Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçenlerde medyada iki ilginç fotoğraf yer aldı. İlki, Pekin Olimpiyatı’nın 8 altın madalyalı efsane yüzücüsü Michael Phelps’in bir partide esrar içerken çekilen görüntüleri.
Diğeri, göz bebeğimiz Galatasaraylı Arda Turan’ın kız arkadaşıyla samimi pozları.
Olimpiyat tarihine geçmiş ve gençlere örnek olması gereken bir sporcunun uyuşturucu kullanırken yakalanması hoş bir tablo değildi.
Zaten Phelps de hata yaptığını açıklayarak hayranlarından özür diledi.
ABD’li yüzücüyü eleştirenler kadar destek verenler de çıktı. Örneğin, Uluslararası Yüzme Federasyonu “özürü” kabul ettiklerini, bazı sponsorlar ise hatanın tekrarlanmayacağına inandıkları için Phelps ile çalışmaya devam edeceklerini bildirdi.
Phelps huylu mudur, bu huyundan vazgeçer mi, zaman içinde göreceğiz.
Gelelim Arda Turan’a.
Arda’nın internet siteleri ve gazetelere malzeme olan fotoğraflarına yorum okuyuculardan geldi.
Aslında mini bir anket idi bu yorumlar; kamuoyunun yüzde doksanı Arda’nın sevgilisiyle çekilmiş

Arda ve Michael Phelps
fotoğraflarını değil, medyanın bu fotoğrafları kullanmasını eleştirdi.
Oysa Phelps’in de, Arda’nınki de özel yaşamlarını ilgilendiren enstantanelerdi.
Bu olayda Amerikalı oyuncunun bir illetin pençesine düşmesi konu edildi.
O fotoğrafı kimin çektiği, medyaya nasıl sızdırıldığı tartışılmadı.
Arda’nın popülaritesi 8 olimpiyat altın madalyası kazanmış bir sporcuyla karşılaştırılamaz. Keza, görüntülerin içeriği de!
Ancak Türk insanının “Arda fotoğraflarına” gösterdiği refleks, Phelps’inkinden farklıydı.
22 yaşında, sağlıklı, yakışıklı bir erkeğin sevgili edinmesi ve onunla hoşça vakit geçirmesinden daha doğal ne olabilirdi ki?
Sonuçta Arda’nın başını yasladığı bir kadındı, hemcinsi değil!
Muhafazakarlığı ile övünen bir toplum, parkta kız arkadaşına sarılan gencin bıçaklanarak öldürülmesini sıradan bir cinayet vakası olarak algılasa da, göz önündekilerin ilişkileri daima mahrem kalmalıydı!
Genç futbolcu da bunu özel hayatına tecavüz olarak nitelendirdi. Haklıydı; o fotoğraflar gerçekten özeldi.
Ancak “özelliğini” bozan medya değil, bizzat Arda’nın yakınındaki insanlardı.
Öyle ya; Arda ve sevgilisinin görüntülerini sıradan biri çekebilir miydi?
Günü, geceyi, eğlenceyi paylaştığı dostları yaşatmıştı tüm bu sıkıntıları Arda’ya.
Masum bir sarılış veya öpücüğün böyle gündeme gelmesi genç oyuncuyu rahatsız etmemeliydi.
Arda eşini mi aldattı?
Evli bir insanla mı birlikteydi?
Yaptığı toplumun kabul edemeyeceği bir davranış mıydı?
Özür mü dilemeliydi?
Elbette hayır.
Demek ki Arda’yı rahatsız etmesi gereken, arkadaş seçimlerindeki hatası olmalıydı.
Acemiliğini, yaşına ve yaşam tecrübesinin yetersizliğine bağlayabiliriz.
Arda yanlış bir şey yapmadı. Sadece hesap sorduğu adres yanlıştı.
Biz de o fotoğrafların niçin yayınlandığını sorgulamak yerine, deklanşöre basan ve özel kalması gereken kareleri üçüncü şahıslarla paylaşanları merak ediyoruz?
Ve, “acaba neden?” diyoruz!..



Aydın kadar olamayanlara
Helal olsun Aydın Karabulut’a.
Yusuf Şimşek’in transferine karşılık Bursaspor kulübüne takas olarak verilmeyi içine sindiremeyen genç futbolcu, direndi, mücadele etti ve Beşiktaşlı yöneticilere inat takımda kalmayı başardı.
Haber, satır aralarına sıkışsa da, Aydın’ın tavrı bu ülkede “mal gibi görülen” meslektaşlarına örnek olmalı.
Gel denince gelen, hadi git denince bavulunu toplamak zorunda kalan öyle çok futbolcu gördük ki bu alemde!
Belki Almanya’da doğup büyüdüğü, farklı bir kültürde yetiştiği için kafa tuttu Aydın.
Belki de menajerinin sözünü dinlediği için kazandı bu savaşı.
Oysa kulübü onun fikrini bile almadan Bursaspor ile anlaşmış, 500 bin euroluk bir teminatın altına imza atmıştı.
Aydın’ı iki yıl önce Hertha Berlin’den 180 bin euroya alan Beşiktaş için iyi bir ticaret gibi görünse de, ortada etik olmayan bir davranış, eleştirilmesi gereken bir zihniyet vardı.
Genç futbolcu zorlu bir süreci geride bıraktı.
Bundan sonra takımda kendine yer bulur mu, Mustafa Denizli yöneticilerin diş bilediği Aydın’ı kadroya alır mı bilinmez.
Ortada daha 1.5 yıllık bir sözleşme var. Geleceğini belirleme hakkını kullanan Aydın, ağabeylerine inat bir duruş sergiledi. Eli güçlüydü, Beşiktaş’ın restini gördü.
Darısı “Düzen böyle imiş, ne yapalım?” diye boyun eğip, kaderlerine razı olan ötekilerin başına!


Türk hakemini eleştirirken
Belki o müthiş maçı kaçıranlar olmuştur.
Dolayısıyla karşılaşmaya damga vuran pozisyonu da.
Medyamız pek üzerinde durmadı. İzlemek isteyenler “www.medyaspor.com” adresinden görüntülere ulaşabilir.
Geçen hafta Premier ligde oynanan Liverpool - Chelsea maçının son dakikalarında ilginç bir mücadele yaşandı.
Liverpool’lu Benayoun bayrak direğinin dibinde topu rakibinden saklamaya çalışırken, Chelsea’lı Bosingwa sinirlerine hakim olamayıp beline tekmeyi yerleştirdi.
Tekmeyi gören yardımcı, ısrarla bayrağını kaldırdı ve hakem Michael Riley’i uyardı.
Ama o ne?
Bosingwa arkasını dönüp gitti.
İngilizlerin en kıdemli FIFA hakemi Riley ise ne yaptı biliyor musunuz?
Bırakın sarı kart göstermeyi, uyarıya rağmen “devam” dedi!
İki takım oyuna döndü, son dakika tamamlandı, maç bitti.
Ne tekmeye maruz kalan Benayoun hakeme itiraz etti, ne Liverpollu diğer oyuncular ve teknik adamlar.
El sıkıştılar soyunma odasının yolunu tuttular.
Kıssadan hisse;
Hakem pozisyonu görmedi veya “es geçti.”
Ya o tekmeyi atan ve yiyen bu ülkede olsaydı?
Biz hâlâ hakemi, ahlaksız tekmeyi, federasyonu ve MHK’yi yerden yere vuruyorduk değil mi?
Benayoun’un yerindeki futbolcu da “Yarın bu hakem nasıl yüzüme bakacak?” diye sorup reyting yapmaya çalışıyordu!