Onca şiddete rağmen kadınlar sokağa çıktı, ön safta yer aldı, Gezi’nin dilini nefretten uzaklaştırdı. Gezi’yi farklı kılan da bu

Kadınların devrimi

Gezi direnişi ve göstericileriyle ilgili çok yorum yapıldı... Herkes hareketin merkezinde 90 kuşağı olduğunda hemfikir. Orta yaş grubunda Atatürkçü, laik kesimin ağırlığı yadsınamaz.
Buna karşılık hareket, hiçbir siyasi partinin istese de- yakalayamadığı bir çoğulculuğa sahip. ‘Antikapitalist Müslüman’lar da LBGT bireyleri de Gezi Parkı’nın dev ağaçları altında buluştu. Başta Çarşı olmak üzere, taraftar gruplarının ‘voltran’ı unutulmaz.
Ama bana sorarsanız Gezi’yi Gezi yapan, kadınlar oldu. İlk gününden itibaren.
Protestolarda öncü rolü üstlenmesine alışık olduğumuz sol örgütlerin ezberini dağıtan, gençlerin mizahı kadar kadınların dili, duruşu oldu. İsyanın büyümesinde, kadınlara uygulanan şiddet etkiliydi.
Gezi’nin sembolünün kırmızılı kadın olması sadece hoş bir görsellik değil... Yazlık elbisesi, omzuna astığı bez çantasıyla polisin karşısında öylesine savunmasız, öylesine masum duruyordu ki...
Pek çoklarının, “Yuh artık” deyip sokağa çıkmasına neden olan belki de onun fotoğrafıydı.

Polise börek
Ve başka kadınlar... Biber gazıyla başından vurulan ve durumu ciddiyetini koruyan Lobna Allamii’nin yerde kanlar içinde yatan görüntüsü... ‘Siyahlı kadın’ın TOMA suyu altında zafer işareti yapması... Polise börek ikram eden bir başkası... Bankta otururken saçından tutularak taciz edilenler... Gözaltında uğradıkları ‘onur kırıcı davranış’lara karşı suç duyurusunda bulunanlar...
Tüm bunlar, kadınların hem bu harekette ön safta olduğunu, hem de şiddetin sınır tanımadığını ortaya koydu.
Kadınların şiddete rağmen sokağa çıkması, Gezi’yi ayrıştıran en önemli özelliklerinden... KONDA anketine göre Gezi Parkı’nda nöbet tutanların yüzde 50.9’u kadındı.
Direnişin ilk günlerindeki küfürlü, cinsiyetçi, ayrımcı ve düşmanca söylemleri iknayla dönüştürenler, duvarlardaki küfürleri silenler de kadınlardı.
Gaz fişeklerini toplayıp su kovasına attıkları kadar tencere tava çaldılar... Kapılarını hiç tanımadıkları insanlara açtılar... Barikatlara yardım ettiler, ‘ilk yardım’ birliklerini oluşturdular...
Gezi’de yemeği, birlikte iş yapmayı, temizliği örgütleyenler, çoğunlukla kadındı. Zaman zaman alevlenen tartışmalarda onlar arabuluculuk yaptı.
Annelerin el ele tutuşup Gezi Parkı’nı şarkılarla dolaşması hiç unutulur mu?
Feministler, başörtülü bir kadına saldırıyı kınamak için dindar kadınlarla yürüdü. Parka, cinsiyetçi söylemlerin yanlışlığını onlar anlattı.

Yaşam tarzı tartışması
Gezi’ye cinsiyet biçmek, bir gruba mal etmek değil amacım... Ancak hareketin barışçı, dayanışmacı ruhunda kadınların büyük rol oynadığını düşünüyorum.
Kadınların bu kadar aktif olmasının nedeni, yaşam tarzıyla ilgili şikayetlerin merkezinde yer almaları.
‘Üç çocuk’ söylemi, kürtajla ilgili yasa değişiklikleri, dindar gençlik vaazları, gebe kadın takibi, ertesi gün hapının reçeteye bağlanması; ve elbette bitmeyen şiddet, tecavüz ve taciz sorunu... Bunlar, kadınları birebir ilgilendiren, endişelendiren, harekete geçiren başlıklar.
Onca benzemezi bir araya getirmekle kalmadı Başbakan... Kadınları da sokağa döktü!

Haberin Devamı

SÜPER VALiLER

Haberin Devamı

* Milliyet’in geçen hafta manşetine taşıdığı ‘Sivil Emasya’ protokolü, üç yıl önce kaldırılan Emasya protokolünün ‘yerine’ yapıldı.
* Vali’ye tanınan yetkiler şöyle: Askeri birlikler, valilerin yazılı ya da ‘acil’ durumlarda sözlü çağrısıyla toplumsal olaylara müdahale edebilecek.
* İllerdeki jandarma birlikleri, valilerin ‘daimi kuvveti’ sayılarak, protokol dışında tutuldu.
* Başbakan’ın atadığı valilere, mekanlara içki ruhsatı bahşetme yetkisinin de verildiğini hatırlatalım. Acaba ‘süper vali’ dönemi açıldı, haberimiz mi yok?

Haberin Devamı