21.07.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
BİRSEN ALTUNTAŞ
“Recep İvedik”in unutamadığı çocukluk aşkı “Sibel” karakteriyle beyazperdede ilk başro-lünü oynayan Fatma Toptaş, şu günlerde en çok film, dizi ve reklam teklifi alan oyuncuların başında yer alıyor. Ancak henüz Recep İvedik gündemdeyken bu konuda acele etmeye niyeti yok. Şu sıralar “Avanak Kuzenler” adlı yine bir komedide başrolde... At binen, silah kullanan, Calamity Jane gibi bir karakteri canlandırıyor, yeni sezonda da bir diziyle TV’de görünmek istiyor.
TOPTAŞ’IN, “Sanat filmi, ticari film ayrımına nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna yanıtı ilginç: “Sanat filmi de, ticari amaç içerir. Film seyirciyle buluşmak için yapılır. İyi film, kötü film diye bir kavram vardır. ‘Sanat filmi’ 1950 yılından itibaren Fransız sinemasının anlayışını dünyaya ihraç ettiği bir kavramdır. Bunun karşılığı Amerika’da bağımsız sinemadır. Bunlar uzun vadede popüler sinemanın elde ettiği gişe başarısını yakalamışlardır.”
O şimdi ‘Calamity Jane’
Recep İvedik’in çocukluk aşkını oynayan Fatma Toptaş, yeni filmi “Avanak Kuzenler”de Calamity Jane gibi bir tiplemeyi canlandırıyor. Toptaş’ın gelecek için hayali, bir gün Cannes’dan ödülle dönebilmek
“Recep İvedik”in unutamadığı çocukluk aşkı “Sibel” karakteriyle beyazperdede ilk başrolünü oynayan Fatma Toptaş, şu günlerde en çok film, dizi ve reklam teklifi alan oyuncuların başında yer alıyor. Türk sinema tarihinin en çok izlenen filmi olan “Recep İvedik”in vizyon yolculuğunun sonuna kadar bekleyen ve yeni iş teklifleri konusunda sakin davrandığını söyleyen Toptaş, tekrar bir komedi filmiyle seyirci karşısına çıkacak.
“Avanak Kuzenler” isimli filmde Yağmur Atacan ve Alp Kırşan ile başrol oynayan Toptaş, “Calamity Jane” gibi ata binen, silah kullanan Melike isimli karakteri ete kemiğe büründürüyor. Toptaş’ın hayallerini ise, Cannes Film Festivali’nde ‘en iyi oyuncu’ ödülünü almak süslüyor.
Recep İvedik filminden sonra yaşantınızda neler değişti?
Yaşamımda olan en büyük değişiklik, insanlar tarafından tanınmak oldu. Bu kadar büyük bir kitleye ulaşmak, onlar tarafından sevilmek müthiş bir duygu. Sokakta yürürken benimle ilgili en çok merak ettikleri şeylerden bir tanesi “Neden daha önce sizi tanımadık?”, “Bacağınızda gerçekten filmdeki gibi ben var mı?” oldu. (Gülüyor)
İş anlamında gelen teklif sayısında artış oldu mu?
Teklif açısından tabii ki değişiklikler oldu. Birçok senaryo geldi. Fakat “Recep İvedik” hâlâ vizyondayken gelen teklifler karşısında sakin kalmayı tercih ettim.
Daha önce filmin ilk üç günlük gişe rakamını tahmin etmiştiniz, toplam gişe konusunda da tahmininiz tuttu mu?
Evet galiba ilk sana söylemiştim bunu da... Zaten filmin ilk üç günde yaptığı gişe, toplamında ne kadar yapacağının habercisidir. O yüzden bununla ilgili bir tahminim olmadı, dört milyon üstü yapacağını hepimiz biliyorduk.
Hep böyle altıncı hissiniz kuvvetli midir?
Evet, tahminlerim hemen hemen tutar. 6’ncı hissim kuvvetlidir. Ama her şey hislerle olmuyor tabii, danıştığım ailem, dostlarım var. Onların fikirleri benim için gerçekten önemli.
Yine bir komedi filmi çekiyorsunuz, bunun özel bir nedeni var mı?
Bana komedi, dram ve reklam teklifleri de geldi ama biraz sakin olmak lazım diye düşündüm. Daha önce de çalıştığım yapım firması Aksoy Film’den “Avanak Kuzenler”in senaryosu geldi, okuduğumda çok eğlendim ve çok güldüm.Tarzı olan, iddialı bir komedi filmi olduğunu düşünüyorum. Seyirci izlediğinde ne demek istediğimi anlayacak.
Komediyi daha mı çok seviyorsunuz?
Komedi, kişilerin, olayların gülünç ve eğlendirici yönlerini göstermek amacıyla hoşça vakit geçirtmeyi sağlayan bir tarz. Dram da, trajediyle komediyi bir araya getiren, hayatın gülünç taraflarının sahneye konmasını yeterli bulmayarak, hayatı birçok tarafıyla temsil etme arzusundan doğmuş. Bu yüzden böyle bir ayrım yapmıyorum. Yapsam da çok saçma olur herhalde. Ben bir oyuncuyum. Komedi de oynarım dram da...
Sanat filmi de ticari amaç güder
Sanat ve ticari film ayrımına nasıl bakıyorsunuz?
Sanat filmi de, ticari amaç içerir. Film seyirciyle buluşmak için yapılır. Ben yalnızca iyi filmlerde olmak istiyorum, komedinin iyisinde, trajedinin, dramın, korkunun v.s hepsinin iyisinde oynamak istiyorum. İyi film, kötü film diye bir kavram vardır. Sanat filmi kavramı 1950’den itibaren Fransız sinemasının anlayışını dünyaya ihraç ettiği bir kavramdır. Bunun karşılığı Amerika’da bağımsız sinemadır. Gerek Avrupa’da gerek dünyanın her yerinde bu kavramın peşinden giden yapımcı ve yönetmen olmuştur. Bunların içinde iyi film yapanlar da vardır. Bunlar uzun vadede popüler sinemanın elde ettiği gişe başarısını yakalamışlardır. Gişeyi yalnızca gişe başarısı olarak tanımlamamak gerekir. Dünyada televizyon ve home video satışları iyi film yapana yönetmen ve yapımcılara ciddi paralar kazandırmıştır.
Sette en iyi kiminle anlaşıyorsunuz?
Çekimler çok keyifli geçiyor. Zaten nerdeyse bütün ekibi tanıyor gibiyim. Yönetmenimiz de dahil birçok oyuncu arkadaşımla daha önceden çalıştığım için hiç yabancılık çekmiyorum. Tanımadığım birisi var tabii, o bana çok zorluk çıkarıyor: Filmde kullandığım kır atım Casper... Çok şeker ama bana çok çektiriyor... İnsana en yakın canlı, düşsen bile üzerine basmayan, seni koruyan bir varlık... Sen korkuyorsan o da korkuyor, heyecanlanıyorsan o da heyecanlanıyor, güveniyorsan o da güveniyor... Sonuçta bir canlı ve onun üstüne biniyorsunuz. Sadece senin nasıl yönettiğinle alâkalı, sen istiyorsun, o da yapıyor. Uyum sağlamak her ikimiz için de zor olabiliyor bazen... Birbirimizi tanımıyoruz sonuçta. Bunu da zamanla çözeceğimize inanıyorum. (Gülüyor)
“Avanak Kuzenler”de nasıl bir karakteri üzerinize giydiniz?
Oynadığım karakter çocukluğumda okuduğum, izlediğim çizgi kahraman “Calamity Jane”e çok benziyor. İlk okuduğumda aklıma direkt o geldi ve beni çok heyecanlandırdı. Karakter Melike adında güzel, asi, silah sıkabilen, at binen bir genç kız. Haksızlığa karşı duruyor. Aşkı da nefreti de var . Toprak kızı yani... Uzun zamandır da at biniyordum. Üstüne bu proje de gelince kabul ettim. Fazla anlatmak istemiyorum ama insanlar gerçekten bu filmde çok ama çok eğlenecekler.
Yeni yayın döneminde sizi bir dizide görebilecek miyiz?
Evet, olacak. Sezona mutlaka bir şeyler yapmayı planlıyorum. Benim için en önemli olan şey senaryo, cast ve ekip... Çünkü bir ev yapmak istersin kendine, içinde mutlu olacağın, huzuru bulacağın, aşkı yaşayacağın, kavga edeceğin, artık ne varsa hepsini yaşacağın bir ev ama temeli sağlam olmazsa mutlu olamazsın. Yaşamak istediğin hiçbir şeyi yaşayamazsın. Ben de temeli sağlam olan bir projede yer almak istiyorum.
Nefertari’yi oynamak isterdim
Bir dönem filminde yer almayı çok isterdim. Örneğin, son zamanlarda çıkan “Boleyn Kızı” filmini seyrettim. Oradaki Nathalie Portman’ın oynadığı karakteri oynamayı çok isterdim. Güzellik, utanç, hırs, aşk, intikam ve ölüm... Offf, bütün duygular bir arada! Bir oyuncuya verilebilecek en güzel senaryo ve hikâye ya da Ramses’in karısı kraliçe Nefertari’yi oynamak isterdim. İyilik, saflık, aşk ve mücadele... O kadar çok var ki... Yeter ki, yönetmen oyuncusunu serbest bıraksın ve kendi ‘aura’sını kendisinin yaratmasına izin versin.
Çalışırken nasıl bir halet - i ruhiye içinde oluyorsunuz?
Hiperaktif bir insan olduğum için gerginlik, öfke, kızgınlık pek bana uymuyor. Genelde neşeliyimdir. Zaman zaman köşeme çekilip insanların koşturmasının heyecanını seyretmek de çok hoşuma gidiyor. Sete girerken yüzümde kocaman bir gülümseyle girerim, gülmeyi çok seviyorum. Moliere der ki; İnsan güldüğü kadar insandır. Gülümsemeden bir günüm geçsin istemem. Aslında bunun cevabını benim vermem çok doğru olmuyor, beraber çalıştığım ekip arkadaşlarıma sorman lazım.
Sette işe başlamadan önce hep yaptığınız ve uğur saydığınız bir ritüeliniz var mı?
Sete girmeden önce annemle konuşurum mutlaka... Bana şans dilemesi, iyi dileklerini sunması benim en büyük uğurumdur. Tabii ki, kendim için yaptığım birtakım şeyler var ama bunları burada söylersem çok uğuru kalmayacak. Batıl inançları fazla olan bir tip değilimdir ama bu tarz şeylerin kişinin kendisinde kalması gerektiğine inanıyorum.
Hayalim Cannes Film Festivali’nde ödül almak
On yıl sonra kendinizi nerede görmeyi hayal ediyorsunuz?
Şu anda çok keyifli bir yolculuk yapıyorum ve bu yolculuğumun süresi dilerim çok uzun olur. Hayallerimin arasında Cannes Film Festivali’ne kadar gitmek, en iyi oyuncu ödülü almak, her oyuncunun hayali olan kendi filmini yönetme isteği olduğu gibi, benim de böyle bir talebim var tabii... Dilerim olur. Dilerim 10 sene sonra da insanlar tarafından zevkle izlenen bir oyuncu olarak kalırım akıllarda...
Yaşam felsefinizi hangi cümleler özetler?
Mevlana der ki, “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Bu sözün üstüne daha ne söylenebilir ki? Yaşam felsefemi en iyi anlatan söz budur. Gülmeyi, yemeyi, konuşmayı, dinlemeyi seven birisiyim. Kendim gibiyim yani. Farklı bir insan olmaya çalışmıyorum. Proje geldiğinde farklı karakterlere giriyoruz zaten... Kendi hayatımda başkası olamam. Beyazperde dışında herkes gibiyim ben de...