Perihan Mağden için gecikmiş bir yazıMehmet Y. Yılmaz, yazısının altında imzasını görmese bile anlatımından tanıyacağı yazarlar arasında Perihan Mağden’i de saymıştı.
Hemen söyleyeyim: Aynı düşüncedeyim. Öylesine özgün bir dili var ki Perihan Mağden’in, iki cümlesini okuyup da onu tanımamak mümkün değil.
Bu, bir yazar için elbette önemli. Ama daha da önemlisi, o özgün dili zorlamayla, özgün olsun diye yaratmamak. Bu tür yazarlara rastlıyoruz. Özgünlük uğruna olmadık hokkabazlıklara kalkışıyorlar. Özellikle söyleyecek bir şeyleri olmayanlar.
Perihan Mağden onlardan değil. Kesinlikle değil. Özgün dili kendiliğinden oluşmuş. Zorlamayla yaratmamış onu. Üstelik söyleyecek çok şeyi var.
"Özle biçimin uyuşması" derler ya, Perihan Mağden’in yazdıkları, buna örnek gösterilebilir.
* * *"Herkes Seni Söylüyor Sahi Mutsuz musun?" (Everest Yayınları) haziranda çıkmış. İkinci basımı temmuzda yapılmış. Bende o basımı var; belki daha sonra yeni basımları da yapılmıştır.
Kitap, nedense, dört aydır masamın üstünde duruyordu. Okuma olanağını bir türlü bulamamıştım. Yeni okuyabildim. Gerçi bizde birçok kitap eleştirisi daha da büyük gecikmelerle yazılır ama ben kitaplardan "taze taze" söz etmeyi seviyorum. Ayrıca, kendimi eleştirmen olarak da görmüyorum. Bu köşedeki yazılar, eleştiri değil. Anılarla karışık savruk düşünceler. Sevdiğim kitaplar üstüne (Hadi Perihan Mağden gibi söyleyeyim) "dikkati çekmeler"...
Perihan Mağden en sevdiğim yazarlardan biri. Gazetedeki yazılarını özlüyorum. (Yazmakta olduğu romanı da merakla bekliyorum.) Düşüncelerini dobra dobra, çekinmeden, ince hesaplara girmeden, dalgasını da geçerek "savuran" yazar sayısı o kadar az ki. Perihan Mağden bunu yapıyor. İçtenlikle. Anlatımı gibi, özgünlük olsun diye değil.
* * *"Herkes Seni Özlüyor Sahi Mutsuz musun?" kısa yazılardan oluşmuş bir derleme. Marilyn Monroe’dan, Fassbinder’den Kadir İnanır’a, Turgut Özal’a kadar "zengin bir kadro"dan kaynaklanan düşünceler, görüşler.
Kimi yazarların görüşlrine katılmayabilirsiniz, yazdıklarını okur geçersiniz.
Perihan Mağden’in görüşlerine katılmasanız bile, okuyup geçemiyorsunuz (ya da bende öyle oluyor); kafanızda yeni sorular beliriyor, sözü edilen olayları, durumları, belki farkına bile varmadan, başka türlü değerlendirmeye başlıyorsunuz. Bir yazarı sevmem için önemli nedenlerden biri.
Kitaptaki bütün yazıları sevdim ama "Mutlak Yazarlık"ı özel bir sevgiyle okudum. Bana Ezra Pound’un bir şiirinin
son dizelerini hatırlattı:
"Ey Tanrım, ey Venüs, ey Mercury, hırsızların koruyucusu / Bir küçük tütüncü dükkanını ödünç ver bana / Ya da hangi mesleğe yazarsan yaz / İnsana her zaman beyninin gerektiği / Bu kahrolası yazarlık mesleğinden başka."
BİR DAKİKA ARA"Dünyanın en bakılası kadını"Perihan Mağden’in kitabının kapağında Marilyn Monroe’nun, yazarın sözleriyle "dünyanın gelmiş geçmiş en bakılası kadınının" fotoğrafı var. Bu haftaki köşemizi ünlü yıldıza ayıralım. İlk sözü elbette Perihan Mağden’e vererek:
Perihan Mağden: "Marilyn’in intihar etmediğini söylemek, biraz da ona hakaret etmek gibi geliyor bana."
Laurence Olivier: "Marilyn Monroe profesyonel bir amatördür."
Constance Bennett: "Arkasında büyük bir gelecek var."
Boy George: "Marilyn Monroe, şişirilmiş bir dönmeden başka bir şey değildir."
Gloria Grahame: "Marilyn son klasik seks simgesiydi. Şimdi kimler var? Suzanne Somers ve Farrah Fawcett gibi TV yıldızları. Televizyon, Hollywood’a seks simgeleri sağlamaya başlamışsa, seksin, ilginç seksin öldüğüne inanabilirsiniz."
Vivien Leigh: "Richard Nixon, Eisenhower’ın yanında neyse, Jayne Mansfield de Marilyn Monroe’nun yanında odur... Uydurma bir taklit... Ve tahtın varisi."
Eloise Wood: "Marilyn Monroe’nun oyuncu olma çabalarını ilgiyle izliyoruz. ‘Otobüs Durağı’ndaki (Bus Stop) oyunu sadece onun hayranlarını tatmin edebilecek bir adımdı... Oyuncu olmasını belki Laurence Olivier sağlayabilir. Joshua Logan da, Actors Studio da bunu başaramadı."
PAZAR