Pazar “İsteklerimi ertelemeyeceğim”

“İsteklerimi ertelemeyeceğim”

30.12.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:

Ocak ayında gösterime girecek “Bir Aşk İki Hayat”ta “Seyirci ilk kez böyle görecek beni” dediği mimar Deniz’i canlandıran Bergüzar Korel’in 2019 için sahne ve daha fazla sinema filmi hayalleri var.

“İsteklerimi ertelemeyeceğim”

“İsteklerimi ertelemeyeceğim”
İlk gördüğümde gerçekten şaşırmıştım, herhalde karşımda ekrandaki gibi ciddi, öyle fazla kahkahayla gülmeyen, hanım hanımcık bir kadın bulmayı bekliyordum. Halbuki Bergüzar Korel yerinde duramayan, cıvıl cıvıl bir kadın, “Vatanım Sensin” biter bitmez kestirdiği zıpır saçlarıyla da ruhunun hakkını veriyor. Kendisini bu ay Ali Bilgin’in yönettiği “Bir Aşk İki Hayat”ta izleyeceğiz. Başrolleri Engin Akyürek ile paylaştığı filmde oynadığı Deniz, ilk kez gerçek Bergüzar’a bu kadar yakın, hayatın içinden, kanlı canlı, pozitif, kendi deyişiyle yaşadığı semt gibi; “Moda gibi bir kadın”.

Haberin Devamı

- “Bir Aşk İki Hayat”, “Vatanım Sensin” bittikten kısa bir süre sonra, yazın çekildi. Sizi normalde yapmayacağınız bir şeyi yapıp yazın çalışmaya ikna eden ne oldu?

İki senelik “Vatanım Sensin”de ve öncesinde de oynadığım karakterlerden sonra çok daha günümüzden, hayatta karşılaşabileceğimiz, kanlı canlı bir karakter olması. Ve tabii ki benim eski şirketim Ay Yapım olması, Engin Akyürek ile olması, aslında hepsi bir bütün. Yoksa benim çok net kırmızı çizgilerim vardı. Ailece yaptığımız tatilin tam ortasına geliyordu. Ama bir şekilde su yolunu buluyor. Normalde bir sürü terslik çıkacak derken her şey yerli yerine oturdu. Ailemle tatilimi de yapabildim, ondan sonra sete çıktım.

- Nasıl bir kadın Deniz? Mimar galiba.

Haberin Devamı

Mimar. Ben Kadıköy’ü çok severim. Oradaki hayatı, özgürlüğü, pozitifliği. Deniz tam öyle bir kadın aslında. Moda’da geçiyor bizim film. Deniz de tam Moda gibi bir kadın. Çok pozitif, iyileştiren, çevresindeki insanlara iyi gelen bir kadın. Yaşadığı her şeye rağmen mutlu olmayı seçen bir kadın, bu beni çok etkiledi. Çünkü televizyonda daha zaaflarından arınmış kadınları oynuyoruz.

- Bir hikâyenin iki versiyonu mu var filmde; hani bir karar verdim hayatım şöyle oldu, onu değil de şunu seçseydim bambaşka bir yola gidecekti gibi?

Evet ihtimaller üzerine aslında. “Kaderini değiştirebilir misin?” benim bu senaryoya dair söyleyebileceğim en net cümle bu. Ben hep düşünürüm, bu yoldan değil de şu yoldan gitsem ne olurdu diye. “O kararı versem ne olurdu, orada başka bir hayat akar mıydı, keşke görebilsem” dersiniz ya, bu film biraz öyle.

- Hayıflanma huyunuz var mıdır o anlamda?

Verdiğim kararlarda genelde hep “İyi ki,” demişimdir. Özellikle işle ilgili hiçbir keşkem yok. Kendi hayatımda da genelde zorlamayı severim bir sürü şeyi. Çok şükür, kalbimden ne geçirdiysem, er ya da geç o oluyor. O yüzden hayatın o düzenine ve sırasına çok inanıyorum.

“Çıplak ve savunmasız hissetim kendimi”

- Oyunculuk anlamında da sizin için farklı mıydı bu deneyim, Azize gibi, Hakime Hanım gibi karakterlerden sonra?

Haberin Devamı

İlk etapta beni çok zorladı. En basiti gestuslarım, kostümlerim, kendime bakıyorum, o kadar yabancı geliyorum ki. Bir de fiziksel olarak da keskin bir değişim yaptıktan çok az bir zaman sonra tekrar kameranın önüne çıktım. O anlamda kendimi çıplak ve savunmasız hissettim ilk başta kameranın önünde

- Peki ekranda - perdede nasıl göründüğünüz önemli oluyor mu sizin için?

Oynadığım hiçbir şeyde nasıl göründüğümün hiçbir önemi yok benim için. Çünkü yaptığım işte ulaşmak istediğim bir gerçeklik noktası var. Dolayısıyla ağladığım bir sahnede rimelim akmış mı, uyanırken güzel görünüyor muyum, yüzüme fondöten sürelim mi diye düşünmüyorum. Yaptığımız işe saygısızlık gibi geliyor. Ben hayatın oyununu oynuyorum, inandırmaya çalışıyorum. O noktada nasıl göründüğünü düşündüğün zaman zaten bilinç giriyor işin içine, bilinç işin içine girdikten sonra sen o duyguya ne kadar yakın olabilirsin ki?

- Bu radikal saç kesme kararını nasıl verdiniz?

Aslında beni tanıyan herkes bilir, ben yıllardır saçımı kestireceğim diye tepiniyorum ve yıllardır bu tepinmelerim ya bir iş yüzünden askıya alınıyor ya bir reklam. Hatta “Vatanım Sensin”de “Ben o zamanki fotoğraflara bakıyorum kadınlar, kısa saçlı,” falan dedim, “Onlar Yunan, Rum” gibi cevaplar aldım ve izin vermediler. Sonra iş bitti, ben zaten çoktan koymuştum kafama. .

Haberin Devamı

- Evin erkekleri nasıl karşıladılar?

Çok beğendiler biliyor musun? Herkesten duyduğum şey, sanki sen yıllardır böyleymişsin gibi diyorlar.

- Daha genç ve dinamik olmuş.

Daha ruhuma yakın, özelikle kıvırcık olduğunda. Artık 12 senenin sonunda en azından kendi fiziksel özelliklerimde sözümün geçmesini istiyorum. Tabii ki bir karakter için her şeyi yaparım ama çalışmadığım dönemde nasıl görünmem gerektiğine de ben karar vermek istiyorum. Ben de insanım, evet oyuncuyum ama bir kadınım ve şu an kendimi böyle güzel ve mutlu hissediyorum. Başkalarının seni idealize ettiği gibi yaşamak çok yorucu. Hiç yakışmayabilirdi ama benim kararımdı. Saygı duyulmasını istiyorum sadece.

Haberin Devamı

- Yakın bir zamanda ekrana dönme niyetiniz var mı?

Bu sezon bence zaten bitti. Önümüzdeki sezon bakacağım. Çünkü hayat geçiyor ve biz hayatı sürekli çalışarak geçiriyoruz. Çocuğumuz bir daha bu yaşta olmayacak. Dizi çok büyük bir fedakarlık. Yapacağın işi, rolün ağırlığına göre seçmek bir seçenek olabilir.

- Şarkı da söylüyorsunuz, zaten bir albüm kaydınız vardı, şimdi bir de canlı performans oldu.

Bu bizim aslında olmazsa olmazımız. Okuldayken zaten dans, şan ve enstrüman dersimiz de vardı. Haddimi de biliyorum, sahip olduğum o belli kapasitenin içinde, güvenli alanlarda olmayı seviyorum. Bu konuda büyük bir iddiam yok. İlk kez sahneye çıktım. Bunun tabii İstanbul Modern’de olması çok güzeldi.

- Yeni yıldan ne gibi beklentileriniz var? Ya da planlarınız, değiştirmek istedikleriniz?

Galiba bu yılın şu ana kadarki yıllardan farkı iş olarak, artık sahneye çıkma isteğimi ertelemeyecek olmam. Artık isteklerimi ertelemeyeceğim. Çünkü hayat geçiyor, hep erteliyorum, “Sonra yaparım daha zamanım var,” diyorum. Biraz bilmiyorum yaşla mı ilgili ama ertelemek istemiyorum hissettiklerimi ve yapmak istediklerimi. 2019 o anlamda farklı olacak benim için, hissediyorum. Onun dışında beklentim sağlık, başka bir şey değil. Ve daha fazla sinema filmi yapmak istiyorum. İçinde olduğum, okuduğum heyecanla beklediğim işler de var.

“Anne olunca daha yumuşak biri oldum”

- Röportajlarınızda anneliğin oldum olası hayaliniz olduğunu söylüyorsunuz. Ne güzel ne istediğinizi hep bilmiş olmanız.

Kendimi tanıyorum, biliyordum bir çocuğum olacağını. Hep çok istedim anne olmayı.

- Anne olmadığım zamanları çok hatırlamıyorum demişsiniz.

Hatırlamıyorum çok. Sanki Ali hep vardı. Aile olmak, anne olmak, hayatımda çok büyük bir boşluğu doldurdu. Hep birinin yavrususunuz, sonra sizin bir yavrunuz oluyor. Bir insan yaratmak, onun büyüdüğünü görmek, yargılamamak. Mesela

onu çok öğrendim, hiç yargılamıyorum. Daha yumuşak biri oldum aslında anne olduktan sonra. Gördüğüm bir şeyde meselemi çok sert ortaya koyardım. Önyargılarımı yok eden bir şey oldu annelik, beni daha yumuşatan.

“İsteklerimi ertelemeyeceğim”

“Linç kültürü var ya, onu kaldıramıyorum”

- Peki tiyatronun zamanı gelmedi mi hâlâ?

Tiyatro yapmak çok istiyorum, yalan değil, bir sürü tekst de okudum. Tatmin

olacağım, mutlu olacağım ve bana bu işi getirenleri de mutlu edebileceğim bir iş istiyorum. Artık daha dinlenmiş ve zinde hissediyorum kendimi. Bu noktada çok istediğim bir şey tiyatro. Galiba biraz o yüzden de şarkı söylemeyi sevdim, sahnede insanlarla göz göze geliyor olmak çok zevkliydi.

- Konservatuvar zamanında “Troyalı Kadınlar”ı oynamışsınız, o nasıl bir deneyimdi?

Gerçekten çok güzeldi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin düzenlediği bir festivaldi. Biz Beste Bereket ile ikimiz, gençliğin getirdiği bir şey midir nedir, acayip bir cesaret örneğiyle oyunu yolladık, kabul oldu. İnsanlar çok güzel şeyler söylemişti oyundan sonra. O amatör ruh çok güzel, onu çok özlüyorum.-

- Karakterleriniz hata yapsın istiyorsunuz ama kendinize bu şansı tanımıyorsunuz galiba.

Aslında şöyle, ben hata yapabilirim, sadece hata yaptıktan sonra bütün dünyada olan bu linç kültürü var ya, artık onu kaldıramıyorum, gerçekten kalbim kırılıyor. İş anlamında başarısızlıkta değil sıkıntı, insanlar ellerinde taşlar, hazır bekliyor gibi geliyor bazen. Görsel iş yapan herkes için bunu söylüyorum. Daha hunharca ve cüretkâr oldu artık bütün söylemler. Onu benim artık kaldıracak gücüm yok. O yüzden daha güvenli alanlarda olmayı tercih ediyorum. Ama risk de almak lazım.