Akbank Caz Festivali’nin tanıtım kokteylinde Kerem Görsev tanıştırdı Aytek Şermet’le bizi. "Aytek aslında doktordur. Ama aynı zamanda TV ve radyo programcısıdır. Bir de işadamlarından kurulu caz grubu var" diyerek. TV8’de her gün 10.30-11.00 saatleri arasında "Güncel Sağlık" programını hazırlayan Dr. Şermet aynı zamanda "Business Band" ya da sevdikleri adıyla Bizzband adlı caz grubunun üyelerinden biri. Grup hemen tümü müzik dışında kariyer yapmış işadamlarından -ve bir de işkadını- oluşuyor. Bu sayfada gördüğünüz fotoğraflarda yer alan esas kadroda saksofon çalan Şermet dışında, gayrimenkul danışmanı Firuz Soyuer (bas), reklamcı Dilek Erdoğan (vokal), müzik yapımcısı Sıtkı Sırtanadolu (gitar, grupta bir tek o profesyonel müzisyen), aydınlatma uzmanı / trompetçi Coşkun İnsel ve Fransız finans direktörü Ludovic Thommeret (davul) var. Hepsi öğrencilik yıllarında ve sonrasında caz ve rock gruplarında çalmış. Ama sonunda başka mesleklerde karar kılmışlar. Hatta üç yıldır Türkiye’de yaşayan Thommeret, Marsilya’da, üniversitede caz okuduğu ve yıllarca profesyonel olarak çalıştığı halde sonradan finans direktörü olmuş. "Profesyonellerden daha çok müşteri topluyoruz"
Böyle bir grup kurmak nereden aklınıza geldi?
Aytek Şermet: Üç yıl önce Kerem Görsev’le konuşuyorduk. "Ben işadamlarından bir grup kursam, sen ne yapabilirsin?" dedim. O da "Ben sana destek olurum" dedi. Ama sahneye çıkacak kadar caz çalan işadamı bulamadım. Bir gün Ayça ve Can Sandıkçıoğlu çok az tanıdıkları bir çiftle yemeğe çıkacaklardı. Bizi de çağırdılar. Meğerse gelenler Arzu-Cem Kaprol çiftiymiş. Cem Kaprol de piyano çalıyor. Gitarist Sıtkı Sırtanadolu ve davulcu ama fotoğrafçı ama makine mühendisi olan Mehmet Kısmet’le grup kurup Gramofon’da bir yıl çalmışlar zaten. "Ben bir basçı tanıyorum (Firuz Soyuer), ben de saksofon çalarım" dedim. Kerem’in barında çalmaya başladık.
Görsev profesyonel cazcılardan çok müşteriniz olduğunu söyledi. Doğru mu?
A.Ş: İlk programda o kadar çok
telefon ettik ve herkesi çağırdık ki, çaldığımız gecelerde kulübe yüz kişi geliyordu. Kabare şov gibi, kakara kikiri çalıyoruz. On ay sonra İstanbul’daki bütün caz müzisyenleri pazartesileri bize gelmeye başladı. Çünkü her pazartesi gelen, çok kaliteli, yüz-yüz elli kişilik bir müşteri porföyümüz vardı. "Abi, bu kadar dinleyiciyi bir arada bulmuşuz, çalalım" diyorlardı. Zamanla kadro değişti.
Repertuvarınızı nasıl seçiyorsunuz?
A.Ş.: Repertuvarı seyirciye göre seçiyoruz. Türkiye’de zaten çok az caz kulübü var, olanlarda da cazcıların anlamadığı bir şey var. Çok iyi caz dinleyicisi yüz kişi. Onun dışındaki insanların duymak istediği parçalar belli. Bilinen şarkılar, standartlar. Bilmediği parçalar da olsa; daha hareketli caz parçaları, bossa nova’lar, Latin’ler ve kısa sololar istiyor seyirci. "Amatörüz, onlardan daha iyi çalıyoruz" demiyoruz ama seyirciyle profesyonellerden daha iyi iletişim kuruyoruz. Ayhan Sicimoğlu’nun davulcuları da bizle çalıyor bazen gelip. Çok eğleniyoruz.
Her hafta bir gece sabaha kadar çalıyorsunuz. Ertesi günü çok önemli işleriniz varsa ne yapıyorsunuz?
A.Ş.: O zaman başka bir amatör bulursak ona devrediyoruz, bulamazsak maliyeti bize ya da kulübe ait olacak şekilde bir profesyonel buluyoruz.
Kulüplerden para alıyor musunuz?
A.Ş.: Çok değil ama alıyoruz. Bu işten para kazanmaya başladık sayılmaz.
Firuz Soyuer: Para alıyoruz. Yaptığımız işin ciddiye alınması için bu gerekiyor.
A.Ş.: Bazen özel gecelerde çalıyoruz. Mesela
Koç Holding’in tanıtım kokteylinde, bir Ralph Lauren partisinde çaldık, o zaman aldık. Cafe In’de çalarken de alıyoruz ama içimizden biri gelmediğinde yerimize çalan profesyonele veriyoruz parayı. Bu sene artık sembolik de olsa mutlaka para alacağız. Çünkü almadığınızda personel sizi itip kakıyor, işveren daha az ilgileniyor. Halbuki iki senedir en çok seyircisi olan grup biziz.
Hiç geliyor mu sahneye seyirci?
A.Ş.: Candan Erçetin, Melis Sökmen seyircinin arasındayken geliyor.
F.S.: Profesyonellerin bir sorunu yok zaten. Onlar her zaman gelip çalıyor, söylüyor. Biz amatörleri istiyoruz.
"Caz kulübü de açacağız"
Bu yıl nerede çalacaksınız?
A.Ş.: Çok yerden teklif var. Eski BAB kafeteryanın üstü şimdi kulüp olacak. Orası var. The Marmara’nın restoran tarafıyla konuşacağız, Cafe In var. Birini seçeceğiz
F.S.: Bu, haftada bir kere yaptığınızda daha eğlenceli zaten. Woody Allen da gidip yalnızca salıları çalıyor. Fazlasından aynı zevki alamayız.
Mesleklerinizden kazandığınız parayı müzikten kazansanız, işi bırakır mıydınız?
F.S.: Türkiye’de cazda o derece para kazanmak mümkün değil.
A.Ş.: Tabii ki bırakırım.
Ludovic Thommeret: Zaten benim Marsilya’da bir bar açma planım var.
A.Ş.: Hadi İstanbul’da açalım. Küçük bir yer bulup her akşam canlı müzik olan bir caz kulübü açmak istiyorum.
Yemek olmayacak. Hepimiz garsonluk, barmenlik yapacağız.
"Çapkınlık için grup kurulur mu karıcığım?"Eşleriniz ne diyor bu grup için
Ludovic Thommeret: Benim karım eskiden çok kıskanırdı.
Aytek Şermet: Benim karım da kıskanıyor. Kendileri sahnede olamadıkları için de kıskanıyorlar (gülüyorlar). "Sen de bir şeye merak sal karıcığım" diyorum. Tabii "Oradan birini bulursa" diye de kıskanıyorlar. İlk başladığımız zamanlarda bir gün "Ben anladım senin bu saksofonu niye çaldığını. Uğraştın, öğrendin. Şimdi kulüplerde çalacaksın. Ben seni dinlemeye her gece gelemeyeceğim. Sonra set aralarında ‘Aytek Bey çok güzel çaldınız’ diyenlerle beni aldatacaksın" dedi. Ben de "Hadi be, bir erkeğin karısını aldatması için çok uzun bir yol bu" dedim. Yani 33 yaşında git, saksofon al, ondan sonra senelerce ders al, ne olacağı belli olmayan bir yolda uğraş, şansına cazcı arkadaşların olsun. Niye? Kız tavlayacaksın! (Gülmekten kırılıyorlar) Yok yani, bunun daha kolay yolları var!