Futbolun gizli patronları

15 Haziran 2025

Teknik direktörler çizgi kenarında taktik verirken, başkanlar ekranlarda demeç yarışına girerken ve futbolcular manşetleri süslerken, perde arkasında kalan bir figür sessizce işini yapıyor: Sportif direktör. Kimileri için bir yöneticiden fazlası; kulübün aklı, pusulası. Kimileri için fazla lüks bir pozisyon.
Futbolun günbegün büyüyen rekabetinde sahada gördüğümüz kadar sahne arkasında da büyük bir oyun oynanıyor. Teknik direktörler çizgi kenarında taktik verirken, başkanlar ekranlarda demeç yarışına girerken ve futbolcular manşetleri süslerken, perde arkasında kalan bir figür sessizce işini yapıyor: Sportif direktör.
Kimileri için bir yöneticiden fazlası; kulübün aklı, pusulası. Kimileri içinse hâlâ ne iş yaptığı net olmayan, fazla lüks bir pozisyon. Bu belirsizlik, özellikle Türkiye’de sportif direktörlüğün neden tam anlamıyla işlevsel hale gelemediğinin de ipuçlarını veriyor.
Avrupa’da ise tam tersi... Başarılı kulüplere baktığınızda,

Yazının Devamı

Eskimişlik mi tükenmişlik mi?

8 Haziran 2025

Fenerbahçe’nin gelecek sezon da Mourinho ile devam edip etmeme tercihi, futbolseverler arasında tartışmayı alevlendirdi: Bir teknik direktör ne zaman demode olur? Ve daha da önemlisi; demode olmak, sadece taktik tahtasındaki fikirlerin eskimesi midir? Yoksa daha derin bir tükenmişliğin işareti mi?

İtiraf edelim, birkaç yıl önce Mourinho gibi büyük bir ismin yolunun Türkiye’den geçeceğini söyleseler inanan çok az kişi çıkardı. Avrupa futbolunun en önemli teknik direktörlerinden biri olan Portekizli, geçen sezon Fenerbahçe ile anlaştığında sadece sarı-lacivertlileri değil, birçok futbolseveri de heyecanlandırdı. Çünkü o hiç bir zaman sadece bir teknik adam değil, aynı zamanda bir çağın sembolü, bir dönemin futbol ikonuydu. Ama geçen sezonun ardından tüm büyük özelliklerinin yanına başka bir soru daha ekledi: “Demode mi artık?” sorusunu...
Bu karizmatik adam, Porto’yla mucize yarattı, Chelsea’yi dönüştürdü, Inter’le tarihi bir üçleme yaptı.

Yazının Devamı

Son anda Muslera...

1 Haziran 2025

Bazen bir futbolcunun gidişi, bir dönemin kapanışı, bir takımın belleğinden bir parçanın eksilişi gibi hissedilir. 14 yıl boyunca sadece Galatasaray’ın kalesini değil, Galatasaraylıların kalbini de koruyan Nando Muslera gibi. Nefeslerin tutulduğu nice penaltıda, karşı karşıyada, derbilerde, sarı-kırmızılı taraftarlara nefes oldu. Ama asıl zaferi kazandığı kupalar değil, bu ülkede sevilen, sayılan, örnek gösterilen bir futbolcu haline gelmesiydi. Bugün bir futbolcudan çok daha fazlasına veda ediyoruz. Bir kültüre, bir bağlılığa, bir zarafete...
Galatasaray 2010-11 sezonunu bitirdiğinde geride sadece puan farkıyla değil, hafızalara kazınan bir enkaz duygusuyla kalmıştı. Teknik direktörler gelip gitmiş, kadro karmaşık, taraftarın umudu tükenmişti. Kaleci rotasyonunun bir korku filmi gibi ilerlediği bir sezondan bahsediyoruz. İşte öyle bir ortamda, Lorik Cana ve bir miktar para karşılığı Fernando Muslera, Lazio’dan transfer edildi. Kimi “Bu kadar paraya kaleci mi alınır?” diyor, kimi “Yabancı kontenjanı” diye homurdanıyordu. Ama Muslera geldiği andan itibaren takımın yalnızca filelerini

Yazının Devamı

Bir başkan ne zaman gitmeli?

25 Mayıs 2025

Bir kulüp başkanının gerçek sınavı, koltuğunda oturmak değil, gölgesinde büyüyen kulübün geleceğini düşünebilmek. Başarı, sadece kazanılan kupalarla değil, hataları kabul edip, zamanı geldiğinde çekilmeyi bilmekle de ölçülür. Çünkü bazen en büyük liderlik, bırakabilmektir.

Bir kulüp başkanı düşünün. Geldiği gün stadın çatısından umutlar sarkıyor. Milyonlarca taraftar, onu yalnızca bir yönetici değil, bir kurtarıcı gibi karşılıyor. İş dünyasındaki başarısı, aile soyadı, eğitimi, karizması ve en önemlisi değişim vaadiyle sadece bir seçimin kazananı değil, bir çağı da temsil ediyor. Fenerbahçe’de Ali Koç dönemi böyle başlamıştı. Ancak bugün tribünlerden yükselen ses başka: İstifa!
Ali Koç örneği, Türkiye’de kulüp başkanlığının ne kadar mayınlı bir alan olduğunu gösteren en güncel vaka... Sportif başarıların gelmemesi, özellikle futbolda Fenerbahçe’nin bir türlü şampiyon olamaması, diğer tüm kazanımları

Yazının Devamı

Herkes öldürür sevdiğini

11 Mayıs 2025

Oscar Wilde, “Herkes öldürür sevdiğini” dizesini yazdığında, muhtemelen milyonların sevgilisi bir koçun eski taraftarlarınca protesto edileceğini hayal etmemişti. Ama insanın doğasında bu çelişki hep var: Aşırı sevgi kırılınca nefrete dönüşüyor. EuroLeague maçında Anadolu Efes tribünlerinin bir zamanlar kahramanları Ergin Ataman’a gösterdiği tepki gibi...
Ataman, Anadolu Efes’in en büyük zaferlerine imza atmış, kulüp de Ergin Hoca’yı bugünkü günlerine taşımıştı. Birbiriyle özdeşleşmiş bu ikili bir süredir rakipler. Koçun, Panathinaikos’un başında eski takımına karşı kural dışı değil ama sportmenlik dışı hamleyle maçı kazanması, tribünlerdeki sevginin külleri arasından öfkeyi doğurdu. Bir oyuncusunun sakatlanmış gibi yapmasıyla gerçekleştirdiği oyuncu değişikliği, etikle kural arasındaki gri alana yerleşti. Ve o an, taraftarlara şunu hatırlattı: Ergin Ataman hiçbir zaman sadece bizim olmamıştı.
Tam da burada Max Weber’in karizmatik liderin doğası tanımı devreye giriyor: Karizmatik otorite, liderin

Yazının Devamı

Gençler finalde, büyükler nerede?

4 Mayıs 2025

Bugünün gençleri, yarının profesyonelleri, bir Türk takımını, Trabzonspor U19 Takımı’nı Avrupa’da finale taşıdı. Peki onları bu noktaya getiren vizyon, onları bir üst seviyeye, yani A takıma da taşır mı? Maalesef hayır... Neden? Çünkü bizde sistem yok, sabır yok, plan yok.

“Kazanmak her şey değildir. Hele 19 yaşında hiç değildir.” Bu cümleyi Avrupa futbolunun altyapı felsefesiyle yetişmiş her sporcu veya yönetici söylerken utanmaz. Çünkü bu cümleyi yaşayan sistemlerin içinde büyürler. Bizde ise bunu söyleyen biri varsa muhtemelen konu futbol değildir ve bir köşede dertleniyordur.
Trabzonspor U19 Takımı, Avrupa’nın büyük kulüplerinin akademileriyle mücadele ederek, UEFA Gençler Ligi’nde finale çıkıp ikinci oldu. Bu başlı başına bir başarıdır. Düşünün, bugünün gençleri, -yarının profesyonelleri- bir Türk takımını Avrupa’da finale taşıyor. Peki onları bu noktaya getiren vizyon, onları bir üst seviyeye yani A takıma da taşır mı? Maalesef hayır.
Trabzonspor&rsq

Yazının Devamı

Türkiye’de kulüpler neden batıyor?

27 Nisan 2025

Türk futbolunun en köklü kulüplerinin yaşadığı bu dramatik düşüşün ardında tek bir sebep yok. Her kulübün kendi hikayesi var, ancak hepsinde ortak nokta, yanlış yönetim. Kulüpler sadece futbol oynamıyor, ekonomik bir yapı inşa ediyor ve bu yapıyı sürdürebilmek için de stratejik kararlar almaları gerekiyor.
Türk futbolunun köklü çınarlarından biri, Kocaelispor, 16 yıl aradan sonra yeniden Süper Lig’e yükseldi. Kocaeli’nin sokaklarında yankılanan marşlar, sadece bir şehir için değil, Türk futbolu için de anlamlıydı. Çünkü bu dönüş, yalnızca bir takımın üst lige çıkması değil, aynı zamanda yitirilen değerlerin hatırlanışı...
Nedir o yitirilen değerler derseniz, Eskişehirspor, Bursaspor, Altay hemen bir çırpıda sayabileceklerim...
Türk futbolu, yıllardır çöküşün kıyısında sürükleniyor. Her geçen gün bir kulüp daha borç yüküyle, kötü yönetimle ve yanlış tercihlerle dibe batıyor. Bugün küllerinden doğan

Yazının Devamı

Bitmeyen tartışma! Üçlü mü, dörtlü mü hocam?

20 Nisan 2025

Futbol artık dizilişler oyunu değil. 4-3-3, 3-5-2 ya da 4-2-3-1 gibi klasik terimler kullanılsa da, modern futbol; hareketli oyuncularla, değişken rollerle ve anlık geçişlerle oynanıyor. Bu geçişler, sadece teknik direktörün kararlarını değil, oyuncuların oyun içindeki zekalarını da test ediyor.
Futbolun belki de en çekici yanı, herkesin bir fikrinin olması... İster ayağına top değmiş olsun, ister olmasın; futbol, izleyen herkesin teknik direktörlüğe soyunabileceği bir spor olduğu için belki de bu kadar popüler...
Günümüzde ise bu anlamda en çok yorum yapılan konulardan biri; maç öncesi kadrolar açıklandığında herkesin gözünü çevirip baktığı, skora göre maç esnasında, “Takım neden üçlüye döndü?” veya “Geçen hafta üçlüyle gol yememiştik, bu hafta neden dörtlü çıktık?” diye sorduğu, son dönemin en popüler sorularından biri; savunma hattının kaç kişiyle kurulacağı...
Sosyal medyada, tribünde, televizyonda neredeyse herkesin bu konuda bir

Yazının Devamı