14.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
oguven@milliyet.com.tr Timsah: İşi, parası ve eğitimi yok. Buna rağmen hacıyatmaz gibi ayakta kalmayı başaran biri. Sahip olmadığı özellikler arasında ahlak da var kuşkusuz. Utanma duygusu hele hiç yok. Seks, para ve araba dışında düşündüğü fazla bir şey olmayan biri. Daral ile tanıştıktan sonra değişen hayatında yatağa attığı kadınların sayısını bilen yok. Leman dergisinin kurucusu, Daral ve Timsah'ın yaratıcısı Mehmet Çağçağ 15 yaşına basan ikiliyi ve Türkiye'nin bu karakterleri neden bu kadar çok sevdiğini anlattı. Daral: Fabrikatör Ünal dayının oğlu. Eğitim görmüş, hali vakti yerinde. Hayata dair meseleleri olan, dünyayı anlamlandırmaya, kendini geliştirmeye çalışan ancak diğer yanda her ortamda daralan, çok da mutlu olmayan biri. 1990'lı yıllar Türkiye'nin kabuk değiştirdiği bir dönemdi. Gençliğin gündeminde politika vardı, cinsellik ise bugünkü kadar yoğun değildi. Onların bütün enerjileri flörte akıyordu. Daral ve Timsah böyle bir iklimde ortaya çıktı. Okuduğum Mimar Sinan Üniversitesi'nde bazı insanlar tanıyordum. İyi aile çocuklarıydı, paraları vardı, yine de mutsuzlardı. Ortada anormal bir durum vardı çünkü bunlar hayatı anlamak için çaba gösteriyorlardı. Daral'ı bu insan tipi üzerinde şekillendirdim. Marjinal olduğu için de çok fazla ilgi görmedi başlarda. Karşısına tezat olsun diye Timsah'ı koydum. Timsah o dönemin en yaygın genç tipiydi. Üretmeden tezgahını döndürüyordu. "Benim Timsah'ım işini bilir"di. Herkes gibi hiçbir şeyi yokken ayakta kalıyordu. Timsah çok sevildi. Çünkü insanlar kendi bilinçaltlarını Timsah'ta görüyordu. Daral ve Timsah nasıl ortaya çıktı? Elbette. Türkiye cinselliği yaşayamıyor. Bunun olmadığı bir toplumda cinselliğini yaşayan birine bakmak, izlemek çok mantıklı. Timsah yaşanmayan bir şeyi yaşıyor. Bu yüzden insanların ilgisini çekiyor. Türk gençliği milli olmak için hâlâ genelevlere gidiyor. Cinselliğini yaşamış olsa Timsah'a ilgi göstermeyecek. Konuyu başka şekilde ifade edersek "Timsah olunmaz, Timsah doğulur" derim. Bu sevilmenin arkasında Timsah'ın yatak maceraları da var galiba. "Daral ile tatile çıkmak istemezdim" Daral ve Timsah'ın hikayelerinin arkasında hayal gücü, merak, yaşam pratikleri ve kulak misafirlikleri var. Öykülerin birçoğundaki hikayeler aslında gerçek. Ben espri formatında işleyip kurgulamışımdır o kadar. Mesela biriyle tanışıp bir yere gideriz, içeriz. Bir şişe şaraptan sonra karşımdaki anlatmaya başlar, "Kızın biri geldi abi, şöyle oldu, böyle oldu" diye... Ben o hikayede komiklik bulursam kafamın bir yerine bunları not ederim. Zaten 15 yıldır hiçbir masadan malzemesiz kalkmadım. Hep laf dönüp dolaşıp sevişme maceralarına geldi. 15 yıl boyunca hiç konu sıkıntısı çektiniz mi? Daral'a tabii ki. Ama Timsah'ın renkli tarafları da var. Ben tatile çıkıyorsam karşımda Daral'ı değil Timsah'ı görmek isterim. O bunalım, ben bunalım, tatilin tadı olmaz. Siz karakter olarak kime daha yakınsınız; Daral'a mı yoksa Timsah'a mı? Hayır açılmadı. Korkum yaptığım esprinin bir kadını, bir eşcinseli veya bir dini incitmesi. Çizdikten sonra yaptıklarımı etik bir filtreden geçiriyorum. Rahatsız edici şeyler çizmiyorum. İmtina ettiğim şey pipi çizmek değil. Tam tersine daha çok pipi çizmeye gayret gösteriyorum. Bazen lahana gibi çizdiğim bile oluyor. Çünkü bu, erkek egemenliğiyle ilgili bir şey. O gizli saklı olduğu sürece o egemenlik sürdürülüyor. Koca bir bedende sallanan, ufacık tefecik, bazen komik duruma düşen bu parçayı çizdiğim zaman aslında onun iktidarının façasını bozmuş oluyorum. Daral ve Timsah'ın hemen her hikayesi Timsah'ın sevişmesiyle sona eriyor. Bu karikatürlerden dolayı size hiç dava açıldı mı? Dergideyim. Bir kız aradı, "Timsah'tan iğreniyorum ya, artık sadece Daral'ı çizsene" dedi. Timsah'ın yaptıklarına sinirleniyormuş. Karaktersizin tekiymiş. Beni ikna etmek için çok uğraştı. Ona "İkisinden biri senin sevgilin olacak, hangisini tercih edersin?" diye sordum. Bir an sessizlik oldu. "Kahretsin galiba Timsah!" dedi. Sonra telefonu kapattı. "Kahretsin galiba Timsah!" "Her hikayenin sonunda Timsah'ı yenik duruma düşürüyorum" Aslında öyle değil. Timsah'ın kazandığı her noktada Daral yerin dibine giriyor, kaçıyor. Daral daha çok utancı temsil ediyor. Çünkü onda böyle bir duygu var. Timsah'ta bu duygu yok. Zaten ikisini birbirinden ayıran en büyük özellik bu. Daral'ı her hikayede yenik gibi göstererek aslında Timsah'ı yeniyorum. Timsah'ı hep gülünç duruma düşürüyorum. Çünkü yenik olan gülünç duruma düşendir. Daral her ne kadar iyilik timsali olsa da, maceraların sonunda dumura uğrayan, utanan Timsah değil o oluyor. Niye?