Burcu Kapu

Burcu Kapu

burcukapu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sıcaklar tüm yurdu kasıp kavuruyor, barajlardaki su sıkıntısı göğsümüzü sıkıştırıyorken gelin bugün kısa süreliğine de olsa güzel şeylerden bahsedelim. 
Yeryüzündeki güzel şeylerin belki de en güzeli aşk hakkında konuşmak için birkaç dakikanıza talibim. Bazen bir çocuğa, bazen doğaya, hayvanlara, bazen hiç tanımadığın birine duyulan bu yüceltme duygusunun, yani aşkın sadece sevgiliye has olduğunu düşünenlerin aklına şaşarım. 
Söylesenize, bir taraftarın takımına, renklerine, hatta hiç tanımadığı, aynı dili bile konuşmadığı bir futbolcuya duyduğu duygunun adına da aşk diyemez miyiz? Bu yüzden değil midir tribünlerdeki çoğu bestenin içinde aşk kelimesinin geçmesi? Peki karşılıksız bir sevgi midir bu? Zaman zaman evet. En sevdiğin futbolcuyu rakibine kaptırdığında herkes ihanete uğramış hissetmez mi kendini? Ve çoğu zaman da bu ihanetin sebebi adeta bir Yeşilçam filmi gibi para değil midir? 
Bu sene piyasaya hızlı giriş yapan Suudileri Türk sinemasındaki zengin, ruhsuz, parasıyla aşkı bile satın alabileceğine inanan fabrikatör babasına benzettiğimi söylesem bilmiyorum abarttığımı düşünür müsünüz? Transfer sezonu başladığından beri Bizim Aile’deki Yaşar Usta gibi biri çıksa da parayla her futbolcuyu alabileceğini inanan bu kişilere “Bak beyim sana iki çift lafım var!” dese diye bekledim. Sağ olsun Messi teklifi reddederek içimize biraz soğuk su serpti. Ama bizim ligi ilgilendiren asıl konu Icardi’ydi. Geçen sezonun şampiyonunun yıldızı kendisine açılan “Aşk adamı” pankartının hakkını verdi, parayı reddetti, aşkı seçti. Messi ve Icardi... İki Arjantinlinin bu tercihi tesadüf olmasa gerek. Doğdukları coğrafyanın katığı petrol değil de tutku olunca, ülkelerinin veliahtı bir prens değil de Maradona olunca, aşkı paranın önüne koymalarına şaşırmalı mıyız? Belki “Messi de parayı seçip Amerika’ya gitti” diyenler çıkabilir. Ama Suudiler dört katını verirken reddedip Amerika’ya gitmek bilmiyorum ne kadar parayı seçmektir. Hele bir de yaşının 36 olduğu gerçeği de ortadayken... Para için yaşam tarzını değiştirmek istemeyen Messi’yi bu sene uzaktan izleriz ama konumuz şimdi Icardi.
Hiç şüphesiz karşılıklı bir aşk bu... O gol attıkça Galatasaray taraftarının sevgisi daha da arttı, o sevgi arttıkça Icardi daha çok gol attı. Çünkü zamanında Metin Oktay’ın da dediği gibi, “İnsan sevildikçe daha mesut oluyor.” 
Üst düzey kariyere sahip, elit seviyede bir futbolcu olduğunu zaten Türkiye’ye gelmeden çok önce ispat etmiş bir adamın, “Kendimi burada dünyanın en iyi futbolcusu gibi hissediyorum” demesi hafife alınmayacak bir cümle. Türkiye’deki taraftar profili ve tribün atmosferine dair çok şey söylüyor aslında bize bu cümle. Yıldız bir futbolcu için işler kötüye gittiğinde en iyi rehabilitasyon merkezi belki de Türkiye... Taraftarlar öyle bir pamuklara sarıp sarmalıyor, tribünler bir ağızdan ismine şarkılar söylüyor ki; yeniden doğuş yaşıyor bu futbolcular. Tıpkı bir zamanlar Anelka’nın da yaşadığı gibi. 
Her gün kaç çocuğun Icardi gol sevinci yaptığı, “Aşkın olayım” şarkısını söylediği videolar bu adamın mesaj kutusuna düşüyordur tahmin edebiliyor musunuz? Ben kendi beş yaşındaki yeğenim Bora’dan biliyorum. Icardi, yeni bir nesli Galatasaraylı yapabilecek güce sahip. Tıpkı bir zamanlar Hagi’nin olduğu gibi. 
Paranın futbolcuların aklını çeldiği zamanlar tarih boyunca hep oldu. Kahrolsun şu Likyalılar demeyeceğim tabii ki. Ama 50’li yıllarda “Bizi sevenleri üzmeyelim baba” diyen olduğu gibi, bu yüzyılda da o parayı reddedip “Parti devam etmeli” diyenler çıkabiliyor. Aşka hala inanıyoruz. İyi pazarlar!