Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ZORBALARDAN MAĞDUR ÇIKARMAK
Eğer o video sosyal medyada çok konuşuluyor olmasa, sosyal medyanın ardından medya topa girmese, Kartal’da içinde hamile kadının olduğu aracın önünü kesip, zorbalık yapan adamlar tahminen tutuklanmazdı.
Eğer o tutuklama kararı bu kadar büyük alkışlarla karşılanmasa, tahminen, bir günde iddianame hazırlanmaz, istenen ceza da 20 yıl olmazdı.Bu ülkede şehir zorbalarına sadece bu vakada rastlamadık.
Mesela Halit Ergenç’e zorbalık yapanlar, tutuksuz yargılanıyor ya da zorbalığa uğrarken video çekmeyi akıl edemeyenler için de yargı sistemi bu kadar hızlı çalışmıyor.
Böyle o kadar çok örnek var ki, bu gidişle bu zorbalar bir süre sonra mağdur pozisyonuna düşecek.
O zaman da sistem, kimseyi mağdur etmeyelim diye benzeri zorbalıkları önemsemeyecek.
Bu kadar olmamalı, her olay ayrı bileşenlerden oluşur ama ortaya mağdur olmuş zorba görüntüsü çıkarmak, gelecekte hepimize zarar verir.

PARANOYAK HALİMİZ
Aileniz ya da mesai arkadaşınız, ağnızından çıkan her lafı, yazdığınız her satırı, yaptığınız tüm sosyal medya paylaşımlarını, tek bir kişi için yaptığınızı söylese, tepkiniz ne olurdu? “Ben hasta değilim ama bence senin tedaviye ihtiyacın var!” demez miydiniz? Bir süredir Beren Saat’e yaşattığımız durum, tam olarak bu aslında. Genç kadın ne söylese, ne yapsa, ne paylaşsa, altında mutlaka bir Kenan Doğulu göndermesi arıyoruz. Neymiş, sosyal medya hesabında Oscar Wilde’ın “Size sıradan biri gibi davranan insanları asla sevmeyin” sözünü paylaşmış.
Ya arkadaş, belki yapım şirketinde birine, belki setteki ekipten birisine, belki alışveriş yaptığı yerdeki birine kızmış olamaz mı?
Hadi onlar için böyle bir paylaşımda bulunmaz diyelim: Saat’in yakın çevresinde sadece Doğulu mu var, başka kimse yok mu, kırılıp, mesaj vermek isteyebileceği?
Oyuncunun ağzından, kaleminden çıkan her laf için Doğulu ilişkisi kurmak biraz paranoyak tavrı değil mi aslında?

A adamın başarısı...
ZORBALARDAN MAĞDUR ÇIKARMAK
Biri, 40 yaşlarında, yaz tatilini Monaco ya da İbiza’da geçirecek kadar zengin bir kadındı.
Diğeri, en iyi muhafazakar otellerde tatil yapmış, mutlaka yurt dışı görmüş başka bir kadındı. Öteki ve en genç olanı, Alaçatı’ya en fazla günübirlik gelebilen bir profil çiziyordu.
Hani Türk filmlerinin unutulmaz repliği, “Ayrı dünyaların insanıyız” lafı var ya, bir sıranın farklı farklı yerlerine dağılmış, bu üç kadını seyrettim çarşamba gecesi.
Birinin koluna taktığı saat, ayağındaki İtalyan yapımı loafer, diğerinin parmağındaki yüzük, başörtüsünün yüz metreden bağıran bir marka olması, ötekinin kullandığı telefonun modeli, giydiği straplez penye tişörtün yıkanmaktan atmış rengi kadar bir sürü detay sayabilirim size...
Sonuç mu? “Zalim, oyun bozan” diye şarkıya eşlik ederken, yüzlerindeki mimik üç aşağı beş yukarı aynıydı... Akıllarına gelen isimler, yüzler, anılar, farklı olsa da ortak duyguda buluştu bu kadınlar.
“Müziğin gücü” deyip geçmek mümkün buna ama eksik kalır bu tanımlama. Herkesin bir kampa ait olma kolaycılığına kapıldığı bir ülkede Yalın, sadece işini yaparak, herkese dokunmanın mümkün olacağını gösteren bir adam aynı zamanda.
Özel hayatını işine meze yapmaz Yalın, A-magazin bir adamdır. Belediyelerden iş almak için birilerini öven ya da eleştiren röportajlar vermez. Daha temiz bir dünya, daha yaşanılır bir ülke ister, faturayı sadece siyasete değil, büyüdükçe kirlenen ve açgözlü hale gelen yanımızı da keser. Lüks bir araba ya da yatta görüntülendiğini de hiç hatırlamıyorum. Yani A-gösteriş bir adam Yalın aynı zamanda.
Günahlarını geçtim, sevapları bile gizli bir adam o. Sosyalben Vakfı’ndaki çocuklara müzik dersi veriyormuş uzun zamandır ve konserinde sahneye çağırdığım çocuklar sayesinde öğrendik bunu da... Sadece işini iyi yaparak var olmak, başarıya ulaşmak, artık çok sık gördüğümüz bir model değil ya, o yüzden yazmak istedim bu kısmı...

Bu sene Süper Lig
ZORBALARDAN MAĞDUR ÇIKARMAK
Süper Lig, bu sezon, geçtiğimiz seneden daha büyük bir ekonomik değer yaratacak.
Kahin olmaya gerek yok, bunun sebebi belli, Fenerbahçe’nin geri dönüş işaretleri vermesi. Fenerbahçe’nin yarıştan erken koptuğu yıllarda çok sık yaşanan bir durum aslında bu ama futbol pastası çok büyüdüğü için geçtiğimiz sezon daha çok hissettik.
Üstelik bu sadece Feberbahçe taraftarıyla alakalı bir durum da değil. Galatasaray taraftarı, takımının, Fenerbahçe ile çekişmesini ve öyle şampiyon olmasını ister, öyle bir durumda, daha çok maç izler, gazete alır ve radyo dinler. Beşiktaş taraftarı, takımının hem Fenerbahçe hem de Galatasaray’ı alt edip ipi göğüslediğini görmek ister.
Yani Fenerbahçe’nin lige erken havlu atması demek, ekonomik olarak Galatasaray ve Beşiktaş’a da zarar veriyor.
Belli ki bu sezon işler farklı olacak, en azından bu beklentiyi yaratabildi Fenerbahçe...

Siz pet misiniz arkadaş?
Geçtiğimiz gün, bazı mesai arkadaşlarımın konuşmalarına şahit oldum ister istemez.
“İdeal erkek kimdir?” sorusuna yanıt arıyorlardı, hepsi kendi tanımlamasını yapıyordu. Çoğu, sahiplenecek bir erkeği ideal erkek diye tanımlayınca, dayanamadım, “Arkadaşlar siz sahiplenilecek kedi ya da köpek değilsiniz ki..” demek zorunda kaldım.
Sonra biraz tartıştık konu üzerine.
İfade edilmek istenen şey, aslında sahip çıkan ya da sorunlara duyarsız kalmayan bir erkek davranışı ama sahiplenecek dediğin zaman anlam kayıyor.
Bir yerde bir sahiplenen varsa, orada eşit bir ilişkiden söz edemeyiz.
Sahiplenen ve içinden geldiği için bugün iyi davranan bir adam, yarın yine sahip olma duygusuyla kötü davranma hakkını da bulur kendisinde.
O yüzden ideal erkek sahiplenenden çok duyarlı erkek diye tanımlanmalı bence...