Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

20 Haziran’da vizyona girecek “Gerçek Ötesi (Post Truth)” adlı tamamen yapay zekâ üretimi filmi, yönetmeni Alkan Avcıoğlu bu şekilde tanımlıyor

20 Haziran’da Başka Sinema çatısı altında bir ilk yaşanacak ve tamamen yapay zekâ üretimi ilk uzun metrajlı belgesel film vizyona girecek. Bu işin arkasında Alkan Avcıoğlu var. Avcıoğlu’nu sinema sektöründekiler yakından tanır ama sanatçı/yaratıcı tarafta değil, işin idari tarafından. Festival filmlerini Türkiye’ye getiren, dünyada festival festival dolaşıp iyi film arayan Avcıoğlu yıllar önce bu işi bıraktı ve açıkçası ortadan kayboldu. Bir aradan sonra yapay zekâ işleriyle adından söz ettirmeye başladı. Dünyada bu alanda öncü isimlerinden biri hâline geldi. 

Haberin Devamı

Eserleri Paris Photo, Art Basel Miami, Cogue Photo gibi sanat fuarlarına kabul edildi, Christie’s’in de aralarında bulunduğu dünyaca saygın galerilerde yer aldı. Şimdi uzun metrajlı ve tamamen, görüntü ve ses dahil tümüyle yapay zekâ üretimi bir film belgesel film hazırlayarak yeni bir kapıyı aralıyor. 

“Gerçek Ötesi (Post Truth), önceki sanat çalışmalarımda sıklıkla ele aldığım temaların ve görsel dilin doğal bir uzantısı. Enformasyon bombardımanı altında yaşadığımız, gerçekliğin çözülmeye başladığı bu çağda, artık dünyayı anlatmak için yeni bir dile ihtiyaç var. Baudrillard’ın da ifade ettiği gibi, postmodern toplumda kopyalar orijinallerden daha gerçek hâle geldi. Bugün politikadan sosyal medyaya kadar her şey kurmaca ve sahte duruyor. Böyle bir ortamda yapay zekâ üretimi sentetik görüntülerle bir film yapmak, bu çağın kendi üslubuyla ona ayna tutmak anlamına geliyor. Film, aynı zamanda fotografik gerçekliğin temellerini ve inandığımız hikâyeleri sorgulamak için izleyiciye açık bir davet sunuyor.” 

Alkan şöyle tanımlıyor filmini: “Gerçek dünya hakkında sahte bir film”. 

Ne dinlesek?

İngiltere’nin Beyoncé sesli şarkıcısı Jorja Smith bu hafta 2step düzenlemesiyle yazlık dans pistlerini hedeflediği açıkça belli olan bir hit adayıyla geldi; adı “The Way I Love You”. 

Baltimore çıkışlı rock ekibi Turnstile yeni single’ıyla karşımızda bu hafta. SEEIN’ STARS / BIRDS dinlenmeyi bekliyor. 

Haberin Devamı

Burna Boy’un yaz şarkısı denemesi romantik bir dub parçası. Adı “Sweet Love”. 

Bruce Springsteen yakında önceden yayınlanmamış şarkılarını bir dizi albümde bir araya getirecek. Bu hafta yeni şarkı geldi. Adı “Faithless”. 

Spotify podcast’lerle büyüdü

Spotify 2025 yılı ilk çeyreği itibarıyla 268 milyon paralı kullanıcıya ulaştığını açıkladı. Platformun toplamda 678 milyon aylık aktif kullanıcısı var. 2025’in ilk çeyreğinde freemium kullanıcılar yani reklamlar eşliğinde ücretsiz müzik dinleyenlerin sayısı azalmış, buna karşılık premium abonelikler artmış. Abonelik ücretlerini arttırmış olmasına rağmen Spotify’ın yakaladığı bu ivme incelemeye değer. Öte yandan ilginç bir rakam da podcast’lerle ilgili. 2024 son çeyreğinde 6.5 milyon olan podcast sayısı, 7 milyona yükselmiş. Büyüme müzikten ziyade podcast’lerle sağlanmış gibi duruyor.

X’ten kaçan kaçana

Elon Musk’ın sahibi olduğu X Avrupa’da 2023’ten bu yana yaklaşık 18, son rapor olan Ağustos 2024’ten bu yana ise yaklaşık 12 milyon kullanıcı kaybetti. Bu rakamlarla Musk, 2022’de platformu satın aldığı dönemin de altını görmüş oldu. Özellikle Trump’ın seçilmesinden sonraki süreçte büyük bir erime olduğu gözlemleniyor. Fransa, Polonya, Almanya, İspanya X’ten en fazla göçün yaşandığı ülkeler. Peki nereye gidiyor bu insanlar? Bluesky’a.

Haberin Devamı

Haftanın albümü

‘90’lar alt-rock revival akımının herhalde en dikkat çekici isimlerinden Blondshell (Sabrina Teitelbaum) 2023’teki aynı adlı ilk albümü “Blondshell”in ardından ikinci albümünü bu hafta paylaştı. Prodüktör Yves Rothman ile birlikte ‘90’ların en baba gruplarını bol bol dinleyip gitar tonlarını, davulları, hatta kimi vokal melodilerini bu dönemin müzik ruhuna uygun şekillendirmişler. Sözler, hafif depresif genç bir insanın iç dünyasını yansıtıyor ama zaten bunu yapmayan herhangi bir alt-rock albümü gösterin bana. Blondshell’in farkı ‘90’lar nostaljisi yaratmak dışında iyi sözler yazmak. Albüm adını Mary Oliver’ın “Dogfish” adlı şiirinden alıyor. “Geçmişten kurtulmak istedim. Bir ülkeyi terk eder gibi terk etmek.” Bana kalırsa albümünün içinde Dolores O’Riordan başta ‘90’ların en iyi müzisyenlerinin hayaletleri dolaşan bir albümle bunu yapmak zor. Ama zaten sanat zoru istemek değil mi çoğu zaman?