ABD Başkanı Biden ağırlığını koymaz ve ABD Kongresi Türkiye’ye yeni F-16 satışına izin vermezse ne olur?
Fransa’dan savaş uçağı almayı aklımıza bile getirmeyiz zira Macron bunu “Türkiye’ye hayır” deme şovuna dönüştürür. “Rusya’dan 5. nesil SU-57 savaş uçağı almaya mecbur kalırız” diye bir fikir var ama o da bir seçenek değil. Gerek pilotların eğitimi, gerek NATO’nun ortak haberleşme sistemi, gerek bakım-işletme… Tüm kurulu düzeni değiştirme mecburiyeti bu seçeneği de imkânsızlaştırıyor.
İşte bu noktada Ankara B planı için düğmeye bastı. Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Küçükakyüz, Londra’da İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri Komutanı’yla bir görüşme yaptı. Dışarıya sızan bilgilere göre, Türkiye, yerli 5. nesil savaş uçağı envantere girinceye kadar, gelişmiş uçak ihtiyacını İngiltere’den 2. el Eurofighter Typhoon uçakları alarak kapatabilir.
Türkiye’nin filosuna katmayı planladığı Eurofighter Typhoon, Yunanistan’ın Fransa’dan aldığı Rafale uçaklarıyla çok yakın özelliklere sahip. Düşük irtifa it dalaşında Rafale, yüksek irtifa it dalaşında Eurofighter Typhoon avantajlı. Dünyadaki kullanımına bakacak olursak, Eurofighter Typhoon daha çok ülke tarafından tercih edilmiş. Rafale, hava-kara savaşlarında etkin olmak için üretilmiş, Eurofighter Typhoon hava-hava savaşında etkili. Rafale, uçak gemisine inen versiyonlara da sahip ama bu Ege’deki denge için detay zaten.
Sonuç olarak, Türkiye, Ege’de deniz ve hava üstünlüğünü korumak için adımlarını sıklaştırmaya başladı zira Washington’a güvenemeyeceğimizi biliyoruz.
Atina boyunun ölçüsünü aldı
24 Mayıs’ta yabancı ajanslar, tüm dünyaya Suudi Veliaht Prens Selman’ın bir bölge turuna çıkacağını duyurdu. Habere göre, Selman Ürdün, Mısır, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ı ziyaret ettikten sonra Türkiye’ye gelecekti. Fakat gezi haberdeki gibi olmadı.
Prens Selman, Ankara ile Atina arasındaki gerilimin tırmandığı bir dönemde Yunanistan ve Güney Kıbrıs gezilerini erteleyerek, Türkiye’ye gelmeyi tercih etti.
Bugünlerde İstanbul sokaklarında müthiş bir ajanlar savaşı yaşanıyormuş.
İddialar, Beyoğlu’nda yürüyen İsrailli bir turist grubunun Mossad tarafından bulunduğu yerden zırhlı bir minibüsle alınıp doğruca havalimanına götürülüp, İsrail’e uçurulması haberiyle başladı.
İsrail medyasına göre söz konusu İsrail vatandaşları eğer oteline ulaşsaydı orada kendilerini bekleyen İran ajanlarıyla burun buruna gelecekti.
Hedef kişiler acaba kimdi diye merak edip kurcalamaya başlayınca ortaya bambaşka bir tablo çıktı.
Hikâye aslında İran’da başlıyor.
Son bir ay içinde İran’da üst üste çok önemli isimler hayatını kaybetti.
Tahran’da öldürülen Hassan Siad Khoda’nın ardından davet edildiği akşam yemeğinden zehirlenen havacılık uzmanı Ayoob Entezari ile Natanz nükleer tesisinde çalışan Kamram Malapour da hayatlarını kaybeden isimler oldu.
Bir de evinin çatısından düşerek öldüğü söylenen Kudüs Gücü Birimi 840’ın önemli bir üyesi olarak bilinen Albay Ali Esmaelzadeh var.
22 Mart 1913’te Meis Adası’na ulaşan Yunanlı Teğmen Tiligadis’in tek bir amacı vardı.
Yorgios Yorgantopulos kod adını kullanan Teğmen’in amacı, Girit’ten gelip Meis Adası’nın yönetimini ele geçiren 30 kadar eşkıyayı adadan ayrılmaya ikna etmekti.
Giritli eşkıyalar, şubat sonu, mart başında, Meis halkından da yardım alarak, adaya çıkmış, sadece yedi kişi olan askerleri etkisiz hale getirip Kaymakam Lütfi Bey’i ve diğer Osmanlı memurlarını da tutuklamıştı.
Bu arada, Atina’ya koşan Rum kökenli Meisliler siyasi iktidardan destek almak yerine, “Osmanlı ile devam eden görüşmeler var, tutukluları derhal serbest bırakın” ültimatonu almışlardı.
Atina karışıklığa sebep vermemek adına Teğmen Tiligadis’i adaya yolladı, Giritli eşkıyalar ikna yoluyla gittiler ama ada halkı Osmanlı’ya bağlanmayı reddetti. Ağustos 1913’te Sisam’dan Meis Adası’na çıkan Yunan askerleri de amaçlarının Osmanlı nizamını tesis etmek olduğunu iddia ettiler.
2022’de Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getiren, Meis’in tarihindeki en garip işlerden biri bu yazdığım hikâye.
***
Türkiye Kaş’ın burnunun dibindeki bu adaya bugün çıkarma yapar mı yapmaz mı diye merak ediyor Yunanlılar. Soru sakat bir soru ama Türkiye, yayılmacı bir politika izlemediği için durduk yere Meis’e çıkmaz.
Densiz Dendias’ın Yunanistan Başbakanı olmak için kurduğu kirli oyunu yazdığım gün, NATO Parlamenterler Asamblesi Siyasi Komisyon ile Akdeniz ve Ortadoğu Özel Grubu Ortak Toplantısı’nda gerginlik çıktı.
Televizyonda, Yunan parlamentere sesini yükselterek tez anlatan bir Akar gördük ama sebebini göremedik.
Oysa öncesi müthiş bir tuzak ve cep telefonuyla kaydedilen seçim propagandası çalışmasıydı.
Hikâyeyi baştan anlatayım:
Toplantıya Yunanistan’dan dört parlamenter katıldı, ikisi iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi’nden, biri PASOK’tan, diğeri de Syriza’dan meclise girmiş isimlerdi bunlar.
Milli Savunma Bakanı Akar’ın Rusya-Ukrayna savaşı, Suriye, Ege’de yaşanan sorunlarla ilgili konuşmasının ardından, Litvanya, Romanya, İspanya’dan gelen vekiller Rusya-Ukrayna savaşına dair sorular sordular.
Ardından, söz bir inşaat şirketi sahibi olan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’e girişimcilik danışmanlığı yapan Spillios Livanos’a geldi.
Adı Nikos Dendias.
Bugün Yunanistan Dışişleri Bakanı. Gençliğinden beri sağ siyasetin içerisinde ama hep üye olmuş, hiç lider olamamış.
Milletvekili seçildikten sonra 10 ay süreyle Adalet Bakanlığı, iki yıl da Kamu Düzeni ve Vatandaşı Koruma Bakanı olarak görev yaptı.
Bakanlık süresinden en fazla aklımızda kalan şey, Yunanistan meclisinde yediği dayak oldu.
Aşırı sağcı Altın Şafak’ın milletvekili Kasidiaris konuşma yaparken önünden geçen Dendias’ı uyardı, Dendias cevap verince, parlamentosunda bir güzel dayak yedi.
Yunanistan’a gelen Suriyeli mültecilere kötü muamele de Dendias’ın bakanlık döneminin eseri, bugün başını okşayan efendileri o gün Dendias’a çok laf etmişlerdi. Daha sonra, üç ay Kalkınma ve Rekabetçilik Bakanı, altı ay da Milli Savunma Bakanı olarak görev yaptı.
Partisi Yeni Demokrasi seçimleri aşırı sağcıların desteğiyle kazandığı günden beri, Dendias bir zamanlar dayak yediği adamlara şirin gözükme derdinde, bunun yolunun da Türkiye karşıtlığından geçtiğine inanıyor.
Öyle tutarsız bir adam ki Türkiye’den Yunanistan’a mülteci gelmesin ama Türkiye mülteciler için Suriye’de yerleşim yerleri de inşa etmesin diyebiliyor aynı cümle içerisinde. Tek hayali Yunanistan’a başbakan olmak aslında. Ankara’da diplomatik kuralları çiğneyerek yaptığı şov da bunun bir parçası, her tarafta “Yunanistan demokrasinin beşiği” diye böbürlenmesi de...
“Ada sahillerinde bekliyorum, her zaman yollarını gözlüyorum....”
1967 yılında, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Kıbrıs’a çıkarma yapmak için Mersin’den askerleri şileplere bindirip sonra indirince, Rumlar da bu şarkıyı Kıbrıslı Türklerle dalga geçmek için söylemişlerdi.
Aslında bu bestenin sözlerinin Rumca versiyonu da var, “Matia mu, matia mu, matia mu, ton omation mu matia” diye başlayıp devam ediyor şarkının Rumcası. Gözlerim, gözlerim, gözümün göz bebeği diye çevrilebilir yani. Rumca güftede Ada sahilinde bekleyen kimseden söz edilmez aslında ama dedim ya, o dönem Rumların derdi Türklerle dalga geçmekti...
Bu şarkıyı ve 1967 senesini bir kenara not edip, devam edelim...
***
20 Temmuz 1974 günü yıldırım baskı yapan gazeteler, Türk askerinin Kıbrıs’a çıktığını ve kolaylıkla tüm hedeflerine ulaştığını yazıyordu. Zafer başlıkları, köy ve kasabalarda davul-zurnalı kutlamalara dönüşmüştü.
Saatler 18:00’i gösterdiğinde Beşparmaklar’da bir hareketlilik başladı.
Bombardıman uçakları saat 20:00 gibi son yüklerini boşalttıktan sonra dönüşe geçti. O zamanın şartlarında gece bombardımanı yapmak oldukça zordu ve adına Barış Harekatı denilen, Başbakan Ecevit’in “Sadece Türkler’e değil Rumlar’a da barış getiriyoruz” diye açıkladığı harekatın planında gece bombardımanı yoktu.
Akar, uzun süren sohbetimizde başta Yunanistan ve Suriye operasyonu olmak üzere oldukça önemli açıklamalar yaptı. Kelime kelime söylemedi ama ulusal meselelerde duygu seferberliği olması gerektiğine dair ince mesajlar da verdi.
Efes 2022 Tatbikatı’nın ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile yaklaşık 2.5 saat zaman geçirdik. Bakan Akar ile sohbetimize gündemin en sıcak maddesi Yunanistan ile başladık haliyle. “Riyakâr” gibi ağır bir ifadeyi neden kullandığını açıkladı Milli Savunma Bakanı:
YUNANİSTAN VEKALET SAVAŞINDA...
“Proxy (vekalet) savaşları yüz yıllardan beri devam eden bir şey. 1919’u hatırlayın. Ne haddine Yunanistan’ın tek başına buraya gelmesi. Yunanistan 1922’de altı başbakan, bakan, genelkurmay başkanını astı, ‘Niye bizim başımızı belaya soktunuz’ diye. Kendi yöneticilerini. Biz de “Tarihe, coğrafyaya, şartlara bakın, boyunuzu aşan işlere girişmeyin, herkesin telkin ve teşviklerine uymayın” diyoruz. Yunanistan’da bazı siyasiler şahsi ikballeri için sabah kalkıyor ‘Türkiye’, akşam yatıyor ‘Türkiye’. Türk-Yunan halkı, gerçekçi baktığınızda birbirini tanıyan, kültürü benzeyen halklar. Diyoruz ki görüşelim, sorunlar üzerinde çalışalım, zenginlikleri beraber paylaşalım. Onlar diyor ki ‘Hepsi benim’. Kimse bu devirde bunu kabul etmez. Ortak payda bulmak, bunu geliştirmek lazım. Tarafların bir yerde anlaşması lazım. 200 senede 3 kat büyüyen Yunanistan Türkiye’ye ‘yayılmacı’ diyor. Yayılacak yeri kalmamış adamların bu şartlarda bize yayılmacı diyorlar.”
Yunanistan sağa sola harita yolluyor ama Türkiye’nin de dünyanın dört yanına dağıttığı haritası var. Lozan’da kara suları ve hava sahası olarak 3 mili kabul etmiş bir ülke bugün fırsat bulsa 12 deniz mili bir sınıra çıkacak. Bu önemli ama asıl önemli olan konu Akar adını vermese de “bazı siyasiler şahsi ikballeri için…” diye Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ı tarif etti gibi geldi bana. Dendias’ın Yunanistan Başbakanı olmak adına Türkiye ile ilişkileri sabote ettiğini aylar önce yazmıştım. Akar’a Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina’ya yönelik uyarısının ana nüvesini de sorduk, uyarı her konuda dedi, Türkçe açılımı, Ankara, Atina’yı iyi komşuluk ilişkisine değil iyi komşu olabilmek için konuşabilmeye davet etti diyebiliriz... Yunanistan’a verilen ABD üsleri meselesi de elbette gündeme geldi:
‘ABD ÜSLERİ TAKİP VE TEDBİR MESELESİ’
Başarıyla tamamlanan Efes 2022 Tatbikatı’nı birçok üst düzey komutan da izledi. Bakan Akar, tatbikatı izlemeye gelen komutanların yıllık izinlerinden 3’er gün düşeceğini söylemiş...
“Kampta kalan diğer ülke askerlerinin konuşmalarına kulak kabarttım, ‘Deli mi bunlar, gerçek mühimmatın arasına daldılar, biz de peşlerinden gittik’ diye anlatıyordu yaşadığı duyguyu...”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 49 yıllık askerlik alışkanlığından olacak, yönetim tarzı net biri.
Övgüsünü de eleştirisini de direkt söylemeyi tercih ediyor. Sohbetin sonunda tatbikattaki atış başarı oranını sordum. Cebinden bir tomar kâğıt çıkardı Akar, meğer izlediği her safha için bir sürü not almış.
Biz seyrederken tüm hedefler yüzde 100 vuruldu diye görmüştük, doğru tüm hedefler vuruldu ama bir nokta bir değil iki havan atışıyla tahrip edilmiş. Bunun da notunu almış Akar, üstelik bunu söyledikten sonra havanların çok netameli silahlar olduğunu da anlattı ama bir kenara yazmış işte.
Sohbet sırasında ortaya çıkan bir başka durum tatbikatı izlemeye gelen üst düzey komutanların 3’er gün yıllık izinlerinden düşme şartı olmuş. Milli Savunma Bakanı, “yıllık izinlerinizden 3’er gün düşerim” diye şart koşmuş.
Gerçekten 3’er gün düşecek misiniz diye üsteledim, “Kimse izine çıkmıyor ki zaten bizim orada” diye cevap verdi, üzerine ne söylesem boş olacaktı...