PKK’nın fesih kararı aldığı 5 - 7 Mayıs’taki 12. Kongresi’ne ilişkin duyuru 12 Mayıs’ta yapıldı. Geçen hafta itibarıyla ilanın üzerinden bir ay geçti. Bu sürede fesihin gereği olan silah bırakma konusunda kamuoyuna yansımış bilgi yok. Öte yandan bu hiçbir şey olmadığı ya da sorun olduğu anlamına da gelmiyor. Daha çok bir hazmetme arasına benziyor. Aralarında devlet görevlileri, AK Parti ve DEM Partili siyasilerin de olduğu, konuya yakın isimlerle konuşmalardan edindiğim izlenim şimdilik bu yönde.
Siyasiler, silahların bırakılmasına dair “teknik” meselelerin çalışılıyor olabileceğini tahmin ediyor. Bazı kesimlerin çok aceleci davrandığı sabahtan akşama sonuç beklediği belirtiliyor. Süreçte gözetilmesi gereken hassasiyetler, yönetilmesi gereken alanlar olduğu da aşağı yukarı ortak tespitler. Toplumsal kabulleniş, sahipleniş, destek sağlanmasının en az silahların bırakıldığından emin olunması kadar önemli olduğu üzerinde de mutabakat var. IRA’nın silah bırakma sürecine dair ayrıntılı okuma yapmak gerektiğini iki ayrı görüşmeden de çıkardığımı not edeyim.
Bu saptamalara rağmen AK Partili bir isim “Silahların bırakıldığı görüntüsünün gelmesi gerekiyor” sözünü sarfetmekten de kendini alıkoyamadı. Bunu; hükümetin - muhtemelen devletin ilgili kurumlarının da - karşılıklı beklentiler listesinde ilk sıraya yazdığı “gereklilik” olarak değerlendirmek mümkün.
Bu bir aylık sürede PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fesih kongresine gönderdiği bilinen mesaj da ortaya çıktı. Kimilerinin mesaj, kimilerinin mektup olduğunu söylediği metin, PKK’nın Avrupa’da yayınlanan ideolojik dergisi Serxwebun’da yayınlandı. 6 sayfalık metin birkaç açıdan tartışma yarattı.
Öcalan’ın “50 yıldır doğru anlaşılmayı bekliyorum. Anlatıyorum, anlatıyorum sonra yine anlatıyorum” diyerek örgütü azarladığı bölümler bir yana, özellikle Şeyh Sait ve Seyit Rıza ile ilgili sözleri Aleviler ve bazı Kürtlerde rahatsızlık yarattı. “Uydurma Alevilik”, “aldatmaca” gibi ifadelerin kullanıldığı metine tepki gösterenlerden bir örnek Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Başkanı Bayram Bozyel’in sözlerinden verilebilir. Verdiği röportajda Öcalan’ın Kürt tarihini bir çöp kutusu olarak gösterdiğini söyleyen Bozyel, “Kürt liderlerini; Bedirhaniler, Barzaniler ve Şeyh Sait ailesini devletin işbirlikçileri olarak nitelendirdi. Bu utanç verici, Kürt liderlerine ve Kürt tarihine karşı saygısızlıktır” dedi.
Kitap boyutunda
Metnin neden yayınlandığını sorgulayanlar, “sızdırıldı” diyerek kasıt arayanlar var. Daha basit gerekçe var gibi. İlk sayısında PKK’nın kuruluşunu duyurmuş olan dergi, fesih kararıyla son sayısını yayınladı. Kongreye ayrılan sayıda muhtemelen onun bir unsuru ve bir nevi son söz olarak Öcalan’ın metnine de yer verildi ve mesajının kitleye ulaşması hedeflendi. Ancak dediğimiz gibi mesaj genelleştiğinde tartışma da yarattı.
DEM Partili bir isime göre tartışmanın nedenlerinden biri, “özet” olması. Kaynak, dergide yayınlanan metindeki kopuklukların da özet olmasından kaynaklandığını kaydetti. Kongreye gönderilmek üzere kısaltılan metnin orijinali ise yaklaşık 450 sayfalık bir kitapmış. Bir “manifesto” olduğu belirtilen kitabın şu sıralarda yayına hazırlandığı ifade edildi. Kaynak, manifestoda geçmişin değerlendirmesi kadar, Öcalan’ın geleceğe dönük görüş ve önerilerinin de yer aldığını söyledi. Özetin yarattığı tartışma dikkate alındığında kitaptan sonra tufan kopacak mı göreceğiz.
Bu arada sohbet ettiğimiz DEM Partili isme, parti sözcüsü Ayşegül Doğan’ın, Öcalan’ın Mesut Barzani, Neçirvan Barzani, Mazlum Abdi, Kubat ve Bafel Talabani’yle görüşmeler yapmak istediğine dair açıklamasını hatırlatarak bunun bir temenni mi yoksa gerçekleşmesi beklenen bir gelişmeye hazırlama çabası mı olduğunu sordum. Kaynak “temenni” dedi ama hemen arkasından da “neden yüzyüze görüşme diye düşünüyorsunuz ki, temas kurmanın başka yolları da var” ifadesini kullandı. Güvercin uçurulmayacağına göre, kastedilen teknolojinin imkanlarından yararlanmak olabilir.