Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kulüpler Dünya Kupası, FİFA’nın son fiyakalı organizasyonu olarak Amerika’da devam ediyor. Sizi bilmem ama, maç saatlerindeki farklılıklar ortalama futbol izleyicilerinin ilgisini dağıtıyor. Öte yandan kulüp temsilcileri ve antrenörlerin, maçlar dışında futbol anlayışları, dünyanın farklı kıtalarında ve ülkelerinde futbolun gelişimi konusundaki görüşlerini ve tartışmalarını da merak ediyoruz ama, bu yıl sadece tabelalar ve skorlar öne çıkmış durumda. Bazı maçlarda 10 gole kadar yükselen güç gösterisine karşılık bazılarında seçme sporcu ve hocaların takımları 0-0’a takılıp kalırken şaşkınlıktan kendinizi alamıyorsunuz.
Başka gariplikler de var. Örnek: La Liga’nın bu yılki şampiyonu Barcelona, Kulüpler Dünya Kupası’nda yok… Böylece Dünya futbolunun en genç yıldızı 18’lik Lamin Yamal’ı seyretme şansından da yoksun kalıyorsunuz. Peki niye yoklar? FİFA ve UEFA’nın belirlediği kriterlere göre kıtasal organizasyonlarda belli bir başarı çizgisini yakalayamayan takımlar, Kulüpler Dünya Kupası’na katılamıyor. Bu yanıt, ülkemizdeki kulüpler için de geçerli: Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve öteki temsilcilerimiz Avrupa’da başarılı sonuçlar alamadığı için dışarıda kaldılar.
Milyar dolarlık ödül paralarının göz kamaştırdığı böyle bir organizasyona en çok ihtiyaç duyanlar, elbette borç içinde yüzen bizim kulüplerimiz olmalı. Demek ki gelecek turnuvalarda daha akıllı stratejik hesaplar yapılıp hedef büyütmekte yarar var.
Barcelonalı Lamin Yamal Dünya Kupası maçlarında yok ama, bizim Arda Güler, Kenan Yıldız, Orkun Kökçü, Hakan Çalhanoğlu gibi yıldızlarımız bu büyük gösteride rol ve pay sahibi olabiliyorlar. Kuşkusuz ülkemiz adına gurur ve umut veren şanslı bir durum.
Amerika’nın dünya sporuna kattığı değerler ve yetiştirdiği yıldız sporcular elbette takdir edilmeli. Ancak hemen her olimpiyatta, dünya şampiyonalarında aynı ABD’nin olimpizm ve sportif değerleri gereği gibi sahiplenmediğini görmek de düşündürücü ve kaygı verici. Athletic’de okuduğum bir haberi paylaşayım: FİFA, turnuva öncesi ırkçılık ve ayrımcılık (racism and discrimination) karşıtı mesajları on binlerce afiş, pankart ve kartonla futbolseverlere dağıtma hazırlığı yaptığı halde, bu malzemelerin hiç kullanılmadığı ortaya çıkmış. Olayla ilgili en hafif yorumumuz şu olabilir: FİFA galiba ev sahibini üzmek istemedi! Ama biz üzüldük!

Haberin Devamı

Sporun vicdanı sakatlandı mı?
Rus sporcuların ve takımlarının olimpiyat, dünya kupası ve çeşitli sportif organizasyonlara kabul edilmemesi, bilindiği üzere devlet düzeyinde dopingle ilgili bulgular ve açıklamalara dayanarak yürütülüyordu. Olimpik dünyada yapılan son değerlendirmelere göre Rusya bu ambargodan yavaş yavaş sıyrılacak. Spor dünyası yıllardır süren cezanın artık sonlanmasını düşünüyor. Önümüzdeki yıl Cortina D’Ampezo’da düzenlenecek kış oyunları ve 2028 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’nda Rus sporcular ve takımları kendi bayrakları altında mücadele edebilecek. Günümüzün savaş, çatışma ve anlaşmazlıkları yine de sporu etkilemeye devam ediyor. Örneğin Rusya Ukrayna’ya saldırdığı için dışlanırken, çevresindeki ülkelere karşı açıktan saldırgan uygulamalar sergileyen İsrail, başlangıçta “terörist” Hamas’ın saldırısına uğradığı için mağdur (!) olarak kabul ediliyor. BM’nin bu değerlendirmesinin yanı sıra ABD, AB ülkeleri ve özellikle Almanya’nın İsrail’i desteklemesi de kafa karıştıran bir durum olarak değerlendiriliyor. Açıkçası, olan spora oluyor.

Haberin Devamı

Osimhen ateşi
Bizim kuşağın gençlik anılarında “fever” diye tanımlanan bazı ateşlenme dönemleri vardı.. Galatasaray’ın “Osimhen” aşkını da buna benzetiyorum. Gerçekten 37 gol ve 8 asistle tabelada 45’i bulan Osimhen bu ilgiye layıktır. Kaldı ki Osimhen kapıları hep açık tutuyor. Bir yanda Suudi Arabistan bir yanda Avrupa kulüpleri açıktan artırmaya giderken, Galatasaray da tarihinin belki de en pahalı transferi için hazırlıklarını sürdürüyor. Osimhen ise olabildiğince dürüst davranarak sadece dinlenmek istediğini açıklıyor. Temmuz’un ilk yarısı galiba bu bekleyişle geçecek. Napoli gibi büyük bir şampiyon kulübün Osimhen’i nasıl oluyor da kiralıyor, ya da satışına hazır olabiliyor diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Anımsatayım: Osimhen Napoli forması giyerken, kulüp görevlilerinden biri ırkçı söylemlerle Osimhen’e hakaret etmiş. Napoli kulübü o personeli cezalandırmadığı gibi olay karşısında sadece “üzgün olduklarını” bildirmiş. Kopuş böyle başlamış. Osimhen’in kalbi kırık… Napoli’ye dönmek istemiyor. Galatasaraylıların da adeta yüreği eriyor Osimhen için.. Gelse de kurtulsalar bari.