Gençler finalde, büyükler nerede?
Bugünün gençleri, yarının profesyonelleri, bir Türk takımını, Trabzonspor U19 Takımı’nı Avrupa’da finale taşıdı. Peki onları bu noktaya getiren vizyon, onları bir üst seviyeye, yani A takıma da taşır mı? Maalesef hayır... Neden? Çünkü bizde sistem yok, sabır yok, plan yok.
“Kazanmak her şey değildir. Hele 19 yaşında hiç değildir.” Bu cümleyi Avrupa futbolunun altyapı felsefesiyle yetişmiş her sporcu veya yönetici söylerken utanmaz. Çünkü bu cümleyi yaşayan sistemlerin içinde büyürler. Bizde ise bunu söyleyen biri varsa muhtemelen konu futbol değildir ve bir köşede dertleniyordur.
Trabzonspor U19 Takımı, Avrupa’nın büyük kulüplerinin akademileriyle mücadele ederek, UEFA Gençler Ligi’nde finale çıkıp ikinci oldu. Bu başlı başına bir başarıdır. Düşünün, bugünün gençleri, -yarının profesyonelleri- bir Türk takımını Avrupa’da finale taşıyor. Peki onları bu noktaya getiren vizyon, onları bir üst seviyeye yani A takıma da taşır mı? Maalesef hayır.
Trabzonspor’un A Takımı, bu sezon Süper Lig’de aradığını bulamadı. Teknik direktör değişiklikleri, istikrarsızlık, kadro zaafları... Bu şartlar, aslında gençleri denemek için biçilmiş kaftan sayılabilir. Ancak bu sezon A takımda düzenli forma giyebilen tek altyapı oyuncusu Arif Boşluk oldu. U19’dan ise sadece Salih birkaç maç sonradan oyuna girerek A takıma merhaba diyebildi.
Kurtarıcı Messi
Bu tablo trajikomik... Çünkü altyapıda başarı kazanan oyuncuların A takıma geçemediği her örnek, aslında Türk futbolunun kendisini inkar etmesidir. Yani, genç yaşta Avrupa’da final oynamışsın, ama Süper Lig’de oyuna giremiyorsun. Neden? Çünkü bizde sistem yok, sabır yok, plan yok.
Herkes altyapıdan çıkacak kurtarıcı Messi’yi bekliyor. Ancak takım oyuncusu, sistem oyuncusu, misal bir sağ bek kimsenin ilgisini çekmiyor. Onun yerine, Kuzey Avrupa ülkelerinden gelecek aynı yaşta bir oyuncu transfer ediliyor. Aradaki fark ne mi? Biri bizim çocuğumuz, diğeri başkasının geleceği.
Kıymet vereceksin
Ama bizim çocuğun menajerinin ilişkisi güçlü değilse, kulüp hesaplarında videosu paylaşılmıyorsa, yedek kalıyor. Trabzonspor U19 kadrosundan normal şartlarda 3-4 tane oyuncu Avrupa kulüplerinin radarına girmeli. Ama önce kendi kulübü onlara değer verecek ki, dışarıda da kıymet verilsin. Bu kadar basit aslında.
Hollanda’nın orta gelirli kulüplerinden biri olan AZ Alkmaar örneğini hatırlayalım. Ligde Ajax ve PSV’nin gerisinde ama başka bir konuda genelde önde: oyuncu üretmek. Yakın zamanda Avrupa kupalarında hem Fenerbahçe, hem Galatasaray’ı elediler. Ama bu sezon U19 takımı yarı finalde elendi. Yani Trabzonspor’un gençlerinin gerisinde kaldılar.
Bu bilgi kulağa gurur verici geliyor değil mi? Gelmesin. Çünkü Alkmaar, A takım düzeyinde o çocuklara rol veriyor. Biz veremiyoruz. Onların elenen çocukları, bizim finale çıkan çocuklardan daha şanslı. Çünkü bir sistemleri var. Genç futbolcuyu geliştiren, sonra A takıma çıkaran, sonra Avrupa’ya pazarlayan bir model var. Bizdeyse, genç futbolcu önce alkışlanıyor, sonra yedek kalıyor, sonra unutuluyor.
Yok mu bir stoper?
Geçtiğimiz haftalarda Beşiktaş’ın stoperleri bir bir sakatlandı. Sezon zaten takım için boş geçiyor, taraftar umudu kesmiş. Tam genç oyuncuya şans verilecek ortam. Peki ne oluyor? Sol bek Masuaku’yu, sağ bek Svensson’u stopere çekerek sorunu çözüyorlar. Çok yaratıcı! Bir o kadar da utanç verici.
Beşiktaş’ın akademisi, Türkiye’nin en köklülerinden biri. Yıllarca altyapıdan oyuncu çıkaran bir yapıdan bugün “bir tane” bile A takıma stoper çıkmıyor olması, sadece futbol değil, akıl tutulmasıdır.
Bu bir yokluk değil, bu bir seçimdir. O genç çocuk orada, muhtemelen hazır bekliyordur. Ama önce bir teknik adamın ona güvenmesi, yöneticinin “Kaybedersek ne olur?” korkusundan kurtulması gerekir. Ama bu ülkede genç oyuncuya forma verene değil, verince kazanana “cesur” denir. Oysa kaybetme korkusu, gençleri kazanma ihtimalini öldürür.
Parlatıp bırakıyoruz
2005 yılında U17 Milli Takımımız, Abdullah Avcı yönetiminde Avrupa Şampiyonu olmuştu. İçlerinden en parlak kariyeri olan Nuri Şahin ve Caner Erkin iken, Tevfik Köse, Özgür Can ve diğer niceleri için hayat pek de parlak olmadı.
Avrupa futbolunda hep yetenek bir başlangıç, kariyer inşası bir mühendislik işiyken, bizde bu mühendislik eksik. Çünkü burada bir futbolcunun U17’de Avrupa Şampiyonu olmasıyla A Milli Takım’a kadar yükselmesi arasında hiçbir sistematik ilişki yok. Her 5 yılda bir, yeni altın nesil yaratıyoruz. Önce parlatıp sonra ortada bırakıyoruz. Çünkü sistem değil, heyecan üzerinden çalışıyoruz.
Bugün Norveç’te 2002 doğumlu bir oyuncu, ligde 3 sezon oynayıp, Bundesliga’ya transfer olabiliyor. Portekiz’de 18 yaşındaki bir stoper, Sporting’in ilk 11’ine giriyor. Hollanda’da altyapıdan çıkan oyuncu, 19 yaşında Ajax’ın kaptanı oluyor. Bizde ise hala 21 yaşındaki oyuncular için daha çok erken cümlesi kuruluyor.
2005’te Avrupa Şampiyonu olan gençler bize çok şey öğretti. Ama ders alınmadı. Bugün Trabzonspor U19 Takımı bize yeni bir ders veriyor. Öğrenmezsek 2035’te bu yazıya bir dipnot daha ekleriz: “2024’te UEFA Gençlik Ligi finali oynayan Türk takımı, A takımına oyuncu kazandıramadı.”