Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

KEŞKE ‘KAAN TANGÖZE YAPMAMIŞTIR’ DiYEBiLSEM...
Yıllar önce, Yılmaz Güney’in Nebahat Çehre’ye şiddet uyguladığını duyduğumda, çok şaşırmıştım.
Şiirini çok
sevdiğim Cemal Süreya ile Tomris Uyar’ın dillere destan aşkına dayak karıştığını öğrendiğimde, zirve yaptı şaşkınlığım.
Bir dönem tüm dünyanın yönettiği filmleri ezbere bildiği Ingmar Bergman’ın eşi Liv Ullmann’a çektirdiği eziyeti duyduktan sonra, ne Mel Gibson’ın uğruna 29 yıllık eşinden ayrıldığı Oksana Grigorieva’nın dişlerini kırmasının, ne de tarihin en tatlı korsanı Johnny Depp’in eşi Amber Heard’ü boğmaya çalışmasının hiç de şaşırtıcı bir yanı kaldı benim için...
Medya, çok uzun yıllar boyunca, İbrahim Tatlıses’i Türkiye’de kadına şiddetin sembolü haline
getirmişti.
Hepimiz zannettik ki, mürekkep yalamış, işinde, başarı, para ya da ün kazanmış adamlar, kadına şiddet uygulamaz.
Oscar ödüllü oyuncu ve yönetmen Sean Penn, ilk eşi Madonna’yı sandalyaye bağlayarak dövmüştü.
Rock’ın babaannesi kabul edilen Tina Turner da, yapımcı kocası Ike Turner’ın uyguladığı şiddetin kurbanı olmuştu.
Kadına şiddet söz konusu olduğunda, en eğitimli ve en cahil, en zengin ve en fakir arasında bir fark yok erkekler dünyasında...
Kaan Tangöze, duruşunu ve şarkılarını sevdiğim bir adamdır.
Çok gergin bir boşanma süreci yaşadı, çok yıprandığı zamanlar oldu, o dönem adı şiddetle anılmadı ama şimdi eski eşini darp etmekle suçlanıyor.
“Tangöze yapmaz öyle şey” demeyi çok isterdim ama bilmiyorum yapıp yapmadığını...
Diyelim ki eski eş Seçkin Piriler, zarar vermek için böyle bir senaryo uydurdu.
‘Meselenin en sıcak olduğu günlerde değil de, neden şimdi böyle bir yalan uydursun?’ sorusuna cevap bulamadım doğrusu.
Şu an tek söyleyebildiğim, umarım Kaan Tangöze böyle bir şey yapmamıştır, umarım hayal kırıklığı listeme eklenmez...

ŞİDDETİN CİNSİYETİ OLMAZ!
Fotoğrafını gördüğünüz kadının adı Mary Todd Lincoln.
ABD’nin en önemli başkanlarından Abraham Lincoln’ün eşi olur kendisi.
Kocasını birden çok kere dövdüğü, üstelik şömineye az odun attığı için kafasına kalasla vurduğu ya da kahvaltı için yanlış et aldığında yüzüne yumruk attığı biliniyor.
Tarih profesörü Micahel Burlingame bu konuda kitap yazdığında, tartışmalar oldu ama kimse iddianın aksini kanıtlayamadı.
Çapkın Başkan Bill Clinton’ın, gizli servis görevlileri odanın dışında beklerken, eşi Hillary Clinton’dan tokat yediği de çok konuşulan bir başka Beyaz Saray meselesi...
‘Hello’ şarkısıyla 1980’li yıllara damga vuran Lionel Richie, 1998’de bir başka kadınla basıldığında, eşinden dayak yedi, hatta eşi hapse girdi bu dayak yüzünden.
Ünlü oyuncu Robert De Niro’da bir kıskançlık krizi sırasında eşinden yumruk yiyen adamlardan birisi olarak bilinir.
Şiddetin cinsiyeti olmaz, bazen de kadınlar erkeklere şiddet uyguluyor ama bir noktaya dikkat etmek lazım.
Dayak yiyen erkekler daha güçsüz oldukları için değil; şiddeti tercih etmedikleri için yaşıyorlar bu durumu...

Yeni ve yeniden Okan

KEŞKE ‘KAAN TANGÖZE YAPMAMIŞTIR’ DiYEBiLSEM...
12 Kasım 1999’da, Düzce depremi yaşandığında, Radyo D stüdyosunda yayındaydı Okan Bayülgen.
Elimde ilk notlar, kapıdan içeri dalmış, uzunca bir süre, biraz da mecbur tuttuğum için, deprem yayınını birlikte götürmüştük.
Aradan 20 yıl ve neredeyse iki kuşak geçti.
Bayülgen, uzun bir aradan sonra, yeniden ekranlara dönüyor bu gece.
Yayına hazırlık sürecini hayranlıkla izliyorum iki haftadır, sanki daha dün gece ekranda gibi sakin ve ilk televizyon programını yapacakmış kadar heyecanlı.

Zor bir meseledir, çok heyecanlı olduğun halde, soğukkanlı kalabilmek... Orkestrası, ekibinden yıllardır yanında olanlar, yeni katılanlar, kabare havası ve bir kez daha, yeni, yeniden Okan Bayülgen.
Herkesin Youtube kanalı açarak, alanını korumaya çalıştığı bir dünyada, TV 100 ekranında, ‘Muhabbet Kralı’ programıyla, üçüncü kuşağın sonları, dördüncü kuşağın başlarının karşısına çıkacak Okan Bayülgen.
Zor iş bu kadar kuşağa adını ezberletmek, bu işin sırrı, soğukkanlı kalmayı becerdiği heyecanında
olsa gerek...

Babasının büyüyen kızı...

KEŞKE ‘KAAN TANGÖZE YAPMAMIŞTIR’ DiYEBiLSEM...
Yasmin Erbil ile çarşamba öğleden sonra tanıştım.
Önce babasını sordum elbette, “Her gün biraz daha iyi oluyor, aylarca yattığı için fizik tedavi sürecinde” dedi. Sohbet
koyulaştı ardından...
Frankofon okullarında Fransız öğretmenlerle takışıp, sorun yaşayanlar listem var, oraya Yasmin’in de adını ekledim.
Laf lafı açtı, mezunu olduğum Şişli Terakki Lisesi’nin ortaokul
kısmını bitirdiği ortaya çıktı.
İş hayatına atılışı, bir dönem kendini şımarık bulan ve şimdi o halini eleştiren yanlarıyla son derece gerçek bir profil buldum karşımda.
Henüz 22 yaşında ve yaşından öte bir olgunluğa sahip olduğu için de yazmak istedim.
Yolun açık olsun Yasmin...

Çok ayıp ama!
Başta çiçek olmak üzere internet üzerinden satın alındığı belli olan hediyelerin fiyatını kontrol etmek gibi bir garabet, zaman içinde normal bir davranış haline gelmeye başladı.
Birisi sana hediye yolladığında hatırlandığına sevinmek yerine, ‘Acaba kaç liralık hediye aldı?’ diye araştırmaya dalmak, sağlıklı bir ruh
halinin işi olamaz.
Eğer bir hediye sizin için
üzerindeki etiket kadar değerli oluyorsa, o zaman yollayanın kim olduğuna bakmıyorsunuz demektir.
Pırlantasız aşkların aşktan sayılmaz hale getirildiği bir tüketim dünyasında, şimdi çiçekler de etiketi kadar mı kıymetli olacak?
Keşke fiyat etiketine bakmak yerine, ‘Acaba sevdiğim çiçek türünü aklında tutmuş mu?’ diye düşünmeyi akıl etsek...