Burcu Kapu

Burcu Kapu

burcukapu@gmail.com

Tüm Yazıları

Teknik direktörler çizgi kenarında taktik verirken, başkanlar ekranlarda demeç yarışına girerken ve futbolcular manşetleri süslerken, perde arkasında kalan bir figür sessizce işini yapıyor: Sportif direktör. Kimileri için bir yöneticiden fazlası; kulübün aklı, pusulası. Kimileri için fazla lüks bir pozisyon.
Futbolun günbegün büyüyen rekabetinde sahada gördüğümüz kadar sahne arkasında da büyük bir oyun oynanıyor. Teknik direktörler çizgi kenarında taktik verirken, başkanlar ekranlarda demeç yarışına girerken ve futbolcular manşetleri süslerken, perde arkasında kalan bir figür sessizce işini yapıyor: Sportif direktör.
Kimileri için bir yöneticiden fazlası; kulübün aklı, pusulası. Kimileri içinse hâlâ ne iş yaptığı net olmayan, fazla lüks bir pozisyon. Bu belirsizlik, özellikle Türkiye’de sportif direktörlüğün neden tam anlamıyla işlevsel hale gelemediğinin de ipuçlarını veriyor.
Avrupa’da ise tam tersi... Başarılı kulüplere baktığınızda, hepsinin ardında işini bilen, vizyon sahibi, analitik düşünen, kriz yöneten ve sistem kuran bir sportif direktör çıkıyor. Onlar sahada veya kamera önünde değil, ancak oyunun büyük resmini çizip bugünün futbolunda başrolü sessizce oynuyorlar.

Haberin Devamı

Kimdir, ne yapar?

Sportif direktör kimdir, ne yapar?

Cevap, kulübün futboldan sorumlu genel koordinatörü diyerek verilebilir. Fakat bu tanım yetersiz kalır; çünkü sportif direktör sadece iş takip eden bir yönetici değil, vizyon geliştiren bir futbol aklı. Sadece transfer yapan değil, sistemi yöneten bir stratejist. Mesele sadece oyuncu almak değil, kulübün oyun tarzına, teknik direktörün sistemine ve kulübün ekonomik gerçeklerine uygun oyuncuyu bulabilmek.

En iyi değil, en uygunu

İyi bir sportif direktör; en iyi oyuncuyu değil, en uygun oyuncuyu alır. Bu yüzden veri analizi, scouting raporları, fizyolojik takipler, mental dayanıklılık testleri... Hepsi karar sürecinin bir parçasıdır. Bir sportif direktörün becerisi de burada ortaya çıkar: Oyuncuyu almak değil, doğru zamanda, doğru profile sahip, gelişime açık oyuncuyu almak.
Hatta, kulübün vizyonuyla uyuşan, oyuncu profiline uygun, uzun vadede istikrar sağlayabilecek bir teknik adamı da bulmak, yine onun görevi. Çünkü Avrupa’da birçok kulüpte teknik direktör değişse bile sportif direktör kalır.
Geleceği inşa eden kişi
Altyapı ile A takım arasında köprü kurmak, kötü giden sonuçlardan sonra krizi yönetmek, oyuncu grubu içinde yaşanan sorunlara çözüm bulmak, idari yapı ile teknik ekip arasındaki iletişimi sağlamak hep onun işi. Belki bazılarını okurken içinizden, o başkanın işi, bu teknik direktörün işi değil mi diye geçirdiniz. Bakmayın siz bizdeki duruma, normali bizimki değil.
Futbol artık her şeyin hızla değiştiği, günlük kararların alındığı bir sektör. İyi bir sportif direktör ise bu karmaşanın içinde kulüp kimliğini koruyabilen kişi oluyor. Sevilla hâlâ geliştirip satan kulüp olarak ayakta duruyorsa, bu Monchi’nin kurduğu sistem sayesinde. Liverpool hâlâ yüksek enerji futbolu oynuyorsa, bu sadece Klopp’un değil, o oyuna uygun kadro kuran Edwards’ın başarısı. O vakit sportif direktör, kulübün DNA’sına sadık kalıp, günü kurtaran değil, geleceği inşa eden kişidir.

Haberin Devamı

Türkiye'de neden işlemiyor?

Haberin Devamı

Sabır eksikliği yaşanan futbol zemininde, sportif direktörlere transferle devrim yapması, bir ayda takımı zirveye taşıması gibi skor sorumluluğu yükleniyor.
Bizdeki hocalar da henüz bu işin bir takım çalışması olduğu fikrine yanaşmıyor.

Türkiye’de futbol kulüpleri, Avrupa’daki rakipleriyle aynı oyunu oynamaya çalışıyor ama çok farklı kurallarla hareket ediyor. Futbol yöneticiliği deyince, Avrupa’da sportif direktörler akla gelirken, Türkiye’de hâlâ başkanlar ekranlara çıkıyor, transferi yöneticiler açıklıyor, kriz anında teknik direktör yalnız bırakılıyor. Türkiye’de başkanlar sadece kulüp yöneticisi değil, aynı zamanda futbol aklı olarak konumlanıyor.
Transferi onlar yapıyor, hocayı onlar seçiyor, medyaya onlar konuşuyor. Bu ortamda sportif direktöre sadece, “koordinasyon memuru” rolü kalıyor. Oysa Avrupa’da başkan, finansal çerçeveyi çiziyor, futbolu sportif direktör ve teknik ekip yönetiyor.
Türkiye’de hala sportif direktörün rolü nedir kimse bilmiyor. Bir dönem transferleri yapan kişi olurken, bir dönem iletişimden sorumlu, başka bir dönem de ise sembolik bir figür olarak kalabiliyor. Bu istikrarsızlık, görevi de itibarsızlaştırıyor.
Zaten sabır eksikliği yaşanan futbol zemininde, sportif direktörlere transferle devrim yapması, bir ayda takımı zirveye taşıması gibi skor sorumluluğu yükleniyor. Bizdeki hocalar da henüz bu işin bir takım çalışması olduğu fikrine yanaşmıyor. Birbirini rakip olarak gören teknik direktör ve sportif direktör en üstün keçi sendromuna tutulunca, transferler kişisel hırslara göre yapılıp, kapalı kapılar ardında siyaset oyunları dönüyor.
Ama hepsinden önemlisi, Türkiye’de henüz bir sportif direktörün 1-2 sezonu geçtiği görülmedi. Buna karşın Michael Edwards 10 yıla yakın Liverpool’da kaldı. Monchi, Sevilla’da 15 yıl görev yaptı. O yüzden onlara sportif direktör diyorsak, bizdekilere “sezonluk proje yöneticisi” demek daha doğru olur.
Oysa futbol artık sadece oyunu değil, organizasyonu da yönetebilenlerin dünyası. Ve bu dünyanın en büyük gizli gücü, sportif direktörler.

Başarılı örnekler

Monchi (Sevilla)
Ramon Rodriguez Verdejo ya da herkesin bildiği adıyla Monchi. 1990’larda Sevilla’nın kalecisiydi. Oyuncu olarak sıradan bir kariyeri vardı ama yöneticilikte sıradışılığın tanımı oldu. Monchi’nin en büyük başarısı, sat-al düzenini sadece ekonomik değil, sportif başarıyla da taçlandırması oldu. Dani Alves’i 1 milyon euroya alıp 35 milyon euroya sattı. Aynı şeyi Rakitic, Keita, Bacca gibi isimlerle de yaptı. Ama hepsinden önemlisi, bu oyuncular satıldığında takımın çökmediği bir sistem kurdu. Çünkü her satıştan önce alternatif planı hazırdı. Takımın oyun yapısı transferlere değil, sisteme bağlıydı.
2017’de Roma’ya gittiğinde aynı modeli uygulamak istedi ama başarılı olamadı. Çünkü Roma’da kulübün kurumsal yapısı, Monchi’nin Sevilla’daki gibi kendi ağırlığını koymasına izin vermedi. Ayrıca İtalya’nın futbol kültürü, İspanya’daki gibi sistem değil, sonuç odaklıydı.

Michael Edwards (Liverpool)
Veri analisti Michael Edwards, Liverpool’a katıldığında eleştirilen bir figürdü; çünkü geleneksel futbol aklı değil, istatistiksel karar verme modelleriyle hareket ediyordu. Ancak Jürgen Klopp ile yakaladığı uyum, Liverpool’a 30 yıl sonra gelen Premier League şampiyonluğunu getiren mimar oldu. Salah, Sadio Mane, Andrew Robertson, Van Dijk ve Alisson transferleri hep onun doğru zamanlamasının sonucu.
Edwards’ın kurduğu transfer komitesi sadece fiziksel verilerle değil, psikolojik dayanıklılık, saha içi karar verme yeteneği, pozisyon adaptasyonu gibi parametrelerle oyuncu değerlendiriyordu. Yani Liverpool’un kadrosu para değil, veriyle kuruldu. Bu da gösteriyor ki, iyi bir sportif direktör, sadece oyuncu değil, kültürü inşa eder.

Txiki Begiristain (Manchester City)
Manchester City bugün geldiği yeri sadece Pep Guardiola’ya borçlu değil. Txiki Begiristain, Guardiola göreve gelmeden önce City’de sistematik bir hazırlık yaptı. 2008-2012 arasında Barcelona’da sportif direktör olarak Pep ile çalışmıştı. City’ye 2012’de geldi, Guardiola 2016’da... Aradaki 4 yıl, kulübü Pep’e hazırlamakla geçti.
Begiristain; kulübün altyapı organizasyonunu değiştirdi, scouting sistemini güçlendirdi, oyun felsefesini A takıma kadar entegre etti. Yani Pep gelmeden önce onun sistemine altyapı hazırladı. İkisi birlikte çalışırken yalnızca başarıyı değil, sürekliliği sağladılar. Bu nedenle Guardiola’nın kalıcılığı, Begiristain’in sağladığı uyumla mümkün oldu.

Avrupa'da kötü modeller

Leonardo (Paris Saint-Germain)
Leonardo, Brezilyalı eski futbolcu ve futbol yöneticisi. Futbol zekâsı, oyuncu bağlantıları, Paris’in cazibesiyle birleşince PSG için ideal bir sportif direktör gibi görünüyordu. Neymar, Mbappe, Di Maria, Verratti gibi dünya yıldızlarını takıma kazandırdı. Ancak PSG bu dönemde hiçbir zaman gerçek anlamda bir futbol takımı değil, bireysel yetenekler topluluğu oldu.
Leonardo’nun oyuncu tercihlerinde yıldız transferlerine aşırı odaklanması takım oyununu bozdu. Tuchel ve Pochettino gibi isimlerle hem taktik anlayışta hem de transferlerde fikir ayrılıkları yaşandı. Leonardo adeta başkan vekili gibi davrandı. Net bir görev dağılımı olmadığı için başarısızlıklarda herkes birbirini suçladı, otorite karmaşası yaşandı. Sonuçta kulüp, finansal güçle futbol aklını birleştiremedi ve Leonardo görevden alındı.

Sven Mislintat
Sven Mislintat, “elmas göz” lakabıyla futbolda yetenek avcısı olarak tanınan en saygın isimlerden biri. Borussia Dortmund’da Dembele, Aubameyang, Pulisic gibi isimleri keşfetmesiyle ün yaptı. Ancak sportif direktörlük görevine geldiğinde, bu yeteneğini kulüp yönetimine entegre etmekte zorlandı. 2017’de Arsenal’e gittiğinde herkes büyük beklentiye girmişti. Ancak Mislintat, Teknik Direktör Unai Emery ile uyum sağlayamadı.
Kulübe Denis Suarez, Lucas Torreira, Sokratis gibi çok sayıda oyuncu transfer etti ama bunların çoğu sistemle uyumsuzdu. Yeniden yapılanmaya giden Stuttgart’a transfer oldu. Düşük bütçeyle genç oyuncular buldu. Ancak onlar da fiziksel olarak hazır değildi ve takım sonuç alamadı. Teknik direktör değişiklikleri, yönetim çatışmaları ve istikrarsızlık yüzünden proje yarıda kaldı.
2023’te Ajax’a geçtiğinde Hollanda kamuoyu ikiye bölündü. Kulübün geleneksel yapısı, futbol akademisi ve kolektif oyun kültürüyle bilinirken, Mislintat çok sayıda bireysel transfer yaptı. Bu transferler arasında kulübün yapısına uymayan, yüksek maliyetli oyuncular yer aldı ve Ajax sportif olarak son yılların en kötü dönemine girdi.
Mislintat’ın Arsenal, Stuttgart ve son olarak Ajax’ta yaşadığı süreçler, sportif direktörlüğün yalnızca oyuncu bulmak değil, yönetmek, denge kurmak ve kulüp kültürüne uyum sağlamak olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.