Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şimdi rövanşta mutlak bir galibiyete ihtiyacı var Galatasaray’ın. Yenerler mi? Evet demek öyle zor ki!

Yılın bu zamanında ön eleme maçına çıkmak çok netameli bir iş... Kazaya uğrama olasılığı var. Bir yandan sonlandırılamayan transfer süreci, bir yandan hazırlık dönemi... Sakatlar, yeniler eskiler, eksikler derken, lig başlamadan henüz ritmini, uyumunu ve formunu yakalayamamış bir kadro ile mücadele ediyorsunuz.
Ali Sami Yen’de yaşanan hayal kırıklığı işte böyle bir tablonun sonucu.
Galatasaray, Arda ile güç bela bulduğu avantajı, savunma ve orta alandaki şaşkınlıklarla elinden düşürdü.
OFK Belgrad karşısında ham bir görüntü verdi sarı kırmızılılar... Evet, topa daha çok sahip oluyor, rakibinin fiziğe dayalı mücadelesine karşı bireysel ustalıklarla fark yaratıyordu. Rijkaard’ın 4-3-3’ünde bir derme çatma havası vardı. Mehmet Batdal, topla her buluşmasında istediği gibi vuramamanın, rakip baskısı altında tıkanıp kalmanın sıkıntısını çekti. Ayağına top bekleyen, hareketsiz haliyle şaşkın bir “punta” örneğiydi Mehmet Batdal... İtalyanlar’ın eski tip çakılı santrforlarına benziyordu. O’nu Hakan Şükür’le kıyaslamak her ikisine de haksızlık. Hakan Şükür hareketli, oyunun her yanına katılan ve anormal pres yapan bir golcüydü. Batdal pres altında eziliyor. Serdar Özkan da yeni takımında eski dertlerinden kurtulamamış göründü... Gol pozisyonuna giriyor, ama golü atamıyor.
Neyse ki elde bir Arda’sı vardı Galatasaray’ın... O hamlık, yerli yerine oturmamışlık ve yavaşlık içinde kaleyi, kaleciyi ve topu görerek uzaktan ustaca bir vuruş yaptı. Saranov da acemice kaçırdı elinden gol oldu.
Barış, Mustafa Sarp ve Ayhan’ın orta alanda yeterince etkin ve üretken olamadığını da gördük. O nedenle topla buluşan her Galatasaraylı, çareyi Arda’da buluyordu. Topu ona emanet edip sorumluluktan kurtulma hali...
Rijkaard ikinci yarıda Pino ve Kewell’la etkinliğini ve baskısını artırdı. Arda’nın golünde Avustralyalı’nın katkısını unutmamalı.
Ne var ki o hamlık ve henüz hazır olmama hali, savunma gibi disiplin isteyen organizasyonda OFK Beograd’a ummadığı ödüller sundu. Peşpeşe gelen iki golde orta alanın, savunmacıların, tüm takımın hatası vardı. Elbet Aykut’un da. Çabuk yoruldular ve kaptırdıkları topların peşini bıraktılar. Bedelini de fena ödediler.
Aklıma takılan soru şu: Dünya Kupası’nın ardından tatil yapan ve hazırlık dönemine katılamayan Kewell, çoğu arkadaşından daha formdaydı. Bu gerçeği gördüğü halde Rijkaard neden onunla başlamadı? Bir bildiği vardır herhalde..
Her neyse... Dileyelim, kâbus dün geceyle sınırlı kalsın. Şimdi rövanşta mutlak bir galibiyete ihtiyacı var Galatasaray’ın...
Yenerler mi? Evet demek öyle zor ki!