? Çocuklara. Zamane anneliği dediğimiz şey işte burada devreye giriyor. Meghan’ın e-posta gönderme alışkanlığı, günümüz ebeveynliğinin ne kadar planlı, projeli hâle geldiğini de gösteriyor. Artık annelik, yalnızca çocuğunu büyütmek değil; onu belgele, hislerini kaydet, duygularını görselleştir ve hepsini bir arşivde topla gibi farklı adımları da gerektiriyor. Bu durum, dijital çağın getirdiği yeni bir ebeveynlik biçimini de gözler önüne seriyor: Sürekli bağlantı ve sürekli belgeleme.

Haberin Devamı

Ama burada bir sorun var. Çocuk ne zaman buna razı oldu? Büyüdüğünde, ergenliğin çalkantılı döneminde, bir köşede kendi kimliğini bulmaya çalışırken, aniden hayatına giren binlerce dijital not, ona geçmişini mi hatırlatır, yoksa sadece annesinin gölgesini mi? Meghan’ın bu dijital arşivleme yöntemi, dijital çağın getirdiği bir çelişkiyi de açığa çıkarıyor: Bir yandan analog bir duygu -sevgi, özlem, gurur- ifade edilmek isteniyor. Diğer yandan bunu yapan yöntem dijitalin en katı alanı: e-posta: Anlık, geçici, iş odaklı. Yani “duygunun doğallığıyla” çok da bağdaşmayan bir platform. Belki de zaman kapsülünün temel problemi burada başlıyor. İçeriği duygusal ama formatı soğuk.

Haberin Devamı

Çocuklar sevinir mi?

16 ya da 18 yaşında bir genç, annesinden gelen “Sana o gün ne kadar sarılmak istedim” başlıklı e-postayı görmek isteyebilir. Ama onu 4 bininci sırada bulduğunda, duygu yerini yük hissine bırakabilir. Bu, çocuklar için bir sevgi mirası mı yoksa pasif bir ödev mi olacak? Çocuklar, büyüdüklerinde bu dijital zaman kapsülünü açtıklarında ne hissedecek? Birçok ebeveyn, çocuklarının gelecekte bu anıları değerli bulacaklarını umuyor. Ancak dijital çağın getirdiği sürekli bağlantı ve belgeleme alışkanlıkları, çocukların özel anlarını nasıl algılayacakları konusunda soru işaretleri oluşturuyor. Bu dijital notların, çocuklar için bir yük mü yoksa değerli bir miras mı olacağı, ancak zamanla netlik kazanacak.