Cadde “YEMEK YAPMAK GÜÇLENDiRiR”

“YEMEK YAPMAK GÜÇLENDiRiR”

27.09.2012 - 22:31 | Son Güncellenme:

Profesyonel aşçılık eğitimlerinin günden güne arttığı İstanbul’da, yemek yapmayı bilmeyenler için tek kurs Chef’s İstanbul Mutfak Atölyesi’nde düzenleniyor.

“YEMEK YAPMAK GÜÇLENDiRiR”

Mutfak koçu, temel mutfak eğitmeni ve eski gazeteci Gülhan Kara, “İnsanlar evlerinde yemek pişirmeye başladıktan sonra çocuğuyla, eşiyle daha sıcak ilişkiler kuruyor. Evde ev yemeği pişmeye başlayınca bir şeyler değişiyor” diyor

Haberin Devamı

* Yemek kurslarına ilgi nasıl?
Her geçen gün artıyor. Bunun temelde iki sebebi var: Birincisi, ihtiyaç. Yani evde kendine yetecek kadar yemek yapabilmek. İkincisi de, yoğun iş ve hayat stresini mutfakta atmak. Yani yemek yapmayı hobi haline getirmek.
n Katılımcılara dair gözlemlerinizde neler dikkatinizi çekiyor?
Kursiyerlerin mutfakla ve yemekle ilgili hiçbir şey bilmemeleri elbette doğal, bilseler zaten kursa gelmezler. Öğrenmek ve pratik kazanmak için bu kursa geliyorlar. Aslında kurs süresince her şey dikkat çekici. Gerçi ben sekiz yıldır alıştım artık...

* Mutfak konusunda neleri bilmiyoruz?
Yaşları 20-40 arasında olan yetişkinlerin hayatında hiç ocak yakmamış olması, elini hiç çiğ ete sürmemiş olması, basit bir çorbanın görünümü, kıvamı hakkında bile hiçbir fikri olmaması, patatesi, elmayı soyamayacak kadar eline bıçak almamış olması ilgi çekici olduğu kadar düşündürücü de... Şimdiye kadar sadece temel mutfak derslerimde binden fazla kişiye yemek yapmayı öğrettim. Bir de sevdirmeye çalışıyorum.

* Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
İlk hafta endişeli bakışlar, tereddütlü davranışlar, ne yaptığından emin olmayan duygularla hareket ediyorlar. İlk dört yemeği pişirdikten ve evdekilere tattırdıktan sonra ikinci hafta, yavaş yavaş kendine güven gelmeye ve yüzlerde bir tebessüm, mutlu ifade oluşmaya başlıyor. “Hocam, bu hafta yaptığım pilava annem inanmadı”, “Eşim yemek kokusunu duyunca çok mutlu oldu”, “Bu hafta tam üç defa aynı yemeği yaptım, kimse şikâyet etmedi” gibi yorumlar gelmeye başlıyor. Son hafta sertifikalarını alırken, “Marketten yaptığımız alışveriş şekli değişti, ne gereksiz şeyler alıyormuşuz” diyorlar.

* Bu kurslarda sizi şaşırtan anılarınız oldu mu?
Olmaz mı? Yayla çorbası yaparken yoğurt, un, yumurta çırpılır ve kaynayan suya boşaltılır. Bir kursiyerim yumurtayı yoğurdun içine kırmak yerine tam üç defa üst üste doğrudan kaynar suya kırmıştı. Ben de “Aaa bu çılbır oldu” dediğimde bütün sınıf “O da ne?” diye sormuştu. Arpa şehriyeyi arpa sanan bir kursiyerim, pilav için pirinçleri ıslattığımızda, “Şehriyeleri ıslatmayacak mıyız?” diye sordu. Bir meze kursunda çerkez tavuğu yaparken, bütün tavuğun nasıl haşlanması gerektiğini anlatırken, hayatında ilk kez bütün tavuk gören biri vardı mesela. Bir de hiç kimse baklagilleri, tahılları ve mevsimine göre sebzeleri, meyveleri bilmiyor. Her grupta bu karmaşayı yaşıyorum ve artık ‘kış sebze-meyveleri’, ‘yaz sebze-meyveleri’ şeklinde liste yazdırıyorum.

* Prof. Dr. Artun Ünsal genç kızlara, “Yemek de yaparım, kariyer de” demelerini tavsiye ediyor. Siz ne dersiniz? Genç kızlar yemek yapma konusunda önceki nesillere göre zayıf mı?
Artun Hocam kesinlikle doğru söylemiş. Günümüzde artık evde yemeği erkekler, eşler, babalar yapar oldu. Kadınlar o kadar meşgul ve o kadar yoğun ki, evden, dolayısıyla mutfaktan kopmuş durumdalar. Türk kadını elinden kepçeyi süpürgeyi bırakıp da iş hayatına atıldığı yıllardan bu yana mutfak konusunda sıfır ne yazık ki. Ne bilgileri ne de fikirleri var. Lafın gelişi söylenen o meşhur, “Yumurta kırmayı bile bilmiyor” durumu gerçek yani. Mutfakta sebzeyle etle uğraşan, tencere başında çorbanın tadına bakan bir anne görmeden büyüyen günümüz genç kızları arasında, “Tarhana ağaçta mı yetişir?” diye soranlar bile var.

* En çok ilginin dünya mutfağı yerine temel yemek kursuna olmasına ne diyorsunuz?
Sağlıklı beslenmenin ve yaşamanın çok önemsendiği ve obezitenin yaygınlaştığı günümüzde, artık herkes ne yediğini bilmek istiyor. Fast-food bir süre sonra hem sağlıksız hem de pahalı olmaya başlıyor. Bir de bu kursa gelenler evlerinde yemek pişirmeye başladıktan sonra çocuğuyla, eşiyle daha sıcak ilişkiler kuruyor. Evde ev yemeği pişince bir şeyler değişiyor ve bunu kursiyerlerimin pek çoğu benimle paylaşıyor.

* Yemek kurslarına dair tespitleriniz neler? Sayıları günden güne artıyor mu?
Bu alanda ilk adımı atmış ve kararlılıkla bu işte kalmayı sürdürmüş, hatta bu anlamda bir potansiyel ve ticari alan yaratmış girişimci insanlardan biri olarak, her geçen sene İstanbul’da 2-3 yeni kurs açıldığını söyleyebilirim. Ancak bunların hemen hemen hepsi mesleki eğitim anlamında, yani ülkemizin ihtiyacı olan ‘eğitimli profesyonel aşçılık kursları’ olarak açılıyor. Ancak kurs açmak ve eğitim vermek maliyeti yüksek bir iş olduğundan, hedefinden saparak daha çok hobi amaçlı ve ‘atölye’ tarzı ‘pişirelim-eğlenelim’ konseptine dönüyor.

* Yemek kurslarına dair seçim yaparken nelere dikkat edilmeli?
Bu çok önemli bir konu. Öncelikle uzun uzun araştırmak, mümkünse internet araştırmasından sonra kursu arayarak detaylı bilgi almak gerekir.
Hatta kursa başlamadan önce merkezi ve eğitim alacakları mutfağı görmelerini tavsiye ederim. Referanslarına bakın, geçmişini araştırın. Ne öğrenmek istediğinizden emin olun. Beklentilerinizi belirleyin. Eğitimi kimden alacağınızı mutlaka öğrenin. Aksi takdirde ödenen para ve harcanan zaman boşa gider. Hayal kırıklığı da cabası... Çünkü mutfakta kurs almak İngilizce kursuna gitmeye benzemez.

* Aslında yemek kitapları da çok moda. Kursa gitmenin avantajı nedir? Kitaptan ya da internetten tarifleri uygulamak neden yetersiz?
Nasıl ki bir yerin posta adresini almakla, birinden tarifini almak aynı şey değilse, kitaptan ya da internetten bir tarifi uygulamakla; bir reçeteyi uygulamalı olarak uzmanından görerek, dinleyerek öğrenip uygulamak da farklıdır. Kursa giderek öğrenmenin avantajları o kadar çok ki... Onları kursiyerlerimize sormanızı isterim aslında. Bir kere her şeyi sebep-sonuç ilişkisi içinde uygulayarak öğreniyorsunuz. Bir anne bile kızına kurabiye yapmayı ilk seferde öğretemez. Kitaptan kitaba da fark vardır. Kitaptaki tarifler eğer bizzat yazar tarafından uygulanıp sonra yazılmışsa tarifi yaparsınız. İnternette de fazla bilgi kirliliği var, güvenmek zor. Hiç yemek yapmasını bilmeyen bir insanın doğrudan kitaba bakarak yemek yapabilmesi için işe önce salata yaparak başlaması lazım.

* Katılımcılar en çok hangi yemeği yapmayı seviyor?

Şehriyeli pirinç pilavı, zeytinyağlı yaprak sarma ve irmik helvası.

Haberin Devamı

EN ÇOK MERAK EDiLEN iRMiK HELVASININ REÇETESi

Haberin Devamı

Malzemeler:
* 500 gr. irmik
* 175 gr. tereyağı veya margarin
* 750 ml. su
* 350 gr. toz şeker
* 3 çorba kaşığı çam fıstığı
Tarifi: Yağı geniş ve kalın tabanlı bir tavada eritip fıstıkları ilave edin. Fıstıklar hafifçe renk alana kadar kavurup irmiği atın. Kokusu çıkana ve rengi sararıncaya kadar devamlı karıştırarak kavurun. Su ve şekeri ayrı bir kapta şeker eriyene kadar kaynatın. Kavrulan irmiğin üzerine şurubunu ekleyip yavaşça karıştırın. Şerbetini çekince sıcak olarak şekillendirip servis edin.

Haberin Devamı

“SOFRA, AiLEYi BiR ARAYA GETiRiR”Sağlıklı ve mutlu yaşamak istiyorsanız, doğru yer mutfak, doğru yöntemse, kendi yemeğini kendin pişirmektir. İçinde ne olduğunu bilerek, keyifle, güvenle.. Benim sloganım bu. İş ve şehir hayatı, yoğun çalışma, dijital yaşam ve bunun gibi nedenlerle insan giderek robotlaşıyor. Evlilik ve aile ilişkileri de bozuluyor. Ama evde pişen bir tencere yemek, ailenin sofrada buluşmasını sağlıyor. Gerçek mutluluk da işte burada! Çünkü yemek, lezzet, mis gibi anne köftesi, sıcak bir kâse mercimek çorbası gerçektir.