Burcu Kapu

Burcu Kapu

burcukapu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İyi pazarlar! Bugün sizlere bir spor yazarı olarak değil, bir kadın spor yazarı olarak yazmak istedim. Normal şartlarda insanları tarif ederken cinsiyet ayrımı yapmayı hiç doğru bulmamama rağmen, bugün özellikle kadın kelimesini bu yazıda defalarca kez geçireceğimi okurken fark edeceksiniz. Bunun sebebi, Kadın Milli Voleybol Takımımızın, Uluslararası Voleybol Federasyonu’nun düzenlediği Milletler Ligi’nde İtalya’yı yenerek yarı finale yükselmiş olması. Umarım biliyordunuz. Çünkü ülkede, Futbol Milli Takımımız gazozuna dahi olsa herhangi bir turnuvada İtalya’yı yenerek yarı finale yükselse, birçoğumuzun balkonlara bayrak asacağını tahmin edebiliyoruz.
Kadınlarımız gece yarısı sabaha karşı ABD ile de yarı finalde karşılaştılar. Ben yazıyı bir gün önce yazıp gönderdiğim için sonucu bilmiyorum ama siz bu satırları okurken biliyor olacağız. Bugüne kadar voleybol pek ilginizi çekmiyorsa bile, belki merak edip sonucuna bakarsınız. Kızlar ama elenir ama kazanır önemi yok. Önemli olan, yıllardır uluslararası her turnuvada başarılı bir şekilde var oluyor olmaları.
2000’li yılların başında Cengiz Göllü öncülüğünde başlayan voleybol devrimi, o günden bu yana istikrarlı bir şekilde ileri gitti. Spor müsabakası deyince ilgisi sadece futbola kayanlar için Cengiz Göllü’nün voleybolun Derwall’i olduğunu söylemek lazım.
Ülkede hala voleybola “veleybol” dendiği zamanlarda (-ki bugün bile hala doğu telaffuz edemeyen niceler var) büyük bir miras bıraktı. Hani aynı dönemde Fatih Terim’in sonrasında Şenol Güneş’in bıraktığı türde mirastan bahsediyorum. Ama futbolda bu isimlerin ardından başarıyı koruyamamış, istikrar sağlayamamış bir görüntü çizerken, Voleybol Takımımız hep çıtayı bir basamak daha yukarı taşıdı. Bugün bir futbolcumuzu yurtdışında bir takıma gönderdiğimizde böbürlenerek anlatırken, kadın voleybolcularımız için bu sürpriz olmayan sıradan bir olay. Adı büyük kulüplerimizin gözünde bile “amatör” spor diye geçen, kulüplerin neredeyse hiç yatırım yapmadığı, tribünde seyircisiz maçların oynandığı bir ortamda bu başarı birkaç kez alkışı hak ediyor.
İçinde bulunduğumuz dünyada ve bugünün şartlarında birçok şeyi olmak zor. Mesela sağlıklı olmak zor, sağlıklı kalmak daha zor. Okumak zor, meslek sahibi olmak zor, iş bulmak, para kazanmak daha zor. Anlamak zor, anlatmak zor, mutlu olmak çok zor. Liste böyle alır başını gider. Ama listeyi istediğiniz kadar uzatın, sonunda hepsinden daha zor bir şey var, o da kadın olmak.
Toplu taşımada duracağın yerden, hava kararınca yürüyeceğin yola kadar her şeyi daha çocuk yaşta planlamak zorunda kalan kadınların, bir de spor yapabileceğini, başarılı olabileceğini kimlere kimlere ispatlamak, ikna etmek zorunluluğunu düşününce bugün oldukları yere ne kadar zor geldiklerini tahmin edebiliriz. Çoğu zaman giydikleri sorun, gezmeleri sorun, sosyal medyaları sorun, hatta sevinme şekilleri bile sorun…
Hem sahada rakipleriyle mücadele ederken, hem de birçok soruna rağmen moral bozmadan dik durmaya çalışıyorlar. Biz coğrafyamız gereği oryantalist bir ifadeyle onları “sultan” diye çağırırken, onlar modern Türk genci çizgisinden uzaklaşmadan kazanıyorlar. Dün akşamki sonucu bilmiyorum ama dedim ya önemli de değil. Kadın Milli Voleybol Takımımızı alkışlayarak bu güzel pazar gününe başlayalım. Çünkü onlar bir milli takım ve profesyonel sporcudan çok daha fazlasını ifade ediyor.