Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aman balans ayarınız bozulmasın



Trabzonspor cephesinde hafta boyu yaşanan gelişmeler hem endişe verici hem de dikkat çekiciydi.
Bursaspor maçı sonrası Başkan Sadri Şener ile yöneticilerin açıklamaları, taraftarların İstanbul ve Trabzon’da ortaya koyduğu “ideolojik” tepki, bugün Avni Aker’in nabzını yükseltecek diye düşünüyorduk ki Futbol Federasyonu’nun hamlesi geldi.
Sadri Şener disiplin kuruluna sevk edildi.
Karar ve zamanlama doğru muydu? Gerilimden beslenmeye çalışanları saymazsak, evet?
Peki, federasyon Şener’in “hamsi günündeki” açıklamalarını es geçebilir miydi? Geçmişte örneklerini gördük, evet?
Es geçilse ya da disiplin kuruluna sevki Eskişehirspor maçı sonrasına ertelense bunun adı eyyam olur muydu? Ona da evet!
Sadri başkanın vizyonu, ortama balans ayarı yapmayı gerektirmeyecek kadar genişti aslında. Ancak başkan, lafını özenle seçmeye çalışırken ortama ayak uydurmak zorunda kaldı bir anda.
Birileri ligin zirvesine çomak sokuyor ve takımların kaderiyle oynuyorsa tezgahın iki sorumlusu olabilirdi.
Önce Futbol Federasyonu’nu yönetenler, sonra MHK ve hakemler.
Suçlanan Federasyon, Trabzonspor başkanı hakkında disiplin işlemi başlatmasa anlamı şu olacaktı;
“Doğru söylüyorsunuz, iş kontrolümüzden çıktı, bazı güçler bizi aştı...”
Bunu kabul eden bir federasyon başkanı o görevde kalabilir miydi? Derdi koltuk ve makam değilse, hayır!
O zaman adı sanı kim olursa olsun, taviz verilmeden aynı uygulamanın devamını beklemek kamouyunun hakkı.

Tablo ortada
Şimdi de bardağın öteki yanından bakalım.
İnsanlar durduk yere isyan etmiyor. Haklarının yenildiği düşüncesine boş yere kapılmıyor.
Ortada bir rahatsızlık, yolunda gitmeyen bazı şeyler var.
Öyleyse karmaşa ortamını önlemek organizasyonun sahibi Futbol Federasyonu’na düşüyor.
Dolayısıyla Merkez Hakem Kurulu’na. Sezonun ilk yarısı bitiyor tablo ortada. Herkes hakemi konuşuyor, canı yanan feryat ediyor.
Hakemin eğitiminden atanmasına, yönettiği maçtan özel yaşamına, sorumluluğun MHK’de olduğu gerçeğini ise sadece beyler kabul etmiyor.
Neden? Çünkü acemiler. Çünkü yaptıkları işi önemsemiyorlar. Çünkü çoğunun kapasitesi belli.
Federasyon artık iğneyi kendine batırmalı. İğneyi yiyince ne hissediyorlarsa, bilmeliler ki kulüplerin canı beş kat fazla yanıyor.
On milyonlarca dolar transfer harcamasının, verilen sözlerin, camiaların beklentilerinin, en önemlisi sahadaki emeğin bir hatalı düdük veya bayrak için heba edilmesini istemiyorlar.
Aman dikkat. Hani hep sözünü ettiğiniz güven ortamı var ya...
Yerini yavaş yavaş fesat düşüncelere, geçmişteki alışkanlıklara bırakırsa, emin olun cenazeyi kaldıracak cemaat bulamazsınız!

Kastamonuspor ve medya sansürü

Haberin Devamı
Aman balans ayarınız bozulmasın
Takımlarının üst üste gazetelere haber olması Kastamonusporlu futbolseverleri bir hayli sinirlendirmiş belli ki.
Son günlerde eleştiri dolu onlarca e-posta aldık.
İşte bir kaçı;
“Bu haberleri maçı izlemeden nasıl yapıyorsun?”, “Bizi karşınıza almayın, ayranımızı kabartmayın”, “Patronun Gümüşhaneli diye bizi karalamaya kalkma.”
Haksızlığa uğradığına inanan Kastamonusporlu taraftara öncelikle şunu söyleyelim:
Liglerde her hafta onlarca hakem hatası yaşanıyor. Seyirci küfrediyor; sahaya taş, şişe atıyor; tribünde olay çıkarıyor; hakeme saldırıyor.
Hangi aklı selim insan bu çirkinlikleri kabul edebilir? Hiç kimse.
Kastamonuspor ile ilgili olayların gazetelerde daha geniş yer almasının elbette özel nedenleri var.
Bir Bakanın oğlu sahaya girip hakeme hakaret ediyor ve 21 gün ceza alıyorsa, bu dünyanın her yerinde haberdir.
Bir Bakan kendi memleketinde futbol terörüne tanıklık ediyor, olayları önlemek için çaba harcıyor, bir kendini bilmez hakemi yumrukluyor, bu sorumsuzluk kulübün iki maç ceza almasına yol açıyorsa, bu da haberdir.
Şunu unutmayalım; olup biteni yazmak için illa o maçı izlemek gerekmez.

Sorumlu hangisi?
Uçan kuşu haber yapan ajanslar görmezden(!) gelse bile, temsilci, gözlemci ve hakem raporları çoğu kez nerede ne yaşandığını anlatmaya yetiyor!
Hafızasını zorlayanlar anımsar. Yıllar önce Diyarbakırspor-Altay maçında çıkan olaylar ancak resmi raporlar ve Altaylı yöneticilerin çektikleri özel fotoğraflarla saptanmış, lince varan çirkinlikler bu yolla gündeme gelebilmişti.
Kastamonulu futbolseverlere soruyorum;
Asıl hesap vermesi gerekenler bu haberleri yapanlar mı, yoksa futbol anarşisine yol açan ve yalakalık olsun diye olaylara medya sansürü uygulayan ilkel zihniyet midir?

Yardımcıya yardım edin
Son haftalarda gündem, yardımcı hakemlerin yaptığı affedilmez hatalar.
Peki hiç düşündünüz mü bu adamlar neden üst üste hata yapar, pek çok takımın canını yakar, maçın skorunu belirler?
Ya gerçekten kötü niyetlidirler, ya yeterli donanım ve deneyime sahip değildirler, ya da yaptıkları işi önemsemiyorlardır.
Gerekçesi ne olursa olsun hakem hata yapıyorsa, sorumlusu sezon başında bu kadroyu kafasına göre belirleyen Merkez Hakem Kurulu’dur.
Ama bunca gürültüye rağmen bakıyoruz başta Oğuz Sarvan olmak üzere hiç kimseden ses yok.
Hakemini savunamıyorlar. Dozu artan eleştirilere yanıt veremiyorlar. Hepsinden vazgeçtik hata yapanlara görev vermeye devam edip, üç maymunu oynuyorlar.
İşin faturası kime kesiliyor? Doğrudan Futbol Federasyonu’na!
Futbol Federasyonu ise “dere geçerken at değiştirilmez” diyerek kendi kellesini ortaya koyuyor.
Söyleyin tanrı aşkına, federasyon başkanı dahil hangi yönetici yardımcı hakemlerin antrenman parası almadığını biliyor?
Hangisi, birbirini tanımayan hakem triolarının hata yapmasının kaçınılmaz olduğunun farkında?
Kaçı hakemine kafa tutan yardımcıyı ödüllendiren MHK’ye “ne oluyor kardeşim” diye sorabiliyor?
Kim sorgulayabiliyor bu insanların psikolojisinin neden bozulduğunu?
On beş kişilik yönetim kurulunda hakemlerle diyaloğu sağlayacak bir üye niçin görevlendirilmiyor?
Dere geçerken at değiştirilmez diyorsunuz. Belki haklısınız.
Ya at dereyi geçerken devrilirse?
Ne olur üzerindekilerin hali?..