31.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
ELİF İPEK TÜRER - ipek.turer@milliyet.com.tr
Televizyonun insanı yanılttığına bir kez daha şahit oldum Gonca Sarıyıldız’la karşılaşınca. Uzun boyuna rağmen minyon bir yapısı var ve gerçekten küçük gösteriyor. Öyle ki 29 yaşında ama “20 yaşındayım” dese herkes inanır herhalde. İlk kez “Muhteşem Yüzyıl”da izlediğimiz, sonrasında “Diğer Yarım” ve “Bedel” dizilerinde karşımıza çıkan Sarıyıldız şu an “Seviyor Sevmiyor”da oynuyor. Biz de buluşup hem diziden hem neler yaptığından bahsettik.
- Küçükken ilgilenir miydiniz oyunculukla? İlk ne zaman “Ben oyuncu olacağım” dediniz?
Sanırım 12 yaşındaydım ama bu ailemin çok desteklediği bir şey değildi. Emin olamıyorlardı zaten o yaştaki bir çocuğun söylediği şeyin ciddiyetinden. Gerçekten istiyor mu, yoksa bir heves mi bilemediklerinden de o orada kaldı. Ben konservatuvara girmek yerine İstanbul Üniversitesi’nde çalışma ekonomisi okudum. Hatta mezun oldum, sonra konservatuvara girdim. Müjdat Gezen Kültür ve Sanat Merkezi’nde okudum. O sırada 22 yaşındaydım ve geç mi kaldım acaba diye düşünüp korkarak atladım o eşikten.
- Sonra da “Muhteşem Yüzyıl”, “Diğer Yarım” ve “Bedel” dizileri geldi. Böylece sizi hem iyi hem de kötü karakterlerde izlemiş olduk. Hangisini oynamak sizi daha çok heyecanlandırdı?
Ben de kendime soruyordum, “Kötüyü oynamak mı daha keyifli, yoksa iyiyi oynamak mı?” diye. Şunu fark ettim ki ne iyi yazılıyorsa onu oynamak keyifli. Hiç umurumda değil karakter iyi mi kötü mü, asıl heyecan verici olan iyi yazılmış bir şeyi oynamak. Hatta şunu da diyebilirim; hep benzer karakterleri bile oynasam eğer iyi yazılmışsa bu bana rahatsızlık vermez. Proje, yönetmen, senaryo iyiyse keyif bile verir diye düşünüyorum çünkü benzer olsa da aynı olmuyor ki. Hem yazarın katkısı oluyor, ayrıca siz de bir şeyler katabiliyorsunuz.
- “Seviyor Sevmiyor” başlayalı beş bölüm oldu. Az çok tanıdık İrem’i ama bir de sizden dinlemek isterim karakterinizi...
İrem’in, aslında çok belli etmeyi sevmese de hayatını ve kişiliğini şekillendiren en önemli şey annesinin onu terk etmiş olması. İnsanlara çok güvenemeyen, yakın ilişkiler kurmakta zorlanan biri. Sadece Deniz’le bunu yaşamıyor. Hayatındaki boşluğu dolduran, yalnızlığını alan kişi Deniz. Hem dostu hem kardeşi, her şeyi o.
“Modayla hiç alakam yok”
- Ama şimdi Yiğit’e âşık oldu. Bir yandan her şeyi dediğiniz Deniz var! Ne olacak sizce?
Evet, ama İrem ilk defa âşık oluyor. İrem için bir başka dönüm noktası da Yiğit olacak çünkü hayatında hiç böyle bir duygu yaşamamış. Kimseye gerçekten bir şey hissedecek kadar kendini bırakamamış. Ona gerçekten değer veren insanlara da pek denk gelememiş zaten. Dolayısıyla bir anda Yiğit gibi kendine değer verebilecek, duygusal bir erkekle karşılaşınca dünyası değişiyor. Çok ciddi bir çatışma yaşıyor şu an. Ben de bekliyorum ne yapacak acaba diye.
- Siz İrem’in yerinde olsanız ne yapardınız?
Ben olsaydım daha birinci gün her şeyi söylerdim çünkü gerilime katlanamıyorum. Daha doğrusu katlanmıyorum, hiç tahammülüm yok. Gerilim, sır, kaos; hayatımda bunlara yer yok. Ben olsaydım konu olmazdı, hikaye gitmezdi, sıkıcı olurdu yani.
- Dizide İrem giyinmeyi bilen, modadan anlayan biri. Siz nasılsınızdır?
Hiç alakam yok! Zaten ilk başta “Kız modadan anlıyor, giyinmeyi biliyor ve bunu çok seviyor. Ben nasıl bu kızı çalışacağım?” dedim. Ben “Bu tişörtü çok giyiyorum, o zaman bundan bir tane daha alayım da bir daha kıyafet aramayayım” kafasında bir insan olduğum için...
“Aylarca yemek yapsam sıkılmam”
- Çok küçük gösteriyorsunuz ama aslında 29 yaşındasınız. Hiç “30’a yaklaşıyorum eyvah!” korkusu oluyor mu?
Tabii ki dinç ve hareketli olmak, çabuk iyileşmek, yorulmamak avantajlı ve güzel. Ama ben oyuncuyum ve şimdiden 60 yaş rollerini gördüğümde “İnşallah 60 yaşında bana da böyle rol gelir” diye düşünüp bunu hayal ettiğim için o yaşım ilerledi korkusunu yaşamıyorum.
- Yaz dönemi ve set var. Tatil özlemi var mı?
Şu an yok. Bir de benim için tatil belirli bir yerde denize girmek değil. Dinlenebiliyorsam, sevdiğim insanlarla görüşebiliyorsam, bir an stresten ayrılıp nefes alabiliyorsam o benim için zaten huzur ve tatil demek.
- Set dışında neler yapıyorsunuz?
Sporu ihmal etmemeye çalışıyorum. Fitness yapıyorum, yoga ve pilates yapmaya çalışıyorum. Bir de yemek yapmayı çok seviyorum.
- Hiç yemek yapıyor gibi durmuyorsunuz...
Çok seviyorum ama gerçekten beni bir yerde bıraksanız aylarca yemek yapsam hiç sıkılmam. Çok ustalaşmadım ama o yüzden hep yeni şeyler deneyip öğrenmeye çalışıyorum. Mesela son zamanlarda bagel yapmaya çalışıyorum. Ayrıca yemeyi de çok severim. Pırasa, bamya hepsini yer, hepsini de yaparım. Daha çok da çevremdekiler neyi seviyorsa onu yaparım. Takdir topluyorsunuz ya o çok hoşuma gidiyor. -