28.02.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Elif Berköz Ünyay
Seda Domaniç eski Doğuş Yayın Grubu İş Geliştirme ve
Dış İlişkiler Direktörü, yeni Vogue Türkiye Genel Yayın Yönetmeni. Domaniç direktörlüğü sırasında bizzat Conde Nast görüşmelerini yürüttü, Vogue Türkiye’yi moda dünyasına kazandırdı.
Dergide görev alacakları seçecek ekipte yer alırken kendini Vogue Türkiye’nin genel yayın yönetmenliği koltuğunda buldu.
Domaniç 34 yaşında ve tüm dünyada yayımlanan 17 Vogue dergisinin başındaki en genç isim. Onunla ilk sayının yayımlanmasına iki gün kala buluştuk. Yorgun ama mutluydu. Ekibine ve hazırladığı dergiye güveniyordu: “İlk sayıyı 80 bin bastık. Kadın dergilerinin bir numarası olmayı planlıyoruz.
30 bin ve üzerinde satış yapacağımıza inanıyoruz.”
Vogue’un Türkiye’de yayımlanacağı kesinleştiğinde sizden önce yayın yönetmenliği için başka isimlerin adı telaffuz ediliyordu. Tamam, özgeçmişiniz süper.
Ama geçmişinizde moda ile ilgili bir iş veya dergicilik yok. Yayın yönetmenini seçecek ekipteyken o koltuğa şimdi siz oturuyorsunuz. Nasıl gelişti bu süreç?
Doğuş Grubu’nun iş geliştirmesi ve satış-planlamasından sorumluydum. Vogue’un yayın şirketi Conde Nast ile olan anlaşma projesini ben yürütüyordum. Vogue projesi benim sorumluluğumdaydı. Vogue’un Türkiye’de çıkacağına dair anlaşma 1,5 yıl kadar önce imzalandı. Biz de derginin yayın yönetmeni arayışına başladık. Bu arayışa birebir ben de dahildim, seçici ekipteydim.
Adaylar teker teker karşınıza gelirken sizin aklınızda “Şu derginin başına ben geçsem keşke” gibi bir hayal var mıydı?
Hayır. Ben taşıyıcı anneydim. İş geliştirme böyle bir şeydir. Taşıyıcı annelik yaparsınız, bebeği doğurursunuz ve o bebeği başka birine teslim edersiniz. Vogue da benim açımdan böyle bir projeydi. Ama adaylarla görüştük, bir noktaya gelemedik bir türlü. İçimize sinen bir isim çıkmadı. İngiltere’de Conde Nast’ın tüm uluslararası edisyonlarından sorumlu yayın direktörü “Seda sen hiç yayın yönetmenliğini düşündün mü?” diye sorduğunda ilk tepkim “Adayları mı beğenmediniz?” oldu. “Bir terslik var” diye endişelenmiştim. Sonra “Yöneticilikten memnunum. Daha çıkaracağımız dergiler var” cevabını verdim. Ardından Türkiye’den de aynı teklifle geldiler.
“İki tarafın da bir bildiği var herhalde” deyip görevi kabul ettiniz mi hemen?
Görevimi bırakıp yeni bir göreve başlamak ne anlama geliyordu? Bu, kariyerimde büyük bir değişiklik demekti. Biraz müsade istedim. Düşünmeliydim. İç muhakemelerimi yapmam birkaç hafta sürdü.
“Katıldığım moda haftaları hızlandırılmış kurs gibiydi”
Vogue’un yayın yönetmeni olmadan önce modayla ilişkinizi tarif etseniz ne söylerdiniz?
Her Türk erkeğinin futboldan anladığı kadar derler ya... Ben de her kadının modadan anladığı kadar modadan anlıyordum. Giyinmeyi, alışverişi, moda dergilerini seviyordum, dizaynırları tanıyordum, az çok çizgilerini biliyordum ama moda dünyasıyla hiçbir profesyonel ilişkim olmamıştı tabii. Göreve gelince New York, Paris, Milano Moda Haftaları’na katıldım, hızlandırılmış kurs gibiydi o defileler.
Türkiye Vogue’u hazırlarken yayımcı şirket Conde Nast ne kadar karıştı size?
Editoryal bağımsızlığa ekstra önem veriyor Conde Nast. Anlaşma sürecinde “Editoryal bağımsızlığı sağlayabilecek misiniz?” sorusunu sordular. Demek istedikleri şuydu: “Kendi ayaklarınızın üzerinde durabilecek misiniz, reklam baskısına karşı sağlam kalabilecek misiniz?” Conde Nast’ın en temel çıtası kalite. Derginin Vogue kalitesini taşıyıp taşımadığına, Vogue hissi verip vrmediğine dikkat ediyorlar.
“Vogue her sayıda yüzde 70 orijinal içerikle yayımlanacak”
Hiç Conde Nast’a takılan sayfa oldu mu?
Hemen onay alamayan sayfa Zeki Müren’le ilgili olandı. Türkiye Vogue’da bir nostalji bölümü var. Türkiye’nin moda mirasını zenginleştiren kişileri ele alacağız her sayıda. Bunun ilkini Zeki Müren’e ayırdık. Fotoğraflarda Zeki Müren’i gördüklerinde şaşırdılar. Otrişler içinde, ayağında platform çizmeler... “Bunları nereden buldunuz?” dediler. Biz de eskiden herkes smokinle, takım elbiseyle sahneye çıkarken Zeki Müren’in getirdiği değişimi anlattık. Onayı aldık.
Derginin ne kadarı yerli kalacak? Diğer Vogue’lardan alınan çeviri haberler kullanılacak mı?
İlk sayı yüzde yüz ev yapımı. Bu önümüzdeki sayılarda değişebilir ama her zaman yüzde 70’i orijinal içerikle yayımlanacak. Çeviri habere pek yer vermek istemiyoruz çünkü bizim hem ekibimiz geniş hem de Vogue Türkiye’ye katkıda bulunanlar kendi alanında önemli isimler. Örneğin ajanda sayfamızda sinemayı Sevin Okyay, müziği Mehmet Tez, sanatı Ezgi Başaran yazıyor.
“Ayak parmağımdan saçımın teline kadar incelendiğimi hissettim”
Pozisyonunuz moda çevresinde sürekli tartışılıyordur. Vogue’un yayın yönetmeni titrinizle katıldığınız İstanbul’daki defilelerde herkes size bakıp fısır fısır konuşuyor mu?
Görevden sonra ilk kez geçen ağustostaki moda haftasına katıldığımda ben ortama girdiğimde birden fısıltı başladı. Ayak parmağımdan saçımın teline kadar incelendiğimi hissettim. Türkiye’de dergi ve moda dünyası çok küçük. Ben onlara yabancı bir ismim, beni merak etmeleri, hakkımda konuşmaları normal. Olumlu şeyler söylediklerini duydum hakkımda. Olumsuzlar kulağıma gelmedi belki de...
Moda çekimlerine 60 bin dolar civarında para harcadığınız konuşuluyor.
Doğru mu?
60 bin dolar biraz abartı ama tabii yüksek bütçeli çekimlerimiz oldu. New York’tan Türkiye’ye ekibin gelmesi, konaklaması falan tabii bütçeyi yükseltiyor.