Hayat, yeni dediğimiz yıla da eskisinden iyi - kötü anılar, sonu yazılmamış öyküler, romanlar devrederek devam ediyor.
Biz o romanları, o öyküleri, hayal ve hakikatları yaşıyoruz.
Geçen yıldan bu yıla devreden, hayatın taşıdığı gerçek, Meireles gerçeğidir örneğin.
Önce PFDK, sonra da Tahkim Kurulu, Portekizli futbolcunun gördüğü kırmızı kart sonrası yaşanan olaylarla ilgili kararlarını verdiler. PFDK ikinci sarı (ve kırmızı)dan 1 maç, hakeme hakaretten 3 maç, tükürmekten 8 maç olmak üzere toplam 12 maç cezaya hükmetti.
O ceza kararının açıklanmasından sonra kıyametler koptu... Fenerbahçe ve Meireles cephesinden isyan, medyada önemli bir kesimden itiraz sesleri yükseldi.
Derken, çok önceden alınmış randevu ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım yardımcıları ile birlikte İstinye’ye gelip TFF Başkanı Yıldırım Demirören’le görüştü.
Ardından Tahkim Kurulu toplanıp savunmanın ek delillerini de göz önüne alarak tükürük olayında kanaat oluşturacak bir görüntü olmadığı için cezanın 8 maçlık bölümünü iptal etti.
Çok talihsiz bir öykü bu...
Karardan hemen sonra olaya taraf olmayan Galatasaray ve Trabzonspor kulüpleri, “müdahil” tavrı takınarak durumu protesto ettiler. TFF de karşı bir bildiriyle hukuka, kurallara, kurullara ve yönetmeliklere saygı gösterilmesi gerektiğini hatırlattı.
Kısaca anımsatalım ki, bizim Meireles’le alıp veremediğimiz bir sorunumuz yoktur. Kariyerine saygı gösteriyoruz. Tükürük iddiasını tümüyle reddeden savunmasını da elbette ciddiye alıyoruz.
Ancak yine de rahatsız olduğumuz konular var:
1 Hakem Halis Özkahya raporunda yalan mı yazdı? Böyle bir durum varsa, çok vahim bir olayla karşı karşıyayız demektir.
2Tahkim Kurulu benzer olaylarda da aynı savunma delillerine (maç görüntülerine) başvuracak mıdır?Görüntüsü sağlanamayan dosyalarda nasıl bir karar verilecektir?
3Hakem raporları tüm dünyada esas kanıt olarak kabul edilirken şimdi durum değişmiş midir? Bundan böyle benzer durumlarda hakemlerin olayı gören dördüncü hakem, futbolcular ya da saha içindeki foto muhabirlerinden tanık ifadesi alarak raporlarına eklemeleri mi gerekecektir?
4Tükürme durumunda, hakemlerin yanaklarından dna örneği almak üzere ceplerinde uygun bir tüp bulundurmaları gerekir mi?
5Yüzyüze konuşma ve tartışma sırasında ağızdan saçılan tükürüklerin hakemin yüzüne yapışması, dna kontrolunda da saptanması halinde tükürme eylemi sayılabilir mi? Bunun ölçüsü nedir?
6Bu olayın kazananı Aziz Yıldırım’dır. Şöyle bir algı oluşmuştur: “Aziz Başkan kapıya vurup başkana gitti ve ceza indi!” Burada Yıldırım Demirören, iyi niyet göstermiş ve önceden alınan randevuyu ertelememiştir. Ertelemeli miydi?
7PFDK, MHK Başkan ve Kurulları’nın Tahkim kararından sonra istifa etmeleri gerekir mi?
8Halis Özkahya bundan böyle hakemlik kariyerini nasıl sürdürecektir? Bırakması gerekmez mi?
9Çok düşük bir olasılıkla (diyelim Portekiz Milli Takımı’nın bir maçında ) FİFA hakemi Halis Özkahya ile Raul Meireles karşı karşıya geldi. Hakem oyun kurallarını nasıl uygulayacaktır?
... Ve son soru :
10 Bu olay benim vicdanımı rahatsız ediyor, sizler ne durumdasınız?
Beşiktaş golcü almalı mı?
Beşiktaş’ın Süper Lig’in ilk yarısını beklenenin üzerinde bir başarıyla, 30 puanla kapatması, kimi çevrelerde transfer iştahını kabarttı. Takımın öncelikle bir sol bek ve santrfor alması gerektiğine inanılıyor. Sol beke itirazım yok da, santrfor ya da golcü arayışını gereksiz görüyorum ben. Antalya’da Başkan Fikret Orman’a da anlattım görüşümü: “Samet Aybaba elindeki kadrodan ligin en çok gol atan (38) ekibini çıkardı ortaya.
Üstelik bu 38 gol, iki kral adayı golcünün değil, toplam 10 oyuncunun ürünü. Golü sosyalleştiren bir durum söz konusu. Böyle bir durumda Nene’lerin sürpriz golcülerin peşine düşmek Beşiktaş’ı hem yorar, hem de bozar!”
Aynı görüşü, Samet Hoca ile de paylaştım. Anladım ki onun da sol bek dışında ısrarı yok.
Aslı, Merve... Aysal, Terzi, Örsel
Milliyet okuyucuları, 59. yılda gelişen teknoloji olanaklarını da değerlendirerek “Yılın Sporcusu”nu belirlediler...
Tarih, başarı, sempati, vicdan ve sporseverlik duygusu tek sporcuda birleşti: Aslı Çakır Alptekin!
Geçmiş yıllarda en çok balkan şampiyonluğu kazanmış, Avrupa ikinciliği elde etmiş sporcular arasında dağılırdı oylar, şaşkınlıktan kendimizi alamazdık. Sonra Naim Süleymanoğlu, tüm oyları toplayan süper sporcu olarak taç giydi.
Aslı Çakır, henüz bir süper sporcu değil. Ama olimpiyat tarihinde bize ilk atletizm altınını kazandıran şampiyon kızımız.
Antalya’da 2016 Rio için aynı heves ve iradeyle çalışacağını söyledi, iddiasını yeniledi. Bu arada “Ya çocuk?” diye sordum, “Bakacağız” demekle yetindi. Kendimi alamayıp eşi İhsan Hoca’ya söyledim: Bize hem madalya, hem de bir bebek verin!” Anneliğin başarı için fazlasıyla motivasyon yarattığına inanıyorum da ondan!
Milliyet’in şeref kürsüsüne çıkardığı Spor adamlarına (Ünal Aysal Mehmet Terzi ve Metin Şahin’e) antrenörlere (Fatih, Aykut ve Ergin hocalara) saygıyla alkışlarımı sunuyorum.
Namık Sevik ödülüne layık görülen Atilla Örsel dostum da dün telefonda “Milliyet’ten bana büyük piyango vurdu” dedi, dayanamadım: ”Sen de bu ülke için büyük piyangoydun!”
Sırası gelmişken... Londra Olimpiyat Oyunları 800 metre seçmelerinde sakatlanıp son 400’ü gözyaşlarıyla tamamlayan ve bir saygı örneği oluşturan kızımız Merve Aydın da 80 bin olimpiyat seyircisi tarafından ayakta alkışlandı. Bravo Merve... Ben de 80.001’inciyim!