Pazar Şeyimi şey ettiğimin şeyinde kadın olmak

Şeyimi şey ettiğimin şeyinde kadın olmak

02.05.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Canım" yerine "sürtük" denir mi? "Orospu" bir sevgi sözü olabilir mi? Buyrun, konun...

Şeyimi şey ettiğimin şeyinde kadın olmak

Gündelik hayatın ortak noktalarından beslenen bu dilde bazı kelimeler giderek yaygın kullanımdaki anlamlarından uzaklaşır. Kelimeler ezilip büzülür, kısaltılır, bazıları kıyısından bile geçmediği bir anlamda kullanılır.Ne bileyim, mesela öğrenci yurtlarında "Sana kapı geldi", "Ziyaretçin var" manasındadır. Ve her küçük arkadaş grubunun da kendine has böyle kelimeleri, kalıpları vardır. Anlamından ziyade tınısından dolayı komik kabul edilen, yerli yersiz yinelendiği için bir süre sonra o grubu diğerlerinden ayıran bir etikete dönüşen kelimeler. Biz "adeta" derdik. "Adeta"ya çok gülerdik. Mütemadiyen münasip zaman kollardık "münasip" diyebilmek için mesela. Ve evet, bir de "mütemadiyen"i severdik; "kanımca", "sakil", "abiye", "dudaktan öpüşmem"...Çok sinirlenince "arızaya bağlar", bozulduğumuzda "kaput olur"duk. Fazla kibar ya da şık, cici, iyi bulduğumuz her şey "dantel"di.Bir sebepten sohbeti kesmek istediğimizde, oturduğumuz yerden "ben gittim" derdik. Sonra işte "kondum" vardı. Her manaya gelirdi. Bir şey bittiğinde ya da başladığında ya da istenen bir şey gerçekleştiğinde... Mesela şimdi ben girizgahı nihayet tamamlayıp esas mevzua dalıyorum ya... Hah kondum! Birlikte yaşayan, birlikte zaman geçiren insanlar bir süre sonra ortak bir dil kurarlar. Birbirlerinin sık kullandığı ifadelerden, ünlemlerden oluşan ortaya karışık yeni bir dil yaratırlar. Durduk yerde her cümleye bir "adeta" sokuşturmak da tuhaf adeta! Ama herhalde daha tuhafı bizim birbirimize "orospu", "şıllık", "kaltak", "sürtük" dememiz olsa gerek. Kavgada söylenmez! Fakat bizim için, "canım" demek gibi bir şeydi. "Nerelerde sürttün orospu?", "Görüşmeyeli neler yaptın canım?" yerine geçerdi. O kadar da doğaldı yani. Hatta bir ara bu doğallığı fazla abartmış, bu kelimelerin hakim dildeki karşılığını hepten unutmuş olacağız ki, bir keresinde bir arkadaşım bizim evi telefonla arayıp, beni evde bulamayınca da anneme "Orospu kızınız nerelerde sürtüyor yine?" diye soruverdi. Ve annem tabii günlerce kendine gelemedi. Haksız mı? "Orospu kızınız yine nerelerde sürtüyor?" Aslına bakarsanız, şimdilerde birlikte çalıştığımız 20li yaşlardaki kadınların birbirine "orospu" demesini yadırgamıyorum ben elbette ama bu kadınların bir gaye ya da gaylerin birbirine "Naber ib..?" demesine hâlâ alışmış değilim. Her seferinde şaşırıyorum. Ama evet, öyle diyorlar. Kendi ortak dillerinde bir hakaret ya da saldırıya tekabül etmiyor demek ki bu kelime. Öylesine bir hitap işte.Elif Şafakın yeni kitabı "Araf"ta, feminist toplantılardan birinde bir karar alınıyor. "Erkek egemen söylem ile karşılıklı duvar tenisi oynayacağız" diyor kitap karakterlerinden biri. Atlayarak aktarıyorum: "Erkek egemen söylemin tüm hakaretlerini bile isteye kabul ettiğimiz anda bizi aşağılayacak gücü kalmayacak bu sistemin. Size orospu derlerse namusunuzu kanıtlamaya çalışmayın, asla bakireyi oynamayın. Aşağılayıcı kelimeleri erkek egemenliğinin kıllı ellerinden alıp tam ters yönde kullanmak suretiyle insanlığı onurlandıracağız. Bundan böyle kaltak övgü, iffetli hakaret olacak."* * *Biz elbette böyle bir karar alıp da uygulamaya koymamıştık. Bugünkü gençlerin de ortak bir kararla hareket etmediklerine eminim. Ama işte yaptığımız buydu galiba. Toplumun bize hakaret olarak yöneltebileceği kelimelerin içini boşaltmak, onları karikatürize ederek kendimizi bu sınırlı alan içinde güvende hissetmek...Babaların namus yüzünden kızlarını boğdukları "şeyini şey ettiğimin şeyinde" insanın kendini güvende hissetmesi ne kadar mümkünse, o kadar! "Kaltak, övgü; iffetli, hakaret olacak" Televizyonun kumandası bozuldu. Ne yapılır ki? Pilleri çıkarıp yeniden taktım. Bir işe yaramadı. Bir elimde bozuk kumanda, diğerinde telefon, sevgilimden yardım dilendim. Şu sıralar sabah erken çıkıyor, gece geç vakit dönüyor. Çoook çalışıyor, çoook. "Tornavidayı al, aleti parçala" dedi. Bir ümit "Tamir edebilir miyim sence?" diye sordum. Edemezmişim. Ama çok işi varmış. Benimle uğraşamayacakmış. Tornavidayla kumandayı dağıtırsam hem oyalanırmışım hem de hırsımı almış olurmuşum. İyi! O kumandanın da alacağı olsun. Tam da boyun fıtığı nedeniyle evde istirahate kapandığım şu günlerde bozulması şart mıydı? Organizma zaten feleğini şaşırmış. Onca kas gevşeticiden sonra evvel ezel tembelliğe müsait olan bünye iyiden iyiye pelte kıvamını almış. Bir de tüm bunların üstüne televizyonun aslında aptal kutusu olmadığı kanıtlandı, biliyorsunuz. Bilakis, entelektüel performansı artırmakta klasik müzikten de kitap okumaktan da daha yararlı imiş televizyon izlemek. İngilterede Reading Üniversitesinin araştırmasına göre kadınlar pembe dizi izledikten sonra IQ testinden daha yüksek sonuçlar almışlar.Yani tüm koşullar benim kanepeye uzanmamı ve kanallar arasında gezmemi buyuruyor. Lakin şerefsiz kumanda kanal değiştirmeyi reddediyor. Peki!Ne yaptığımı söyleyeyim. Bir yerli bir yabancı çaldığı için bana kanal değiştiriyormuşum hissi veren Dream TVyi açtım. Sonra cam önündeki koltuğa oturdum. Üç gündür neredeyse kıpırdamadan kitap üstüne kitap okuyorum. Bu hafta bu köşedeki kitap tanıtım broşürü tadı o yüzden yani. Neyse ki Zahire hanım olaya el koydu. "Kumanda bozulur muymuş? Pilleri bitmiştir" dedi.Haa! Öyle mi?Zeka düzeyimi artırmak için daha kaç sabah Aydın ile Seda Sayan arasında zaplaya zıplaya dolaşmam gerekecek acaba? Biraz daha zeki olmak için daha kaç sabah Aydın ile Seda Sayan arasında gezmem gerekiyor? Her gören "Botoks mu yaptırdın?" diye soruyor. Hayır, kortizon yaptırdım. Bu yüzden böyle şiş-suratım. Bir arkadaş "Şişman köşe yazarı olur mu?" dedi. "Senin de bir nevi idol olman gerekmez mi?" Nasıl yani? İşte bu yüzden bugün ben biraz depresif feministim. "Mazohist olmaktansa feminist olmaya karar verdim." Sally Kempton, gazeteci. Elif Şafakın yeni kitabı "Araf"ta bir karakter, erkek egemen dili yıkmak için kelimeleri tam tersi anlamlar yükleyerek kullanmayı öneriyor. Gençlik bunu, niye yaptığını bilmeden de olsa, yıllardır yapıyor. manik depresif köşe "Herkes dile düşer, kadınlar da erkekler de... Ama dile düşmek deyimi en çok kadınlara yakıştırılır" yazıyor arka kapakta. Sibel Irzık ve Jale Parla edebiyat ile toplumsal cinsiyet arasındaki ilişkileri tartışan yazıları derlemişler.TV kumandası bozuk ya, oturup bu kitabı da okudum. Ve Halide Edible ilgili yazıyı okurken sık sık -Çekmecedeydik sanırım, bir yaz akşamı, balkonda bize heyecanla o sıralar üzerine bir tez hazırladığı Halide Edibi, onun hayatını, kitaplarını anlatan- Hülya Adakı andım. Anlattıklarını hatırlamaya çalıştım.Kitaptaki bu makaleyi kim yazmış dersiniz? Gazeteci oldum ama hâlâ bir yazıyı okumaya başlarken önce imzaya bakmak aklıma gelmiyor. Ne salağım... Hülya Adak tabii ki! tubakyol@yahoo.com Edebiyata düşen kadınlar