Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son haftalarda ligi boşlayıp, tüm konsantrasyonunu kupa finaline odaklayan Trabzonspor adına, koca bir sezonun boşa geçmediğini kanıtlamak için mutlaka kazanılması gereken bir maçtı.
Futbolcularının gerçek performanslarını bir türlü sergileyemediğinden şikayet eden Teknik Direktör Şenol Güneş açısından ise, seneler öncesinin rövanşı.
Ya Fenerbahçe? Tam 27 yıllık hasreti sona erdirip, koyduğu iki büyük hedeften ilkine ulaşmaktan daha önemli ne olabilirdi ki?
Bir de Urfa kenti tabii... Sokakta, takside, otelde konuştuğumuz insanlardan aldığımız mesajların içeriği çok farklıydı. Onları kimin kazanacağından çok, iki büyük takımın kentlerine gelmesi ilgilendiriyordu. Yüzlerce yıllık bir medeniyetin çocukları olarak, tarihi bir finale tanıklık etmek, Fenerbahçe’nin özleminden, Trabzonspor’un beklentilerinden çok daha değerliydi.
Trabzonspor kontrollü başladığı oyunda rakibin en etkili silahı Alex’i Selçuk ile kilitleyip, orta alanda çok adamla pres yaparak Emre ve Selçuk gibi isimleri etkisiz kılmaya çalıştı. İlk yarıda bu düşüncesinde başarılı da oldu. Sol kanatta Cale, Gökhan Gönül’ün yolunu keserken, sağda Serkan ve zaman zaman Burak, Özer ile Vederson ikilisine aynı işlemi uyguladı. Buna karşın, kendi yarı alanından çabuk ve uzun paslarla çıkma niyeti, Fenerbahçe savunmasının dengesiz yakalamasına yol açtı. Colman ve Alanzinho’nun göbekten yaptığı girişimler hep tehlike yarattı. Henüz 5. dakikada Umut, kaleci Volkan ile karşı karşıya kalmasına rağmen son vuruşu çok kötü yaptı. Aynı futbolcu, sarı-lacivertli kaleyi iki kez daha yokladı ancak bu kez Volkan dikkatliydi.
Oyununu rakibe kabul ettirip sabırla açık vereceği anı kollayan Fenerbahçe’nin bu planı, Alex’in akıl dolu golü ile gerçeğe dönebilirdi. Fakat karşılarında kupaya daha çok inanmış, bunun için varını yoğunu ortaya koyan bir takım vardı. Trabzonspor adeta tüm enerjisini bu maça saklamıştı. Fenerbahçe’nin yürümeye başladığı süreçte onlar koşmaktan yorulmadı.
Bordo-mavili takım öyle bir baskı kurdu ki, Fenerbahçe yarı alanında beraberlik sayısının gelmesi kaçınılmazdı. Bir duran top organizasyonunda bunalan savunmanın hatasını Umut affetmedi.
Sarı-lacivertliler eşitlik sayısından sonra iyice geriye yaslandı. İkinci gol ha geldi, ha gelecek derken bu kez Engin çıktı sahneye. Beraberlik için dahi gücü kalmayan, bilinçsizce yüklenen Fenerbahçe’nin faturasını kesmek Colman’a kaldı.
Trabzon’un asi çocukları gerçekten alkışlanacak bir zafere imza attı. Final maçlarının havasının farklı olduğunu, kağıt üzerindekinin değil, mücadele edenin güleceği gerçeğini bir kez daha kanıtladı.