03.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Umut EROĞLU - umeroglu@gmail.com
Nereden geldiğini bilmediğiniz bir hissin sizi uyardığı düşüncesine kapıldınız mı hiç? Bir seçim anı önünüze geldiğinde, bilmediğiniz iki yolun ortasında kaldığınızda, beklenmedik bir durumu önceden sezdiğinizde, o gizemli duyunuzun harekete geçtiğini hissettiniz mi? Altıncı his adı verilen, insanlığın büyük gizemlerinden biri sayılan bu fenomeni yeryüzünde yaşayan herkes bir nebze de olsa tatmıştır.
Yaşadığımız gezegeni deneyimleyebilmemiz için beş harika duyuya sahibiz. Görme, tatma, işitme, dokunma ve koklama duyularımız, bize hayatta kalma yetisinden çok daha fazlasını, dünya üzerinde yaşamı her yönüyle tecrübe edebilme imkanı sunar. Bunun ne anlama geldiğini kavrayabilmek için bir astronot kıyafetini düşünelim. Oksijen, ısı ve basınç ayarlı, radyasyona karşı koruyan ve sesli iletişimi mümkün kılan bu özel kıyafet, uzayda hayatta kalmamızı sağlar. Fakat etrafı görme dışında bize uzayı deneyimleme imkanı vermez. Uzayın kokusunu duyamayız, seslerini işitemeyiz, bir asteroid zerresine dokunamayız. Dolayısıyla bir astronot, her ne kadar yörüngede salınmanın keyfini sürse de en önemli duyularının eksikliğini hissedecektir.
900 bin dolarlık fon aldı
İşte dünya üzerinde yaşayan bizler de vaktiyle çok daha kuvvetli olduğu düşünülen altıncı hissimizin eksikliğini böylesine hissediyor olabiliriz. Altıncı hissin kuşlar, çeşitli böcekler ve bazı memelilerde aktif olduğu biliniyor. Dünyanın manyetik alanını hissetmelerini sağlıyor. Kuşlar göç yollarını tayin ediyor, fareler yuvalarını manyetik alan hatları üzerine inşa ediyor, köpekler de yön bulmada faydalanıyorlar. Pusulalarımız da manyetik alan sayesinde çalışıyor. İnsanların da aynı hisse sahip olma ihtimali üzerinde hep durulsa da bugüne kadar kesin bir kanıt elde edilememişti.
Halk arasında altıncı his denildiğinde ilk olarak akla olayları önceden sezebilme, görünmeyeni algılama yeteneği geliyor. Bilimsel anlamdaysa altıncı his, beş duyumuzla fark edemediğimiz, görünmez enerji alanlarını fark edebilmek anlamına geliyor. Mistik bakış açısıyla, bu fark edilmeyen enerji alanları çeşitli bilgiler de taşıyabileceğinden ötürü, beynin altıncı hissiyle psişik bilgileri de okuyabileceğine inanılıyor.
Yakın zamanda Kolombiya Teknik Üniversitesi’nden Joe Kirschvink isimli bir jeofizikçi, insanlar üzerinde altıncı hissi ilk defa tespit ettiğini duyurarak büyük heyecan yarattı.
24 denek üzerinde gerçekleştirilen araştırma henüz tamamlanmamış olsa da bilim çevrelerince kabul görmeye başladı. 900 bin dolar fon alan araştırmaya Japonya ve Yeni Zelanda’daki laboratuvarlar da katıldı.
Bilimsel deney, insanların dünyanın manyetik alanını algılayıp algılayamayacağı üzerine gerçekleştirildi. Dünyanın manyetik alanını hissetmeye yarayan, hayvanlarda varlığı bilinen biyolojik alıcıya “manyetoreseptör” deniyor. Nasıl çalıştığı tam anlaşılmasa da iki olasılık üzerinde duruluyor. İlki manyetik alanın kuşların, köpeklerin ve insanların göz retinasında bulunan özel bir protein tarafından algılanması. Diğeriyse vücutta “pusula hücrelerin” bulunma olasılığı. Bu hücrelerin küçük bir demir minerali olan “manyetit” içerebileceği ve tıpkı pusula iğnesi gibi manyetik alana tepki verebileceği düşünülüyor. Her ikisinin de beyne nasıl bilgi iletebileceği henüz anlaşılmış değil.
İkinci fikre daha yakın duran Kirschvink, çalışmalarında sistemin nasıl işlediğinden çok sonucu gözlemlemeye odaklanıyor. Bunun için yerin iki kat altında, tüm dış enerjilerden yalıtılmış bir kabin inşa edilmiş. Zifiri karanlıktaki kabinin içinde dünyanınkine eşdeğer güçte saf bir manyetik alan yaratılmış. Bu manyetik alan, dünyanın kendi etrafındaki dönüşünü taklit etmek üzere bobinler yardımıyla hareketlendirilmiş. İçeri giren deneklerin beyin dalgaları özel cihazlarla izlenmeye başlanmış. Manyetik alan tam tersi yöne çevrildiğinde, beyin dalgalarında düşüş gözlenmiş. Bu sayede beynin görünmez manyetik alandaki değişimi fark ettiği ve bunu yorumlayarak tepki verdiği kanıtlanmış.
Cevap aranacak sorular
Geniş yankı uyandıran deney, henüz tamamlanmamış olsa da Japonya ve Yeni Zelanda’daki laboratuvarların katılımıyla önemli bir ivme kazandı. Saygın ve sözüne güvenilir bir bilim insanı olarak rakiplerinin bile onayladığı Kirschvink, insanoğlunun bu muazzam yeteneğe sahip olduğundan emin görünüyor.
Varlığı kanıtlandığında altıncı hissimiz, temel duyumuz olarak kayda geçecek. Çünkü doğrudan yaşadığımız gezegenle görülmemiş bir bağımız olduğu ortaya çıkacak. Asıl sorular bundan sonra başlıyor; beynimiz altıncı hissimizi ne amaçla, hangi bilgileri toplamak için kullanıyor? Hayvanlarla olan benzerliğimiz ne ifade ediyor? Bu gizemli veri, yaşantımızı, ilişkilerimizi ne yönde etkiliyor? Gezegenimiz bize ne anlatıyor, nelerden haberdar olmamızı istiyor?
En iyisi yeniden düşünmek; biz neyi hissediyoruz?
Şefkat köpekleri terör olaylarında iş başında