28.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz011.jpg Komet, "Olabilir Olabilir" adıyla ilk kez kitap halinde yayımlanan şiirlerinin tezgahtan vitrine çıkış hikayesini anlattı. Bu hafta Bebek'ten Arnavutköy'e yürürken, gözüne çok güzel görünmüş gökyüzü. "Yalılar, deniz kıyısına oturan evler gibi görünüyormuş". "Deniz kıyısında oturan evler bile imrendi yoksun ruhuna..." dizesi belirmiş hemen o an ressam Komet'in kafasında. (Ya da acaba şair Komet mi demeli? Burası biraz karışık.) Bir kağıt bulup not almış... Eve dönüşte o notu ilgili kutuya bırakmış... Böyle ne kutular birikmiş 1961-2006 arasında. Sonunda Pandora'ya ait olanından, içinden kurabiye şefkati çıkanlara (!) kadar farklı tat ve formlarda, hüzünlü ve sert yüzlercesi açılmış... Kimi zaten şiirmiş. Kimi de şiir olmuş. Hiç takmadım tabii... Anarşistim çok o sıralarda. Varoluşçu bir anarşist! Müthiş bir karşı çıkış, enerji vardı bende. Dağlarca Aksaray'daki Kitap Kitabevi'nde çok öztürkçe şiirler yazıyordu, ben de onları beğenmiyordum. Ama "Çocuk ve Allah" ile "Asu" başkadır. Yıl 1964. Beyoğlu'nda bir gece yarısı Fazıl Hüsnü Dağlarca ile karşılaşıyorsunuz. Şiir yazdığınızı söylemişler, iki dize okumanızı istiyor sizden. Okuyorsunuz, "Sen bu işi bırak git resim yap" diyor... Ne hissettiniz? Evet ama onun uzun şiirlerini o ezbere bilmez ben bilirdim, Boğaz yollarında bana okuturdu. Kitapta ona da göndermeler var. Edip Cansever sevmezmiş şiirinizi... Paris'te Münevver Andaç, Mehmet Nazım, Mustafa Irgat, Salih Ecer, İzzet Yasar, Necmi Zeka, Lale Müldür, İlhan Berk her zaman destekledi şiirlerimi. Ece Ayhan da çok övmezdi ama anlardım sevdiğini... Kimler yüreklendirdi şiir konusunda? "Şiirleri turşu yapar gibi yatırmış oluyorsunuz!" 40 yıldır kitap projelerim vardı. Ama bu kadar beklemek bir anlamda iyi de oldu. Turşu yapar gibi yatırmış oluyorsunuz. Güncelken iyi olabilir de yıllar geçtikten sonra iyi mi hâlâ? Bir de tabii üzerinde 40 yıldır çalıştığım şiirler var. Şiirleri bir kitap halinde toplama düşüncesi yeni değil sanırım. Valla ben de bilmiyorum. Olmadı işte. Niye kitap yapmadınız? Aslında başka isim seçenekleri de vardı. "Koşarak geldim, çorabı deldim" koymayı düşündüm önce. Ya da "Eyvah" diyordum. Sonra işin içinde bir düşünce boyutu da var; olabilir de olabilir olabilir; olmayabilir de... Kitabın adı da "Olabilir Olabilir"! Yok canım. Bu dile kötü bile olsa bir kitap hediye etmek istedim. Bu coğrafyanın 100 senelik macerası, bütün sosyolojisiyle, acısıyla, sevinciyle bir hücresiyim.. Edebiyata dönüş eşiği mi bu kitap? "Resim karşılığı şarap da içtim dişlerimi de yaptırdım" Bir sene Raffi Portakal'a şiirlerimi gönderdim. Ferit Edgü görmüş şiirleri, ki onunla özel bir ahbaplığımız da yok, o da çok beğenmiş, bana telefon ettiler. "Şiirlerin resimlerinden daha iyi" dediler. Belki de öyledir bilmiyorum. Aslında ben hepsi birdenim, ressam şair, şair ressam belki ileride müzik de yaparım. Sonra ben felsefeciyim. Ya da hiçbir şeyim. Her şey her şeydir, her şey bir şeydir; ama bir şey her şey değildir. Her şey bir resimdir fakat bir resim her şey değildir. Editörünüz Bülent Usta, "Bu kitaba başlarken aklımda şiir de yazan ressam Komet vardı; karşıma resim de yapan şair Komet çıktı" diyor. Siz hangisisiniz? Kim şiir okuyor ki? Şiir çok satan bir şey değil, kabul etmek lazım. Bu kitabın geliriyle bir Komet alacak kadar para kazanmayı umuyor musunuz? Bu kitap, 100 senelik Türkiye hayatının bir yansısı... Ben bu kitaba haddim olmayarak "Benim Ulysses"im diyorum. "Ulysses" bir günde geçiyor, benimki bir asırda... Aslında bir asrı bir gün gibi alıyorum. Sergi açma öncesiyle şiir kitabı çıkarma öncesi arasındaki fark ne? Doğal olarak ters tepkiler olacaktır. Sessizlik daha kötü ama önemli değil. Kendim için bir şey istiyorsam namerdim. "Ulysses"in başına gelenler malum... Kitabınızla ilgili ters tepkiler olabilir mi? Paris'e gittim 1971'de. Dil bilmiyorum. Mübin Orhon beni aldı evine; cüzi bir miktar bursum vardı. Birdenbire izole olma durumu. Orada işte daha sonra nostaljik denilebilecek romantik zaman dışı resimler yapmaya başladım ama şiir de çok ağırlıklıydı. Akademi yıllarınıza ve hemen sonrasına kadar uzanıyor şiir serüveniniz... Bazı insan olur ki aileden bir parası olur. Benim hiçbir şeyim yoktu, babam öğretmendi. Ve ben başka bir işte çalışmadım, hocalık da yapmadım. Dayandık yani. Ama o büyük bir romantizim. Büyük bir aptallık aslında; naiflik, saflık. Tabii bir büroda sabahtan akşama kadar çalışmak istemiyordum. Ama şimdi pişmanım. Keşke öyle olsaydı da emekli olsaydım. Neyse... Cihat Burak benden ve Burhan Uygur'dan birer tane resim aldı vaktiyle; karşılığında akşam bizi meyhaneye davet etti. Aslında bir şişe Marmara şarabına resim sattığım da oldu İstanbul'un en güzel pabucu karşılığında da... Sonra mesela Paris'te dişçiye dişlerimi yaptırdım yine resim karşılığı. Viyana'da dünyanın en iyi terzilerinden birine de, adam at meraklısıydı, atlı resimlerimden biri karşılığı harikulade bir elbise diktirdim. Ama küçük oldu, giyemedim. İçki parasına resim yapmışsınız. Hiç elektrik faturası ödemek için resim yapan duymadım. Nedir bu içki-ressam arasındaki kan bağı? "Bendeki şiirlerle iki kitap daha çıkar" Herkes kendi çapında çapkındır. Çapkın olduğunuz da söyleniyor, kabul ediyor musunuz? Bilmiyorum. Tabii kadınlardan hoşlanıyorum. Çok kadın arkadaşım da vardır. Onların arasında yaşadım, büyüdüm. Yani hâlâ bu yaşta içim kaynıyor, n'apayım. Neye üzülüyorum biliyor musunuz? Vaktiyle kıymetlerini bilememişim. Daha iyi sevmeliydim. Daha çok tatlarına varmalıydım, daha değer vermeliydim. Siz ne kadar çapkınsınız? Paris'teki atölyemde bir yerim vardı; orada daktilo duruyordu. Bende özel yerleri olan, şiiri olan kişiler öldükçe gidip ekliyordum isimlerini o şiire. Ömer Uluç dalga geçiyordu. Daha sonra ölecekleri de yazacağım deyince kesti. "Bitmeyen Şiir"de kaybettiğiniz yakınlarınızın adları geçiyor. Sürekli güncellenen bir şiir olmalı bu.. Çıkar, iki kitap daha çıkar. Devam ettirmek lazım aslında. Bu kitabın devamı gelecek mi? Türkçede Yahya Kemal, İlhan Berk, Ece Ayhan, Edip Cansever beni çok etkilemiştir. Cemal Süreya o kadar değil... Kendi deyişiyle suluboya der ya bazı şeylere, biraz öyle kartpostal imajlar bulup kolaj yapıyordu; o şiirlerini fazla sevmem. Ama güzel şiirleri de var. Sizin şairleriniz kimler? "Çocuk ve Allah"ı, son yıllarda yazdığı şiirleri kuvvetli, aradaki şiirlerini sevmem. Melih beyin son kitabını resimlemiştim. Kaybettiğimiz Mustafa Irgat, İzzet Yasar, Salih Ece, Seyhan Özçelik. Necmi Zeka bir kere çok yakın bana, kendisini tanımadan iki kitabını okuyunca harika bulmuştum, gıpta etmiştim. Lale Müldür, Barış Pirhasan, Enis Batur, Mehmet Taner ve daha hemen aklıma gelmiyor bir sürü şair arkadaş. Birhan Keskin'i beğeniyorum. Küçük İskender de çok biliyor şiiri. Dağlarca? "İçkiyi ve kadınları sevdiğim için çok şey kaybettim" Yok, eskidendi o. Herkesin içtiği gibi, ben de içerdim. Şimdi sosyal içiçiyim artık. Sıkı bir içici olduğunuz söylenir. Hayır, ondan önce de az içiyordum. Geçirdiğiniz hastalıkla da ilgisi var mı? Tabii canım hasta değilim. Bir şey vardı akciğerde, anlayamadılar iyi mi kötü mü diye. Bir sürü defa girdiler içime, burnumdan bile. Ameliyat oldum, kötü huylu bir şey değilmiş. Hastalık artık geçti ama. Şöyle söyleyeyim; eğer daha az içseydim daha iyi üretirdim, daha iyi şeyler yapardım. Dolayısıyla yüzde 25 ile 35 arasında bir kapasiteyle çalıştı fabrika. İçki yüzünden. Başıma kötü ne gelmişse, içki yüzünden geldi. Vaktiye o kadar çok içki içtiğiniz için pişmanlık oldu mu hiç? Kaybettiğim fırsatlar. İçki ve kadınları sevdiğim için çok şey kaybettim. Yaşamak da lazımdı yani. Ne geldi?