Yunanistan Milli Savunma Bakanı Bay Nikos Dendias,
Bizden korktuğunuz kadar utanmayı da bilseydiniz keşke.
Hadi bizden utanmıyorsunuz,
Türkiye’nin şehitleri var diye Ankara’daki resepsiyondan müzik ve eğlenceyi kaldıran Büyükelçinizden,
Acımızı paylaşan mesaj yayınlayan İstanbul Başkonsolosluğu’nuzdan utanın...
Sonradan kaldırsalar bile Yunanistan Hava Kuvvetleri’nin Türkiye’nin şehitleriyle dalga geçen bu paylaşımıyla bardağı taşırdınız Bay Dendias.
Başbakanı Miçotakis, bu çirkinliğin uygulayıcısına ve Yeni Demokrasi’nin başına geçmek için iki ülke arasındaki ilişkileri zehirleyen Dendias’a bedel ödetmeli.
Liderlik bunca yapılanı görmezden gelerek değil aksiyon alarak olur.
Ankara’daki Yunanistan Büyükelçiliği, şehitlerimiz var diye düzenlediği resepsiyondan müziği ve eğlenceyi kaldırdı.
Aynı dakikalarda bir Türk vatandaşı sosyal medyada “Düşman topraklara koruma olmadan nakliye uçağı yollayan kurmay zeka...” diye başlayan saçma sapan bir sosyal medya mesajı paylaştı.
Bir başkası uçağın İsrail tarafından düşürüldüğünü iddia ediyordu.
Bir diğeri “Kesin Ruslar” vurdu diye yazıyordu tüm bilgiçliğiyle...
O saatte başta Milli Savunma Bakanlığı olmak üzere Türkiye tüm gücüyle uçağın enkazına ulaşılması için uğraşıyordu.
Yunanistan’ın şehitlerimize duyduğu saygıyı keşke biz de duyabilseydik...
★ ★ ★
Şüpheciliğe itirazım yok, birisi uçağımızı vurmuş olabilir mi diye sormak hepimizin hakkıdır.
■ 2021 yılında Kıbrıs Rum Kesimi Milli Eğitim Bakanlığı, ortaokul öğretmenlerine bir elektronik posta yolladı. O elektronik postada, öğrencilere dağıtılacak ders kitaplarındaki 36’ncı sayfanın yırtılması isteniyordu. Rum Milli Eğitim Bakanlığı için 36’ncı sayfa sorunluydu çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatıyor, “Türkiye’nin en büyük kahramanı” tanımlamasıyla birlikte, kişisel özelliklerinden övgüyle söz ediliyordu.
Bu elektronik posta medyaya sızdı; Rum Milli Eğitim Bakanlığı, kitabı müfredattan çıkardı, ardından Atatürk’ü, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilişkilendiren utanmaz bir açıklama yaptı. İttihat ve Terakki’nin Ermeni tehcirine karar verdiği dönemde Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale’de Yarbay rütbesiyle vatanı savunuyordu. Sadece Rumlar değil, ABD’de yaşayan Yunanlı grupların açtığı bir sitede de Mustafa Kemal Atatürk’ten “Soykırım zanlısı” diye söz edilir. Bu siteye dair Yunanistan’daki gazetecilerle çok konuştum, Yunan Ordusu’nun
Yüksekova; Türkiye-İran-Irak sınırlarının kesiştiği noktada yer alan, Hakkâri’nin en büyük ilçesidir.
Canımızı en çok yakan haberlerin geldiği yerden söz ediyorum size.
Baskına uğrayan İkiyaka köyünde katledilen 28 vatandaşımız, karakollara düzenlenen saldırılar ve en nihayetinde yakılan pırıl pırıl okul binası.
Sayfada gördüğünüz fotoğrafı niye çok önemsediğimi izah etmek için yaptım bu hatırlatmaları.
Eskiden Yüsekova’da bir zırhlı araç bozulsaydı içinde görev yapan polisler ancak başka polislerin gelmesiyle kurtarılabilirdi.
O sırada milis dediğimiz şehir yapılanmasından isimler araca molotof atar, destek gelecek yolu kapatmak için sokakta lastik yakarlardı.
Sivil vatandaşlar sonra infaz ediliriz korkusuyla polis aracına yardım etmeyi düşünemezlerdi bile.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un medya yöneticileriyle gerçekleştirdiği buluşmada söyledikleri kadar beden dili ve ses tonuna dikkat etmeye çalıştım.
Gözlemlerin özeti şu, Kurtulmuş’u son derece moralli gördüm.
Bu moralli hali iki ana sebebe bağlayabiliriz
Birincisi, Meclis’te temsil edilen, biri hariç tüm siyasi partilerin Komisyon’a katılmış olması.
İkincisi 134 farklı sivil toplum kuruluşu ve kanaat önderinin Komisyon’da dinlenmesi.
Bu iki maddenin siyasi özeti şu, Komisyon’da çok seslilik sağlandı, gerek bilgi vermeye gelenler gerekse Komisyon üyeleri samimi bir çaba gösterdiler.
Bu durum Başkan’ın verdiği örneklere de yansımış. Mesela PKK ile çatışmada yaralanan ve protez gözünü çıkararak konuşma yapan bir gazinin ve bir kayıp kızının sözlerini, sorunun çözülmesine yönelik irade beyanlarını arka arkaya anlattı Numan Kurtulmuş.
Raporda neler olacak sorularımıza, kendisine ait düşünceleri olduğunu ama Komisyon’u etkilememek adına bunları söylemesinin doğru olmayacağının altını
Edirne’de hapiste yatan Selahattin Demirtaş ile İmralı’da hapiste yatan Abdullah Öcalan.
Toptancı bakış, bir elmanın iki yarısı diye tanımlayabilir onları ya da aynı yolun yolcuları diye özetleyebilir.
Oysa durum hiç de sandığımız gibi değil.
Önce bazı gerçekleri yazmak lazım:
Öcalan, daha çok bölgede ve kırsalda yaşayan, çoğunlukla 40 yaş üzeri Kürtler için tartışılmaz bir isimdir. Her şart altında belirleyicidir.
Selahattin Demirtaş
Demirtaş, büyük şehirlerde yaşayan, eğitim seviyesi arttıkça bulduğu destek daha belirgin hale gelen isimdir.
Kıbrıs Adası’nın yüzölçümü toplam 3 bin 572 mil kare, bizim kullandığımız ölçü birimiyle de 9 bin 251 kilometrekare.
Önce neden Rum Kesimi’nin kullandığı ölçü birimini kullandığımı açıklayarak başlayayım:
Artık karşımızda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olduğunu iddia etse de, egemenliğini bir başka ülkeye devretmiş bir yapı var.
Abartmadığımı örnekle açıklayayım, Güney Kıbrıs’ta Larnaka ve Baf havalimanlarının güvenliğini İsrail istihbaratı sağlıyor.
İsrail’in Göç Bakanı’nın mektubu yazılı emir olarak belediyelere yollanıyor.
Egemenlik hakkını İsrail’e terk etmiş bir yönetim devlet sayılamaz.
Madem İsrail Türkiye ile hesaplaşma iştahını Suriye’den Kıbrıs’a taşıdı, madem Güney Kıbrıs, düşmanımın düşmanı dostumdur mantığıyla hareket ediyor, o zaman bu tercihin sonuçları olacaktır ve bu sonuçlar Ada’nın sadece Kuzey kesiminde değil Güney’inde de sonuna kadar hissedilecektir.
Bu cümlenin üzerine atlayıp, Türkler bizi işgalle tehdit ediyorlar diye goygoy yapacak
Ankara-Washington ilişkilerinde tek konu Suriye ya da Gazze ateşkesi değil.
Önümüzdeki dönemde ABD’den gelecek iki talep olacak.
Bu taleplerden birisi İsrail ile ilgili.
ABD’nin Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack, Bahreyn’de düzenlenen bir forumda konuştu.
Önce, “Türkiye ile İsrail savaşmayacak” dedi, ardından da “Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir işbirliği görecekseniz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’de bu soykırımcı kabine işbaşında olduğu sürece Tel Aviv ile işi olmaz.
Kabine değişir, Tel Aviv iki devletli çözüm konusunda samimi adımlar atarsa, ancak o zaman bir diyalog başlayabilir ama iş birliği hayali kısa ve orta vadede mümkün değil.
Yine de bu sözleri, Washington’ın iki ülke arasında çatışma istemediğinin bir kanıtı olarak kabul edebiliriz.