10.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
"Kendine Ait Oda No: 104" adlı tek kişilik ve 40 dakikalık oyun sizi bir anda odanın atmosferi ve "sahnenin" orijinalliğiyle cezbetmeye başlıyor.Oyunun yönetmeni Emre Koyuncuoğlu, mekan tasarımcısı Elif Özdemir ve "Kırık Kanatlar" dizisinde Latife Hanım'ı da canlandıran oyuncu Güliz Gençoğlu ile Türkiye'de bir ilk olan ve bir otel odasının ağırladığı oyunları hakkında konuştuk. Siz hiç bir otel odasında tiyatro izlediniz mi? Sıraselviler'de Lush Hip Hotel'de 104 numaralı odaya girdiğinizde klasik Osmanlı tarzında bir dekorasyonla karşılaşıyorsunuz. Odadaki yeşil uzun sedirlere uzanmak istediğinizde bir bakıyorsunuz, sanat ayağınızın ucuna kadar gelmiş. Güliz Gençoğlu: Daha önce tek başıma ve seyircilere bu kadar yakın oynamadım. Mesela, otobüste yanınıza oturanın yüzüne bile bakmak istemezken, burada seyirciyle çok samimi bir ortamda olacaksın. Konuşacaksın ve gözünün içine bakacaksın. Biraz korkutucu geliyor bana. Tiyatroda kulisiniz olur, seyirciyi sizden ayıran ışıklar olur. Tek başına bir otel odasında oynamak nasıl olacak sizce? Elif Özdemir: Lush İstanbul projesi sanatı hayatın içinde spontane bir şekilde bulmayı, mekan-sanat-İstanbul buluşmasını sağlanmayı amaçlıyor. İşte otel odasında tiyatro da bu amaç doğrultusunda oluştu. Sunduğumuz şey iddialı ama aynı zamanda çok samimi. Otel odasında tiyatro sahneleme fikri nereden çıktı? Emre Koyuncuoğlu: Bu projeyi mekanın getirdiği özelliklerden yola çıkarak oluşturduk. Çünkü otel odası hem kişilere ait yani özel hem de kimseye ait olmayan anonim bir alan. Oda oyuncuya dokunabilecek mesafede ve o oyuna ait olmayı, oyuna sahip çıkmayı ve paylaşmayı sağlıyor. Neden otel odasını tercih ettiniz? Elif Ö.: Otelin baş odası. Ön cephesinde tek kapalı çıkma, cumba var. Oda yüksekliği 4,5 metre. Bu özellikleri nedeniyle Osmanlı, İstanbul konağının ya da bir Anadolu evinin baş odası gibi. Zaten oda başka türlü kurgulanamazdı. Nasıl bir oda bu? Emre K.: Bir kere oyuncular ve izleyiciler arasında ayrılmış alanlar yok. Oyunun atmosferiyle iç içe ve yanınızda oturanlarla etkileşim halindesiniz. En önemlisi birlikte bir an paylaşılıyor olması. İkincisi, klasik sahne tiyatrolarının seyircisi aşağı yukarı bellidir. Ama otel odasında hiç ulaşamayacağın bir seyirci kitlesini bulabilirsin. Ayrıca seyircilerin istediği gibi davranması ve sürprizlerle karşılaşması mümkün. Otel odasında tiyatro, klasik sahne tiyatrosundan ne kadar farklı? "Odanın dekorasyonu değişmedi" Emre K.: Senaryoyu yazmadan önce odada oturup mekanın sesini dinlemek gerek. Benim için iki dinamik ön plandaydı. Biri odanın gelenekselliği ve özgünlüğü. Diğeri modernliği. Bu ikisinin yan yana olduğu bir konunun işlemesi gerekiyordu. Otel odaları ayrıca orada kalan kişilere aittir, özeldir. Ama sonra tamamen kimliksiz kalırlar. Bu da beni çok etkiledi. Elif Ö.: Oyunda geleneksel-modern, dün-bugün çatışması var. Bunlar odanın hissettirdiği şeyler zaten. Bunu yansıtan kıyafetler ve objeler kullandık. Bunun dışında odada hiçbir değişiklik yapmadık. Işığı bile ona göre ayarladık. Mekanın özelliklerinden bir senaryo yazarken neleri düşündünüz? Emre K.: Hikaye aslında çok basit ama melankonik. Meddahlık ve performans öne çıkıyor. Bir kadın elinde çantasıyla bir odaya gelir. Bavulunu açmaya ve eşyalarını yerleştirmeye başlar. Bunu yaparken eşyalar kimliğe dönüşür. Yani odaya kendi kimliğini yerleştirir. İşte bir kadının gözünden yaşamın detaylarını ve yaşanmışlıkları anlatıyor. Peki hikaye nedir?