Amsterdam’daki talihsiz uçak kazasından sonra oturup düşündük mü Avrupalı ile aramızdaki fark ne diye?
Apronda deve kesen zihniyet “şükür ölen yok” açıklaması yaparken, Hollandalı yetkililer yaşamını yitiren insanların ailelerini incitmemek için ne kadar temkinliydi değil mi?
Oysa çok kolaydı yürekleri yakan isimleri bir çırpıda sıralamak!
Bir tarafta insan yaşamına gösterilen saygı, diğer tarafta hataların üzerini örtme kolaycılığı.
İşte buydu Batılı ile aramızdaki en basit fark.
Çok değil 6 sezon öncesine gidelim.
Anımsarsınız, Fenerbahçe’nin Brezilyalı santraforu Washington kalp rahatsızlığı geçirmiş, bir süre sonra kulüp sözleşmesini feshetmişti.
Washington ülkesine dönmüş, tedavi sonrası Atletico Paranaense’de futbola devam etmişti.
Kimler vardı o kadroda?
Rüştü, Ogün, Fatih Akyel, Ortega, Revivo, Abdullah, Ceyhun ve Ümit Özat!
Fenerbahçe’de üç şampiyonluk gören Ümit, iki sezon önce Almanya’nın Köln takımına gitti.
Ümit geçen yıl Washington gibi kalp rahatsızlığı geçirdi.
Durumu Brezilyalıdan daha iyi değildi.
Peki Ümit yedi aydır ne yapıyor?
Doktorun “oynarsın” veya “futbolu bırak” şeklindeki kararını bekliyor.
Ya Köln kulübü?
Ümit’i hâlâ 28 kişilik kadrosunda tutuyor.
Sözleşmesinin gereklerini yerine getiriyor.
Sağlık sorunlarıyla ilgileniyor, tedavisini üstleniyor, geri dönüşünü bekliyor.
İnsana insan muamelesi yapıyor kısacası.
“Ümit bu rahatsızlığı bir süper lig takımında geçirse ne olurdu?” diye sormuyorum.
Çünkü çoktan kapının önüne konmuş, Washington ve Appiah ile aynı kaderi paylaşmıştı.
Söyler misiniz? Neden gıpta ile bakmayalım elin Avrupalısına, neden?
Sakın eğilme Bülent hoca!Yeni neslin en takdir ettiğim ve saygı duyduğum teknik adamlarından biri Aykut Kocaman’dır.
Futbol bilgisi ve mütevazı kişiliği ile diğerlerinden farklıdır benim için.
Geçenlerde sohbet ederken şöyle dedi Kocaman;
“Bir teknik adamın tarzını, kafasındaki sistemi takımına yansıtabilmesi için en az on senelik bir birikime ihtiyacı var. On sene önceki Kocaman ile bugünkü arasındaki farkı benden iyi kimse anlayamaz.”
Sadece teknik adamlıkta değil, hemen her meslekte deneyimden söz edilmesi kaçınılmaz.
Bugünlerde acımasız eleştirilerden nasibini alanlardan biri de Bülent Korkmaz.
İşe başlar başlamaz korkaklık ve acemilikle suçlanan Bülent hocanın Galatasaray’da rüştünü ispatlaması için öncelikle önüne konan idam sehpasını görmezden gelmesi şart.
Hamburg maçında takımı on kişi kaldıktan sonra yaptığı cesur değişiklikler, maçı izlerken yaşadığı heyecan ve kısacık dönemdeki performansı, Türk antrenörlüğünün geleceği adına umut verici.
Takımı turu geçer veya UEFA’ya veda eder. Yarın Trabzonspor’u yener ya da yenilir.
Korkmaz’ın yapması gereken şey, gazetecilik mesleğinin basamaklarını çıkarken çektikleri çileyi unutup, o günlerin intikamını alırcasına acımasız saldırıda bulunanlara kulak asmamak.
Gençsin, tecrübesizsin, ama bu yalancı rüzgâr karşısında sakın eğilme Bülent hocam, sakın!
Emre’ye ödülFutbol Federasyonu Disiplin Kurulu hem tarihi bir fırsatı kaçırdı hem de gereksiz bir tartışmaya yol açtı.
Kurul, Emre Belözoğlu’nun Kayseri maçında yaptığı “kafa kesme” işaretine bir maç ceza verdi.
Sonuçta milyonlarca insanın vicdanını rahatsız eden, Fenerbahçe kulübünü bile milli futbolcunun ağzından özür dilemeye götüren bu eylemden en az zararı yine Emre gördü.
Araştırdım, Emre’nin maç başına aldığı para, oynamadığında canını acıtacak kadar önemli değil.
Üstelik sabıka dosyasının kabarması da delikanlılık raconuna uyar.
PFDK Emre’nin ekmeğine yağ süreceğine, çok daha ağır bir yaptırım uygulayabilirdi.
Disiplin talimatının 29. maddesi “Sportmenliğe aykırı hareket eden futbolcuya men veya para cezası verilir” diyor.
Emre o hareketi saha içinde yapsa, hakem sarı kart gösterecekti.
Saha dışında yaptı, bir maç ceza aldı.
Kurul Fenerbahçeli oyuncuya 100 bin lira ceza kesse, parayı alacaklarından tahsil etse, hangisi daha caydırıcı görünürdü?
Açıkcası cezalandırılan Emre değil, Fenerbahçe oldu.
Televizyon görüntülerinin kullanılması da kötü bir yol açtı.
Ey disiplin kurulu üyeleri, sezon sonuna kadar on değil, elli Emre vakasına hazır olun!
Kameraman arkadaşlar, aman gözünüzü dört açın, kaçırdığınız her enstantane size ceza olarak dönebilir!
Ya çeki düzen vermezlerse?Süper lig gözlemcileri, hakem raporlarının Merkez Hakem Kurulu tarafından dikkate alınmamasından şikayetçiymiş.
Çarşamba günü İstanbul’daki seminerde “Hakeme düşük not veriyoruz, MHK ise aynı hakeme ertesi hafta maç veriyor” diye dert yanan gözlemcilere AKP Antalya milletvekili Abdurrahman Arıcı arka çıkmış.
Bu aralar yerel seçim faaliyetlerine odaklandığı için gözlemciliğe mola veren vekil, tepkilerden güç alarak gürlemiş:
“MHK acilen kendisine çeki düzen vermeli. Yoksa...”
Vekilimiz lafın sonunu getirememiş. Yerin kulağı var diyerek kendini tutmuş.
Arıcı’nın yarım kalan sözünü ben tamamlayayım;
“....., yoksa onları getirdiğim gibi götürmesini de bilirim.”
“Kurul listesini Oğuz Sarvan yaptı. Kimse işine karışmadı” diye iddia edenlerin kulakları çınlasın.
Sayın Sarvan; ayağınızı denk alın, kaderiniz vekil ağabeyinizin ellerinde, haberiniz ola!